24 Eylül 2023 Pazar

SA10372/SD2875: Sıkıntı (Roman); 6. Bölüm-Ova 6

     Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Ben, Matematik, ‘Ova Yazarı’ ve İD. Üçümüzün İD’yi ikna edebileceğimizi sanmıyordum. İD’nin şahsında kendisini ve bütün insanlığı resmediyordum elbette. Öğrenmeme ve yapmama inadı insanlığın genlerinde vardı; ancak ve sadece bilişsel bir aydınlanma ile kırılan bir inattı bu."

Dağdakileri bütün karanlık noktalarıyla şeffaflaştıran, Ovadakilerin de aczini yüzlerine vuran nesnel dili çok hoştu ‘Bekçi’nin:

“Yaşadığınız savaşların ve şiddetin, sorularınızın ve cevaplarınızın karakterini etkilediğinin farkındasınız, umarım. Tüm acılarınıza rağmen bugün evrenin bilemediğiniz sırlarına karşı tutumunuzu beğendiğimi söyleyebilirim. Gözlerinizi atmosferin dışına diktiğinizde farkında olmadan bir araya geliyorsunuz. Bir eliniz ürettiğiniz nükleer bombaların düğmesinde iken, diğer elinizle düşman saydığınız insanların omuzlarına dokunuyor ve birlikte gökteki sırlara bakıyorsunuz.”

Ne yazık ki tam olarak böyleydik.

“Zihinsel ekranınızda çok önemli bulduğum bir noktaya dokunarak onu büyütmek istiyorum. Siz atmosfer dışına baktığınızda bütün psikolojik kaygılarınızdan uzaklaşıyor ve nesnel bakabiliyorsunuz. O baktığınız şey aslında saf ve net sorular ve cevaplarla oluşturduğunuz ve adına bilim dediğiniz şeyin ta kendisi. Bu bakışı geliştirmelisiniz. Kavgalarınızın, karmaşalarınızın ve anlaşılmazlıklarınızın bu bakışı geliştirmenizle birlikte zaman doğrusunun geçmişinde kalacağını bilmenizi isterim. Zaman doğrusu zannettiğinizin aksine her an yeniden başlamaktadır sizin için.”

Ovadakiler uyanmalıydı, ama nasıl? Bilim, bu anlamda Samirîlerin kontrolünde olduğu için çözüm üretme kapasitesine sahip değildi, aksine insanlar için silah olarak kullanılıyordu:

“Bilim, dediğiniz birikimden bahsedince bazılarınızın irkildiğini düşünüyorum ve bu irkilmeyi anlamakta zorluk çekiyorum. Kabul ediyorum, bilimsel teori, teorem ve eylemlerinizin sonuçları, subjektif nedenlerinizin etkisiyle sizin kavgalarınızda bir avantaj olarak kullanılıyor. Teknolojik üstünlük elde eden bazılarınız bunu hükmetme aracı olarak kullanıyorlar. Hatta daha da ileri gidip kendilerini sizin tanrılarınız olarak tanıtmaya kalkıyorlar.

Elbette ki; haksızlar. Fakat, haksız oldukları yer bilim değil, bilimi kullanma şekilleri. Sizin bu türden sebeplerle bilime karşı durmanız çok yersiz ve anlamsız, hatta komik. İnandığımız Allah’ın yarattığı evreni ve evrenin bilemediğiniz sırlarını anlamaya çalışmanız bir ibadet değil midir? Halife olarak yaratılmış olmanız, başka ne anlama gelebilir ki?”

‘Halife’ sözcüğü bir ışık yakmıştı zihnimde. Bakara Suresi’nin 30-34. Ayetleri ‘Ova Yazarı’nın ‘Halife’ vurgusunun en güçlü kaynağıydı:

“Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler. Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi. Hani meleklere, “Âdem’e secde edin!” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen secde etmişler, İblis kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.”

İnsan bilmek zorundaydı. Akletmekten, bilmekten kaçınan Ovadakileri uyarıyordu ‘Bekçi’:

“Sizin sebepler perdesinin arkasına sakladığınız kişisel ve toplumsal başarısızlıklarınızı irdelediğimi bilmenizi isterim. Sorularınızın ve cevaplarınızın eksikliği özgüven kazanınıza yeterince veri üretmiyor. Sistemli bir şekilde düşünmekten korkuyorsunuz. Korkunuzun nedeni de kötü niyetinizdeki değil, tam aksine iyi niyetinizdeki yetersizlik araçlarından. Unutmuş olacağınıza inanmadığım bir konuyu hatırlatmak istiyorum şimdi. Doğru düşünüp düşünmediğinizden emin olmak istediğiniz halde, emin olamamanızın tek sebebi, doğru sorgulama ve sınama yöntemlerini kullanamamak olabilir mi?

Yaptığım araştırmalara ve gözlemlere göre, doğru düşüncelerinizin toplandığı tek deponuz Matematik dediğiniz bilgi alanı. Sorgulanması zamanın kodlarına ve mekânın belirsizliğine göre en kolay olan ve subjektif nedenlerden etkilenmeden ürettiğiniz tek bilgi alanı da bu. Hepiniz, bu alanda yetersiz kalmaktan korkmanıza rağmen, o alana büyük bir saygı ile yaklaşıyorsunuz. İşte ben bu saygınızı çok sevdim, ama Matematik öğrenmekten kaçınmanız beni çok şaşırttı. Bunu neden yapıyorsunuz? Akıl yürütmek insanı iyi tutar, iyileştirir ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi yapar!”

Ben, Matematik, ‘Ova Yazarı’ ve İD. Üçümüzün İD’yi ikna edebileceğimizi sanmıyordum. İD’nin şahsında kendisini ve bütün insanlığı resmediyordum elbette. Öğrenmeme ve yapmama inadı insanlığın genlerinde vardı; ancak ve sadece bilişsel bir aydınlanma ile kırılan bir inattı bu.

Bilişsel aydınlanma… tarih boyunca ne kadar çok anlam yüklenen ve neredeyse yüklenen bütün anlamları çarpıtılan bir tamlama. Cezbedici bir ses tonu vardı; bütün sırlara ulaşmış olmak gibi, herkesin aldatıldığını fısıldayan bir aldanma büyüsü ile kuşatılmıştı. İlk sırrı bir ‘tanrı olmadığı’ yalanına sarılarak fısıldanmıştı her seferinde.

Belki de binlerce kez bunu böyle yapmıştı Samirîler ve insanlar her seferinde aldanma büyüsüne tutkuyla inanmış ve fısıldanan yalana inanarak aydınlandıkları yanılgısına kapılmışlar ve böylece akıllarını yitirmeyi seçmişlerdi.

Bir tanrının olmama olasılığı imkânsız bir olaydı. Bu kadar açık bir kesinliği ancak büyülenmiş insan reddedebilirdi; bir tanrının olmama olasılığının imkansızlığı gibi birden çok tanrının olma olasılığının imkansızlığı da aydınlanma büyüsünün sahte gerçek inşâ etmesinin kurbanı olmuştu.

Matematiği ve bilimin diğer dallarını, felsefeyi ve tahrif ettikleri bütün dinleri kullanarak insanları büyülemeye devam eden Samirîleri durdurmalıydık; ancak ve sadece kaynağını tek ve eşsiz ilahî bilgi kaynağı olan Kur’an’ın kutsal ışığı altında bilişsel bir aydınlanma ile aldanan insanın inadını kırmalıydık. 


<< Önceki                      Sonraki>>


[23.09.2023, (6/13 (538))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 24.09.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı