16 Temmuz 2013 Salı

SA289/KY1-CÇ11: Kendine Bakmak

Kendine bakmayı unutan ve bakmayan varlığını unutmuş olandır. Kendini yaşamayandır.”


Kendini sigaya çekmenin zorunluluğu aşikârdır. Kuşkusuz kendinden sorumlu olduğunun bilincinde olan içindir bu aşikârlık. Kendi varlığının neliğini kavrayan,  kavramış olan içindir o aşikârlık. Kendinin bir kerelik olmadığının ayrımında olan içindir kendini sigaya çekmenin zorunluluğu.

Varlığını, geçici olanla-kalıcı olan ayrımını yapıp kalıcı olan üzerinde temellendirme uğraşı veren içindir kendini sigaya çekme zorunluluğunun aşikârlığı.

Gün ışımadan uyanmanın gereğini, gerektiğini belleyen içindir.

Yapıp ettiklerini vurduğu mihenk vahiy olandır. Vahyi belirleyici olan olarak bilendir. Vahyin doğrultusunda soluyandır. Vahyin doğrultusunda yürüyendir, kendini sigaya çeken ve bunun zorunlu olduğunun bilincine ermiştir.

Ölüm karşısında bir hırsız gibi olmayan olandır. Yaşamın bir gün bitecek olan olmadığını, burada durduğu yerin bir durak olduğunu bilen içindir, kendini sigaya çekmenin zorunlu oluşu.

Durup kendine bir bakmanın gereği, uzun soluklu bir yürüyüş içre olan bir varlık olduğunun ayrımında olan için zorunludur.

Dağların, taşların yüklenmekten çekindiği bir yükün taşıyıcısı olduğunu ayrımsayan ve yüksünmeden yüklenen için kaçınılmazdır kendini sigaya çekmek gün aşırı.

Kendinden, kendi olmayandan sorumlu olduğunu bir an için unutmayandır sigaya çeken kendini.

Kazandıklarını paylaşandır. Kazanacaklarını paylaşmak için kazanandır. Yapıp ettiklerini infak bilinciyle yapıp edendir. İnfakın mide için gerekenlerden ibaret olmadığını bilen ve gereğini yerine getirmeyi erekleyen içindir, kendini sigaya çekmenin zorunluluğunun aşikârlığı.

Kendini sigaya çekmenin gerektiğini bilen bir an için bile kendini kaybetmeyendir. Ayağını bir kere kaydıranın yeniden ve sürekli kaydırmak için pusuda beklediğini unutmayandır. Hiçbir dem unutmayandır. Hep tetikte durmak gerektiğini kalbine, tüm benliğine bir gergef gibi işlemiş olandır, kendini sigaya çekmenin gerektiğini bilen. Ve yerine getiren.

Kendini sigaya çeken, gündemini, gündemleri belirleyendir. Rüzgâra kapılıp gitmeyendir kendini sigaya çeken. Burada, bu zamanda, bu uzamda soluduğu nefesin sayılı olduğunu ve verilenlerin hakkını hakkıyla bilendir. Olup bitenlerin gereğini hakkıyla yerine getirendir.

Kendine bakmayı unutan ve bakmayan varlığını unutmuş olandır. Kendini yaşamayandır. Rüzgâra, rüzgârlara kapılıp gidendir. Ve bu halin ayrımında olmayan, olamayandır. Günü güne vardığı için tüketen olmuştur. Kendi ömründen çalan konumuna düşmüştür. Varlık içinde bir düşük olduğunu ayrımsamadan anları tüketmenin esrikliğiyle kaybolmuştur. Anlamsız bir biriktirme hırsıyla günleri kaybettiğinin ayrımına bile varamamış demektir. Burnunda bir halkadır yapıp ettikleri, özledikleri.

Yapıp ettiklerinin, biriktirdiklerinin, özlemini çektiklerinin kölesi konumunda olduğunu ayrımsatacak bir ölçütten, ölçütlerden yoksun kalmıştır. Yoksun kalacaktır, soluması için verileni bilinçsizce tüketinceye kadar.

Öfkesi kendinin değildir. Sevinci kendinin değil. Tepkileri bir kurgunun eseridir. Üzüntüleri başkalarının ektiğidir. Ne aklının erdiklerine erer eli, ne elinin yapıp ettikleri aklının, gönlünün süzgecinden geçmiştir. Ne de bunun gerektiğini düşünebilmektedir, düşünmektedir.

Yaşam, kendine bakmayan, kendine bakmanın gereğini bellemeyen  için rastlantısaldır. Sanki bir rastlantı sonucu gelip bulmuştur dirilik. Böyle algılanır ve bir rastlantı sonucu biteceği sayıtlısıyla donatır benliğini. Ve o donanımla kapılır yeise. O donanımla kapılır korkuya. Korkusunun kölesi olarak sürdürür yaşamayı. Bir türlü diri olmanın hazzını yaşayamaz. Yaşamaya fırsat bulamaz. Durup kendine bakamaz. Hiçlik kaygısıyla dönenir durur. Saldırganlaşır. Saldırısının en başında kendisi vardır. Ve sonra kendisi olmayanlara yönelir.

Kendi yaşamından, ömründen çalar. Başka varlıkların varoluş alanlarını tarumar eder.





Cemal Çalık, 15.07.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark




Seçkin Deniz Twitter Akışı