17 Aralık 2023 Pazar

SA10490/SD2954: Sıkıntı (Roman); 6. Bölüm-Ova 30

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Bir sistem mühendisi için mikroskopla incelenmesi gereken bir metindi bu ve metnin çatısı ve içeriği kurgusu itibarı ile inanılmazdı."

Nasıl düşünmeliydik? İnsan nasıl düşünürdü? İd, Ego ve Süper Ego manipülasyonu ile Sigmund Freud adlı samirînin ürettiği psikiyatrinin insanı kendisine yabancılaştırdığını biliyordum. Aristotales, Platon, Farabi ve İbn-i Sina’nın birbirini destekleyen ya da çürüten safsatalarla dolu anlaşılmaz, yorumlanmaz subjektif akıl teorilerinin farkındaydım. İnsanın aklını tanımlamak yerine temelsiz teorilerle karmaşıklaştırmalarını da kasıtlı buluyordum ve onları da tarihsel samirî zincirinin birer parçası olarak görüyordum. Sokrates’in insan aklının açığa çıkması için sorduğu soruların samimiyetini yansıttığını düşünüyordum.

Farabi ve İbn-i Sina’nın Antik Yunan safsatalarını, İslam’ın ikinci yüzyılında Kur’an’ın her insanda manzum olarak tesis edilmiş akla hitabının önüne koymasını asla affetmemiştim. Bu, Sufistlerin Meşşâilerle birlikte yürüttüğü ortak bir akılsızlaştırma operasyonuydu; bin iki yüz yıllık geçmişe sahip olan Müslümanların aklının zayıflığı bu düşüncemin temel kanıtıydı. Kur’an’ın sıklıkla vurgu yaptığı insan aklı yönetilebilir hale getirilmişti; tıpkı Yahudi, Hristiyan, Budist ya da Hindu aklı gibi karanlık helezonlarda boğulmak üzere yönlendirilmişti.

Allah’ın Elçisi Süleyman tarafından kovulan samirîler dünyanın her yerine yayılmış ve her dinin her kültürün derinliklerine sızarak insan aklını aynı şekilde manipüle etmişlerdi. Tıpkı şu anda yaptıkları gibi, gerçekleri kontrol etme çabalarını titizlikle sürdürüyorlardı.

‘Ova Yazarı’ nasıl düşündüğümüze dair bir metin eklemişti notlarına. Bambaşka bir teorisi vardı; anlaşılabilir, her insan tarafından kontrol edilebilir ayrıntılar veriyordu. Başlığı da çok dikkat çekiciydi: ‘Zihinsel İşletim Sisteminin Kavranmasına Dair İlk Sistem Simülasyonu’

Bir sistem mühendisi için mikroskopla incelenmesi gereken bir metindi bu ve metnin çatısı ve içeriği kurgusu itibarı ile inanılmazdı.

“Düşüncelerin olgunlaşarak fikirlere dönüşmesi sürecinde, düşüncelerin canlılığını sağlayan ve onları kişilikli birer yapı olan fikirlere dönüştüren dinamiklerin ve değişkenlerin fikirler için taşıdığı anlam, maddenin bilinen en küçük yapıtaşları olan kuarkların, leptonların, elektronların, protonların ve atomların madde için taşıdığı anlamla aynıdır ve bilgi bu anlam bütünlüğünü sağlayan temel araçtır.”

Düşünceleri fikirlere dönüştüren dinamiklerden ve değişkenlerden bahsediyordu ‘Bekçi’, önce dinamikleri ve onların bilgi ile ilişkisini anlatıyordu:

“Düşüncelerin dinamiklerinin her biri kendi varlık bilgileriyle- genetik/yapısal bilgi- donanmıştır; bununla birlikte düşüncelerin dinamiklerinin birbiriyle ilişkilerinde gerekli olan bilgi, sadece varlıktan gelen bilgi değil, varlık bilgisiyle birlikte kişiye özel edinilmiş/öğrenilmiş olan bilgidir.

Düşüncelerin dinamikleri ve fikirlerin değişkenleri, bilgiyle işleyen süreç sonunda oluşan fikirlerin kişiliği ve karakterleri üzerinde kurgu düzeyinde etkili oldukları kadar, fikirlerin iskeletleri, organları, dokuları ve sistem işleyişleri üzerinde de hüküm sürerler. Bu sistemin işleyişinin kavranması için eski kurgulardan tamamen bağımsız olarak bir zihinsel sistem simülasyonu oluşturmak gerekecektir; bu simülasyonu oluşturalım ve işleyişe bakalım.”

Bir de metni sınırlayıcı not düşmüştü ‘Bekçi’: “Bu simülasyon, sistem organizasyonunu tüm kurgularıyla sunmak yerine tümevarım ve tümdengelim yöntemlerinin iç içe kullanıldığı bir yöntemle sistem yapısını anlatmak üzere kurgulanmıştır.”

Metnin giderek kendisini izah etmesi, kullandığı kavramları adım adım giydirmesi, aşamalı olarak kendini doğurması ve ikna edici bir sonuca ulaşması eşine rastlanmayan bir insan işiydi:

“Düşüncelerin dinamikleri, -her bir bireyde eşit kategorilerde olmalarına rağmen- düşüncelerin oluşum ve etkileşim performansları ölçeğinde her bir bireysel gerçekleşme için farklıdır. Parmak izi ya da genetik teklik ilkeleri formunda her bir ‘birey’in gereksinim duyacağı zihinsel moleküller, düşünce dinamiklerinin (bundan sonra düşüncelerin dinamikleri tamlaması, düşünce dinamikleri olarak kullanılacaktır) düşüncelerde oluşturduğu analitik fırtınalardan etkilenir.

Buna göre; düşünce dinamiklerinde yaşanan her bir etkili değişiklik, izleyen ardışık süreçlerde sonraki fikirler düzlemine bazen kalıcı, bazen geçici yansımalar sağlayacaktır. Bu her an yaşanan bir devinimdir.

Düşünce dinamikleri, insanın fikirler düzlemine giden yollarını belirler ve düzenlerler. Kendi belirledikleri ve düzenledikleri yollar kullanılarak iletilecek tüm kalıcı yansımaların fikirlerin inşâsında, kişilik kazanmasında ve denetlenmesinde hammadde olarak kullanılmasını kontrol ve koordine ederler. Geçici yansımaların da kısa süreli fikirlerin değişebilirliğini etkilemesini sağlar ve bu tür fikirlerdeki sık değişebilirliği sınırlandırırlar. Fikirlerin inşâ sürecinde zihin, bu sıkı işlerlikle tam bir uyum içinde kendi değişkenlerini sürekli yeniler ve yeni bilgiler ve deneyimlerle giydirir.”

Anlatıdaki akış yavaş yavaş somut olarak gözlemlenebilir, kontrol edilebilir iddilarla güçleniyordu:

“Düşünce dinamikleri, çok boyutlu ‘uzay’ alanı içerisinde, uzay aksiyomlarına uygun düzlemsel olmayan birçok etkileşim yaşarlar. Buna karşılık fikirler düzlemi, düzlem aksiyomlarına uygun çalışma alanı kullanır.

Her bir fikir kendi düzleminde vektörel birleşim aşamalarından geçerek kişilik kazanır. Fikirlerin düzlem zemini, düşünce dinamikleri uzayından gelen yansımaların fikrin kendi kimliğinde somutlanmış ve bir ürün olarak ortaya çıkmış olmasını gerektirdiği için düzlemdir. Her bir fikrin etkilenme aralığı düzlemin iki boyutlu yapısına sıkı sıkıya bağlı ve diğer etkenlerden gelen bozucu etkilere karşı iki boyutluluğa sâdıktır.”

Düşünce dinamiklerinin çok boyutlu oluşu, fikirler düzleminin iki boyutlu oluşu ve iki farklı sistem arasındaki ilişki nasıl bir hayal gücünün ürünüydü, dikkatle okuyordum:

“Düşünce dinamiklerinin çok boyutlu özellikleri, fikirlerin düzlemsel somutlanma dönemini kolaylaştırdığı için, fikirler düzleminde ikiden fazla boyut yoktur; ikiden fazla boyut, çatışık ve karmaşık olguların fikir değişkenleri üzerinde aşırı etki oluşturma riski olduğu için zararlıdır (ve insan kompozisyonunda bu yüzden iki boyutludur.)

‘Ova Yazarı’nın boyutlardan kastettiği şeyler netleşiyordu:

“Fikir değişkenlerinin iki temel düzlemsel boyutu zaman ve mekândır. Fikirler zamana ve mekâna bağlı olarak oluşurlar.

Düşünce dinamiklerinin ise zaman ve mekân dışında zaman ve mekândan yarı bağımsız, ancak tamamen bağımsız olmayan, zamana ve mekâna köklerinden bağlı birçok unsuru/kategorisi/boyutu vardır; sezgi, zekâ, akıl, irade, nefs ve nefsin içinde vicdan (takva), bilgi, hâfızâ…

Ve bu boyutların diğer boyutlarla ilişkili varlığı, evrensel bütünlükle parça-bütün tutarlılığında çelişkisiz yaşar. Bu varlık insanın zihinsel ve irâdî kontrolünden bağımsızdır; gayr-î ihtiyârîdir; her bir birey için sistem olarak bir diğerine benzer; ancak tamamen tek tek özel bir yapıdadır.

İnsan iradesinin kısmen etkili olduğu iki boyut sadece mekân ve bilgidir. İnsan iradesinin kısmen etkili olduğu mekân ve bilgi boyutları da yarı değişebilir ve yarı kontrol edilebilir olarak yaratıldıkları için, insan mekâna ve bilgiye bağlı olarak düşünce dinamiklerinin kişilikli fikirlere dönüşmesi sürecinde sorumluluk düzeyinde mükellef olur.”


<< Önceki                      Sonraki>>


 [15.12.2023, (6/61 (586))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 17.12.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı