2 Ağustos 2021 Pazartesi

SA9312/SD2151: Sıkıntı (Roman); 2. Bölüm-Yer 36

         Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Orada, keşiş kıyafetlerine bürünen bu saygıdeğer kişiler, kutsallığını yitirmiş bu manastırın çanlarının çalmasıyla birlikte, her türlü ahlaksızlığa kendilerini kaptırırlardı. Gece, kendini sefahate adamış bir soylu kadının çıplak vücudu ile kutlanan bir Kara Ayin ile doruk noktasına ulaşır, şeytani tapınmalarını tamamlayan ele başları Britanya İmparatorluğu'nun gidişatı ile ilgili komplolar kurmak için cümbüşe ara verirlerdi."


Bekçi günümüze kadar taşıdığı Samirî çizgisini giysilerinden ve maskelerinden arındırarak önümüze koymuştu, ancak bununla yetinmemiş olacaktı ki on sekizinci yüzyıla geri dönmüştü. Çünkü insanlık tarihindeki ana kırılmaların temelleri o yüzyılda atılmıştı.

“18. yüzyılın ortalarında İngiltere'de aktif olan "Cehennem Ateşi Kulübü’nden (Hell Fire Club) notlar” demişti aktardığı ve mason kaynağını verdiği satırlar için; masonları kendilerinden tanımamız gerektiğini düşünüyordu:

“İngiltere'de Kral III. George'un (George William Frederick 4 Haziran 1738 - 29 Ocak 1820) hükümdarlığı döneminde, mehtaplı gecelerde, pek güçlü hükümet üyelerinin, önde gelen aydınların ve etkili sanatçıların hep birlikte Thames nehrinin üzerinde bir tekne içinde West Wycombe civarında bulunan bir manastır yıkıntısına doğru yol aldıkları görülebilirdi. Orada, keşiş kıyafetlerine bürünen bu saygıdeğer kişiler, kutsallığını yitirmiş bu manastırın çanlarının çalmasıyla birlikte, her türlü ahlaksızlığa kendilerini kaptırırlardı. Gece, kendini sefahate adamış bir soylu kadının çıplak vücudu ile kutlanan bir Kara Ayin ile doruk noktasına ulaşır, şeytani tapınmalarını tamamlayan ele başları Britanya İmparatorluğu'nun gidişatı ile ilgili komplolar kurmak için cümbüşe ara verirlerdi.” Daniel Willens ,"The Hell-Fire Club: Sex, Politics, and Religion in Eighteenth-Century in England", Mason, yazar, thefreemason.com 

Ve kendi analizlerini eklemişti ‘Yer Yazarı’: 

“Masonların Fransız Kraliyet ailesine karşı duyduğu kin sona ermemiştir. 1776’da Amerika Bağımsızlık Bildirisi ile başlayan ve bir devletin bütün erklerini elinde toplayarak Yeni Dünya’dan Eski Dünya’ya yönelen ve 1789’da Fransa’da patlak veren masonik güç, bütün imparatorlukları ve krallıkları yıkmayı, dogmatik yasalardan kurtularak özgürleşmeyi, eşitlik ve kardeşlik içerisinde yaşamayı vaat eden parlak bir pasta ile aydınlanma dedikleri sistematik saldırı düzeneğini kurmuş ve işletmiştir. Masonları cadı avıyla yakan Fransa, masonların dünyaya özellikle Osmanlı topraklarına yayılmalarında merkez olarak kullanılmıştır.

Masonların Edebi ve felsefi metinlerde baz aldıkları ilkeler, insanların tarih boyunca arzuladıkları, ancak krallara kaybettikleri, peygamberlerin getirdiği ilkelerle doğrudan örtüşen ilkelerdi; ancak konumlandıkları yer tam olarak bütün dinlerin karşısındaydı. Masonik düşünce meşru bir zeminde, meşru olmayan bir gizli ajanda ile yayılmayı hedeflemişti. Perde bütün dinlere saygılı olan, fakat hiçbir dini aydınlanmanın esası saymayan bir görüntü veriyordu. Bu, sakıncasız ve cezbedici bir yoldu. 

Kendileri bu yolu iki farklı şekilde anlatıyorlardı:

Yalan söyleyen ilk şekil: "Masonluk, kiliselerin dışında hakikati arayanların bir araya geldiği, toplandığı yer, melce oluyordu." Neşet Sirman, Masonluğun İlk Devirleri, Mimar Sinan, 1997, Sayı 104, s. 41

Doğru’yu yalanlarla beraber söyleyen ikinci şekil: “Farmasonluk siyasal bir parti olmamakla beraber, siyasal ve sosyal olayların akımına uygun olarak uluslararası birleşik ve sosyal bir kuruluş halinde örgütlenmesi 18. yüzyılın başlarına rastlar. Mezheplerin özgürlük kurallarını uygulamaya çalıştığı sırada, onlara yardım için, din adamları kurallarının (ruhban heyetlerinin) nüfuz ve iktidarlarına karşı savaş açmak durumuna giren farmasonluğun yıkmak istediği şey, Kilisenin hükümetler ve halk üzerindeki tahakkümü idi. Bundan dolayı 1738 ve 1751 yıllarında Papa tarafından dinsiz olarak ilan edilmiştir... Farmasonluk, mezhepler özgürlüğü ilkelerini amaç edinen ülkelerde yalnız ismen gizli ve esrarlı toplantıları olan bir dernek halinde kalmış ve bu gibi memleketlerde hem müsamaha ve hem de teşvik görerek, vakit ve hali uygun orta sınıf halk ile yüksek memurlardan taraftarlar bulmuş ve mason olan devlet erkanını kendi örgütlerinin başkanlık makamına geçirmiştir. Katolik mezhebinin herkes için mecburi olduğu güney memleketlerinde ise, gizli, yasak ve kanuni tekib ve izlenmeye maruz devrimci bir dernek niteliğini muhafaza etmiştir. Bu memleketlerde orta sınıftan hür düşünceli gençler ve hükümetlerinin yönetiminden memnun olmayan subaylar mason localarına girmeye ve böylece, İspanya, Portekiz ve İtalya'da ve özellikle Vatikan Kilise Hükümetinin tahakkümü altındaki rejimler aleyhine devrimci tertipler alınmaya başlanmıştır” Naki Cevad Akkerman, Politika ve Masonluk, Mimar Sinan, Eylül 1968, Sayı 7, s. 66-67

Masonların saklandıkları fare deliğinden, İskoçya’dan sonra sıçrama tahtası olarak kullandıkları, İngiltere ve ABD’den sonraki devlet Fransa’ydı. Fransa ve İngiltere, masonların Osmanlı, Avrupa’da Habsburg ve Rusya’da Romanov, Çin’de Manchu Qing, Japonya’da Şogun/İmparatorluk hanedanları ile Vatikan’ı içten içe deforme ederek, savaşlarla yıpratarak, bağımsızlık, milliyetçilik, dinde öze dönüş gibi üç metaforla parçalara ayırıp yok ederek, dünyanın geri kalanını yönetmek üzere kullandığı iki büyük devlet oldu. ABD daima üçüncü ve ana faktör olarak bazen arabulucu, bazen de ezici güç olarak devreye girdi. Rusya Napolyon dönemindeki savaşlarla kahramanlaşan masonların İngiltere’de Kraliyet ailesine olduğu gibi, Çarlığa hizmet etmesi karşılığında küresel iddialarını sürdürdü.

Masonlar Avrupa’da örgütlenmelerini saray ve bakanlıklar düzeyinde tamamladıkları dönemlerde Osmanlı topraklarında, Rusya’da, Çin’de, Japonya’da (Japonya Büyük Mason Locası) ve Hindistan’da örgütlendiler. Masonlar İngiltere’nin sömürgeci deniz gücünün sırtında Doğu Hint Şirketi ile 1730’da Kalküta’da Fort William kalesinde, India 72. Loca olarak örgütlenmişlerdi. 

1854 yılında Matthew C. Perry komutasındaki ABD donanması silah zoruyla Japonya’yı dünya ticaretine açınca ülkede hızlı bir dış ticaret ve batılılaşma meydana gelecektir. ABD ile imzalanan adil olmayan dış ticaret antlaşmaları yüzünden Şogun yönetimi iç muhalefetle karşı karşıya gelecektir. Bu muhalif hareket “sonnō jōi” (İmparatora boyun eğ, barbarları kov!) hareketinde cisimleşecektir. 

İmparator Kōmei bu yönde muhalefete hak verecek, yüzyıllardan boyu gelen geleneği bozarak, devlet işlerinde aktif bir rol almaya başlayacaktır. Yapılan antlaşmalara açıkça karşı çıkacak ve şogun yönetimini eleştirecektir. Bu yoldaki çabaları 1863 yılında yayınladığı “Barbarların kovulması emri” ile zirveye çıkacaktır. Şogun yönetiminin bu emri uygulamaya yanaşmayacağı önceden belli olsa da bu emri sayesinde Şogun yönetimi eleştirilir hale gelmiş ve Japonya’da yabancılara karşı saldırılar başlamıştır. 1864 yılına gelindiğinde yabancılara karşı saldırılara şiddetli cevaplar verilmiştir. 

Bu kapsamda İngiltere’nin Kagoşima’yı bombalaması ve yabancı kuvvetlerin ortak harekatla Şimonoseki’yi bombalaması öne çıkan örneklerdir. İngiliz desteğiyle donanma ve orduda modernizasyon sürmektedir. Bölgedeki İngiltere elçisi Harry Smith Parkes Fransa tarafından desteklenen Şogun yönetimine karşı kuvvetleri desteklemekte ve Japonya’nın birliğinin bir imparatorluk altında sağlanmasını savunmaktaydı. Boşin Savaşı Boşin Sensō (戊辰戦争?, Ejderha Yılı Savaşı) 1868 yılından 1869 yılına kadar Japonya’da iktidarda bulunan Tokugawa Şogunluğu ile iktidarın imparatorluk hanedanına dönmesini isteyenler arasında yaşanan iç savaştır. Bu dönemde öne çıkan Japon liderlerden Satsuma’dan Saigō Takamori ve Chōshū’dan Itō Hirobumi ve Inoue Kaoru'nun İngiliz diplomatlarla, özellikle de Ernest Mason Satow ile yakın ilişkiler geliştirdikleri görülür. İmparatorluk güçleri başarıya ulaşınca Meiji Restorasyonu başlar. 

Çin, Japonlarla girdiği Kore konulu, 1894 tarihli savaşta yenilmiş ve Japonya’ya ödün vermişti. Verdiği ödünleri İngiliz, Fransız ve Rus desteğiyle geri alan Çin aynı ülkelerin ödün kapma kavgası sonucunda işgale uğradı ve Çin parçalandı. 

1870 yılında gizli olarak kurulmuş bulunan dinsel nitelikteki Boxer Cemiyeti Manchu Qing hanedanlığına karşı faaliyetlerde bulunurken, işgale karşı Sarayı destekledi ve 1899 yılının Kasım ayında ayaklanan Boxer'lar (Boxer Ayaklanması,1899-1901) Çin'deki yabancı temsilciliklere, misyonerlere ve yabancı devletlerce yapılmakta olan demiryollarına ve buradaki işçilere saldırdılar. 

Batının buna cevabı sert oldu. İtalya, ABD, Fransa, Avusturya-Macaristan, Japonya, Almanya, Birleşik Krallık ve Rusya "Sekiz Devlet İttifakı"nı kurdular. 14 Temmuz 1900'de 54 bin kişilik birleşik bir orduyla Tianjin'deki ayaklanmayı bastırdılar ve masonlar Çin’deki Komünist çarkın tüm düzeneklerini kurdular. ‘Uzun Yürüyüş’ o zaman başlamıştı.” 



<< Önceki                      Sonraki>>


[(18.07.2021, (2/72 (190))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 02.08.2021, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

 

Seçkin Deniz Twitter Akışı