19 Kasım 2017 Pazar

SA5188/KY59-MLÖZ24: Müslüman Bir Kadın Gözüyle Savaş ve Hayata Dair: Bölüm 3: "Kahramanlar Ölmez"

"Aslan Mashadov anısına..."


“Kahramanlar Ölmez"

Bugün İçkerya’nın yasal olarak seçilmiş Başkanı Aslan Mashadov’un 12’nci ölüm yıldönümüdür. Rus işgalciler, her zamanki gibi, onu iyi niyet göstergesi olarak ilan ettiği ateşkes sırasında haince öldürdü… Sonra da bu ölümü “Rus kadınlara 8 Mart hediyesi” olarak lanse ettiler. Onların özü budur.

Mashadov, milletine layık bir insan olmanın yanında aynı zamanda çok iyi bir askerdi. Birinci Çeçenistan savaşı başladığında o, albay rütbesiyle zaten emekli olmuştu. İlk savaşı sırasında rütbeli askerlere çok ihtiyaç vardı. Özellikle orada Mashadov cesareti ve profesyonelliği sayesinde Çeçen halkının sevgisini kazanmıştı. 

İçkerya’nın yasal olarak seçilmiş Başkanı Aslan Mashadov

İçkerya’nın ilk Başkanı, Cahar Dudayev’in öldürülmesinden sonra, tamamen yasal, Rusya’nın bile sonuçlarını kabul ettiği seçimler sonucunda Başkan seçildi. Bu zor bir dönemdi. Ve sadece yıkıcı savaştan dolayı değil, kazanılan zaferden dolayı de aynı zamanda. İnsanlar bu zaferle çok ümitlenmişti ve bu hiç şaşırtıcı değildi. Sonuçta düşmanları ile güç oranı hiçbir şekilde eşit değildi. Belki de bu zamana kadar dünya zafer tarihinde bu kadar farklı oranlara hiç rastlanmamıştı, düşmanın sayısı neredeyse 100 kat fazlaydı.

Ne yazık ki Mashadov’un fazlasıyla ılımlı bir politika sürdürdüğünü düşünen “sıcak kafalar” da vardı. En ufak ironi olmaksızın samimi vatanseverler olduklarını söyleyebilirim, çünkü onlar ileride vatanları için hayatlarını vereceklerdi. Doğal olarak bilerek ya da bilmeyerek Çeçen devletine zarar veren kışkırtıcılar da vardı. Onlardan bazıları gençlerin zihinlerini “Kudüs’ü kurtarma” gibi düşüncelerle karıştırıyordu. Kimi ise daha da inandırıcı olan komşu ülke Dağıstan için yardım isteyerek bunu yapıyordu. Tabii tüm bunlar harika olurdu, kışkırtanlar kendi çağrılarına uymak yerine en küçük tehlike esnasında ortadan kaybolmasalardı. Sonuçta ajite etmek ve bağırmak esaret, işkence ve ölüm gibi gerçek tehlikelerle karşılaşmaktan çok daha kolaydır.

Elbette, onu aşkın sene sonra sonuçları analiz etmek daha kolaydır. Çünkü şimdi bütün bunların nelere mal olduğunu görebiliyoruz… En temiz niyetli, en iyi insanlar bile hata yapabilirler. Başarı bazen düşmanların bu hatalardan faydalanmaya yetişip yetişemeyeceklerine bağlı olabiliyor. Rusya gibi yıkıcı, ilkesiz ve hala güçlü bir düşmanla karşı karşıya iseniz, onu hafife alma ve elbette ki hata yapma hakkınız yoktur.

Aslan Mashadov bunu çok iyi anlıyordu. Bu harika, bilge, cesur insanın mektuplarından bazı alıntılara yer vermek istiyorum. Sadece, başına geçeceği Çeçen halkının içinde bulunduğu durumunun zorluğunu ne kadar derinden görüp anladığını daha iyi anlaşılması için:

“Tekrarlıyorum… Sonuna kadar gitme kararımı tek bir şeyle açıklıyorum: eğer bugün Rusya ve Çeçenistan ilişkilerinde noktayı koymazsam, ya da Rusya’ya bizi istedikleri zaman öldürmelerine izin verirsem, o zaman biz bu kaderi bir sonraki kuşağımıza aktarmış olacağız. Benim torunlarım tekrar savaşmak zorunda kalacaklar. Mesela benim kuşağım; ben 49 yaşındayım. Sürgün sırasında 1951 yılında Kazakistan’da doğdum, sadece 1957 yılında Kruşçev’un Parlamentodaki konuşmasından sonra vatanımıza dönmemize izin verildi. 13 yılım sürgünde geçti. 600.000 kişi içinden oranın bozkırlarında 350.000 kişinin mezarı var, yani yarısından fazla. Ve ben bunu yaşadım… Benim kuşağım iki tane savaş yaşadı. Barbarca, korkunç, yıkıcı iki tane savaş. İlk savaşta 120.000 kişi, bu, ikinci savaşta 40.000’i aşkın insan hayatını kaybetti. Bir sürgün ve iki savaş bir kuşak için çok fazla değil mi? Eğer biz bugün nokta koymazsak ve kesin karar vermezsek, yani böyle olduğu gibi bırakırsak, zamanında babalarımız nasıl bize bıraktıysa bütün bunları çocuklarımıza bırakmış olacağız. Bizden öncekiler, biz başaramadık, şimdi siz de aynısını yaşayın demişler. O yüzden, dedikleri gibi, korkunç son, sonu olmayan bir korkudan evladır…” (Aslan Mashadov, 2000).

Evet, ilk savaş sırasında Rus işgalcilere karşı savaşanlar tekrar birleşti, eski gerginliklerini unuttular ve mücadeleye ikinci savaşta devam ettiler. Ama artık çok geçti… O kuşak şansını sonsuza kadar kaybetmişti, bu 2000'li yılların başlarında belli oldu. 

Çeçenler arasında iç çatışmalar olmasa bile, sanırım Rusya hiç çekinmeden kendi pis emellerini yine yapacaktı. Sonuçta, Rusya'nın özel kuvvetleri Moskova'da ve Volgodonsk'ta uyuyan sivil vatandaşların bulunduğu evleri patlamamışlar mı?  Bu artık kanıtlanmış bir gerçektir.

Yine de iç karışıklıklar Rusların işine geldi. Bunlar olmasa onların daha fazla gayret, zaman ve para harcamaları gerekecekti. Ve bu, sonucu belirleyen olgu olabilirdi. Ama tarih olasılık cümleleri kabul etmez.

O zaman ne için bu hatıralar? Hatırlamanın bir anlamı var mı? Sanırım var. Bu kahramanca, görkemli ama aynı zamanda bir o kadar da trajik bir tarihtir. Ve bu tarihin ilerisi için sadece Çeçenlerin değil, bir şekilde Rusya Federasyonu ile karşılaşacak talihsizlikteki milletlerin bilmeleri ve göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Her şeyden önce bugün bu Ukraynalılar için geçerli.

Rusya Federasyonu'nun taktiği “Parçala ve yönet”. Ve biz de anlamalıyız ki onlar her şeyden önce aynı fikirde olan insanları parçalıyorlar. Bizim durumda bu, vatanseverler. Sıradan insanlar onları ilgilendirmiyor, Rus yanlıları zaten onların adamları ve sadece insanları arkadan vurmak için uygun vakit bekliyorlar. Vatanseverleri bölmek, düşmanımızın ilk amacıdır. Dahası, bölünme sebepleri farklı görüşlü kışkırtmacalar tarafından ustaca büyütülen ve gerekçi olabileceği gibi, tamamen uydurulmuş da olabilir…

Silahlar biraz sustuğunda ise insanların zihinlerinde şiddetli başka bir savaş başlıyor. Ve bu savaşta kaybedersek, silahlar tekrar yeni bir güçle çalışmaya başlayacaklar. Tam kapsamlı savaş da olabilir. İnanın, düşman sadece uygun bir zaman bekliyor. En uygun an, toplumda maksimum bölünmenin olduğu noktadır. Eski silah arkadaşları şu ya da bu siyasi meseleden dolayı ayrıştıklarında, onları çatışmada yenmek çok daha kolay olacaktır. Tam kapsamlı, özellikle de uzamış bir savaş, bambaşka bir hikâyedir. Maalesef savaşta hayatını kaybedenlerin sayısı binlerle değil, on binlerle ve yüzbinlerle ölçülmeye başlandığı zaman, halkına sadece seneler sonra fayda getirebilecek çocuklar hariç kahramanlıkla teşvik edecek insan kalmayabilir. Total ya da kısmen işgalden hiç bahsetmeye gerek yok, çünkü bu halkın başına gelebilecek en kötü şeydir…

Bir milletin kahramanları öldüğünde kanlarıyla zafer yolunda başka binlerce yürek tutuştururlar. Bugün Ukrayna’da da en iyi çocuklar, milletin en iyi kesimi ölüyor. Kurtuluş savaşlarında ilk önce en iyiler ölür. 

Onlar kısa ama renkli hayatlarıyla ve kahramanca ölümleriyle binlerce insanı özgürlükleri için savaşmaya teşvik ediyorlar. O yüzden boşuna söylenmemiş, kahramanlar ölmez; onlar yüreklerimizde yaşamaya ve bizi teşvik etmeye devam ediyorlar. Bizi daha iyi birer insan yapıyorlar. 
Ne yazık ki, milletlerin özgürlüğü en iyi fertlerin kanları pahasına elde edilir. 


“Ölsen de! Cesur ve ruhen güçlü insanların şarkısına
Canlı örnek, özgürlüğe, aydınlığa onurlu çağıran olacaksın! 
Cesurların deliliğine şarkımız…”

Amina Okuyeva, 8 Mart 2017




Melek Öz, 19.11.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri-Analiz, Çeviri
Melek Öz Yazıları
 


Kaynak:

https://www.obozrevatel.com/blogs/07892-geroi-ne-umirayut.htm





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı