18 Ağustos 2013 Pazar

SA363/AŞ8: Bir Elin Parmakları

“Süveyş ve İsrail’in güvenliği cehennemin yedi rengini hep birden görmemizi sağladı.”


Aydınlık Gazetesi ile Yurt Gazetesi birbirine düşmüş. Aydınlık denen karanlık köşeden, Silivri’den yol alıp gelen bir sesten Yurt denen mevkuteye bir ihtar var; “Mısır’daki devrime(!) sen nasıl darbe dersin?” Yurt savunma yapıyor; “En çok ben darbe demedim, istersen bir bak!”


Galiplerin birbirine düşmesi gibi mağluplar da birbirine düşmüş. Ergenekon mahkumları oturdukları konforlu dairelerden hesap kitap yapıyorlar. Aydınlık, Mustafa Sarıgül’ü, Yurt, Gürsel Tekin’i parlatarak CHP’ye genel başkan yapmak istiyor. Halk piyasada yok. Demokrasi de yok.

Doğal olarak darbecilikten mahkûm olan bu zihniyet, Suriye’de halkını katleden Esed’e, Mısır’da da demokrasiyi darbeyle yok eden ve  şiddetsiz direnişle darbeye karşı duran insanları kurduğu üç katmanlı katiller ordusuyla öldüren General Sisi’ye destek veriyorlar.


Balyoz’dan mahkum olan generallerin, darbeyi gerçekleştirmiş olmaları hâlinde Sisi’den daha acımasız olacaklarını, çoluk, çocuk demeden kendilerinden olmayan insanları öldüreceklerini zaten biliyorduk. Sisi, bu zihniyetin senaryosunu yazdığı oyunu  oynuyor. Bu nedenle de yaptığı laik bir devrim oluyor; darbe olamıyor, anlayacağınız.

Bu devrimin muhatapları kimler? Müslüman olduklarını söyleyen ve darbeye karşı tekbir getirerek, namaz kılarak direnen insanlar.  Türkiye’deki müslümanlar gibiler; ellerinde silah yok. Oyları var, duaları ve şehitleri var.

Sisi, az sonra profesyonel katiller tarafından nokta atışlarla öldürüleceklerini bilen insanların, tekbirler getirerek, dualar ederek direnmelerini nasıl içi hınçla dolarak izlediyse ve onların ölüm emirlerini hiç tereddüt etmeden verdiyse, Esed gibi, ergenekoncu ve balyozcu generaller de aynı şekilde emir verebilecek kapasiteye sahipler. Muhatapları da sadece müslümanlar.  Sık sık Mursi’nin başına gelenle Erdoğan’ı tehdit etmelerinin sebebi de bu. Taraflar belli.

Sonbahar sıcak geçecek, diyerek Türkiye'deki müslümanları tehdit edenlere karşı insanlar dün, yani Cuma günü ve bugün sağ ellerini havaya kaldırarak, başparmaklarını büktüler, kalan dört parmağı göğe diktiler. Türkiye’nin bütün meydanlarında sarı zeminde göğe yükselmiş dört parmak vardı. 

Dört Parmak, 14 Ağustos Çarşamba günü Kahire'de masumları kana boğan Darbeci katilleri protesto etmek içindi usulden; ama esastan iş, bütün dünyada safını belli etmekti.


Başbakan Erdoğan da Türkmenistan dönüşü Bursa da sağ elini havaya kaldırdı,  ‘R4BIA’ dedi, Fenerbahçeli hırçın futbolcu Emre Belözoğlu da. Adeviyye Meydanı’ndaki  kırk beş günlük direnişi desteklediklerini ilan ettiler.


ABD, AB, Rusya, Çin, Türk  olan, Arap  olan ve  olmayan diğer müslüman ülkeler, dünyanın ne kadar pespaye idarecisi varsa korkudan darbeye darbe demediler. Türkiye’den Hükümet ve ona oy verenler ile  Tunus’dan Gannuşi ve onu destekleyenler Mısır’da tek tek avlanarak, yakılarak öldürülen  çocuklara, genç kızlara ve genç erkeklere, yetişkinlere destek verdiler. İnsanlığın şerefini temsil ettiler.

Dünya ikiye bölündü.  Çıkarları için insanların göz göre göre katledilmelerine sessiz kalanlar ve insan olduklarını unutmayanlar  ya da henüz hatırlayanlar. Türkiye’de darbelerden ve darbecilerden bıkmış olan halkın içeri tıktığı darbecilerden aldıkları taze ve zinde güç vardı bu elin parmaklarında ve birdenbire sıcak sonbahara karşı çok sıcak bir R4BIA sempatisi hemzemin duygularla göğe doğru yükseliverdi.

Dünya yeni bir döneme girdiğini hepimize anlatıyor, ama anlamayanlar var demek ki. Ne yaparlarsa yapsınlar artık mazlumun mazlum olma devri bitti, zalimin mahkum olma devri başladı.

Obama darbe yaptırdığı Sisi’ye, söz geçiremedi; bağırıp çağırmak için telefon etti. Sisi telefonuna çıkmadı. Öfkelenen Obama askeri tatbikatları iptal etti. Rusya aynı saatlerde Sisi’ye bütün fettan göğsünü hemencecik açıverdi. Alçakları üretme ve  kullanma kılavuzunu yazan Amerika, kaktüsünü  diğer alçağa, Putin’e kaptırmıştı.

Gördüğüm o. Bir elin parmakları gibi birleşiyor insanlar. Bunun dinle doğrudan ilişkisini Sisi, Hamaney,  Esed, Kral Abdullah’lar gibi insanlık düşmanları yüzünden kuramasak da, mesele gayet net. Süveyş ve İsrail’in güvenliği cehennemin yedi rengini hep birden görmemizi sağladı. İsrail’in güvenliği aynı zamanda Suudilerin ve Körfez Emirlerinin de güvenliği demekmiş. İran’ın ve Esed’in, Maliki’nin de güvenliği demekmiş. Hepimiz öğrendik bunu.

Gördüğümüz diğer şey de, insanlık düşmanlarının hem yurt içinde hem yurtdışında aynı şeyleri desteklediği gerçeğiydi. Komplo Teorileri diye savsaklanan somut  gerçekler artık itiraz edilemeyecek kadar çıplak duruyordu. Herkes suçüstü yakalanmıştı.

Hani özel olarak çalışsak bu kadar çıplak anlatamazdık katillerin kardeşliğini. Mısır’ın şehitleri bu savaşı kazanmamızı sağladılar ve şimdi bir elin parmakları gibi bir aradalar inananlar, insanlar.

Ne dersiniz, dünyanın masum insanları, içimiz kavrularak izlediğimiz Mısır şehitlerinin kanını birleşerek kutsayacak mı?

Bu dört parmak keyfi demokrasisisiyle, darbesiyle, medeniyetiyle, atom bombasıyla, katliamlarıyla batıyı, vahşeti, sömürüyü, terörü tümden tarihe gömmek için havaya kalkmadı mı?

Demokrasinin tanımını yeniden yapacağız o halde. Kitabımızda tiranlık yok, krallık yok, vandallık yok. Sıkılmış sol yumruğun mimarları Washington'dalar, ama havaya kalmış dört parmağın mimarları mertebelerin en yükseğinde.  

Göğe doğru uzayan bu dört parmak geleceği yazacaklar. Biz artık buna inanıyoruz.



Arif Şahin, 17.08.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 8




Seçkin Deniz Twitter Akışı