14 Kasım 2016 Pazartesi

SA3643/KY1-CÇ323: Kumpas/ Roman - Bölüm V-6

"Bu hekat ölümü, ölümleri kutlayan değil yaşamayı ve yaşatmayı seçenlerin hekatıdır. Bu hekat bir dirilişin sessiz çağıltısıdır."


Bölüm Beş
-6-

Adam kısık doğu aksanlı bir sesle:

“Hiçbir şekilde falso istemiyorum. Kırmızı ışıktan sola dönüyorsun. Ellerin direksiyondan ayrıldığında yaptığın son hareket olmuş olur bilesin. Unutma eğer öldürmek isteseydim şuan çoktan eşek cennetine boylamıştın. Yani yaşayıp yaşamamaya karar verecek olan sensin! Söylediklerimi anladıysan sadece başına salla. Ağzını açmayacaksın! Anladın mı?” dedi.

Yunus Alkış kafasını hafifçe salladı. Yeşil ışık yanınca söylendiği gibi sola saptı. Karanlık sokağa daldı. Sokağın başında siyah bir panelvan bekliyordu.
Kar maskeli adam:

“İlerde bir panelvan var. orada dur! Ama arabayı istop ettirme! Ve ellerinde direksiyonda olsun!” dedi sert bir sesle.

Panelvanın yanına gelince araba durdu. Panelvandan iki kişi indi, Yunus’u arabadan çıkarıp panelvana attılar. Hızla sürüp kayboldular. Yunus’un otomobilindeki adam kar maskesini çıkarıp aşağı indi şoför koltuğuna oturdu. Arabayı normal bir hızda sürüp gözden kayboldu.

Panelvanın içindeki adamlar kar maskelerini çıkardılar. İki yüz de Yunus’a tanıdık gelmemişti. Yüzlerini açmaları hiç iyiye alamet değildi. Ya yakalanmaktan korkmuyorlardı bunlar ya da kendisini öldürecekleri için yüzlerinin kapalı olmasına gerek yoktu. Ellerini de bağlamamışlardı. Hoş bağlamalarına gerek yoktu. iki çam yarması adama saldırıp onları alt edecek değildi. Öyle olaylar ya filmlerde ya kitaplarda olurdu. Şehirden çıkmamışlardı. 

Yunus anlıyordu ki onu canlı istiyorlar. Ve büyük bir ihtimalle sorguya çekeceklerdi. Belki sorgu sonrası infaz ederlerdi yahut da mahkemeye çıkarırlardı. Evet iki şık vardı. ya iktidara sadık birimlerden biri kendisini kaçırmıştı ya da son zamanlarda mafyaya karşı yaptığı öldürücü operasyonlardan ötürü mafya intikam için yapıyordu. Mafya kesin öldürürdü. Yine de mafyayı yeğliyordu. İnsan bir kere ölür. Hapse girmeyi asla göze alamazdı.

Hapishanelerin kendisi için nasıl bir cehennem olacağını çok iyi biliyordu. Nice kumpasla içeri sokulan çok insan vardı. ve onlar gerçek suçlulardan daha acımasız olabilirdi ki, böyle olaylara tanık olmuştu. Serseri bir kabadayının bu yaştan sonra odalığı olmayı da kaldıramazdı. Mafya hepsinden iyiydi. Biraz döverler sonra da öldürüp bir çukura atarlardı. Ötekini düşünemiyordu bile! 

Sesinin titremesini, tedirginliğinin anlaşılmasını engellemek için nefes temrinleri yaptı. Bütün gücünü toplayıp sakin bir sesle:

“Ne olduğunu, nereye gittiğimizi sorsam söylemezsiniz değil mi?” dedi. 

Adamlar bir birlerine baktılar. adamlardan biri rahat kırk beşini çoktan geçmişti. Ötekisi daha gençti. Muhtemelen otuz otuz beş yaşlarında vardı. Yaşlı olan arkadaşına gülerek:

“Söylemez miyiz Halo?” dedi, genç adam dudak büktü ve doğu aksanlı bir sesle:

“Valla ben bilmem Dayı.. bilsen bilsen yine sen bilirsin!” diye yanıtladı.

Baş olan elbette ihtiyar olandı. Bu açıktı. Onu muhatap alacaktı. Tekrar konuşacaktı yaşlı olan
“Sen olsan söyler miydin?” diye sordu Yunus’a. 

Yunus bu konuşmalarla niyetlerini anlayabilirdi. Hatta bir yerlere bir işaret bile verebilirdi, eğer çantasını alabilse. Fakat çanta genç iri yarı çam yarmasının yanında duruyordu. Yapacağı bir hamle kolunun kırılmasına bile neden olabilirdi. 

Sakinliğini koruyarak:

“Elbette söylerdim. Kim olduğumu kuşkusuz biliyorsunuz. Her şey şeffaf olur bizde.”

Yaşlı adam kahkahayla güldü. Karnını tutarak sürdürdü gülmeyi.

“Gece gece çok güldürdün beni.. Allah da seni güldürsün diyeceğim de. Olmayacak. Halo duydun mu bunlarda her şey çok şeffafmış. Allah için doğru diyor. Düşünsene Halo senin kalbin bir saat gibi ama ne hikmetse saat gibi kalbine rağmen bu adam senin yanına varsa birkaç dakika sonra kalp krizinden gidersin biliyor musun?”

“Bilmez miyim Dayı.. işte bunlar hep şeffaflığın sonucu. Bizim müdür o kadar şeffaf ki insan bunun içini görür görmez ya korkudan ya tiksintiden kalp krizi geçirir.” 

İki çam yarması tiksinerek bakıyordu Yunus’a.

“Demek Serdar Baba olayı..” diye geçirdi içinden “Acaba devlet görevi mi yoksa babanın sevdalıları mı?” Eğer Serdar Baba'nın sevdalılarıysa bu işten sıyrılabilirdi. Bu ihtimal vardı. sevindi. Sevincini belli etmeden bozulmuş gibi yaparak

“Neyi ima ettiğinizi bilmiyorum ama.. gözünüzün önünde babanız ölüyorken nasıl bir çaresizlik içine düşülüyor bilemezsiniz ve bilmenizi öyle bir olay yaşamanızı da Allah için istemem.”

Yaşlı adam öfkeyle bir yumruk indirdi çenesine. Genç adam yaşlı adamı sakinleştirmeye çalışarak,
“Aman dayı nettin.. değer mi bu rezil için? Kendini kaybetme dayı. Gittiği yerde ne kadar şeffaf olması gerektiği nasılsa anlatılır kendine.. eh ardıç ağacı bu. dile kolay!” dedi.

Yaşlı adam genç adamı şiddetle sarstı:

“Ulan kaç kez boşboğazlık etme diye uyardım seni. Sen adam olmazsın!” dedi bir de tekme attı gence. Genç adam kaval kemiğine aldığı sert darbeye karşın “ıh!” bile demedi. Başını eğdi, utanmıştı. Evet ağzından bir şeyler kaçırmıştı.

Yunus Alkış çenesine aldığı darbeyle olduğu yere yığılmıştı. Güçlükle doğruldu. Çenesini ovdu. Demek istihbarat biriminin elindeydi. Ardıç ağacı. Kaan Ardıç. Başını salladı. Sormaya, teyit ettirmeye gerek yoktu. Birkaç kez çenesini ovdu. Yaşlı adama:

“Çiklet yoktur sizde değil mi?” dedi.

Yaşlı adam:

“Çenen yerinde demek.. sakızımız yok!”

Eliyle ceketinin sağ cebini gösterdi:

“Benim var eğer izin verirseniz, alabilir miyim?” 

Yaşlı adam işaret edilen cebe elini soktu. Açılmamış naneli bir paket çiklet çıkardı. Kutuyu dikkatli bir biçimde inceledi. Kutuda bir anormallik yoktu. Usulca kutuyu açtı. 

“Bu rezillerden her şey beklenir” dedi yüksek sesle. “Bakarsın küçük bir bomba bile olabilir!” 

Tek tek kâğıtlara sarılı çikletleri kontrol etti. bir tanesini uzattı Yunus Alkış’a. Yunus Alkış gayet sakin bir biçimde aldı sakızı. Hiç acele etmeden, biraz elinde evirip çevirdikten sonra kâğıdı açıp çikleti çıkardı ve yine sakin bir biçimde ağzına attı. Gözlerinin içi gülüyordu. Mükemmel bir iş çıkarmıştı. İstihbaratın sorgusuna katılmayacaktı. Elleri boş gidecekti çam yarmalarının.

“Hoşça kalın!” dedi gülerek adamlara.. adamlar bir birlerine baktılar. üzerine saldırıp ağzını açmaya çikleti çıkarmaya çalıştılar. Çikleti yutmuştu Yunus. Bir iki dakika sonra da son nefesini vermişti. 

Yaşlı adam, “Kahretsin.. Allah belasını versin. Yırttı hayvan!” dedi. cama vurdu şoför camı açtı, yaşlı adam “Merkeze gidiyoruz!” dedi.

Arka cebinden telefonunu çıkardı. numara 1’e basılı tuttu. 

“Alo!” dedi Kaan Ardıç sakin bir sesle.

“Efendim konuğu kaybettik. İntihar etti.” 

Kaan Ardıç yüksek sesle küfretti: 

“Dayı sen dünkü çocuk musun? Nasıl oldu bu iş!” 

Dayı dediği adam dişlerini gıcırdattı:

“Haklısın! Anama sövsen de haklısın. Tam bir acemi işi oldu. pisliğin dosyasında sakız müptelası olduğu bilgisi beni gafil avlattı. Çok bilmek de iyi değilmiş. Kontrol ettim ama gözden kaçırdım işte. Ne yapalım? Şimdi merkeze dönüyoruz.”

Kaan Ardıç başını salladı dişlerini sıktı:

“Dayı merkezde işiniz ne? Paketi kaybedin önce. Kimse bulamasın. Biz istediğimizde bulalım ama! Umarım bu işi eline yüzüne bulaştırmazsın!” 

Telefonu kapadı.

Dayı:

“Adam haklı.. dünkü bebeler gibi yuttuk adamın oyununu. Ulan sersem bu ifritlerin ne denli iblis olduğunu bilmiyor musun? Kaşla göz arasında elli fırıldak çeviren adamların seni tongaya düşüreceklerini nasıl hesap etmezsin? Ulan bunlar ölümü göze almış beyni uyuşturulmuş birer fedai.. birer zombi.. ölümden korkup da her şeyi anlatacakları imkânı sana verirler mi?” dedi yüksek sesle. 

Genç adam;

“Olan oldu Dayı!”

“Olan oldu Dayı.. he!”

“Yav Dayı bana niye kızıyorsun, sen demiştin, olanın arkasından dövünürsen olacak olanı da berbat edersin. Unutacaksın olanı, önündeki işe odaklanacaksın! Bunu diyen sen değil misin? Hem de hemen hemen her gün!”

Dayı “çocuk haklı!” dedi içinden. “Çocuk haklı şimdi olacak olanı da mahvedeceğiz sükûnetimizi koruyamazsak.” 

Cama vurdu, şoför arka camı açtı. 

“Dursun radyoyu aç bakalım nerelerde polis ekibi var. nerelerde yol tutulmuş.. ona göre bir güzergâh çizeceğiz. Bu leşi saklayacak bir yer bulalım! Ekiplere yakalanmayalım!” 

“Anladım Dayı.. hemen!” dedi şoför.



<< Önceki                                                    Sonraki>>


Cemal Çalık, 14.11.2016,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Kumpas, Roman 


Seçkin Deniz Twitter Akışı