4 Mayıs 2018 Cuma

SA6071/KY57-AHCZD102: Sûre Sûre Kur'an'da Mü'minlerin Vasıfları 65: A'raf (103-114)

"Müminler,  Allah’ın kurtuluş reçetemiz olarak gönderdiği Kur’an’a sımsıkı sarılırlar ve içindekileri düşünürler, anlamaya ve hayatlarına taşımaya çalışırlar. Allah’ın kitabından uzak ve gaflet içinde bulunamazlar. ”


بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Bizi yaratan ve bize doğru yolu gösteren, kendine imân etme şerefini nasip eden, yediren ve içiren, hastalandığımızda da bize şifa veren, bizim canımızı alacak ve sonra diriltecek olan, hesap gününde, hatalarımızı bağışlayacağını umduğumuz (Şuara, 26/78-82) Âlemlerin Rabbi olan Allah’a sonsuz hamd’ü senâlar olsun. “Üsve-i hasene” olan Resûlü Muhammed Mustafa (sav)’e  salât u selâm olsun.


A’RAF SURESİNDE MÜ’MİNLERİN VASIFLARI (103-114. Ayetler)[1]

ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسٰى بِاٰيَاتِنَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِه۪ فَظَلَمُوا بِهَاۚ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِد۪ينَ

“Sonra onların ardından Mûsâ’yı mûcizelerimizle Firavun ve yakın çevresine gönderdik; onlar ise mûcizeleri inkâr ettiler; ama gör işte fesatçıların sonu ne oldu!” (A’râf Suresi,7/103.)

Bu sûrenin 59. âyetinden 102. âyetine kadar olan bölümünde, daha önce yaşamış ve risâleti sona ermiş bulunan bazı eski peygamberler ve onların tebliğlerinde yer alan başlıca esaslar hakkında bilgiler verildikten sonra 103. âyetle, Kur’ân-ı Kerîm’in inzâli sırasında varlığını sürdüren İsrâiloğulları’nın dinî tarihine dair bilgilere geçilmektedir. 156. âyete kadar devam eden bu bilgilerden sonra Hz. Muhammed’in risâletinin kesinliğini vurgulayan iki âyetin ardından İsrâiloğulları hakkındaki açıklamalar sürdürülecektir. (Diyanet, Kur’an Yolu Tefsiri, II/564-565.)

MUSA (AS.) VE KAVMİ

Allah’ın Firavun ve kavmine Hz. Musa’yı peygamber olarak gönderme sebebi Onların yoldan çıkmış (fâsık) olmalarıdır. (Neml, 27/12)

Allah, Hz. Musa’ya, tuğyanından dolayı, Firavun’a gitmesini emretmektedir. Bu ayet Kur’ân’da üç yerde geçmektedir. “Firavun'a git, çünkü o hakikaten azdı.” (Tâ-hâ, 20/24,43; Naziat, 79/17) O’nun azgınlığı, bozgunculuk ve inkarı, kendisini tanrılık iddiasına kadar götürmektedir. (Naziat, 79/24) O’na gitmekle emredilen Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun da Allahu Teala’ya Firavun’un kendilerine kötülük yapmasından veya iyice azmasından korktuklarını belirtmişlerdir. (Tâ-Hâ 20/45)

Firavun Kavmi’ne gönderilen Hz. Musa (a.s.) da Allah’tan yardım talep etmişlerdir. Musa dedi: "Ey Rabbimiz! Sen Firavun'a ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalplerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler." (Yunus, 10/88)

Firavun Kavmi’nin başında ise kendisinin ilah olduğunun ilan ve iddia eden, İsrailoğullarına zulüm ve işkence yapan, zalim, azgın ve zorba Firavun vardı. Hz. Musa Allah’a duasında Firavun Kavminin suçlu/günahkâr bir toplum olduğunu ifade etmiştir. (Duhan, 44/22) Firavun Kavmi kendilerine her biri ayrı ayrı dokuz mucize gösterilmesine rağmen büyüklendikleri için suçlu/günahkar bir toplum olmuşlardır. (Araf, 7/133; Yunus, 10/75)

Firavun, Hz. Musa’yı kendinden başka bir ilah edindiği takdirde zindana atmakla tehdit etmiştir. (Şuara, 26/29)

Firavun, İsrailoğulları’na erkeklerini katledip, kadınları sağ bırakmak sureti ile zulmün en kötüsünü reva görmüştür. (Bakara 2/49; Araf 7/127, 141; İbrahim 14/6; Kasas 28/4; Mü’min 40/25) Onlar kafirlik ve sapıklıkları ile kendilerine yazık ettikleri gibi; erkek çocuklarını boğazlamak ve kadınlarını dul bırakmakla, alay ve işkence ederek de İsrailoğullarına zulmetmişlerdir.  Firavunun zalimlik özelliği, sihirbazlar Hz. Musa ve Hz. Harun’a iman edince, onları elleri ve ayaklarını çaprazlama kesmek ve hepsini asmak ile tehdidinde de kendini göstermiştir. (Araf 7/124; Tâ-Hâ 20/71; Şuara 26/49) Firavun acımasız bir zorbaydı. Kötülüklerin en iğrencini, suçların en çirkinini işliyordu. İnsanları aşağılıyor, onları sınıflara bölüyordu. İsrailoğullarının erkeklerini zulüm ve zorbalıkla öldürüyor, kadınları erkeksiz bırakmak sureti ile korkunç bir soykırım uyguluyordu.[2]

Bahsedildiği üzere Firavun, İsrailoğulları'nı yer yüzünden silip atmak, onların kökünü kazımak istedi. (İsra, 7/103) Firavun Kavmi, Hz. Musa ile beraber iman edenlerin oğullarını öldürmek, kadınları sağ bırakmak tarzında bir zulmü benimsediler. (Mü’min, 40/25) Firavun, yeryüzünde fesad çıkarmasından, dinlerini değiştirmesinden korktuğunu söyleyerek, ‘Bırakın beni. Şu Musa’yı öldüreyim de O (kurtulabilecekse) Rabbine yalvaradursun.’ (Mü’min, 40/26) diyerek ne kadar inançsız ve acımasız biri olduğunu göstermiştir. Hz. Musa da, Onlardan Allah’a sığınmıştır. (Mü’min, 40/27)[3]

Firavun, Kavmi ve bu kavmin önde gelenleri ise, Allah’ın ayetlerine zulmeden, fâsık, apaçık mucizelere sihir diyen, mucizelere vicdanları kesin olarak inandıkları halde, zulüm ve kibirden dolayı bu mucizeleri inkar eden ve özellikle bu sebeplerle müfsid olarak isimlendirilen kimselerdir. (Araf, 7/103; Neml, 27/12-14) Firavun’un isyan etmesi de ifsad sebebi olarak ayrıca zikredilmektedir. (Yunus, 10/91) Burada isyandan özellikle kasdedilen, Firavun’un kendisini tanrı ilan etmesidir. (Naziat, 79/24) Ayrıca Firavun, yeryüzünde kibirlenmesi, halkı gruplara bölmesi, İsrailoğullarını zayıf düşürerek, Onların kızlarını sağ bırakıp, oğullarını boğazlaması da müfsid olduğunu ifade etmek için ayrıca belirtilen özelliklerindendir.( Kasas, 28/4)[4]

Firavun Kavmi de, diğer kavimler gibi Hz. Musa ve Hz. Harun’u kendilerini atalarının dininden döndürmekle suçlamışlardır. (Yunus, 10/78) Ve apaçık mucizeleri görmelerine rağmen önceden atalarından böyle bir şey duymadıklarını söyleyerek bu mucizeleri kabul etmemişlerdir. (Kasas, 28/36) Firavun ve elebaşları, sanki Hz. Musa onları din ve takva yoluna çağırmak için değil de, iktidarı zorla ellerinden almak için gelmiş gibi, meseleye siyasal iktidar mücadelesi açısından bakmaktaydılar.[5]

Firavun Kavmi, Hz. Musa Ve Hz. Harun’u yeryüzünde otorite ve büyüklüğün yalnız ikisine ait olması için çalışmakla suçlamıştır. (Yunus, 10/78) Firavun ise Hz. Musa’yı, yeryüzünde fesad çıkarmakla itham etmiştir. (Mü’min, 40/26) Hz. Musa’nın en çok suçlandığı konu sihirbaz veya büyülenmiş olması ile ilgilidir. Firavun Kavmi’nin ileri gelenleri Hz. Musa’yı Firavun’a “Sizi yurdunuzdan çıkarmak isteyen çok bilgili bir sihirbaz”  (Araf, 7/109,110) şeklinde tanımlayarak, hedef göstermişlerdir.[6]

Hz. Musa’nın Firavun Kavmi tarafından itham edildiği diğer bir yön ise O’nun yalancı biri olduğudur. Firavun O’nun yalancılardan olduğunu zannettiğini/inandığını (Kasas, 28/38; Mü’min, 40/36) belirtmiştir. Firavun ile beraber, Hâmân ve Kârun da ‘O, yalancının tekidir’ (Mü’min, 40/24) demişlerdir. Hz. Musa Firavun tarafından delilikle, (Şuara, 26/27; Zariyat, 51/39) nankörlükle (Şuara, 26/19) itham edilmiş; bunlara ek olarak Hz. Musa ve O’na iman edenler Firavun Kavmi tarafından uğursuzlukla nitelenmiştir. (Araf, 7/131)[7]

Firavun’un yandaşları Hz. Musa’ya hangi mucizeyi ve delili getirirse getirsin asla inanmayacaklarını söylediler. (Araf 7/132; Yunus 10/78) Firavun ve bu kavmin önde gelenlerinin yapmış oldukları zulüm herkesin malumudur. Onların bu tutumları helâk oluncaya kadar devam etmiştir.[8]

Firavun Kavmi, İsrailoğulları'nı kendilerine köle yapmış, (Mü’minun, 23/47; Şuara 26/22) hatta Firavun, Hz. Musa’yı kendinden başka bir ilah edindiği takdirde zindana atmakla tehdit etmişti. (Şuara, 26/29) Firavun kavminin ileri gelenlerine onlar için kendinden başka bir ilah tanımadığını belirttikten sonra; Hâmân’a çamurun üzerine ateş yak(tıra)arak, tuğla hazırla(t)masını, bu tuğlalar ile de kule inşa et(tir)mesini emretmiş, ‘bu şekilde Musa’nın Rabbini belki görürüm’ diyerek kafirliğini ortaya koymuştur. (Kasas, 28/38; Mü’min, 40/35,36) Halkını ve sihirbazları toplayıp ‘Ben sizin en yüce rabbinizim’ (Naziat, 79/23,24) deme cüretini gösterip, küstahlıkta bulunmuştur.[9]

Firavun Kavmi de gerek Hz. Musa ve Hz. Harun gibi peygamberler, gerekse asa ve yed’i beyza gibi mucizelerle yıllarca uyarılmışlardır. Bu arada Mü’min suresine de adını veren, Firavun Kavmi’nden cesur bir mü’min adamın uyarılarını da unutmamak gerekmektedir. “İnanan (o kimse) ‘Ey Kavmim! Doğrusu ben sizin için, (evvelki inkarcı) toplulukların Nuh Kavmi’nin, Âd ve Semûd’un ve Onlardan sonrakilerin durumu gibi, (Onların başlarına gelen azap) gününün benzerinden korkuyorum. (Yoksa) Allah, (günahsız) kullara hiç (bir şekilde) zulmetmek istemez’ dedi.” (Mü’min, 40/30-31)

Allah mucizelerle yola gelmeyen Firavun Kavmi’ne de öncelikle bir çok belâ vermiştir. (Araf, 7/134) Bunun üzerine Firavun Kavmi, Hz. Musa’dan Rabbine kendileri için dua ederek başlarına gelen belayı üzerlerinden kaldırmasını talep etmişlerdir. (Araf, 7/134) Hz. Musa’ya bu arada ‘ey sihirbaz’ (Zuhruf, 43/49) şeklinde seslenerek bu kadar yardıma muhtaç oldukları bir halde bile terbiyesizlik yapmaktan geri durmamışlardır. Onlar Hz. Musa’dan Rabbi’nin kendisine verdiği ahit gereği kendileri için dua etmesini talep etmişlerdir. (Zuhruf, 43/49)  Bu da onların aslında vicdanlarının hakikatleri bildiğinin işaretidir. Allah bu belayı kaldırınca O’na iman edeceklerini (Araf, 7/134; Zuhruf, 43/49) ve İsrailoğulları'nın da kendisi ile gitmesine izin vereceklerine dair söz vermişlerdir. (Araf, 7/134) Ancak Allah, kendilerinden belayı kaldırır kaldırmaz derhal yan çizmişlerdir. (Araf, 7/135) Ayrıca burada Onların Allah için kullandıkları kelime, seçtikleri üslup da pek şık değildir. Çünkü Hz. Musa Onlara Allah’ın her şeyin Rabbi olduğunu ısrarla söylemesine rağmen ‘Rabbimize dua et’ demeyip, O’na ‘Rabbine bizim için dua et’ demişlerdir. (Araf, 7/135)  Bu konuda da sayılabilecek bazı özellikler itikâdî genel hatalar başlığı altında incelenmiştir.[10]

Allah, Hz. Musa’yı Firavun Kavmi’ne gönderirken Onları ‘zalim kavim’ olarak nitelemiştir. (Şuara, 26/10) Firavun Kavmi, Allah’ın ayetlerine haksızlık (zulüm) ettiler. (Araf, 7/103) Vicdanları onların doğru olduğuna kesin inandığı halde, sırf haksızlık (zulüm) ve kibirden dolayı bilerek inkar ettiler. (Neml, 27/17) Firavun ailesi ve Firavun’un adamları ile önceki helâk olan tüm kavimler zalimdir. (Enfal, 8/53) Firavun Kavmi’nin boğulma sebeplerinden biri de zalim olmalarıdır. (Enfal, 8/54) Allah, Onları denize attığını bildirdikten sonra ‘İşte bak, o zalimlerin sonu nasıl oldu?’ buyurmaktadır. (Kasas, 28/40) Onların zulüm (Bağy) ve saldırganlık (Adv) vasfı, boğulmadan önce İsrailoğullarının ardına düştükleri zamanda da müşahede edilmektedir. (Yunus 10/90)[11]

FİRAVUN’UN HELÂKİ

Musa (as): “Yâ Rabbi dedi. Kendimden ve kardeşim Harun’dan başkasına hükmüm yok.! N’olur, bizimle fâsıkların arasına bir had koy!” (Maide, 5/25)

Hz. Musa da bir duasında onların acıklı azabı görünceye kadar iman etmeyeceklerini ifade etti. (Yunus, 10/88) Onlar Allah’ın ayetlerini hiçe sayıp küfre saptılar. (Araf, 8/52) helâk olan tüm kavimler kendilerine mucizeler getiren peygamberlerine ‘Biz sizinle gönderilmiş olan her şeyi inkar ettik’ diyerek kafirliklerini izhar etmişlerdir. (İbrahim, 14/9) Allah da Onlara bir süre mühlet vermiş, sonra Onları azapla yakalamış ve kendisini inkâr nasıl olurmuş onlara göstermiştir.

“Musa da yalanlandı. Ben kafirlere mühlet verdim. Sonra da Onları yakaladım. (helâk ettim.) Beni inkar nasıl olurmuş! (gördüler.)” (Hacc, 22/42-44)

‘Böylece Onları (Hz. Musa ve Hz. Harunu) yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular.’ (Mü’ minun 23/48)

‘Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar göndermiştik. Uyarılanların akıbetlerinin ne olduğuna bir bak.’ (Saffat, 37/72-73)

Firavun ve Kavmi de denizde boğularak yok edilmiştir. Allah, Hz. Musa’ya israiloğulları'nı geceleyin yürütmesini emredip, peşinden (Firavun ve ordusu tarafından) takip edileceğini bildirdi. (Şuara, 26/52; Duhan, 44/23) Firavun, şehirlere asker toplayıcılar gönderdi. (Şuara, 26/53) İsrailoğulları'nın az ve dağınık bir topluluk olmalarına (Şuara, 26/54) rağmen kendilerini kızdırdığını (Şuara, 26/55) ama kendilerinin hazırlıklı ve uyanık bir toplum (Şuara, 26/56)  olduklarını (onları yeneceklerini) söyledi. Allah’ın emri ile Hz. Musa, geceleyin İsrailoğulları ile beraber yola çıkmış, Firavun ordusu da sabahleyin onların peşine düşmüştür. (Şuara, 26/60)  Önde onlar, arkada Firavun ve ordusu (Şuara, 26/60)  denize kadar gelmişlerdir. (Yunus, 10/90) İki topluluk birbirini görünce Hz. Musa’nın kavmi ‘Biz kesinlikle yakalandık’ dediler. (Şuara, 26/61) Hz. Musa ‘Hayır, Rabbim benimle beraberdir. Bana kurtuluş yolunu gösterecektir’ buyurdu. (Şuara, 26/61)

Allah, Hz. Musa’ya asasını denize vurmasını vahyetmiştir. (Şuara, 26/63) Hz. Musa asasını vurunca da Allah’ın izni ile deniz yarılmıştır. (Bakara, 2/50; Şuara, 26/63) Her bölüm büyük bir dağ gibi olmuştur. (Şuara, 26/63) Allah, Hz. Musa’ya asasını denize vurup, denizi yarıp geçtikten sonra asasını tekrar vurup denizi hemen kapamamasını, açık ve sakin bırakmasını emretti. (Duhan, 44/24) Onların boğulacağını bildirdi. (Duhan, 44/24)  Firavun’un askerleri de denize girdi. (Şuara, 26/64)

Firavun ve askerleri tam denize girdiklerinde deniz onları kaplamıştır. (Tâ-Hâ, 20/78) Allah Firavun’u ve Âlini çeşitli suçları sebebiyle İsrailoğulları'nın gözlerinin önünde boğmuştur. (Bakara, 2/50; Araf, 7/136; Enfal, 8/54; İsra, 17/103; Zuhruf, 43/55) Firavun, tam bu boğulma anında iman etti ise de O’nun imanı kabul edilmemiştir. (Yunus,10/90.) [12]

وَقَالَ مُوسٰى يَا فِرْعَوْنُ اِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۚ

Mûsâ dedi ki: "Ey Firavun! Ben âlemlerin rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim." (A’râf Suresi,7/104.)

Musa (as) Mısırda Firavunun sarayında büyümüş, bir adam öldürmüş, idama mahkum olmuş yakalandığı takdirde mutlaka idam edilecekti. Firavun sistemine göre idama mahkum bir insan olmasına rağmen ve de yeryüzünün en zâlim, en despot ve de en güçlü insanının karşısında hiç korkmadan hakkı haykırıyordu Allah’ın elçisi. Evet ben Âlemlerin Rabbinin elçisiyim ve:

حَق۪يقٌ عَلٰٓى اَنْ لَٓا اَقُولَ عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّۜ قَدْ جِئْتُكُمْ بِبَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاَرْسِلْ مَعِيَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۜ

"Allah hakkında gerçek olandan başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size rabbinizden açık bir delil getirdim. Artık İsrâiloğulları’nı benimle birlikte serbest bırak." (A’râf Suresi,7/105.)

Musa (as): “Ben Allah’a karşı haktan başka hak sözden başka bir söz de söylemiyorum. Ben Allah adına konuşuyorum ve benin hayatımda söyleyeceklerimin tamamı haktır. Hakkın dışında söz söylemek bana yaraşmaz, bana yakışmaz. Benim üzerime gereken, tüm mü’minlerin üzerine gereken, tüm inananlara düşen sadece hak söylemektir. Hakkın dışında, Allah’ın dediklerinin dışında söz söylemek bana yakışmaz. Ve Rabbimin emriyle hakkı söylerken de hiç bir şeyden korkmuyorum” diyordu. (Besâiru’l-Kur’an’dan.)

Firavun aslında Mûsâ (a.s)’ın geleceğini biliyor. Ya önceki peygamberlerden nakledilenlerden biliyor, ya müneccimleri kendisine bu konuda bilgi verdiği için biliyor, yahut da her zâlimin olduğu gibi Firavunda ezdiği kanlarını emdiği mazlumların bir dirilip kendisinden hesap soracağının farkındadır da onun için biliyor. Bir yasadır bu. Ezilenler bir gün dirilip ezenlerden mutlaka hesap soracaklardır. Aslında her zâlim bunun farkındadır. Bunun kaçınılmaz olduğu bilen şu andaki yeryüzü zâlimleri de korkulu rüyalar görmektedirler. Hafakanlar geçirmektedirler. Ezdikleri insanlar ha uyandılar ha uyanacaklar diye. Ha hesap sordular ha soracaklar diye. İşte Firavun da bunun farkındaydı ve tedbir alıyordu. M[13]ûsâ gelmesin diye, Mûsâlar dirilmesinler diye İsrâil oğullarının erkek çocuklarını öldürtüyordu. Binlerce çocuk öldürtmüştü. (Besâiru’l-Kur’an’dan.)

Hz. Mûsâ, “Ben âlemlerin rabbi tarafından görevlendirilmiş bir elçiyim” demekle hem risâletle görevlendirilmiş olduğunu ilân etmiş hem de –yüce Allah âlemlerin rabbi olduğuna göre– Firavun’un tanrılık iddiasının geçersiz sayılması gerektiğini ima etmiş oluyordu. Ayrıca o, bütün peygamberler gibi kendisinin de ilk görevinin Allah hakkında gerçeği söylemek olduğunu; bildireceklerinin kuru birer iddia olmayıp bu hususta açık bir “hüccet”e yani aklî kanıtlara veya mûcizelere dayandığını açıkladı.[14]

------

قَالَ اِنْ كُنْتَ جِئْتَ بِاٰيَةٍ فَأْتِ بِهَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ

Firavun şöyle dedi: "Eğer bir mûcize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan onu göster bakalım." (A’râf Suresi,7/106.)

فَاَلْقٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُب۪ينٌۚ

“Bunun üzerine Mûsâ asâsını yere attı. Bir de baktılar ki apaçık bir yılan!” (A’râf Suresi,7/107.)

وَنَزَعَ يَدَهُ فَاِذَا هِيَ بَيْضَٓاءُ لِلنَّاظِر۪ينَ۟

“Ve elini (cebinden) çıkardı. Bir de ne görsünler, o da seyredenlerin gözleri önünde bembeyaz oluvermiş!” (A’râf Suresi,7/108.)

Firavun, Hz. Mûsâ’nın tebliğinde gerçeği söylediği ve sağlam kanıtlara dayandığı şeklindeki açıklamalarını yeterli bulmayıp kendisinden doğruluğunu kanıtlayacak bir mûcize göstermesini isteyince Hz. Mûsâ iki mûcize sergiledi: Asânın bir anda yılana dönüşmesi ve –esmer tenli olduğu halde– elini cebinden çıkarınca renginin, olayı takip edenlerin gözleri önünde ve onları hayrete düşürecek şekilde bembeyaz hale gelmesi. (Diyanet, Kur’an Yolu Tefsiri, II/566.)

------

قَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِ فِرْعَوْنَ اِنَّ هٰذَا لَسَاحِرٌ عَل۪يمٌۙ

“Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: "Bu gerçekten çok bilgili bir sihirbazdır." (A’râf Suresi,7/109.)

يُر۪يدُ اَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْۚ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ

"Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor." Firavun, "Peki ne buyurursunuz?" (dedi.) (A’râf Suresi,7/110.)

Firavun’un erkânı, Hz. Mûsâ’nın belirtilen iki mûcizesini görünce, bunları ancak çok bilgili ve usta bir sihirbazın yapabileceğini söyleyip onun gerçekte Firavun ve çevresindekileri Mısır’dan çıkararak hâkimiyeti ele geçirme planı içinde olduğunu ileri sürdüler. Şuarâ sûresinde (26/34-35) bu fikirler doğrudan doğruya Firavun’a isnat edilir. Şu halde, çevresindekiler gibi Firavun da Mûsâ hakkında aynı asılsız kanaate sahipti. (Diyanet, Kur’an Yolu Tefsiri, II/566-567.)

------

قَالُٓوا اَرْجِهْ وَاَخَاهُ وَاَرْسِلْ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِر۪ينَۙ

Dediler ki: "Onu da kardeşini de beklet; şehirlere toplayıcılar (memurlar) yolla." (A’râf Suresi,7/111.)

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَاحِرٍ عَل۪يمٍ

"Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler." (A’râf Suresi,7/112.)

Başka âyetlerde bildirildiğine göre Firavun’un sarayına Mûsâ ile birlikte –ondan üç yaş büyük olan– kardeşi Hârûn da gitmişti (bk. Yûnus 10/75; Tâhâ 20/42-43). Firavun’un danışmanları, Mûsâ’nın bir sihirbaz olduğu kanıtlanırsa, halkının gözünde itibar kazanmasının önlenebileceğini ve böylece bu meselenin halledilebileceğini düşündükleri için Firavun’a, Mûsâ’yı Hârûn’la birlikte bir süre bekletmesini, kendi usta sihirbazlarını toplayarak onların mârifetiyle Mûsâ’nın bir şarlatandan başka bir şey olmadığını halka kanıtlamasını tavsiye ettiler. (Diyanet, Kur’an Yolu Tefsiri, II/567-568.)

------

وَجَٓاءَ السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالُٓوا اِنَّ لَنَا لَاَجْراً اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِب۪ينَ

Sihirbazlar Firavun’a geldiler; "Eğer üstün gelen biz olursak bize muhakkak bir ödül olmalıdır" dediler. (A’râf Suresi,7/113.)

“Yâni elbette Firavunlar kendilerini besleyecekti. Çünkü onlar, onun için vardılar ve de Firavunlar onlara muhtaçtı. Çünkü Firavunları ve Firavun sistemlerini ayakta tutan bunlardı. Onun için onları parasıyla beslemek zorundaydı Firavunlar. Tüm kapıları açmalıydı onlar için. Her iki taraf için de şahsiyetsizliktir bu ama ne fark eder de? Ne Firavunlarda böyle bir şahsiyet ne de onlara köpeklik yapanlarda böyle bir onur beklenmez zaten.

Evet tüm sihirbazlar toplandılar. Sihiri ve sihirbazı Mûsâ (a.s)’ın Firavunla, Firavun sistemiyle mücâdelesi çerçevesinde anlamaya çalışırsak şöyle diyeceğiz: Mûsâ karşısında, Allah’ın hak elçisi karşısında, bu elçinin ortaya koyduğu İslâm dâvâsı karşısında insanların Firavunları ve Firavunî sistemleri ayakta tutmak üzere sahip oldukları ilim dallarındaki bilgilerini ustaca kullanmalarının adına sihir denir. Allah âyetleri karşısında, Allah sistemi karşısında ve bu sistemi savunan Allah erleri karşısında Firavunî sistemleri ayakta tutmak için çırpınan kimselere de sihirbaz denir. Bu sihirbazlar ellerindeki tüm bilgileri, tüm imkânları sistemi haklı çıkarmak ve yaşatmak üzere kullanırlar.” [15]

Kapitalist sistemin yetiştirdiği insanların gözünde paradan başka da değerli bir şey yoktur. Vahiy sisteminin dışındaki tüm sistemlerde temel hedef paradır. Allah’a inanmayan, cennete inanmayan, vahyi tanımayan toplumlarda para için insanların yapamayacakları bir şey yoktur. Ve bu tür toplumlarda yapılan her iş, atılan her adım mutlaka para karşılığında, madde karşılığında yapılacaktır.[16]

قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ

O da "Tamam; ayrıca sizler mutlaka yakınlarımdan olacaksınız" dedi. (A’râf Suresi,7/114.)

Mukarrabûn yakınlar, yakınlaştırılanlar, mahiyete alınanlar demektir ki mukarrabûn’un nimetleri sorulmaz. Artık onlar için her şey vardır. Firavun da öyle diyor bakın. Ben sizi mahiyetime aldım diyor.




    <<Önceki                     Sonraki>>


Ahmet Hocazâde, 04.05.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar,  Muhâfız ya da Muârız'a dair

Ahmet Hocazâde Yazıları





[1] Bu çalışmada Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Meal ve Tefsir çalışması kaynak olarak alınmış olup, zaman zaman açıklamalarla zenginleştirme yoluna gidilmiştir.
[2] Geniş bilgi için bkz. Şükrü Ulutaş, Kur’ân-ı Kerim’de Anlatılan Helâk Olmuş Kavimlerin Ortak Özellikleri, Yüksek Lisans, Ankara, s.136.  http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1284/1883.pdf?show
[3] Şükrü Ulutaş, Kur’ân-ı Kerim’de Anlatılan Helâk Olmuş Kavimlerin Ortak Özellikleri, s.197.  
[4] Şükrü Ulutaş, a.g.e., s.159.
[5] Şükrü Ulutaş, a.g.e., s.84. 
[6] Şükrü Ulutaş, a.g.e., s.185.  
[7] Şükrü Ulutaş, a.g.e., s.186.  
[8] Şükrü Ulutaş, a.g.e., s.70.  
[9] Şükrü Ulutaş, a.g.e., s.109.
[10] Şükrü Ulutaş, a.g.e., s.116.
[11] Şükrü Ulutaş, a.g.e., s.135.
[12] Şükrü Ulutaş, a.g.e., s.226-227.
[13] http://besairulkuran.blogspot.com.tr/2012/05/araf-suresi-1-110-ayetler.html
[14] Diyanet, Kur’an Yolu, https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/A'r%C3%A2f-suresi/1058/104-105-ayet-tefsiri
[15] Besâiru’l-Kur’an, http://besairulkuran.blogspot.com.tr/2012/05/araf-suresi-111-206-ayetler.html
[16] Besâiru’l-Kur’an, http://besairulkuran.blogspot.com.tr/2012/05/araf-suresi-111-206-ayetler.html




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı