1 Nisan 2019 Pazartesi

SA7550/KY1-CÇ610: Kayıp Kuşak

"Çok kişilikli oldurulan bir kuşağın kayıp kuşak olmasından başka bir seçeneği var mıydı? Çok kişilikli bir yaşamı sürdürmenin dışında bir seçeneği yoktu. İster istemez bu yaşamı sürdürdük."


Biz kayıp kuşağız. Kendimize yabancı. Derdimize, dertlerimize, yokluğumuza, yoksulluğumuza yabancı. Acılarımıza yabancı. Kendimize yabancı olunca derdimizi, acımızı ifade edecek sözcüklerimiz, kavramlarımız da iğreti oldu ister istemez. Fiziksel bir işgali yaşamış olmak değildi bu travmanın nedeni. Yıkılışın, çöküşün nedenleri üzerinde derinlikli düşünmenin, çözümlemelerin yerine, fiziki işgaline uğradıklarımıza bakarak bu çöküşten, bu yıkılıştan kurtulacağı sanısıyla işgalcilerimize benzemeye kalkıştık. Böylece kendimize yabancılığın zirvesine vardık. Sözcükler, kavramlar ithal ettik. İthal sözcüklerin, ithal kavramların dertlerimizin, acılarımızın adı olduğuna inandık. Birbirimizi inandırdık. Böylece sahici bir yaşamın gerekirleri yerine yapay bir yaşamın gereklerini yerine getirmek için atıldık meydanlara.

" Avrupalı seçkinler yerlilerden seçkin bir tabaka oluşturma işini üstlendiler. Umut vaat eden gençleri seçtiler; kızgın demirle onları batı kültürünün ilkeleriyle dağladılar; ağızlarını tumturaklı, parlak sözcüklerle tıkadılar. Anavatanda kısa bir süre kaldıktan sonra tümüyle değişmiş olarak ülkelerine yolladılar. Bu iki ayaklı yalanların kardeşlerine söyleyecek hiçbir şeyi kalmamıştı; yalnızca yankılardan ibarettiler. Paris'ten, Londra'dan, Amsterdam'dan "Parthenon! Kardeşlik" sözcükleri edildikçe, Afrika ya da Asya'nın herhangi bir yerinde dudaklar "...thenon! ...deşlik" demek için aralanıyordu. Altın Çağ'dı bu.” Diyerek yaramıza parmak basan Sartre haksız mı? Yanlış bir çözümleme mi? Sonuna kadar hayır. Bin kere hayır! Yüzde yüz isabetli bir çözüm. Yüzde yüz isabetli bir tespit. 

Bir hoparlör olduk. Bir kukla. Kendine ait, dertlerini, acılarını yetkin bir biçimde ifade edecek sözcükler ve kavramlardan, dünyayı algılayıştan, dünya görüşünden uzak, başka dünyalara hevesli, başka dünyalara tutkun bir kuşak.  Böyle oldu. Nasıl mı oldu? Okulda başka din hüküm sürmekteydi evde başka. Okulda başka bir ırka vurgu vardı evde başka. Daha çocuk çağda ikiyüzlü oldurulduk. Evde başkasıydık okulda başka. Sokakta başka. Kullandığımız sözcükler, kavramlar hepten başka. 

Çok kişilikli oldurulan bir kuşağın kayıp kuşak olmasından başka bir seçeneği var mıydı? Çok kişilikli bir yaşamı sürdürmenin dışında bir seçeneği yoktu. İster istemez bu yaşamı sürdürdük. 




Cemal Çalık, 01.04.2019,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme, Sözcüklerin Düş Hâli


Facebook 



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı