8 Kasım 2017 Çarşamba

SA5131/KY64-ZTK26: İsrail ile İran Arasında yaklaşan Çatışma

"İsrail ordu muhabirlerinin başı olan Fishman, “Eğer ki diplomatik adımlarımız meyvelerini vermezse İranlılarla bir çatışmaya doğru yol alırız” diye yazmış"



The Coming Confrontation Between Israel and Iran

Son birkaç yıldır ABD’de İran tartışmaları çoğunlukla Başkan Obama’nın müzakere ettiği nükleer anlaşma etrafında dönüyor. Ancak Ortadoğu’da işler daha farklı.

Bunun nedeni, biz lafla tartışırken İran’ın bilfiil eyleme geçmesi ve İsrail’in de buna karşı reaksiyon göstermesi. İsrail son beş yılda Suriye’de tam 100 yeri vurdu; özellikle İran’ın Lübnan’daki Hizbullah’a ileri teknoloji ürünü malzeme yollama girişimini her fark edişinde bombalamaktan kaçınmadı. 

Geçen ay İsrail, (Suriye’nin ortasındaki bir şehir olan) Masyaf’ta kimyasal silahların ve hassas güdümlü bombaların üretildiğinin söylendiği bir askerî bölge olan sözde Bilimsel Araştırmalar Merkezi’ni bombaladı. 

İsrailli en önemli askerî analizci Alex Fishman’ın belirttiği üzere şimdilerde İran’ın, Devrim Muhafızlarının konuşlanıp faaliyet yürüteceği Şam yakınlarında bir askerî havaalanı inşa etmeyi planladığına dair haberler var. Fishman ayrıca Esed rejiminin Tartus limanında kendi donanma iskelesini İran’a verme müzakerelerinin devam ettiğini ve İran’ın gerçekten de Suriye’de bir tümen asker konuşlandırabileceğini yazdı.

Bu tür gelişmeler İsrail için kabul edilemez olup bu mesajı illaki Rusya’ya ve ABD’ye iletecektir. İsrail savunma bakanının Washington ziyaretinin ardından Rus savunma bakanı yakında İsrail’i ziyaret edecek. Daha evvel Putin’in İran’ı durdurması için İsrail’in sarf ettiği çabalar başarısız olmuştu (ki Netanyahu geçen sene Moskova’yı tam dört defa ziyaret etmişti). Bu da İsrail’in bunu kendi başına yapması gerektiğini salık veriyor; tabii eğer ki Trump yönetiminde tartışılan yeni İran politikası, ABD’nin Tahran’ın Ortadoğu’daki askerî varlığını ve nüfuzunu mütemadiyen genişletmesini durdurma yollarını aramaya sevk etmezse.

Bunun olup olmayacağını bekleyip göreceğiz. Nükleer anlaşmaya ilişkin tartışma nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Washington yönetiminde İran’ın Irak, Suriye, Lübnan ve bölgenin diğer yerlerindeki artan askerî rolüne karşı konması gerektiğine dair daha geniş bir uzlaşma ortaya çıkabilir.

ABD her ne sonuca varırsa varsın, eğer ki İran gerçekten de Suriye’de –kalıcı donanma ve hava üsleri ve büyük bir kara gücüyle tamamlanan– geniş ve kalıcı bir askerî varlık kurmayı planlıyorsa İsrail hayati kararlar almak zorunda kalacaktır. Akdeniz’de ve İsrail sınırında bu tür bir İran varlığı hem bölgedeki askerî dengeyi hem de İsrail’in güvenlik şartlarını temelden değiştirecektir. 

Obama’nın kabul ettiği şekliyle nükleer anlaşma[nın gedikleri var:] İran’ın nükleer programına konan sınırlandırmalar sekiz yıl içinde sona ermeye başlayacak; dahası Tahran’ın kıtalararası balistik füze programını şu an daha da geliştirmesi mümkün; nükleer silah araştırmalarını yürütebileceği [gizli] askerî alanların denetimi de bulunmuyor. 

Senatör Tom Cotton’ın da kısa süre evvel dediği gibi, “Eğer ki İran’ın bugün gizli nükleer programı yoksa bu bir kuşaktır yaşanan bir ilk olacaktır.” Sadece bir on yıl sonra İsrail, nükleer silahlara ve Suriye’de üslere sahip bir İran’la karşı karşıya kalabilir; bu da mantıken, İsrail sınırından sadece kilometreler ötedeki Suriye’ye nükleer silahların yerleştirebileceği anlamına geliyor.

İsrail ordu muhabirlerinin başı olan Fishman, “Eğer ki diplomatik adımlarımız meyvelerini vermezse İranlılarla bir çatışmaya doğru yol alırız” diye yazmış. Bu sonuç ve böyle bir ihtimali giderek artıran Tahran’ın adımları, İran’ın Ortadoğu’da bitmek bilmez hegemonya kurma gayretine karşı yeni bir politika üzerinde kafa yoran Trump yönetiminden yetkililerin aklından çıkmamalı. 

Elliott Abrams (Amerikan Dış İlişkiler Konseyi (CFR) Ortadoğu Araştırmaları kıdemli üyesi. Daha evvel George W. Bush yönetiminde Ortadoğu konusunda milli güvenlik müsteşar yardımcısı ve Reagan yönetiminde BM, insan hakları ve Latin Amerika konularında dışişleri bakanlığı müsteşarıydı. “Pressure Points” blogu yazarı ve “Realism and Democracy: American Foreign Policy after the Arab Spring” kitabının da yazarı)
The Atlantic, 15.10.2017


Zahide Tuba Kor, 08.11.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Türk Dış Politikası ve Ortadoğu Günlüğü, Çeviri 

Zahide Tuba Kor Yazıları




İlk Yayınlandığı Yer: Türk Dış Politikası ve Ortadoğu Günlüğü


Sonsuz Ark'ın Notu: Zahide Tuba Kor Hanımefendi'ye çevirilerini bizimle paylaşma nezaketini gösterdiği için teşekkür ederiz. Seçkin Deniz, 12.08.2017




Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı