6 Nisan 2024 Cumartesi

SA10678/SD3069: Sıkıntı (Roman); 7. Bölüm-Vadi 11

    Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Masonlar kanser gibi insanlığın atardamarlarına ve toplardamarlarına yerleşmişlerdi; kalbe ve beyne giden bütün kanın akışına müdahale ediyorlardı. Bu kan bilgiydi ve bildikleriyle inanan ve yaşayan insan bütünüyle bu görünmez şeytanlar tarafından kuşatılmıştı."


Çeyrek yüzyıldır bedenleriyle birbirlerine yakınlaştıkça yakınlaşan ve aralarındaki bütün değerli sınırları kaldıran, utanmayı unutan erkekle kadının ruhları arasındaki mesafe tarihte hiç olmadığı kadar çok açılmıştı ve açılmaya devam ediyordu; şimdilik bunu durduracak bir çığlık, bir akım görünmüyordu ufukta. Belirsizliğin karanlıklarına doğru hep birlikte yol alıyorduk.

Düşünce ölmüştü. Tanrı’yı öldüren ve hayatından çıkaran Batı, düşünceyi de öldürmüştü. Tanrı olmasa düşünce nasıl var olacaktı ki? Herhangi bir Tanrı düşüncesi insana üstün bir güce karşı saygılı davranma, onun yarattığı sınırları temel alarak düşünme imkânı veriyordu insana. Erkek neydi, kadın neydi; artık kim tanımlayacaktı ki insanı?

Zihnim her kriz döneminde olduğu gibi, yine kendi akış şemasını oluşturuyordu. Şirkete ulaştığımda günü planlamaktan vazgeçmeye karar vermiştim. Sisteme müdahale etmeyecektim; herkesin kendi zihinsel akışının işleri sürüklediği yere kadar özgürce davranması gerektiğini düşündüğüm zamanlardı. Şirkette de özel ilişkilerimde de geri çekilecek ve izleyecektim. İş seyahatlerim buna ne kadar izin verirdi, bilmiyordum, ancak gittiğim her yerde kararımı uygulayacaktım.

Henüz çok erkendi, sabahın bu erken saatlerinde şirket sakindi. Gece çalışanlar işlerine devam ediyorlardı; sabah sekizde nöbeti devredecekler ve evlerine gideceklerdi. Sürekli olarak gündüz çalışanlar henüz işe gelmemişlerdi. Genellikle sabah sekizde hem gündüzcüler hem de nöbeti devralacak olanlar birlikte giriş yapıyorlardı şirkete, akşam da birlikte çıkıyorlardı. 

Birbirine eş özellikte personelden oluşan ekiplerle üç vardiya çalışıyorduk ve her vardiya bir ekip olarak birer haftalık döngülerle aynı zaman diliminde birlikte iş görüyordu. Her ekibin de her an benimle iletişimde olan bir lideri ve yardımcısı vardı.

Bir fabrika gibiydi şirket, ama bir fabrikadaki sistematik akış işimizin tanımı gereği mümkün değildi. Sessizce çalışan bir beyin gibiydik. Yaptığımız anlaşmalar doğrultusunda çalıştığımız şirketlerin veri akışlarını düzenli olarak işliyor, tasnif ediyor ve sorunları tespit edip çözüm sepetleri oluşturuyorduk. 

Ben, üç ekip liderimiz ve yardımcıları her hafta düzenli olarak toplanıyor ve çözüm sepetindeki önerileri değerlendiriyor ve uygulanacak olanları tespit edip ilgili şirketlere bildiriyorduk. İş disiplininden asla taviz vermiyorduk, çözüm önerilerimizi uygulamayan şirketlere aynı anda sorumluluk reddi bildiriminde de bulunuyor, hukukî sorumluluklarımızın gereklerini eksiksiz yerine getiriyorduk. 

Bugüne dek hiçbir şirketle mahkemelik olmamıştık; önerilerimizi göz ardı eden birkaç şirket yaşadıkları kaosu gördüklerinde de hatalı olduklarını kabul edip iş akışımıza uymaya karar vermişlerdi. Çünkü önerilerimiz onların yararını esas alıyordu ve bu öneriler genellikle ek maliyetlere neden olduğu için şirket sahiplerinin sevmediği işler sınıfındaydılar. Ne var ki bizimle iş anlaşmalarını da sevmedikleri işlerden zarar görmemek için yapıyorlardı. Onları mecbur tutan çıkarlarıydı ve kaçacakları herhangi bir yer yoktu. Biz bir tür koruyucu hekimlik yapıyorduk.

Gececilerle yaptığım kısa ayak üstü sohbetten sonra küçük mutfağımıza girdim; taze demlenmiş çayın mis gibi kokusu sarmıştı mutfağı. Çayımı aldım, odama geçtim ve ‘Bismillah’ diyerek ayrılmaz bir parçam olan bilgisayarımı açtım.

Karımın İD ile yapacağı görüşme aklımdan çıkmıyordu, ancak ‘Sıkıntı’ya odaklanarak saatlerin geçmesini bekleyebilirdim. Akışa karışmayacaktım, ama akışın getireceklerine de hazırlıklı olmalıydım.

‘Vadi Yazarı’nın sonraki notlarına baktım. Şehirleri istila eden ruha temas ediyordu ‘Vadi Yazarı’; bütün bekçilerin buluştuğu ortak nokta masonlardı. Kendi alanlarında yaptıkları araştırmaların nihai hüküm noktası değişmiyordu, bütün yollar masonlara çıkıyordu. 

Masonlar kanser gibi insanlığın atardamarlarına ve toplardamarlarına yerleşmişlerdi; kalbe ve beyne giden bütün kanın akışına müdahale ediyorlardı. Bu kan bilgiydi ve bildikleriyle inanan ve yaşayan insan bütünüyle bu görünmez şeytanlar tarafından kuşatılmıştı.

‘Vadi Yazarı’, John Daniel’in yazdığı ‘Scarlet and the Beast -Kızıl ve Canavar’ adlı üç kitaptan oluşan seriye dair alıntılar eklemişti notlarına. Bu seri Masonları ve insanlığın kuşatılmışlığını çok iyi detaylandırıyordu.

Bu kitaplardan ilki olan, ‘Scarlet and the Beast I: A history of the war between English and French Freemasonry- Kızıl ve Canavar I: İngiliz ve Fransız Masonluğu Arasındaki Savaşın Tarihi’ adlı kitapta şöyle diyordu John Daniel:

“Araştırmalarım Masonluk içinde iki ayrı ve karşıt güç olduğunu ortaya çıkardı. Merkezi Londra'da bulunan bir tanesi, putperest ve panteist bir dünya görüşünü benimsemekte ve desteklemektedir. Monarşist, kapitalist, zengin ve sağcıdır. Paris'te bulunan diğeri ise ateist ve hümanist bir kökene ve bakış açısına sahiptir. Cumhuriyetçi, sosyalist, yoksul ve sol görüşlüdür.

Biri Scarlet, yani Kızıl. Diğeri ise Canavar. Kutsal Yazıları rehber alarak geliştirdiğim çığır açan teori, Masonluk hakkında topladığım devasa literatürü ve onun görünürdeki çelişkilerini anlamlandırıyor. Kütüphanemde hem İngiliz hem de Fransız Masonluğu üyeleri ve bu örgütten ayrılanlar tarafından yazılmış kitaplar bulunmaktadır.

Araştırmamın başında, diğer pek çok revizyonist yazar gibi ben de revizyonist yazarların tek bir komployu rapor ettiklerini düşünüyordum. Zamanla birçok yazarın gerçekte bir grup komplocunun diğerine karşı entrikalarını ifşa ettiğini fark ettim. Masonluğun her iki kanadının entrikaları o kadar birbirine benziyordu ki, Kutsal Kitap'ı rehber olarak kullanmadan sadece tek bir entrika algılanabilirdi.

Araştırmalarımla tekrar tekrar doğrulanan tarihsel dramdaki bu ilginç dönemeç, Masonlukta iki güç arasında bir mücadelenin varlığına işaret etmektedir. Revizyonist yazarlar sözde tek bir olay örgüsüyle ilgileniyor olsalar da, tüm ifşaatların Birinci Dünya Savaşı öncesinde entrikanın merkezi olarak Paris'i işaret ettiğini fark ettim. Ancak savaştan sonra kanıtlar entrikanın Londra'ya kaydığını gösteriyor.”

‘Bekçi’ önemli ve açıklayıcı bir not düşüyordu ilk kitap için: 

“John Daniel iki ayrı komplo kurulduğundan bahsediyor olabilir, ancak masonların Şeytan’dan açık destek alarak kurdukları bir tek komplo vardır ve bu komploda insanların din dahil bütün çıkış noktalarını kontrol etmek amaçlanmıştır; Dikkat edilirse, yazarın, ‘Merkezi Londra'da bulunan bir tanesi, putperest ve panteist bir dünya görüşünü benimsemekte ve desteklemektedir. Monarşist, kapitalist, zengin ve sağcıdır. Paris'te bulunan diğeri ise ateist ve hümanist bir kökene ve bakış açısına sahiptir. Cumhuriyetçi, sosyalist, yoksul ve sol görüşlüdür.” şeklindeki ayrımı din merkezli çıkış noktalarını göz ardı etmektedir ve bir tek şeytanî komplonun hepsini kuşattığını bilerek ya da bilmeyerek örtmektedir. İki ayrı çıkış yolunu kontrol etmek için kurulan iki ayrı komplo gibi düşünülen şey aslında tek komplodur. Yazarın satanist komployu deşifre etmek için temel aldığı Hristiyanların Kutsal Kitabı aynı komplocu grubun müdahale ederek ortaya koydukları çarpık bir kitaptır, doğal olarak yazarın kafasının karışmış görünmesi doğaldır; diğer iki kitapta bütün dinlerin içine sızmış olan satanist-masonik yapıları fark etmesi de bunun kanıtıdır. Kur’an korunmuş yapısıyla bu komplonun bir tek komplo olduğun anlaşılmasını sağlamaktadır. A’râf Suresinin 16-17. ayetlerinde bu komplo açık bir şekilde bildirilmektedir: “Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım. Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.” 


<< Önceki                      Sonraki>>


[05.04.2024, (7/23 (649))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 06.04.2024, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı