4 Ağustos 2012 Cumartesi

SA23/AS3: Meal/Tercüme Probleminin Çözümü ve Anlamda İndüktif Regülasyon

Bu hususta söz söylemek ne kadar zor… Oysa tam aksine, bu hususta söz söylemek kolay olmalıydı. Kolay olmalıydı, çünkü; anlamaktı bütün mesele. Anlamak, Allah’ın biz insanlar için gönderdiği son mesajı anlamak; anlayabilmek üzere kafa yormak.
***
Anlamayı zorlaştırmak kime ne yarar sağlar ki? Anlamak ve anlatmak üzere söz söylemek niye zorlaştırılsın, niye bu minvalde ter döken adama kem gözle bakılsın ki? Anlamaksa bütün mesele, anlamak üzere niyetin hâlis olması yetmez mi? Niyeti hâlis olanla olmayanı ayırt etmek çok mu zor?
***
Çok mu zor hakikaten? Yani bir adam, bir kadın yahut bir çocuk soru soramaz ve o sorusunun cevabını arayamaz mı? Ve bu cevap her şeyi bilen Allah’ın gönderdiği kitabında varsa, bu cevap Arapça dışında herhangi bir dünya dilini konuşan için nasıl ulaşılabilir olacak?
***
Nedir bu soruların cevabı? Hangi saik bizi bu soruları cevaplamaktan alıkoyuyor?
***
Kendimizi kasarak da olsa cevaplamalıyız bu soruları. Söyleyebilmeliyiz mertçe; anlamak isteyen Arapça öğrenmeli. Allah’ın mesajlarını aslıyla okumalı ve anlamalı. Evet,  hepsi bu; cevap bu. Başka hiçbir cevap yok. Madem, anlamak istiyor kişi o halde Arapça öğrenecek. Arapça öğrenmiyorsa, anlamayı da hak etmiyordur. Anlamak o kadar ucuz değil; o kadar kolay değil. Ve bu cenahta söz söylemek hiç kolay değil.
***
İşte zaten kan kokusu bu cevapla sarıyor ortalığı. Bir vaveyla kopuyor hemen. “Herkes, ama herkes Arapça mı öğrenecek?”, diye mırıldanıyor insanlar. “Arapça öğrenmek yetmeyecek!”, diyeceğiz ardı sıra. “Arapça öğrenmek yetseydi, bütün Araplar Kur’an’ı hiç şüphesiz anlarlardı. Anlarlardı ve…”, ve gerisi yok.
***
Bu mübarek kitabı kaynak kabul eden her insan evlâdının niyetinin hâlis olmadığını kim iddia edecek? Hangi müddeî insanların karınlarını yarıp, hâlis niyete dair söz sarf edecek? Sarf edecekse hangi cesaretle yapacak bunu? Bu ne idüğü belirsiz cesaret, men duvarlarını örerken mâni olduğu her şeye dair hesabı nasıl verecek?
***
Kur’an’ı kendi diliyle anlamak mıydı mesele? Anlamak nasıl bir şeydir ki? Arap diliyle okuyan yazan o kadar çok insan var ki ve onların her biri o kadar ustalar ki sözün kemiklerini sıyırırken. Ama onlar Kur’an’ı anlamıyorlar, anlamadıkları gibi ona inanmıyorlar da. Arapça bilmeleri, Arap dili ve edebiyatı üzerine uzman olmaları onların Kur’an’ı anlamalarına yetmiyor. Çünkü; samimi sorulara sahip değiller. Geçmişte de değillerdi. Hatta onlar şiirleriyle ün salmışlardı ve Arapça inmiş olan Kur’an’ı anlamıyorlardı. Anlamıyorlardı ve inkâr ediyorlardı; inkâr ediyorlardı ve yok etmek istiyorlardı.
***
Mekkeli müşriklerin derdi neydi ki? İnsanların anlamalarını engellemekten başka ne dertleri vardı? Hem onlar Arap sözünün üstadı değiller miydi, Mekke’deki panayırlarda yüksekçe yerlere çıkıp şiirlerini okuyan kibirli çöl şairlerini altına boğanlar? Niçin göndermişti Allah, peygamberini?
***
“Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.” Şûrâ/ 7
***
Mekke’dekiler Arap’tı ve Mekke’dekiler sözün büyüsüne âşıktı. Ama sözün en güzeline iman etmediler çoğu. Fârisîler doluştular orta yere, sonradan Türk’ü, Kürd’ü yani Arap olmayanı doldurdu medreseleri. Ne oldu? Önce Arap Dilini öğrendiler, sonra Arap Dili’nin inceliklerini… sarfı, nahiv’i, emsileyi, sebeb-i nüzûlü…
***
Ne oldu sonra? Hepsi birbirine düştüler. Farabi, İbn-i Sina, Gazali Farisî idi… Analarından doğduklarında öğrendikleri dil Arapça değildi ve Kur’an’ı anlamak için Arapça öğrenmişlerse de Kur’an’dan anladıkları aynı değil idi. Numan bin Sabit, o da Arap değildi. Kur’an’dan anladıkları ne de güzeldi oysa… Ne de güzel sermişti hâlis niyetini kezzap savuran doğuştan Arap Halifelerin suratına… Bugün “Müslümanım!” diyenlerin aklında Kur’an’dan hakikat kalmışsa, O’nun boynunun teri yok mudur bu işte? Niye öldürdüler ki onu? Ana dili Arapça olan Ebu Cafer Mansur neden öldürdü onu?
***
Derdimiz ne? Kur’an’ı anlamak mı? Evet; Kur’an’ı anlamak için tek tek hepimiz onun dilini bilmeliyiz. Peki ya bilmiyorsak? Bilmek için çaba sarf edeceğiz. Tamam. Peki nasıl olacak bu?
***
Diyelim biz, yeryüzünün Arapça konuşmayan diğer insanları hepimiz, her hâliyle Arap Dili’nin ve Edebiyatı’nın inceliklerine vâkıf olduk, Kur’an’ı anlamamıza yetecek mi bu? Tarih, Arkeoloji, Astronomi, Etnoloji, Biyoloji, Fizik, Coğrafya ve diğer birçok bilim dalına da vâkıf olmamız gerekmeyecek mi? Diyelim hepsi oldu, hepsini öğrendik; eğer niyetimiz hâlis değilse ne işe yarayacak bunların hepsi? İman edememişsek, anladığımız ne işe yarayacak? İman edip Salih amel işleyememişsek, ne işe yarayacak bilgimiz? Yahudilerin hepsi kendi dilleri ile kendilerine gelen peygamberlere neler yapmışlardı ki? Ne oldu da, onlardan olmayan bir peygamber son peygamber oldu?
***
“Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.” Zuhruf /2-3
***
Meal okuyoruz. Arapçasını da okuyoruz desek size? Ne dersiniz bize? Bir çöl bedevisinden daha fazla biliyoruz hayat hakkındaki şeyleri, evren hakkındaki şeyleri… Bir çöl bedevisinin anlamasına yeten, ama bizim anlamamıza yetmeyen ne var Kur’an’da? Akıl erdirmek için dilbilimci olmak mı gerekiyor?
***
Ya yoksa Hz.Muhammed’in elçi olarak gönderildiği ilk insanlar Arap oldukları için mi Kur’an Arapça gönderildi?
***
“Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” Yusuf, 2
***
Biz, iman etmişsek; Arapça bilmediğimiz zamanlarda iman ettik. Yeryüzünün Arapça bilmeyen tüm Müslümanları, Arapça bilmedikleri halde iman ettiler. Aklettiler, Arapça bilenlerin, kendi dillerine çevirdikleriyle… Her şey bu kadar basit. Hepimiz, Arapça bilmeyen anne-babalarımızdan öğrendik iman etmeyi. Niye kendi çocuklarımıza yasaklıyoruz bunu? Neden kendi dilleriyle sordukları sorulara kendi dillerinde cevaplar veremiyoruz?
***
Arap diline hâkim olan biz, Arap diline hâkim olmayan çocuklarımıza hangi dili kullanarak Kur’an’ı anlatıyoruz? Bizim güvenilirliğimizi kim test edecek? Ve Arapça bilenlerin bize anlattıklarını biz nasıl test edeceğiz?
***
Cevap vermemiz gereken sorular var. Bu sorulara cevap vermeden meal okuyarak Kur’an’ı anlamaya çalışanlara kimse bühtanda bulunamaz. Kimse, “akletmek için Kur’an’ın kılavuzluğuna muhtacım,”,diyen adama mâni olma hakkını kendinde bulamaz. Ki; Kur’an meali yasaklayan hiçbir hüküm içermediği için, herhangi bir insanın evladı böyle bir hüküm icad edemez. İcad ettiği bu hükümle insanları yargılayamaz ve aşağılayamaz.
***
Akıllı insana düşen bellidir. Elindeki her türlü bilgi kaynağını tercüme ile meal ile devşirip kendi dilinde anlamak üzere hizmete sunan insanoğlu, insanı Kur’an’a ulaşma yolunda bu fırsattan mahrum bırakamaz.
***
Hiçbir insan eseri kusursuz olmadığı gibi, hiçbir meal de kusursuz olmayacaktır. İnsanı ve apayrı dillerini yaratan Allah’ın bu kusurları bilmemesinden bahsedebilir misiniz? Ve kastî olmayan kusurlardan dolayı Allah’ın insanları meal yazdı ve okudu diye cezalandıracağını düşünmek, Allah’ın âdil vasfına sığmaz.
***
Nihayetinde meal üzerinden mukayeseli okumalar yapmak, meal müelliflerinin kastî kusurlarını görmemize yarayacaktır. Ve Kur’an’ın temel mesajları öyle karmaşık dil bulmacalarına benzetilmiş değildir. Ki; bu sebeple bedevi anlayabilmiştir, okuryazar olmayan ve dil bilmeyen milyonlarca insan bu sebeple anlayabildiklerini hayatına yayabilmiştir.
***
Bırakınız okusunlar; bırakınız yetemedikleri yerde yetebilenlere ulaşmaya kendileri karar versinler.
***
“Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı yine buna inanmazlardı.” Şu’ârâ/198-199

"Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).” Fussilet/ 44


Alper Selçuk, 13.01.2011- Antiseptik Anafor 33

Seçkin Deniz Twitter Akışı