12 Mart 2014 Çarşamba

SA588/KY9-NK9: Bitkisel Tedaviden Vazgeçiyorum

“Doktor’a alanını sordum, “Alan derken?” diye soruma soru ile cevap verdi.”

Audrey Hepburn

Ama içimi içten içe kemiren bir şey vardı. “Kendimle yüzleştim” derler ya hani; evet, ben de kendimle yüzleşmeliydim. Ben ameliyattan niye kaçmıştım? Niye alternatif tedaviye yönelmiştim?

Bu soruların cevabını nihayet kendime verdiğimde ameliyat kararımı da tekrar vermiştim. Evet, ben ameliyattan sonra evde etkisiz eleman olacaktım. Hiçbir işe yaramayacaktım. Kolumu oynatamayacaktım ve hep başkalarına muhtaç olacaktım. Evimizin düzeni allak bullak olacaktı ve Atila ile Afak’ın iş yükü iki üç katına çıkacaktı. Ama bütün bunlar için ameliyat gibi sonuçları ölçülebilir ve bir o kadar garantili yöntemi bırakıp bana artık kapkaranlık gelen bitkisel tedavi yoluna girmeye nasıl cesaret edecektim.

Bunu yapamayacağımı anladığımda hemen Atila’yı aradım.

Biletlerimizi almıştı. İstanbul’a gitmekten vazgeçtiğimi ve ameliyata karar verdiğimi ve aklımdan geçen diğer düşünceleri de onunla paylaşınca Atila her zaman olduğu gibi beni destekledi.

“Önemli olan hangi tedavi şekli olursa olsun senin ona inanman yoksa hiçbir başarı elde edemeyiz.” dedi. “Eğer için rahatsa ben hemen biletleri iade ediyorum sen de doktorunla konuş” diye de ekledi.

İçim yine minnet duygularıyla doldu taştı.

Bu arada aynı gün bitkisel tedavi şirketindeki eleman beni telefonla aradı. Patoloji raporumu okuyan doktoru hemen aramamı söyledi, telefonumu bekliyormuş, biraz ciddiyete büründüler sanki.

Aradım, kendimi tanıttım, doktorun meşgul olduğunu beş dakika sonra aramamı söylediler. Beş dakika sonra aradığımda yine meşgul olduğunu 20 dakika sonra beni arayacağını söyleyerek kapattılar telefonu. 20 dakika beş saat oldu ses seda yok. Öğlen başlayan “doktor görüşmesi” macerası akşamın ileri bir saatinde nihayetlendi.

Tam Atila ile bir kafede buluşup çay içecekken aradılar. Atila henüz gelmemişti. “Doktorumuz telefonunuzu bekliyor.” dediler. Eğer benimle görüşmek ve yardımcı olmak istiyorsa kendisinin beni aramasını benim gün boyu onu yeterince aradığımı söyleyip kapattım telefonu.

Atila geldikten biraz sonra ‘doktor’ aradı. ‘Doktor’a alanını sordum, “Alan derken?” diye soruma soru ile cevap verdi. “Alanınız nedir hangi branşta doktorsunuz?” diye sorarken aklımdan hızla pratisyen hekim galiba, o yüzden cevap vermek istemiyor diye geçirdim; ama öyle bile değilmiş.

“Tıp öğrencisiyim.” dedi. Kaçıncı sınıfta olduğunu sormak gereksizdi artık. Yine de dinlemek istedim. 

Yaklaşık 6 aylık bir kür uygulayacaklarını aylık maliyetinin yedi yüz, sekiz yüz lira olacağını söyledi.

“Sonuçları nasıl öğreneceğiz?" diye sorduğumda çok kabaca “Biz mi öğreneceğiz, sen öğreneceksin. Mamografi, ultrason filan çektirip bakacaksın!” demez mi?

Aklımı kaçıracağım sanki.

“İyi de ben zaten bir yıl dolmadan ikinci mamografimi çektirdim, zararlı olmaz mı?” dedim. 

“Yok, altı ayda bir çektirebilirsin!” diye hiçbir doktorun vermeyeceği bir cevap verdi.

Pes doğrusu.



Neşe Kutlutaş, 12.03.2014, Sonsuz Ark,  (İlk Yayın Tarihi, 22.02.2012)






Seçkin Deniz Twitter Akışı