20 Mart 2014 Perşembe

SA602/KY10-MrÖz7: Ameliyatını Erteleyen ‘70’lik Ekmekçi Memet’ Erdoğan’ın Mitingi’ne Neden Gitmek İster?

“Meydandaki insanların her birinin o kadar çok haklı sebebi var ki...”

“Anlamıyorum nasıl yapar bunu, neden ya neden; değer mi? Canından kıymetli mi?” diye bağırarak odaya girdi. Telefonunu masama fırlattı. “Babam yarın ameliyat olacaktı ya; bu sabah hastaneye gidip ameliyatını nisan ayının ilk haftasına erteletmiş. Neymiş efendim hafta sonu çok önemli misafiri gelecekmiş. Kim o önemli misafir biliyor musun? 'Erdoğan'... Sanki bizim eve geliyor; aklım almıyor, delireceğim! ''

En yakın mesai arkadaşımdı bunları söyleyen. Gün boyu hiç susmadı, sürekli 'anlayamıyorum' la başlayan cümleler kurdu. Anlamaya çalışmıyordu aslında, Haklıydı da. Canından kıymetli miydi?...

Erdoğan'ın pazar günü Kocaeli mitingi var. Mehmet Amca 70’li yaşlarda, o meydanda olsa ne olur, olmasa ne olur? Bu konuda iddialıyım; bu güne dek yapılan en kalabalık miting olacak. Hasta ve yaşlı bir adamın orada olduğunu kimse fark etmeyecek. Peki, Mehmet Amca neden bu kadar önemsiyor?

Psikologlar terapiye çocukluğa dönerek başlar, psikolog değilim; terapi yapmıyorum. Bir kaç yıl önce yaptığımız sohbeti hatırlayarak Mehmet Amca’yı anlamaya çalışıyorum.

TCDD’den emekliydi Mehmet Amca. Makinist olarak 30 yıldan fazla görev yapmıştı, ama herkes ona 'Ekmekçi Memet' diyordu. Sebebini sormuştum; 80’li yıllar da bir gün; sabah trenine yetişmek için erkenden evden çıkmış, bisikletine binmiş giderken, devrimci gençler önüne geçip durdurmuşlar.

 “Söyle bakalım hangi partidensin?”

 “Ekmek partisindenim!” demiş.

 Gençler şaşkın birbirine bakmışlar, içlerinden biri sormuş:

“Biz onu bilmiyoruz, yeni mi kuruldu sağcı mı solcu mu bu parti?

“Yok kardeşim; benim sağla, solla, partiyle işim olmaz. Ben bildiğin somun ekmeğimin derdindeyim, ekmek paramı kazanmaya gidiyorum!” demiş.

Devrimciler rahat bir nefes almışlar, ama yine de bisikletinin selesine bir ip bağlamışlar, ipin diğer ucuna da boş konserve tenekesi. Tıngır tıngır istasyona girmiş Mehmet Amca.

'Ne bu hal' diye soranlara olup biteni anlatmış. O günden sonra 'Ekmekçi Memet' olmuş lakabı.
“Hangi partidendiniz?” diye sormuştum; gülümsemişti.

 “O günler de siyaset bizim işimiz değildi, birileri bizim adımıza karar verirdi. Biz ekmek peşinde koşardık bulursak şükreder, bulamazsak sabrederdik!” demişti.

 Mehmet Amca mitinge sadece Erdoğan için değil, 'Ben de varım, benim de siyasi görüşüm var, artık kimse arkama teneke bağlayıp beni aşağılayamaz,' demek için gitmek istiyor olabilirdi.

12 yıldır kendisine hizmet eden 'Biz, size efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik' diyen ve bunu yaptığı icraatlarla kanıtlayan, yaşına hürmet eden, emekli maaşını almak için kuyrukta beklemek zorunda bırakmayan, istediği hastanede seçtiği doktora muayene olmasını sağlayan, hatta kendisine aile hekimi tahsis eden Erdoğan'a teşekkür etmek için gitmek istiyor olabilirdi.

Erdoğan'dan öncesini de Erdoğan'lı yılları da yaşamıştı Mehmet Amca. Farkı görüyor, biliyordu. İstikrar sürsün, eski karanlık günlere dönülmesin, evlatları, torunları huzur ve güven içinde yaşasın istiyor ve buna katkıda bulunmak için orada olması gerektiğini düşünüyor olabilirdi.

Gerektiğinde dünyaya meydan okuyan Erdoğan'ı takdir ettiğini göstermek için gitmek istiyor olabilirdi.
Kürt arkadaşlarıyla aynı sefertasından yemek yemiş, ekmeklerini bölüşmüş, kederlerini sevinçlerini paylaşmışlardı. En az Kürtler kadar kendi hakları da çiğneniyor, birileri ‘Kürt, Türk kardeş olamaz’ diyordu. Oysa öz kardeşinden çok değer verdiği, sevdiği saydığı karşılığını gördüğü Kürt kardeşleri vardı. Erdoğan 'Türk-Kürt, Alevî- Sunnî; 77 milyon hepimiz kardeşiz' diyor; din, dil, ırk ayrımı yapmıyordu.

Mehmet Amca, 'Ben de yaradılanı Yaradan'dan ötürü seviyorum. Çözüm sürecini destekliyorum,evet hepimiz kardeşiz!' diyebilmek için ve bunu Erdoğan'ın başaracağına inandığını göstermek için o mitinge gitmek istiyor olabilirdi.

Kız öğrencilerin başörtülü olduğu için okula alınmadığı günlere şahit olmuştu, belki bir akrabası namaz kıldığı için ordudan atılmıştı, içi yanmış üzülmüştü, ama o zaman elinden bir şey gelmemişti. Artık insanlar inancını özgürce yaşayabiliyor ve yaşamalılar diyebilmek için eline geçen fırsatı değerlendirmek istiyor olabilirdi.

Torunu üniversiteye hazırlanırken 'cemaate katılmak zorundayım, onların dershanesine giden kesin kazanır, kitaplarındaki sorular sınavda aynen çıkıyor' dediğinde şaşırmıştı belki, bir arkadaşının oğlu sırf cemaatten olmadığı için polis kolejine giremediğini anlattığın da sinirlenmişti. Cemaatin devlet içinde örgütlendiğini biliyor, kendilerinden olmayanlara fırsat tanımadıklarını gördükçe kızıyordu. 'Kanunlar kurallar herkese eşit uygulansın, ayrım yapılmasın devlet içinde devlet olmaz' demek için gitmek istiyor olabilirdi.

‘Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan, Tek Bayrak’ diye haykıran ses daha gür çıksın, Devletin Başbakanı kendini daha güçlü hissetsin,gerektiğinde bu milletin genciyle, yaşlısıyla vatanına, bayrağına, iradesine sahip çıktığı,çıkacağını dostta düşman da görsün, bilsin diye orada olmayı görev edinmiş olabilirdi.

Belki görmek nasip olmayacaktı; ama Kanal İstanbul, Yavuz Sultan Selim köprüsü, 3. havaalanı yapılsın istiyor ve bunlara engel olmaya çalışanları uyarmak istiyordu.

Ahlaksız, kirli siyaset yapan muhalefet partilerine tepki göstermek, kendinize gelin mesajı vermek, kaset mermileriyle demokrasiye nişan alanlara karşı meydandan meydan okumak istiyor olabilirdi.

Milli manevi değerlerine saygı duymayanlara, her ortamda halkı aşağılamaktan gocunmayanlara; kendi menfaatlerini ülke menfaatinden üstün tutanlara; 'Seçim zamanı söylediklerinize kanmıyorum, dedelerimden miras kalan vatan topraklarını koruyabileceğinize, bu vatanın evlatlarını kollayabileceğinize inanmıyorum,ne medyanıza ne size güvenmiyorum' demek için gitmek istiyor olabilirdi.

Birileri Erdoğan'ın şahsınaymış gibi göstererek devletin selesine montajlı dublajlı ses kayıtları, devletin tırlarına çarpıtılmış kamera kayıtları bağlayıp aşağılamak, itibarsızlaştırmak için her yolu deniyordu. 'Devletin tıkır tıkır işleyen çarklarına tape sokup tıngırdatmalarına  müsaade etmiyorum, Canım pahasına da olsa etmeyeceğim' demek için demokrasinin kendisine tanıdığı hakkı kullanarak 'seçtiğime saygı duyun' demek istiyor olabilirdi.

Erdoğan 'Kardeşlerim' diye seslendiğinde 'Buradayım kardeşim' demek istiyor olabilirdi.

Eminim 'Neden o meydan da bulunmak istiyorsun?' sorusuna bir ömürlük cevabı vardı Mehmet Amca’nın,  bizim aklımızın eremediği, belki kendisinin dahi dile getiremeyeceği sayfalar dolusu sebebi vardı, Ameliyat masasından kalkıp 'Durun, ben oy kullanıp geleyim' dedirten.

Günlerdir dolup taşan meydanlara montaj diyenler; taşıma diyenler; bağırmayı bırakıp oturup düşünsünler. Kim ne sebeple gitmiş olabilir oraya; anlamaya çalışsınlar.

Gezi’de sokağa çıkan insanları haklı göstermeye çabalayanlar, düşünün;  meydandaki insanların her birinin o kadar çok haklı sebebi var ki...

Ben sadece 'Ekmekçi Memet' amcayı anlamaya, anlatmaya çalıştım...



Merve Özgül, 20.03.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar





Seçkin Deniz Twitter Akışı