5 Nisan 2024 Cuma

SA10677/SD3068: Dûrira | Post-Analitik Bakışlar 9: Türkiye’nin Küresel Öncelikleri-6; Siyasî Partilerin Yeterlilikleri

       Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Siyasi partilerin yeterliliklerinin tartışılmadığı bir ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün değildir; bugüne dek olduğu gibi sadece Kartel Partileri’nin yaşamasına izin verilen siyasî sistemler de toplumsal faydaların değil çıkar gruplarının faydalarını arttırmaya odaklı bir amaç ve işlem zincirine bağlı olarak yaşarlar."

Partilerin yeterliliklerini tartışabilmek için -Türkiye’de ya da herhangi bir doğulu veya batılı ülkede-siyasi işlevlerini sürdüren -veya doğmadan ölen ya da belirli bir süre sonra ölen- partilerin parti tüzüklerine-programlarına veya hedeflerine odaklanmak anlamsızdır, çünkü parti yeterlilikleri herhangi bir ülkede -anayasal ve yasal çerçevelere rağmen- temel ve değişmez ahlakî ve felsefî kurallara bağlı bir standart olmadığı için tartışılamaz durumdadır.

Türkiye siyasî tarihinde, herhangi bir toplum kesiminin belirli hedefler doğrultusunda kurduğu ve temsiliyet tabanını genişleterek iktidar veya muhalefet gücü kazandığı herhangi bir siyasî parti yoktur. Kadro, Kitle, Büyük Çadır, Kartel veya Kişi Partileri arasında kuruluş amacı dolayısıyla herhangi bir fark yoktur; bütün partileri etkili çıkar grupları kurar ve yönetirler. 

Doğal olarak çok yüceltilen demokrasiler çağında herhangi bir toplumun faydalarını en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan siyasi parti hiçbir zaman var olmamıştır ve sadece bu nedenden dolayı parti yeterliliklerinin tartışılacak bir anlam zemini bulunmamaktadır.

Kadro partileri diğer parti türlerine göre daha çok toplumsal zemin arayışlarında hassas olsalar da câri siyasî sistemler küresel egemen güçlerce toplumların faydalarının en üst düzeye çıkarılmasına izin vermeyecek şekilde düzenlendiği için istisna teşkil etmemektedirler.

Türkiye’de Anayasa’ya ve Siyasî Partiler Yasası’na tabi olan herhangi bir siyasi partinin kuruluşu çok basittir ve kısıtlayıcı unsurlar yok denecek kadar azdır. Ve aslında kısıtlayıcı unsurların azlığı partilerin değersizleştirilmesinin de en temel gerekçelerinden biri olarak değerlendirilebilir. Felsefî ve ahlakî zemini güçlendirilmemiş olan partilerin kuruluşları ve sistem tarafından kabulleri kolaydır, ancak uzun ömürlü olmaları imkansızdır. 

Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Sivil Toplum İlişkileri Genel Müdürlüğü’ne göre, siyasi partiler, aşağıda belirtilen ve her birinden beşer adet hazırlanan bildiri ve belgelerin, İçişleri Bakanlığına verilmesiyle tüzel kişilik kazanırlar.

  • Siyasi partinin adı, genel merkez adresi ile kurucuların (partiye üye olma yeterliğine sahip en az otuz Türk vatandaşı) adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, öğrenim durumları, meslek veya sanatlarıyla ikametgâhlarının belirtildiği, bütün kurucular tarafından imzalanmış bildiri formu,
  • Nüfus kayıt örnekleri,
  • Adli sicil belgeleri,
  • Kurucuların ayrı ayrı düzenledikleri siyasi parti kurucusu olabilme şartlarını taşıdıklarını belirten imzalı beyannameleri,
  • Kurucular tarafından imzalanmış parti tüzüğü ve programı.

Bu kadar basit bir süreç sonunda kurulan siyasî partiler, teşkilatlanma, kongre yeterliliklerinin yanı sıra anayasa veya yasalar tarafından suç olarak tanımlanmış herhangi bir faaliyette bulunmadıkları sürece yargının da dikkatini çekmezler.

Oysa herhangi bir seçim sonucunda ülkeyi yönetecek siyasi iktidar olabilme olasılıkları bulunan ve toplum kesimlerinin tamamının hayatını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyecek olan siyasi partilerin daha sağlıklı ve güçlü olması beklenir. Ne yazık ki modern demokrasileri güçsüzleştiren ve toplumların elde edecekleri faydaları azaltan sağlıksız ve güçsüz partiler, tartışılmaz standartlar olmadığı için amaçları sorgulanamaz ve tartışılamaz durumdadır.

Anayasa’da ve Siyasi Partiler Yasası’nda belirlenen çerçeve, bir siyasi partinin insan ve toplum yararına faaliyet yürüteceğini garanti etmemektedir. Bugün bütünüyle Batı’da insanın varlığına yönelik saldırı olarak tanımlanabilecek erkek ve kadından başka cinsiyet türlerinin varlığını iddia eden kesinlikle insan karşıtı cinsiyet teorisi, kürtaj, dinî, etnik ve ideolojik temelli çıkarlar, toplum kesimlerinin bütününü temsil etmeyen, ancak toplumun tamamını zorlayacak güce sahip olan siyasi partiler aracılığı ile insanlara dayatılmaktadır.

İnsan toplumlarının tartışılmaz en büyük hakkı var olma ve varoluşunu sürdürebilme hakkıdır, cinsiyet teorisinin, kürtajın, etnik ve ideolojik temelli çıkarların dayatılması toplumların var olma ve varoluşlarını sürdürebilme haklarına doğrudan saldırıdır; bu durum hiçbir şekilde normal karşılanamaz ve bu saldırıların toplumların faydalarını arttırıcı bir amacı olamaz. 

Çünkü sonuç olarak bunların her biri yeryüzündeki insan varlığının yapısına, miktarına ve niteliğine yapılan saldırılardır ve bu saldırıların kaynağı da insan değildir. Küresel egemen güçlerin satanist olduğu dikkate alınırsa, insanın varlığına yapılan saldırıların kaynağı da net olarak görülebilir.

Türkiye’de siyasi partilerin kurulduğu ilk zamanlardan bu yana parti düşüncesine kaynaklık eden her şey küresel egemen güçler tarafından tasarlanmıştır ve kurulan partiler de -kadro partileri olarak görülseler de- sorgulanmamış ideolojik temellere sahip olarak kitleleri yönlendirmek, değiştirmek ve yönetmek üzere ‘Kartel Partileri’ olarak çalışmışlardır.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olarak kendisini tanımlayan CHP bir Kartel Partisi’dir. CHP’nin bölünerek doğurduğu Demokrat Parti, Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Milliyetçi Hareket Patisi, Anavatan Partisi, Refah-Saadet Partisi, Doğru Yol Partisi, Sosyal Demokrat Halkçı Parti, BDP-HADEP-HDP-DEM Parti gibi etnik görüntülü, terörü araç olarak kullanan ideolojik partiler de NATO-ABD tarafından kurgulanan birer Kartel Partisi olarak ortaya çıkan partilerdir ve -Anavatan Partisi lideri Turgut Özal’ın şahsi çabaları dışında- hiçbirisinin amacı toplumsal faydaların arttırılması değildir.

2001’de, geçmiş ölü veya yarı ölü siyasî partilerden derlenen kişiler tarafından bir ‘Kadro Partisi’ olarak kurulan ve 2002’den beri Türkiye’yi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) câri siyasî parti kültüründe doğmuş olmanın bedellerini ödemiş ve Kartel Partilerinin bir alternatifi ve demokrasi, inanç ve ifade özgürlüğü, refah ve kalkınma gibi toplum faydalarını arttırıcı bir Kitle Partisi olarak kendini tanımlamış olsa da Kartel Partilerinin yüz yıllık süreç boyunca çeşitli organizasyonlarla derinliklerine yerleştiği devletin sürekli baskısı altında yaşayarak bir Kartel Partisi’ne dönüşmeye zorlanmıştır.

2002 ve sonrasında girdiği bütün seçimlerde Anayasa’da ve yasalarda yeri bulunmayan felsefî ve ahlakî standartları halkın büyük çoğunluğunun yönlendirmesi ve desteklemesiyle partinin ruhuna enjekte etmeye çalışan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Ak Parti, Kadro Partisi olarak kurulan, yirmi iki yıllık süreç sonunda küresel egemenlere karşı halkın çıkarlarını önceleyerek Kitle Partisi olma özelliğine yaklaşan tek partidir denebilir; ancak yine temel ve değişmez standartlara sahip olmadığı için Kartel Partileri’nin karakterine mahkum olmaktan kurtulamamıştır.

Toplumun faydalarını arttırmaya odaklanmak dışında herhangi bir amaca sahip olmaması gereken siyasi partilerin yeterliliklerinin kuruluş aşamasında denetlenmesi gerekmektedir. Bunun için öncelikle temel ve değişmez standartlar belirlenmeli ve bu standartları karşılamayan siyasi partilerin sisteme dahil olması ya da sistemde varlığını sürdürmesi engellenmelidir. 

Bu, bugüne dek demokrasiye karşı siyasî bir silah olarak kullanılan, ancak Erdoğan iktidarının anayasal ve yasal çabaları sonucunda geçmişe oranla etkisi azaltılan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamının ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin yapabileceği bir işlem değildir, daha geniş ve daha katılımcı bir yapı oluşturulmalı ve bu yapı sürekli denetim görevini asla ihmal etmeyecek bir işleyişe sahip olmalıdır.

Siyasi partilerin yeterliliklerinin tartışılmadığı bir ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün değildir; bugüne dek olduğu gibi sadece Kartel Partileri’nin yaşamasına izin verilen siyasî sistemler de toplumsal faydaları değil çıkar gruplarının faydalarını arttırmaya odaklı bir amaç ve işlem zincirine bağlı olarak yaşarlar.

Küresel amaçlara sahip bir Türkiye, birer 'Kartel Partisi' olmaktan başka bir sıfata sahip olmayan mevcut siyasi partilerle yoluna devam edemez. Her an bir 'Kitle Partisi' olma özelliğini kaybetme potansiyeline sahip olan Ak Parti de kendisini ve bütün partileri yeniden yapılandıracak bir sistem kurmadığı sürece Türkiye'nin Küresel önceliklerine odaklanamaz.


<<<Önceki                           Sonraki>>>


Seçkin Deniz, 05.04.2024, Sonsuz Ark, Dûrira | Post-Analitik Bakışlar


Dûrira | Post-Analitik Bakışlar

Seçkin Deniz Yayınları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

Seçkin Deniz Twitter Akışı