4 Mayıs 2018 Cuma

SA6072/KY1-CÇ492: Ters Gün

"Kız hiddetle arkasını döndü. Yürüdü gitti."


- Verin ben atayım abla! Dedi üstündeki giysileri lime lime kirli sakallı, elleri siyahtan ziyade mora çalan çöp toplayan genç adam, çöp bidonuna elindeki süslü püslü poşetleri atmaya hazırlanan yırtık blucinli buruşuk tişörtünde ‘fu.k you’ yazan saçlarının yarısı mavi renkli, tırnakları siyah ojeli genç kıza. 

Genç kız genç adama tiksinerek baktı hiddetle;

- Nereden senin ablan oluyorum sefil densiz? Diye karşılık verdi.

Genç adam şaşırmıştı. Kötü bir şey söylememişti. Öfkeyle yahut alaylı bir ses tonuyla da çıkmamıştı ağzından özene bezene kurduğunu sandığı tümce.

- Demek, dedi kendi kendine genç adam, Abla sözcüğünü sevmiyor ve utangaç bir edayla, Özür dilerim Hanımefendi, kırmak için demedim.. öylesine.. alışkanlıkla çıktı ağzımdan, diye karşılık verdi genç kıza.

Genç kız daha bir hiddetlendi. Daha bir öfkeyle, dişlerini sıkarak elindeki çöp dolu poşetleri olanca siniriyle bidona attı. Gözleri çakmak çakmak olmuştu. Elinden gelse çöp bidonunun içine girip ayaklarıyla parça parça etmek isterdi ve fakat olacak bir şey değildi. keşke çöpleri bidonun içine değil de yere ataydı öyle tepineydi üzerinde. Bu da olacak şey değildi, kuşkusuz çevreye duyarlılığına aykırıydı çevreyi kirletemezdi.

- Çattık iyi mi! Dedi. Şimdi de ‘Hanım.. efendi!’ sizin gibi sefiller yüzünden bu haldeyiz işte, senin hanımının da efendinin de.. ilkel klerikalist rasist düşünceleri süt diye emzirmişler size, sizin yüzünüzden ülke, dünya ne hale geldi!

Bir tek sözcüğünü bile anlamamıştı genç çöp toplayan adam. ilk kez duyuyordu. Belki ilk okuldan sonra okusaydı anlardı. Utandı bilgisizliğinden. İçin için kızdı da. Belki de küfrediyordu. Sütü bozuk falan mı demek istiyordu. 

- Keşke annemi tanısaydım! Dedi içinden. Nasıl biri olduğunu bilir sütü bozuk ifadesinin karşılığı olup olmadığı yargısında bulunurdum! Diye geçirdi içinden. İmgelemindeki annesi hiç de kötü bir değildi. büyük bir olasılıkla annesi kötü biri değildi ve sütü bozuk ifadesini hakketmiyordu? Ve fakat genç kız annesine mi küfretmişti ki? Bilemiyordu.

- Ben.. diyebildi.. durdu. Genç kız gözlerini belertmiş olanca nefretiyle kendisine bakıyordu. Ben, diye sürdürdü konuşmasını genç adam, Ben.. yani kötü bir şey demek istemedim. O sözcüklerin kötü bir anlamı varsa özür dilerim!

- Sinik şeyler.. hemen de kuyruklarınızı bacaklarınızın arasına sıkıştırır boyun eğersiniz.. ezikler..

Çöp toplayan genç adam ne derse, ne kadar alttan alırsa alsın genç kızın öfkeyle karşılık vereceğini anlamıştı. Bu genç kızın her halinden belliydi. Son sözleri bunun en bariz kanıtıydı.

- Sanırım yalnız biri, diye geçirdi içinden ve Yalnızlığın acısıyla çatacak yer arıyor besbelli, diye sürdürdü kendi kendine konuşmasını, bir cevap verip vermemek arasında bocalıyordu genç adam. İyice tartıp öyle karar vermeliydi konuşacak bir karşılık verecekse eğer. Zira bugün oldukça ters başlamıştı gün. 

Daha ilk çöp bidonunda başlamıştı terslik. Daha o zaman anlamalıydı ve ona göre tavır almalıydı gün için. Belki o ilk çöp bidonunu es geçmeliydi. Ve fakat bilemezdi ki çöp bidonunda bir şahadet parmağı bulacağını. Kadın parmağıydı bulduğu. Zira hem ince zarif bir parmaktı ve hem de lüle renkli oje vardı tırnakta, hoş oje tek başına cinsiyeti belirlemekten çok uzaktı şimdilerde, nice ojeli parmaklı erkekler görmemiş değildi, ojeden çok zarif bir parmak oluşu cinsiyeti hakkında karar verdirmişti. 

Parmak düzenli bir şekilde kesilmişti ve yıkanmıştı da. Kandan arındırılmıştı da. Siyah bir poşetin içinde ipek bir kumaş parçasına sarılı olarak bulmuştu. Bulduğunda ilk önce oyuncak sanmıştı. Belki pahalı bir oyuncak bebeğin parçası, diye geçirmişti içinden ve fakat iyice inceleyince bunun bir insan parmağı olduğunu anlamıştı. Şaşkınlıkla bakakalmıştı. Ne yapmalıydı? 

Hemen bir karakola gidip polise teslim etmeliydi belki bedenin diğer parçaları da başka bidonlara atılmıştı. Bulduğu bidonda başka malzeme yoktu. Karakola gitmeyi de hiç istemiyordu. Başına neler geleceğini bilemezdi. Elinde kesik parmak bir süre çöp bidonunun başında durmuş, etrafına bakınmış acaba tekrar bulduğu poşetin içine koyup koymamak arasında gidip gelmişti. Kararsızlığını yenip en yakın karakolu bulmaya karar vermişti ve iki tekerlekli çekçeğini alarak geldiği yöne ters biraz önce geçtiği sokağa yönelmişti ki karşıdan bir ekip arabasının kendine doğru geldiğini sevinçle gördü. 

Ekip arabasını el kaldırdı. Ekip arabası durdu, çöp toplayan genç elinde parmak onlara doğru yürüdü. Bulduğu parmağı gösterip bulduğu çöp bidonunu işaret etti. Ekip arabasındaki polisler hemen aşağı indiler. Gencin elindeki parmağı aldılar. Çöp bidonuna doğru tiksinerek yürüdüler. Öteye beriye baktılar. Gencin adını, adresini alıp gönderdiler.

Korktuğu gibi olmamıştı genç adamın. Belki kendisini de alı korlar diye geçirmişti içinden. Belki.. o olasılığı hemen kovdu. Ne diye kendisini suçlasınlardı ki? Kesik parmak onun eseri olmadığını söylüyordu. Ve fakat terslik başlamıştı bir kere. Üçüncü çöp bidonunda da bir kedi elini tırmaladı. Canı epey bir yandı. Bu da ilk kez başına geliyordu. Onca yıldır bir tek kedinin bile saldırısına uğramamışken ilk saldırıyı tatmıştı bugün. Sağ elinin üst tarafı epey bir derinden kedi izine ev sahipliği yapacaktı uzun bir süre, uzun bir süre çünkü nedense yaraları çabuk iyileşmezdi yaşıtları gibi, kendini bildi bileli böyleydi bu, bu durumu hem öksüz hem yetim olmasına bağlardı, söz konusu edildiğinde ‘Hem öksüz hem yetimin yarası derindir, öyle çabuk kabuk bağlamaz!’ derdi.  Ve şimdi de bu genç kız!

- Kahretmesin! Dedi kendi kendine.. arkasını dönüp gitmek en iyisiydi ama, arkasını dönüp gidecek yer yoktu. Duvardı. Genç kızın ya sağından ya solundan geçip gidecekti. Kız gitse sorun olmayacaktı da kız iki eli belinde büyük bir öfkeyle bakıyordu gence.

- Hanım efendi senin anandır! Dedi kız.

- Ben hem öksüz hem yetimim! Dedi genç adam yutkunarak.

- Piçim diyemiyorsun da.. dedi genç kız.

Genç adam yutkundu. Ağzını bozmayacaktı. Hayır! Bu yaşına kadar – yirmili yaşlarının ortasındaydı- ağzını hiç bozmamıştı bu zavallı için de bozmayacaktı. Genç kızın bunca öfkeli oluşunu salt yalnızlıkla açıklamak da anlamsız cılız olurdu. Anlatılan babasının ölüm olayını hatırladı genç adam gözleri sulanarak. 

Kendisi dört yaşlarındaydı babası öldürüldüğünde. Tıpkı bu genç kız gibi bir genç kız elindeki kalın sopayla kafasını parçalamıştı babasının. Babası da bir bakıma çöp toplayıcısıydı genç adamın. Belediyede temizlik işçisi olarak çalışıyordu. 1 mayıstı ve babası çalışıyordu. 1996 yılının bir mayısı. Olanca öfkesiyle lalelere saldıran genç bir kızı görmüş koşarak yanına varmış;

- Yapmayın hanım kızım, yazıktır günahtır, laleler sana ne yaptı? Demişti ve öfkesini lalelere kusan ve fakat blucini bu kez yırtık olmayan, boynunda kırmızı fular bulunan öfkeli genç kız;

- Hep sizin yüzünüzden.. bir de sizin için kavga veriyoruz.. sefil yaratıklar! Deyip laleleri parçaladığı kalın sopayı kafasına indirmişti babasının. Babası bir hafta yoğun bakımda kalmış sonra da ölmüştü. O genç kız da –kendisine anlatılanlarda kuruyordu bu benzerliği- bu genç kıza benziyordu. O genç kız için rahmetli dedesi;

- Eh işte ideoloji denen cinnet gömleğini giyenler böyle çıldırıyorlar, bunlara kızmıyorum, acıyorum, demişti. 

Ve bugün 'Bir Mayıs'tı ve gün ters başlamıştı sonu babası gibi mi olacaktı? Bu kız da cinnet gömleğini giymiş biri miydi? Allah’tan kızın elinde sopa falan yoktu. Sağ tarafa hamle edip geçmek istedi. Kız yolunu kesti.

- Onca aşağılamadan sonra böyle kaçıp kurtulacağını mı sanıyorsun! Sen kim oluyorsun da beni aşağılıyorsun sefil! Diye bağırdı. 

Genç adam utandı. Allah’tan sokakta kimsecikler yoktu. Bu tuhaf kişi kendisine olmadık suçlamalarda da bulunabilirdi. Ne yapmalıydı? Bir türlü karar veremiyordu. Dişlerini sıktı. Çekçeğinin kulpuna iyice doladı ellerini;

- Tanrıya acırdım yalnızlığından ötürü.. fakat bu kadar çirkiniyle karşılaşacağımı aklımdan bile geçirmemiştim, dedi belli belirsiz bir ses tonuyla. Hem genç kız hem genç adam ikisi de donup kalmıştı. Genç kız ilk kez şaşırıyor gibiydi. Bocaladığı besbelliydi. Bir şeyler demek istiyor ve fakat ne demesi gerektiğini bilemez gibiydi. Yine de öfkesinden bir şey kaybetmemişti. Öfkesi ayakta tutuyordu O’nu. 

- İğrençsin! Dedi güçlükle. İğrençsin!

Sesi ağlamaklı çıkmıştı sanki. Çöp toplayan genç afalladı. Bir gariplik bir tuhaflık vardı. Günün ters başlamasından öteydi bu durum. Evet, genç kız yapayalnızdı bu ortadaydı. Yalnızlığın buladığı hınç, öfke, nefret ağulamış olmalıydı eğer herhangi bir cinnet gömleğini giymemişse. Cinnet gömleğini eledi kızın yalnızlığında karar kıldı. 

- Görülmek, bilinmek, dertleşmek, başını koyup ağlayacağı bir omza öyle derin bir hasretle yüklü ki, diye geçirdi içinden. Kırdım! Diye sürdürdü iç konuşmasını.

- Ben.. bağışlayın.. özür dilerim.. densizliğimi hoş görün! Dedi fısıltıyla.

- Lanet olsun sen ve senin gibilere.. dedi eski haline dönmüştü yine kız.

Yüzünde konuşmanın başından beri ilk kez tebessüm belirdi genç adamın. Yalnızlığın zehirlediği kız pek çabuk affetmişti kendisini. Bir gönlü kırmanın yükünü taşıyamazdı. 

- Dünyanın tüm çöplerini taşırım da o yükü taşıyamam! Dedi kendi kendine. 

Kız hiddetle arkasını döndü. Yürüdü gitti. Genç adam bu çöp bidonundan eli boş dönüyordu. İşler kesattı.. galiba bugün hep kesat gidecekti.


Cemal Çalık, 04.05.2018,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü


Cemal Çalık Yazıları








Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı