17 Nisan 2024 Çarşamba

SA10698/SD3081: Mıra | Öznel Şeyler 10: Erdem ya da…

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Yürüyüp gidiyorken hayat, elbette yapıp ettiklerimizin yansıdığı ve kaygılanmamız gereken bir an, bir yer, bir insan olacak."

Sonsuza dek yaşayacağını zannediyor insan. 

Ne kadar tuhaf, doğanları ve ölenleri görüyor olduğu halde insanın sonsuza dek yaşayacağını düşünerek yaşaması.

Evet; sonsuza dek yaşayacak insan ama sonsuzun çok küçük bir parçasını dünyada geçiriyoruz, buradan ölerek gideceğiz; bizden sonrakilerde de durum değişmeyecek. Önce öleceğiz, sonra dirileceğiz ve sonsuza dek yaşayacağız. Cennette ya da cehennemde.

Sonsuza kadar yaşayacağını zannetmesi insanın genlerinden geliyor olabilir, bir kere var olan sonsuza dek var olacak hissi bize doğuştan verilmiş olabilir, eğer öldükten sonra aynı kişi olarak dirilip sonsuza dek yaşayacağımız cennete veya cehenneme gideceksek.

Sorun şu ki, ölümün bir son olduğunu düşünenlerin bu düşüncelerinin kaynağı dikkatimi dağıtıyor. Eğer genetik olarak sonsuza dek yaşayacağımızı düşünerek veya zannederek yaşıyorsak dünyada, ölümün kesin bir son olduğunu düşünenlerin düşüncelerinin kaynağı genetik olamaz diye düşünüyorum… çünkü onlar da ölümün kesin bir son olduğuna inansalar da sonsuza dek yaşayacaklarını zannedip yaşıyorlar dünyada.

Ölüm kesin bir son olsaydı hiçbir insan sonsuza dek yaşayacağını zannederek yaşayamazdı ölene dek. O halde ölümün kesin bir son olduğunu düşünenlerin düşüncelerinin kaynağı genetik değil, genetik formdan gelen algılara müdahale eden sentetik felsefe düzenbazlarının düşünceleridir, diyorum sonra.

Bu neden bir sorun oluyor peki? Herhangi birinin ölümün bir son olduğuna inanması ya da inanmaması benim için veya başkaları için neden bir sorun olsun ki?

Bence ‘ölümün kesin bir son olup olmadığı’na dair inanışlar insan hayatının temel akışını düzenlediği gibi ayrıntılarını da güçlü bir şekilde etkiliyor. İnsan hayatının temel akışında da diğer insanlar var, hemen hemen bütün ayrıntılarında da; doğal olarak insanın diğer insanlara yaptıklarının sonuçlarına dair sorgulanıp sorgulanmayacağına dair inanışlar da ölümün kesin bir son olup olmadığına dair inanışlarla sıkı sıkıya bağlı.

Ölümün kesin bir son olduğuna inanan insan, diğer insanlara yaptıklarının sorumluluğunu taşımayacağını ve hesap vermeyeceğini düşünerek yaşar; onun için istediği her şeyi yapmasının önünde hiçbir engel yoktur. İstediği her şeyin içinde bir insanı öldürmek, onu insan haklarından uzak bir hayata zorlamak, ona işkence ve tecavüz etmek, ona ait olan her şeyi çalmak ve yalan söylemek, aldatmak dahil her türlü kötülük olabilir.

Açıkçası bir insanın istediği her şeyi yapmasının önündeki tek engel erdem ise ve erdeme aykırı olan her şey kötülük olduğuna göre, bir insanın ölümün kesin bir son olduğuna inanması erdemsiz olmaya karar verdiğinin de kanıtıdır; erdemsiz olmaya karar vermek ancak ve sadece sentetik felsefe düzenbazlarının ürettiği düşüncelere inanarak mümkün olabilir, genetik formun ürettiği düşüncelere bağlı kalarak değil.

Ve dolayısıyla herhangi birinin ölümün bir son olduğuna inanması ya da inanmaması benim için veya başkaları için büyük bir sorun oluyor. Diğer insanların hayatları ve bütün hakları için, sonsuza dek yaşayacağını düşünen ve ölümün kesin bir son olduğuna inanan insandan daha tehlikeli bir varlık olamaz çünkü…

Erdemsizliğin ürettiği cehennemi cehenneme gitmeden de yaşıyor insanlık. Şimdi ve geçmişte olduğu gibi, gelecekte de insanın ölümün kesin bir son olduğuna inanıp inanmadığı çok büyük bir sorun olmaya devam edecek. 

Başlangıçta bile eğer kötülüğü sonsuza dek sürdürmeye odaklanıyorsa erdemsizlik, erdemi hayatının merkezine alan insanlar için hesap verilebilir bir geleceğe sahip olmak risk altında olacaktır daima. 

Başka insanların erdemi seçme ya da seçmeme özgürlüğünü bile elinden alıyor olmak demektir bir anlamda erdemsizliğin bütün varoluş gerekçelerini tedarik eden ölümün kesin bir son olduğuna inanmak.

O halde diyorum, başka hiçbir şey daha elzem değildir, çocuklarımıza erdemi öğretmekten başka.

Bunun için ve başka bir şeye inanmadan önce ölümün kesin bir son olmadığını bilmek gerekiyor, her çocuk doğuştan getirdiği sonsuza dek yaşayacağı hissini cennete taşımak için bunu bilmeye mecburdur diyorum, bizler de her çocuğa bunu öğretmeye mecburuz.

Kaçımız kaygılanıyoruz acaba diye düşünüyorum çocuklarımız için, kendimiz için, erdem için. Başka bir kaygımız olmamalı diyorum hep derin derin düşünürken. 

Yürüyüp gidiyorken hayat, elbette yapıp ettiklerimizin yansıdığı ve kaygılanmamız gereken bir an, bir yer, bir insan olacak.

Ve sonsuz bir hayat.

Sizce de öyle değil mi?


<<<Önceki                           Sonraki>>>


Seçkin Deniz, 17.04.2024, Sonsuz Ark, Mıra | Öznel Şeyler


Mıra | Öznel Şeyler

Seçkin Deniz Yayınları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

Seçkin Deniz Twitter Akışı