19 Kasım 2015 Perşembe

SA2062/KY1-CÇ163: Hasırlı/ Roman- Bölüm 5-3

"Yazgım kadınlara eşlik içinmiş; bunu şimdi daha iyi kavradım. Bu yerde, bu kadınlar cehenneminde daha bir iyi anlaşılıyor her bir şey."


N’olaydı görmeye idi bu macerayı gözüm
Yazuklar ana reva görmedi bu ray’ı gözüm
Taşlıcalı Yahya

BÖLÜM BEŞ
3

“Hep böyle süklüm-püklüm olduğun için kaybettin efendi!”

Höst.. destur! Kahretsin! Sen de kimsin?

“Bana efelenirsin de.. ya ötekiler?”

Destur.. kimsin dedim? Nasıl girdin içeri?

“Ben bu kulenin ciniyim..”

Ben de ebenin a.. Allah Allah.. şey.. gerçek mi diyorsun.. yani o söylediğim sözcükler..

“Meşlaşin.. fışfışeyn.. demiştim ya.. yani çağrımı duydun demek!"

“Her birini yanlış söyleyip duruyorsun.. belki latife etmektedir, deyu bekledim.. bekledim.. nafile.. senin gibi bir eblehin öylesi bir zekası olmadığına karar verdim.. ve geldim.”

İyi ettin.. vallahi.. şimdi.. kurtuldum mu ben?

“Çok sabırsızsın!” dedi cin olduğunu söyleyen alayla. 

Deminden beri gördüğüm gözbebeksiz kör sen miydin? Dedim. Gülmesini umarak. Hani güldürünce gönlünü alırım sandıydım. O yüzden. Bak beni buradan çıkar konuşacak çok zamanımız olur.. gördüğüm kadarıyla çok dolusun ve konuşacak bir şeyler arıyorsun.. benim vaktim dar..

“Benim istemediğim kadar zamanım var..”

İyi işte.. birazını bana verirsin.. yoldaşın olurum. Hem buraya kadar gelmişsin işte.. boşuna mı olsun gelişin. Kınamazlar mı?

“Sen ne uyanık geçinen aptalsın!”

Öyle derler.. aptal ve fakat uyanık geçinmeye çalışan bir zavallı. İnan seninle istediğin kadar tartışırım.. konuşurum.. dinlerim.. her dediğine;

“Beli!” derim.. ama vakit daralıyor.. bakarsın daha çıkar çıkmaz atlılar düşer peşimize biz varmadan varacağımız yere yakalarlar.. sonra da.. eh sonrasını az çok getirebilirsin gözlerinin önüne.. değil mi? olacakları az çok tahmin edersin..

“Hevesini kursağında bırakmak istemezdim.. ama benim böyle bir gücüm yok.. ben ancak eşlik edebilirim sana..”

Madem öyle ne diye geldin hayvan? Yeterince alay edenim vardı.. eksikliğini nereden çıkardın?

“Ağzını topla serseri.. bak gelmemle geçti titremen.. terlemen.. sırtını dayadığın duvara bak.. sanki dere geçmiş üzerinden! Siz insanoğulları ne nankörsünüz?”

Ben mi nankörüm? Elimden titrememi aldın bir de sana müteşekkir mi olayım? Terimi çaldın.. bunun için mi kul-köle olayım sana? Bak işte vaktim kalmadı neredeyse.. başka uğrular da canımı çalmak için gelmek üzereler sen lafa tutuyorsun.. belki kurtuluş olası ama işte sen engelliyorsun.. evet.. belki de sırf bunun için geldin madem kurtarmaya gücün yetmiyor.. demek engellemek için buradasın!
Gülüyorsun! Kulaklarım sağır olacaktı neredeyse attığı kahkahadan.. gülsem mi?

Gülmezsem ayıp olur mu diye geçirdim içimden. Besbelli alay etmek için gelmişti. Onca tılsımlı sözcüğü boşuna mı yinelemiştim? 

Bayım.. cin efendi.. efendiler efendisi.. benim sana bir kötülüğüm olmamıştır.. doğru belki sözcükleri yanlış söyledim.. ama şaşkınlıktan.. korkudan.. yağlı ilmeğin ikide bir gözümün önünde belirmesinden.. hekimin bana yapıp ettiklerini hep yeniden yaşıyor olmaktan.. yani başkaca bir niyetim amacım olmadan yanlış söylemiş olabilirim.. bilmediğim başka nedenler de olabilir.. ama şimdi.. şimdi sırası mı bunun ne olduğunu öğrenme hevesi? Sanki ben bu güne kadar yapıp ettiklerimden memnunmuşum da bu anda yapıp ettiklerimden memnun kalayım? Sanki yapıp-ettiklerim hep kendi isteklerim olmuş da şu an yapıp ettiklerim de benim eserimmiş gibi.. madem sen kurtarmayacaksın, kurtaramayacaksın.. kurtaracak olanın yolunu niye kestin? Niye bu kötülüğü yapıyorsun ki? Seninle ne düşmanlığım var? Sana ne kötülük yaptım ki? Bir iki kıytırık sözcüğü yanlış söylemişsem.. bunu yüzüme vurmak için gelmene ne hacet.. ilmek boynumu sıkarken zaten anlardım yanlış söylediğimi.. ve hayıflanırdım.. bir başkasının bu yanlışı yüzüme vurmasına bir neden yok ki?

“Sabırsız ve acelecisin.. biraz sabretsen.. biraz dikkatli olsan tüm istediğin kapılar açılır.. ama yok.. sen çişini ederken bile sabretmiyorsun.. üstüne başına yağdırıyorsun aceleciliğinden..”

Tabi.. senin istemediğin kadar vaktin var.. senin için hava hoş.. güneşin doğuşu senin için ilmek getirecek olan değil.. 

“Bırak gevezeliği ve söyle bakayım bizim dört padişahımızın adını?”

Söylersem çıkacak mıyım buradan?

“Hele bir söyle!”

Dur! Sen niye geldin sahi? Dur.. dur var bunda bir iş.. haha hah! Dur.. dur.. sen onların adını benden öğrenmek için geldin! Evet.. unutmuşsun.. ve belki de bir şölene çağrılısın.. ama adları bilmediğin için kapı dışarı edildin.. Medaha yenge olmayınca da bana geldin.. haha hah! Şimdi koşullarımız aynı.. kurtar beni buradan söyleyeyim.. işte benim koşulum.. haha hah!

“Aptalsın.. hem de çok aptalsın..”

Tamam öyleyim.. isim falan bilmiyorum! Ne halin varsa gör! Aklınca faka bastıracak! Güya hemen atlayıp söyleyeceğim;

“Mazerin kemtamin kasveretin taykel” o da alıp bu bilgileri doğru cin tanrılarının şölenine.. olur.. vardı öyle beleşçilik.. zırnık koklatmam bundan böyle..

Ellerim göz göz oldu hanım efendi.. 
Ellerim tutmuyor sözümü efendi..

Örtüşmüyor ellerim verdiklerinizle.. Serma'nın gözleri açık mı gitmişti?.. ihaneti bir kadından mı içmişti Vildan? Öyle olsun diyelim ve fakat Daştan’ın suçu neydi?

Kime sorsam, nereye dönsem suskunluk çıkıyor karşıma.. bilmiyor ve anlamıyorum. Hak veriyorum Kuyucu Murat’a. İşte kaçırdım ağzımdan gerçeği.. hayrını gör!

“Dedim ya.. acelecisin.. durup düşünmüyorsun.. bir dur.. ölç-biç.. sonra eyleme geç!”

Neyle ölçeceğim? Mezuramı bile çaldılar.. sözcüklerim çaldılar.. erkekliğim çaldılar.. ablamı.. annemi.. Evladdalimi çaldılar.. neyle ölçüp biçeceğim?

İtiraf ediyorum evet ipek iç çamaşırları giydim.. Roxelenna’nın giysileriydi.. çaldım.. ve giydim.. sırf onun çamaşırlarını görmek koklamak için gizlice süzüldüm odasına.. o uyurken hem de.. kimselere görünmeden.. işte itiraf ediyorum.. heveslendim çalınsa da erkekliğim.. heveslendim ona.. bunu bir Daştan anlamıştı.. bir de Medaha Yenge.. artık çık git ve beni bu cehennemde yalnız bırak.. söyledim istediğin adları.. çek git!

Ekşimiş gül şerbeti üzerine yemin ederim ki tahta kurularının saldırısında şuncacık bir günahım kusurum yoktu. Kaltağın teni lezzetli ben ne yapayım! Hoş bunu kendisi bilmiyor mu? Oysa kaç kez yakaladım boy aynasında kendini okşarken.. kendisi bile kendisine tatlı gelmese niye okşasın.. en çok da karnının memesini okşardı.. hadi çık defol cehennemimden seni cehennem kaçkını zebani.. istemiyorum beni kurtarmanı.. defol git!

Evet kabul ediyorum üstad-ı evvelin üçüncü seçeneğin olanaksızlığı yargısını.. en azından ussal bağlamda olanaksızdır kabul. Ve fakat çıplak yaşamda üçüncü bir seçenek her zaman vardır.. usun yasalarınca yok oluşu salt bir görüdür.. ve bu bağlamda yani üçüncü seçeneğin olabilirliği çıplak yaşamda ussalken usun bizzat kendisi saltık anlamda us dışıdır..

Ve işte açık bir kanıt;
Kapı ya açıktır ya kapalı.

Ve işte kapı açık ise dışarıyı görebilirim ve dışarı çıkabilirim ve işte kuşkusuz dışarıda değilsem çıkabilirim ve görmeyi engellemeyen bir nesneden yapılı değilse kapı –örneğin cam gibi bir nesneden yapılmamışsa ve kapı kapalıysa dışarıyı göremem- yine. Ve işte kapı kapalıysa dışarı çıkamam ve dışarıyı göremem ve işte kuşkusuz dışarıda değilsem yine.

Ve işte içerdeyim ve dışarıyı görüyorum ve fakat dışarı çıkamıyorum ve işte kapı aralık dışarıyı bu yüzden görüyorum. Us bu durumda şaşkın. Ve usun kendisi us dışı? Yanılıyor muyum?

“Kuşkusuz hayır! Ama bütün bu aptalca sözlerle beni avlayacağını düşünmene şaştım.. önce hakaret.. mahsusçuktan kovma girişimi.. sonra da ne denli değerli olduğuna inandırma girişimi.. aslında takdir ediyorum çırpınışını.. her ne kadar tescilli bir aptal olsan da karşılaştığın bu ciddi zorluk sana epey yol aldırdı.. hani Kara Ömer Ağa’nın yerine bile atanabilirsin.. öylesine öğrendin gibi sinsiliği.. yine de kuşku duymuyor değilim.. hala aceleci yani sabırsızsın.. kurtaracak kapıyı bile göremedin..”

Ne kapısı budala.. aşağı açılan bir kapıydı o.. hiçbir yere çıkmayan.. indim merdivenlerden görmedin mi? Ne oldu? Hiç! Kapı bile değilmiş.. işte bak.. kapının olduğu yer burası değil miydi?

“Aptal.. sen hep kaçan fırsatların peşinden koşuyorsun.. geçti.. geçti hemşerim.. o kapı seni Evladdalim’e çıkaracak kapıydı! Yüzü nikaplı süvarilerin seni kaçırdıkları yere kadar götürecek kapı.. sen ne yaptın.. sabırsız oldun her zamanki gibi.. sabırsızlık gözünü kör etti.. ve işte ölümü beklediğin yerdesin.. kaskatı dört duvar arasında dövünüp duruyorsun!”

Yani gerçek miydi o kapı.. ama bir sürü kapı belirmişti sonradan.. yani yine ben suçluyum öyle mi? 

“Yanılgı ne gün konuk olmuş ki otağımıza!”

Biliyorum yarenler! Biliyorum.. sesler duymaktayım çatlak ya da cırtlak sesler! Ve sıçrıyorum yatağımdan sabahın kör bir vaktinde –şuan ki gibi değil- dalıveriyorum şehvet pazarlarına ve fakat muhatap bulamıyorum. Muhatap olmayınca şaşkınlığımın kanıt arayıcılığı depreşiyor ve incelemeye alıyor öfke nöbetlerini ve sorguluyor çalıntı olup-olmadığını anlamak için, söylüyorum çalıntı olmadığını, kanıtın var mı? diyor kuşku yüklü sesle, zorluyor gerilemem için, zorluyor.. hileyi anladığımı ima ediyorum. Uğru kılıklı şaşkınlığım hırsızlığıma ilişkin yeni bir kanıt bulmanın sevinciyle pis pis sırıtıyor, tedirginliğim artıyor, evet, diyorum, bütün bu çıkarsamalar bana ait değil, benim olduğumu söylemedim, hımm, diyor.. karnımın ağrıdığın söylesem mi, diye düşünüyorum. Gülüp geçiyor rahatlıyorum. Soğuk şerbetin değil de ılık şerbetin karın ağrıttığı ortada. Takla atıyorum sevincimden kimse çözemiyor nedeninin bu sevincin, ben gülüyorum. Göz kırpıyorum yarenler.. şerbet isteyen var mı? hazır Ömer Ağa yok..  onun şerbet servis etme hevesinin altında neler yatar bilmezsiniz..

“Ben isterim Suatcım!”

Seni gidi çakır gözlü hınzır.. demek Suatcım! Hoşuma gitmiyor değil bu halin.. işin düşünce nasıl da nezaketten ölecek gibi oluyorsun..

Siz almaz mısınız Vildan hanım?

“Bir düşüneyim!”

Siz düşüne durun. Vildan düşüne dursun yarenler ve fakat siz söyleyin Allah aşkına bu çamaşırlar neden suç unsuru olsun? Yalnız tek bir cinsiyete ait giysi mi sapıklıktır tersi mi? işte soruyorum!
İşte soruyor yanıtlayın!

Bakın ben yanıtlarsam nesnel olmaz yanıtım ve nesnel olmayınca da aklanmam için gereken kanıtları elde edememiş olurum.. cuka otururuz. Bence çamaşırları suç nesnesi olmaktan çıkarmalı.. bu salt bana yaradığı için, yarayacağı için de değil.. kuşkusuz bu isteğimin ya da önerimin bir çokları için engin anlamı vardır. Dış giysilerde bir problem yok aslında.. ancak nedense iç giysileri sorun ediyorlar.. bence edilmemesi hepimizin yararına.. yanılıyorsam işte yüzüm değil mi Kuyucu Murat efendi.. sakalını sıvazlamanın bir anlamı olduğunu ben biliyorum herkesin bilgisinden öte.. kuşkusuz bu görünüşte öyle..

“Şimdi beni yalnız bırakın!”

Şimdi arkadaşı yalnız bırakın! Bırakın boy aynasıyla hesaplaşsın.. 

“Biz ne hale geldik.. biz ki.. biz kiii taaa viyana önlerine kadar gitmiştik.. atlarımızı nice otlaklarda dinlettik ve dahi dinletiriz.. bir boy aynasında tutuluşumuz.. bu ne densizliktir böyle.. tiz gelsin hekimbaşı.. bir cevap versin..”

Tiz gelsin hekimbaşı!

Bu olup bitenin iç çamaşırlarıyla ne ilgisi var? Daştan’a sorun isterseniz..

Yok!
Nasıl yok ya!
Ya!
Sallandırmalı!
Katılıyorum!

Böylesi densizlere gün yüzü göstertmemeli.. bu üzerinden çıkan don kimin deyyus tiz söyle!

Söyle Kara Mastık kimin?

Zorlama.. söylemez.. bir kere eğdi başını. Başını eğdi mi kerpetenle bile alamazsınız ağzından tek bir sözcük.. bilirim.. başıma gelmedi değil..

Söylemezler.. gerçekten.. işte hala bir sorun olarak duruyor tüylü-tüysüz sorunu.. çözüldü mü?

Hayır!

Ben ne diyorum.. söylemez.. bildiğim bir şey var ki açtım ağzımı..

Evet bildiği bir şey var ki açtı bayramlık ağzını.. daha ne söylettirirsiniz başkalarını? Ne duyacaksınız ki başkalarından? Ne duymayı umuyorsunuz ki?

“Yavrum bu ne hal?”

Ah.. ah Medaha Yenge.. sorma.. bak işte kapadılar beni buraya.. kan ter içinde kaldım.. öğrettiğin tılsımlı sözcükleri hep yanlış söylemişim.. sen mi yanlış öğrettin ben mi yanlış öğrendim yoksa korku mu yanlış dile getirtti.. bilemiyorum..

“Ah.. benim bahtı kara yavrum.. kaç kez söyledim acele etme, diye.. ama sen dinlemedin ki.. bir oyun belledin.. acele ettin.. gün gelir lazım olur dedim.. ama kulak asmadın..”

Geçti o anlar Medaha Yenge.. geçti.. şimdi ne yapmalıyım? Şimdi ne yapılabilir.. geçmişe sızlanacak lüksüm yok.. hadi yalvarırım bir şeyler söyle.. bir Behlül’den söz etmiştin.. küfretsem mahsusçuktan çıkar gelir mi.. hani Harun kızdırmıştı onu o da onu kadın kılığına sokmuş bir çöle göndermişti ayak yoluna gittiğinde.. ve yıllarca bir çobana karılık yapmıştı.. razıyım.. küfretsem.. hani mahsusçuktan.. yoksa çarpılırım.. bilirim.. gelir mi? gelir beni kadın kılığında bir çöle sürer mi? Her şeye razıyım bak!

“Ah budala bahtı karam benim.. budala..”

Senin de.. bak ağzımı bozacağım işte.. ben ne diyorum sen ne karşılık veriyorsun.. ölüm seni bunaklaştırmış ya da kulaklarını sağır etmiş.. hoş yaşarken de bir bunaktın ya.. sağırdın ya.. gireni çıkanda duyardın bir meziyetmiş gibi.. bön bön gülerdin sonra da..

“Ne de bozukmuş ağzın senin.. hep içinde saklamışsın kara it.. iki yüzlüymüşsün.. falaka yaralarını iyileştireni ne çabuk unuttun edepsiz.. sırtına merhem süreni ne çabuk unuttun ha! Şimdi de hakaret ediyorsun pervasızca.. korku çözmüş dilindeki kilidi.. yırtmış maskeni.. hani o mahzun ve mahcup Suat Ulu? Nerede benim yavrum?”

Senin yavrunun da.. ulunun da.. adi kaltak.. adi yaşlı bunak.. senin yüzünden falakaya yattım, kuşların yüzünden kırbaç yedim.. matahmış gibi yaptıklarını vuruyorsun şimdi de yüzüme.. seni şırfıntı seni.. bir gölge olmadığını bilsem kalkıp sıkardım gırtlağını.. dua et gölgesin ve bir gölgeye bir şey yapılamayacağını unutmuş değilim.. hadi oradan! Bir gölge peşinden koşacak kadar köpekleşmedim.. evcilleşmedim.. seni sürtük.. mavişin boynunu koparmak için ne planlar yapmıştım.. oh olsun..

“Yazıklar olsun sana! Nankör kuduz kara köpek! Haklıymış Ömer Ağa.. haklıymış Murat!”

Evet.. onlar hep haklı.. sen de haklısın şırfıntı.. suçlu benim!

Kalbimi kırdın Medaha Yenge!
Kalbimi kırdın Serma!
Kalbimi kırdın Vildan!
Kalbimi kırdın Sevgi!
Kalbimi kırdın Roxelenna!
Kalbimi kırdın Daştan.. Kalbimi kırdınız Kara Ömer Ağa.. Kuyucu Murat..






Cemal Çalık, 19.11.2015,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Hasırlı, Roman 

Seçkin Deniz Twitter Akışı