21 Mayıs 2015 Perşembe

SA1348/TG120: Terör Stratejisti: Gizli Dosyalar IŞİD’in Yapısını Ortaya Koyuyor- III

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki analiz, IŞİD'in profesyonel, 'Kan Dökücü' ve 'Müslüman Coğrafya'da Kaotik Zemin Hazırlayıcı' stratejilerini asıl köklerinden uzaklaştırmaya çalışan bir analiz gibi görünmektedir. IŞİD şu ana dek Pentagon ve müttefiklerince kendisine verilen, Suriye, Irak, Libya ve Yemen'den sonra Afganistan'ı da şii-sünni iç savaşına sürükleme ve gövdesi oluşmuş İslamî uyanışın yok edilmesi görevlerini başarıyla sürdürmektedir. Böylesine medya, insan, para ve silah desteği alabilen, hiçbir kriter gözetmeden öldürebilen ve psikolojik, sosyolojik çözümlemeler yaparak strateji üretebilen bir örgüt aşağıda bahsi geçen şahısların inşa edebileceği bir niteliğe sahip olamaz, Teksas sınırlarında eğitim kampı kurabilen IŞİD, bu kadar basit bir mimarî sürece endekslenerek Pentagon'dan uzaklaştırılamaz.
Seçkin Deniz, 21.05.2015

The Terror Strategist: Secret Files Reveal the Structure of Islamic State

İdlib Eyaleti'nde de 2013 başlarında Davet ofisleri açılmıştı. Casus olarak görevlendirilebilecek “öğrenciler” yeterli sayıya ulaştığında IŞİD hâkimiyet bölgesini genişletti. El-Dana’da ilave binalar kiralandı, siyah bayraklar yükseldi ve caddelerin kontrolü ele alındı. Çok fazla dirençle karşılaşılan ve yeterli destekçi sağlanamayan bölgelerde IŞİD geçici olarak geri çekilmeyi tercih ediyordu. İlk başlarda açık direnişi riske etmeden,  “düşman kişileri” kaçırma ve öldürme yoluyla ve bu sırada bu işlere karıştığını reddederek yayılma yöntemi benimsenmişti.
 
İlk başlarda savaşçılar bile ortalarda görünmüyordu. Bekir, Irak’tan gelirken onları beraberinde getirmemişti. Aslında Iraklı savaşçıların Suriye’ye gelmesi kesinlikle yasaklanmıştı. Aynı zamanda IŞİD’in içerisine çok fazla Suriyelinin katılmaması isteniyordu. IŞİD liderleri en karmaşık opsiyonu tercih ederek 2012 yazından beri bölgeye gelen tüm yabancı radikalleri bir araya getirme kararı verdiler. Hiçbir savaş deneyimi olmayan Suudi Arabistan’dan gelen öğrenciler, Tunus'tan gelen işçiler ve okullarından ayrılarak gelmiş olan Avrupalılar daha önce savaşmış Çeçen ve Özbek savaşçılarla bir araya geldi. Hepsi Suriye’de Iraklıların komutası altında toplanıyordu.  

2012 sonlarında değişik bölgelerde askeri kamplar açıldı. İlk başlarda kimin hangi gruba mensup olduğu kimse tarafından bilinmiyordu. Kamplar katı bir şekilde organize edilmişti, farklı ülkelerden gelen adamlar gazeteciler ile konuşmuyordu. Çok azı Irak’tan gelmişti. 

Yeni gelenler iki aylık bir eğitime tabi tutularak, koşulsuz bir şekilde merkezi komutaya itaat edecek hale getiriliyordu. Dikkat çekmeyecek şekilde gerçekleştirilen yapılanma, ilk başlarda karmaşık olsa da sonuçta sadık birliklerin ortaya çıkmasını sağlamıştı. 

Dışarıdan gelen yabancılar kendi arkadaş grubundan başkasını tanımıyor bu yüzden kimseye karşı merhamet hissi taşımıyordu. Bunlar hızlı bir şekilde başka yerlere gönderilmek için de uygundu. Kendi ülkelerini savunmak ve hasada yardım ederek ailelerine bakmak zorunda olan Suriyeli muhalifler ile IŞİD savaşçılarının durumu birbirlerine tamamen zıttı. 2013 sonbaharında IŞİD’in elindeki tutanaklara göre sadece Halep eyaletinde 2650 yabancı savaşçı bulunmaktaydı. Bunların üçte birini Tunuslu, geri kalanını ise Suudi, Türk, Mısırlı ve az sayıda da Çeçen, Avrupalı ve Endonezyalı savaşçılar oluşturmaktaydı.  

Daha sonra Suriyeli muhaliflerin sayısı cihatçı kadroyu fazlasıyla aştı. Ancak yeni bir cephe açmak istemeyen muhalifler, cihatçılara güven duymamalarına rağmen onlarla çatışmaya girmekten kaçındı. 

IŞİD nüfuzunu artırmak için basit bir hileye başvuruyordu: Hepsi siyah elbiseler giyen savaşçılar böylelikle korkutucu olmakla kalmıyor aynı zamanda sayılarını da belirsizleştiriyordu. 200 kişilik savaşçı grubu beş farklı yerde bulunduğu zaman bu onların bin kişi olduğu anlamına mı geliyordu? Ya da beşyüz? Veya 200’den biraz fazla mı? Diğer yandan casuslardan elde edilen bilgi sayesinde, halkın zayıf veya bölünmüş olduğu ve yerel çatışmaların gerçekleştiği yerler belirleniyor ve IŞİD buralarda insanlara kendisini koruyucu bir güç olarak sunuyordu. 

Hacı Bekir’in Ölümü

2013 sonlarına kadar her şey IŞİD’in planladığı gibi gitmişti -veya en azından Hacı Bekir’in planladığı gibi-. Halifelik, Suriyeli muhaliflerden herhangi bir direnişle karşılaşmadan kasabadan kasabaya ilerliyordu. Aslında muhalifler IŞİD’in şeytani gücü karşısında şaşırmış görünüyordu. 
Fakat 2013 Aralık ayında IŞİD yandaşları tarafından bir muhalif lider işkence edilerek öldürülünce hiç beklenilmeyen bir şey oldu. Ülke çapındaki Suriyeli birlikler-seküler olanlar ve radikal Nusra Cephesi mensupları- IŞİD ile savaşmak üzere bir araya gelmişti. Aynı anda ve her tarafta, IŞİD’e saldırarak onları sahip oldukları taktiksel avantajdan yoksun bırakmayı başarmışlardı. IŞİD’in bu taktiksel avantajı, en çok nerede ihtiyaç hissediliyorsa birliklerin oraya kaydırılmasıydı.    

Haftalar içinde IŞİD, kuzey Suriye’nin birçok bölgesinden atılmıştı. Hatta İslam Devleti’nin başkenti Rakka bile Irak’tan 1300 savaşçı geldiği sırada düşmek üzereydi. Gelen savaşçılar savaşmak yerine yine bir hileye başvurdu. Rakka’da o kadar çok silahlı grup vardı ki kimse birbirini tanımıyordu. Birdenbire muhalif kıyafetlerini giyen bir grup (IŞİD) diğer bir muhalif gruba ateş etmeye başladı. Bunun ardından muhalifler bölgeden çekildi.  

Üzerindeki siyah kıyafetleri gömlek ve kot pantolon ile değiştiren IŞİD savaşçıları, bu sayede başarıya ulaşmıştı. Aynı hile sınır kasabası Cerablus’da da uygulandı. Diğer bazı olaylarda muhalifler tarafından intihar saldırısı yapmak üzere araç kullanan sürücüler tutuklanmış ve sürücüler onlara şaşkınlık içinde şöyle demişti: “Sizde mi Sünnisiniz? Emirimiz bize sizin Esad ordusuna mensup kâfirler olduğunuzu söylemişti.”

Hacı Bekir, IŞİD’in uzun süreden beri hâkimiyeti elinde bulundurduğu küçük bir şehir olan Tel Rıfat’da ikamet ediyordu. Fakat 2014 Ocak ayının sonlarına doğru muhaliflerin saldırdığı şehir kısa bir süre içinde iki bölgeye ayrıldı. Bölgenin biri IŞİD’in elinde kalırken diğeri ise yerel muhalif birliklerden birisinin eline geçmişti. 

Hacı Bekir muhaliflerin olduğu tarafta kalmıştı. Kendini gizleyen Bekir, IŞİD tarafına geçmekten kaçınmıştı. Bir komşusu tarafından bulunduğu yer “Yanı başımdaki evde bir IŞİD şeyhi kalıyor” denilerek haber verilince Abdülmelik Hadbe isimli yerel bir komutan, adamlarıyla beraber Bekir’in evine gitti. Evin kapısını açan bir kadın: “Kocam burada değil” dedi.  Muhalifler kadına arabasının dışarıda durduğunu söylediği sırada kapıda pijamalarıyla Hacı Bekir belirdi. Muhalif komutanın onlarla gelmesini istediği Bekir, üstünü değiştirmek istediğini söyleyince komutan “Hemen şimdi geliyorsun” diye bağırdı. 

Olaya şahitlik eden iki kişinin dediğine göre Bekir yaşından beklenmeyecek bir şekilde hızla eve girip kapıyı kilitlemişti. İçeriden bağıran Bekir üzerinde intihar yeleği bulunduğunu ve hepsini havaya uçuracağı tehdidinde bulundu. Daha sonra elinde bir kalaşnikofla dışarı çıkan Bekir sağa sola ateş etmeye başladı. Bu sırada komutan Hadbe ateş ederek onu öldürdü.  

Öldürülen şahsın kim olduğunu öğrenen muhalifler eve girerek araştırma yapmaya başladılar. Bilgisayarlar, pasaportlar, cep telefonlarına ait SIM kartlar, bir GPS cihazı ve daha önemlisi belgeler bu şekilde ele geçirilmiş oldu. Bu sırada evin hiçbir yerinde bir Kur’an bulunamamıştı. Hacı Bekir öldürülmüş ve karısı gözaltına alınmıştı. Kadın daha sonta Ankara’nın isteği üzerine IŞİD’in elinde bulunan Türklerin kurtarılması için takas sırasında kullanıldı. Bekir’in evinde bulunan belgeler birkaç ay duracakları bir yere saklanmıştı.  

Hacı Bekir’in ölümünden sonra da kurduğu devlet yaşamaya devam etti. Keşfedilen yeni belgeler Bekir’in planlarının nasıl adım adım ve mükemmel bir şekilde uygulandığını ortaya koyuyordu. 2014 Ocak ayında Halep’teki karargâhını apar topar terk etmek zorunda kalan IŞİD, belge arşivini yakmaya çalışmış ancak 25 yıl öncesinde Doğu Alman gizli servisinin karşılaştığı aynı problemle yüz yüze gelmişti: Ortadan kaldırılması gereken çok fazla dosya vardı. 
Zarar görmeyen bazı belgeler, o zaman Halep’in en büyük muhalif grubu olan el-Tevhid Tugayı’nın eline geçti. Uzun müzakereler sonrasında grup, el-Tevhid içinde bulunan IŞİD casuslarının yer aldığı liste haricindeki belgeleri yayınlanmak üzere Spiegel’e vermeyi kabul etti.  

Yüzlerce sayfadan oluşan dokümanların incelenmesi sonucunda diğer grupların içine sızılması ve onların gözetlenmesini de içeren oldukça karmaşık bir sistem ortaya çıkmıştı. Gözetlenenler arasında IŞİD’in kendi adamları da bulunuyordu. Arşivleme işi ile ilgilenen cihatçılar, hangi muhalif grubun ve hükümet milislerinin içine kimlerin ajan olarak yerleştirildiğini gösteren uzun listeler oluşturmuşlardı. Hatta bu listelerde, muhalif grupların içinde kimlerin Esad’ın istihbarat servisi için casusluk yaptığı bile belirtilmişti.    

Dokümanları saklayan kişi şöyle diyor: “Bizim bildiklerimizden daha fazlasını biliyorlardı, çok daha fazlasını.” 

Belgelerin arasında, gruba katılmak için verilen detaylı başvuru mektupları gibi savaşçılar hakkında derlenmiş özel dosyalar da bulunuyordu. Mektuplardan birinin sahibi olan Ürdünlü Nidal Ebu Eysch mektubunda tüm terör bağlantılarını, bunlara ait telefon numaralarını ve hatta kendisine karşı açılmış bir davanın dosya numarasını bile belirtmişti. Ayrıca hobileri de belirtiliyordu: Avcılık, boks, bomba yapımı.  

IŞİD herşeyden haberdar olmak ancak aynı zamanda gerçek amaçları hakkında herkesi aldatmak istiyordu. Örneğin kuzey Suriye’de bulunan en büyük un fabrikasına el koymalarını açıklayabilmek için ileri sürülebilecek tüm mazeretler bir raporda dikkatlice sıralanıyordu. Fabrikadaki yolsuzluklar ve çalışanların inançsız olmaları bu mazeretler arasında yer alıyordu. Gerçek niyetleri ise endüstriyel fırınlar gibi tüm stratejik öneme sahip tesislere, tahıl silolarına ve jeneratörlere el koyarak buralardan alınan ekipmanı halifeliğin gayrı resmi başşehri Rakka’ya göndermek ve burada saklı tutmaktı.  

Bu dokümanlarda da tekrar ve tekrar Hacı Bekir’in IŞİD’in kuruluşu ile alakalı planlarına işaret edilmekteydi-örneğin nüfuzlu ailelerin kızları ile evlenmeye yönlendirme gibi. Halep’ten elde edilen belgelerde 34 savaşçının günlük ihtiyaçlarının yanısıra bir eş istedikleri de belirtilmekteydi. 

Seçkin Deniz Twitter Akışı