30 Temmuz 2018 Pazartesi

SA6576/SD1077: Hıristiyan Siyonistler Adamlarını Beyaz Saray’a Nasıl Yerleştirdi?

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, PKK-FETÖ gibi terörist örgütlerle organize bir şekilde çalışan Kürtleri Hristiyanlaştırma operasyonunun bir parçası olarak Türkiye aleyhine casusluk faaliyetlerinde bulunan "Amerikan Rahip Andrew Brunson’un Türkiye’de tutuklu olmasından ötürü Donald Trump’ın ve Mike Pence’in Türkiye’yi yaptırımla tehdit etmeleri, Amerika’daki Evanjelizm gerçeğini bir kez daha gündeme getirdi. Middle East Eye’da yayınlanan aşağıdaki yazı ABD’deki Evanjelistlerin siyasi sisteme nasıl entegre olduklarını ve ABD’nin gücü üzerinden küresel siyasete nasıl yön verdiklerini anlatırken, Trump’ın Kudüs kararına ve ABD’nin gelecek dönemde neler yapabileceğine dair de fikir veriyor"
Seçkin Deniz, 30.07.2018

How Christian Zionists got their man into the White House

"Hıristiyan Siyonistler Mike Pence ve Beyaz Saray’daki diğer dindaşları aracılığıyla yeryüzünün en güçlü ülkesi üzerine inanılmaz bir etkileme gücüne sahip oldular."

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence 18 Temmuz 2017’de İsrail Destekçisi Hıristiyanlar Birliği (Christians United for Israel (CUFI) yıllık zirvesinin açılış konuşmasını yaptı. 2006’da San Antonio’lu Evanjelik bir Papaz olan John Hagee tarafından kurulan birlik, üç milyon üyesiyle ABD’deki en büyük İsrail yanlısı grup olduğunu iddia ediyor. Hagee 2016’daki başkanlık yarışında Donald Trump’ı destekledi.

Pence bir kez daha -bu defa İsrail’e yönelik verdiği sözü tutmama eğilimi gösterdiği konusunda ayak direyen İsrail destekçisi Hıristiyanlara- Trump yönetiminin ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağının garantisini verdi. Kimi analistlere göre bu akım Beyaz Saray’da yeni bir ideoloji kaymasının sinyallerini veriyor.

Beyaz Saray’daki İdeolojik Kayma

Harvard Kennedy School’dan Dan Hummel’ın Washington Post’ta yazdığına göre “Pence’in kullandığı dil Beyaz Saray’ın ABD-İsrail ilişkisini ifade ederken kullandığı tarihsel süreklilik gösteren dilden ciddi bir biçimde farklılaşıyor.” Bu köklü değişiklik de modern İsrail devletinin Kutsal Kitap’taki kehanetlerin gerçekleşmesinin bir sonucu olarak gören ve Amerika’nın kaderinin tanrısal sebeplerle İsrail’in kaderine bağlı olduğuna inanarak İsrail’e destek veren bir ideolojiye, Hıristiyan Siyonizmi’ne yönelişler şeklinde gerçekleşiyor.

Hummel Pence’i, her defasında İsrail’e olan güçlü desteğini uhrevi bir dil kullanarak dile getiren “ateşli bir Hıristiyan Siyonist” olarak tarif ediyor. Zirvede boy göstermesi “Beyaz Saray’da Hıristiyan Siyonistlerin ağırlık kazandığı yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor.” Pence Hıristiyan Siyonistlerin Tevrat’ta geçen bir kehanet olarak gördükleri şeylere Trump'ı ikna etme noktasında tek isim değil. Arkansas Eski Valisi Mike Huckabee, kızı ve şu andaki Beyaz Saray Basın Sorumlusu Sara Huckabee Sanders ve Sara Palin Trump yönetimi üzerinde çok büyük etki sahibi ateşli Hıristiyan Siyonistlerden. Trump’ın Alabama’dan Senato’ya girmesi için desteklediği Roy Moore da bu sürünün bir parçası.

Hıristiyan Siyonistlerin Armagedonu

Sayıları ABD’de 20 milyona ulaşan Hıristiyan Siyonistler geçtiğimiz yıllar boyunca topraklarını genişleten bir İsrail görmek uğruna milyonlarca dolar döktüler. Rusya, Etiyopya ve diğer birçok ülkedeki milyonlarca Yahudi’nin göçüne sponsor oldular. İşgal altındaki Filistin topraklarında yeni yerleşimlerin inşası ve göçmenlerin yerleştirilmesi için milyonlarca dolar bağışladılar.

Hagee “elçiliğin Kudüs’e taşınması başkanımızın sözünü tuttuğunu gösteriyor” dedi. “Kudüs’ü Filistinlilerin başlarına geçirmekle Taliban’ın başına geçirmek arasında hiçbir fark görümüyorum” gibi daha tatsız başka şeyler de söyledi. Aynı zamanda Yahudilerin Armagedon Savaşı’ndan sonra Hıristiyanlığa geçmezlerse sonsuza dek cehennemde yanacaklarını da sözlerine ekledi.   Bu, John Hagee’yle birlikte CUFI’deki üç milyon üyenin ve muhtemelen daha geniş çapta 40 milyonluk güçlü Evanjelik hareketin tam ya da kısmi olarak inandığı bir şey.

En korkulan ihtimal de Hagee’nin inandıklarına başkanın da inanıyor olabileceği. Trump’ın İslam takıntısı kısmen CUFI üyesi papaz Jerry Falwell’in İslam karşıtı görüşlerinden etkilenmiş olabilir.

Artık Dürüst Bir Aracı Yok

Trump 6 Aralık’ta iki devletli bir çözüme dair en ufak bir umut olmadığını açıkça söyledi. “Yirmi yıllık bir gecikmenin ardından İsrail ve Filistinliler arasında kalıcı bir barışa en yakın olduğumuz dönemdeyiz. Dolayısıyla Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması için en uygun dönemde olduğumuza karar verdim. Birebir aynı formülü uygulayarak daha farklı ve iyi bir sonuç almayı beklemek aptallık olurdu” dedi.

Kudüs’ün tek başına İsrail’in başkenti olarak tanınması sembolik olmanın ötesinde bir şey. Esas itibariyle iki devletli barış koşullarının en temellerinden birini ihlal ediyor. Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas meseleyi böyle görüyor.  Filistinliler ABD’nin dürüst bir aracı ya da tarafsız bir arabulucu olabileceğine inanmıyor. Her şey bir yana ABD hiçbir zaman gerçekten tutkulu bir arabulucu değildi.

İsrail’in ABD üzerindeki yüksek siyasi etkisi adil arabuluculuk süreçlerini imkansız hale getirdi. Mevcut durumda ikiyüzlülük açıkça ortada. Abbas geçen ay uluslararası bir zirvede ABD’nin Ortadoğu çatışmasına arabuluculuk yapmak için uygun bir aktör olmadığını dile getirerek ABD’nin iyi niyetli olduğu varsayımına dayanan uzun dönemli bir siyasetin değişiminin sinyallerini verdi.

Abbas bu değişimi Trump’ın Kudüs ilanına bir karşılık olarak Müslüman liderlerin ABD’nin Kudüs kararını kınadığı ve Doğu Kudüs başkentli bir Filistin devletinin dünya çapında tanınması çağrısında bulunduğu bir zirvede dile getirdi. BM Genel Kurulu 21 Aralık’ta Trump’ın Kudüs kararını kınamak için toplandı. BM üyesi devletlerin neredeyse tamamı ABD’nin bazılarına olan yardımı kesme tehditlerine rağmen bu kararı kınadı.

Bu da Trump’ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner’in çabalarıyla Filistinlilerden İsrail’in taleplerine tamamen boyun eğilmesinin istendiği, aniden son bulan bir barış sürecini doğuruyor. Kushner ailesi ve Jared Kushner İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşim kurma çabalarına milyonlar bağışladı. Trump’ın Kushner’e sınırsız yetki verdiği göz önünde bulundurulursa, Kushner’in Filistinlilerin sorunlarına dair tüm çözümlerin reddine dair amacını gerçekleştirdiğine hiç şüphe yok.

Mesihin Dönüşü

Radikal Siyonistler ve Hıristiyan müttefikleri için diğer kritik bir konu da birinci ve ikinci Yahudi tapınaklarının kalıntılarının İslam’ın en kutsal üçüncü mekanı olan Mescid-i Aksa’nın altında yer aldığı iddiasıdır. Hıristiyan Siyonist görüşün önemli bir yönü de yeni tapınağın bu antik kalıntılar üzerine kurulacağı inancıdır.

Filistinliler Mescid-i Aksa’nın altında, İsrail’in yeni bir tapınak inşasına hazırlık olarak yaptığı kazıların Mescid’e zarar verdiğini düşünüyor. Hıristiyan Siyonistler ateşli bir biçimde bunun Tevrat’taki kehaneti gerçekleştireceğini savunuyor. Onlara göre Tapınak’ın inşası tamamlanır tamamlanmaz Mesih’in dönüşü kaçınılmaz olacak.

Filistinlilerin elinde kalan tek umut Batı Şeria ve Gazze’de kalan Filistinli nüfusun şekilde toprakların tamamen İsrail’e dönüşeceği bir ülkeye tedrici olarak entegre olması. Bu da muhtemelen hiç olmayacak bir şey. İsrailliler Netanyahu’nun şimdilerde Yahudi devleti olarak ilan ettiği bu ülkede ne Filistinli Müslümanların ne de Hıristiyanların vatandaşlık almasına ya da oy kullanmasına razı olmayacaktır.

Netanyahu Tanrı Yahudileri yönetmesi için kendisini seçtiği yalanına sarsılmaz bir şekilde inanmış gibi görünüyor. Eski bir başdanışman Eyal Arad’a göre “Başbakan kendisini mesihmiş gibi görüyor, Yahudileri yeni bir Holokost’tan kurtarmak için gönderilmiş biri gibi.” Acele etse iyi olacak. Şu sıralarda yolsuzluk ve görevini kötüye kullanmaktan ötürü hakkında bir soruşturma yürütülüyor.

Pence de aynı şekilde “Tanrı’nın çağrısından” emin. Sık sık kullandığı ve en sevdiği Kutsal Kitap ayetleri de: “Çünkü sizin için düşündüğüm tasarıları biliyorum” diyor Rab. “Kötü tasarılar değil, size umutlu bir gelecek sağlayan esenlik tasarıları bunlar.” Yeterince donanımlı olmaması ve Indiana valisiyken yaptığı siyasi hataların ötesinde Pence son derece hırslı bir adam. Ekim 2016’da Access Hollywood kayıtları ortalığa çıktıktan hemen sonra Pence Cumhuriyetçi Ulusal Kongre’ye Trump’ın yerini başkan adayı olarak almak istediğini açıkça söyledi.

Gerçekten Evanjelik Bir Başkan?

Geçen yaz New York Times gazetesi Pence’in başkanlık yarışına girecek gibi göründüğünü yazdı. Pence apar topar olayı reddetti. Pence, Cumhuriyetçi Parti’nin skandallarından sonra Trump’ı kaldırıp atacağına dair ciddi ihtimaller ışığında önlenemez yükselişini hayal ediyordu. ABD baştan ayağa Evanjelik bir başkanla güne uyanabilirdi. Mesele Pence’in Tanrı’ya inanması değil, Tanrı’nın kesinlikle kendine inandığına inanması.

Ana akım Kutsal Kitap alimleri Kitap’ın metnini alegorik bir metin olarak ele alıp yorumlar. Hıristiyan Siyonistler ise mesela Vahiyler kitabının işkence dolu metninin okunduğu gibi kelimesi kelimesine yapılan yorumuna inanırlar. Ancak Hıristiyan Siyonizmi yeni bir olgu değil. İsrail’in Tevrat’taki görkemiyle yeniden ayağa kaldırılması için yapılan çalışmaların tarihi yüz yılı geçiyor. Kral James I 1600’larda “günlerin sonunun” Filistin’de geleceğini öne sürmüştü. Şimdiki Hıristiyan Siyonistler gibi o da Mesih’in güçleriyle karanlık güçler arasındaki son savaşın Armagedon’da yapılabilmesi için İbrani kabilelerinin bir araya gelip sürgünden dönmeleri gerektiğine inanıyordu.

Başka Bir Balfour Deklarasyonu

İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Balfour ve Başbakanı David Lloyd George’un her ikisi de Siyonist Hristiyanlığa sempati besliyorlardı. Milletler Cemiyeti İngiltere’ye Filistin’in mandasını devretmeden üç yıl önce, 1917’de Lord Balfour, büyük servet sahibi Yahudi bankerlerden oluşan ailenin bir üyesi ve Siyonizm’in erken savunucularından biri olan Lord Rotschild’e “Majestelerinin hükümetinin Filistin’de Yahudilere münhasır bir ülkenin kurulmasına sıcak baktığını ve bu amacın gerçekleştirilmesi için ellerindeki en iyi imkanları kullanacaklarını” yazılı olarak iletti. Balfur Deklarasyonu olmadan İsrail devleti kurulamayabilirdi.

Hıristiyan Siyonistler, Amerika Birleşik Devletleri Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığında, en azından bir ölçüde, Mesih’i çağırıp Armageddon’daki savaşa hazırlık yapmaya başladıklarını düşünüyor ve ABD yönetiminden sürekli bu tarz taleplerde bulunuyorlar. Onlara göre İsa Mesih gelip her şeyi düzeltecek. Müslümanlar, Yahudiler, Budistler, Hindular, Şintoistler, Animistler, Vuduistler, Katolikler, agnostik ve ateistlerin hepsi Hıristiyan Siyonistlerin peşinde Tanrı’nın ordularına katılacak. İsa Mesih hakim olacak ve altında kaldığımız bütün kötülükleri yok edecek.  Deccal’i ve Rusların da parçası olduğu peşindeki barbarları öldürerek dünyanın kralı olarak bin yıl boyunca bolluk ve mutluluk içinde hüküm sürecek.

Ancak bütün bunlardan önce, inançlarına göre, Tevrat’taki kehanetin gerçekleşmesi ve Mesih’in yeryüzünü yeniden teşrifi için eski İsrail yeniden birleştirilmeli, diğer dinlere inanan kafirlerden temizlenmeli.

Kutsal Kitap’ın İsraili

Ancak Hıristiyan Siyonistlerin inanışına göre bu ikinci geliş İsraillilerin pek işine yarayacak bir şey değil. Maalesef İsrail bu durumda hayatta kalamayacak. Bu kıyamet sırasında yok olup gidecek. İnançlarına göre İsa Mesih Yahudilerin kendisini Mesih olarak görmemesinden ötürü oldukça üzülmüştü. Dolayısıyla Hıristiyanlığa, daha net olmak gerekirse Hıristiyan Siyonistlerin Hıristiyanlığına geçmeyi reddeden bütün Yahudileri öldürecek. Bu İsa pek de bir yanağına tokat atıldığında diğer yanağını dönecek bir İsa’ya benzemiyor.

Bundan biraz farklı olarak Hıristiyan Siyonistlerin yorumladığı Kutsal Kitap anlatılarına ve kehanetlerine delilik olarak bakıyorsanız siz de o zavallı çoğunluğun bir parçasısınız. Zira Hıristiyan Siyonistlerin Mike Pence ve diğer dindaşlarının konumunu kullanarak dünyanın en güçlü devleti üzerinde çok ciddi bir etki kapasitesine ulaştı. Sadece bir kıyametin dünyayı tertemiz kılacağına inanıyorlar. Amerika Birleşik Devletleri de Tanrı’nın gazabının yeryüzündeki tecellisine vesile olmalı. Amerika’nın bütün bu büyük kaynakları ve askeri gücü, kıyameti başlatmak için tanrısal planın bir parçası.

Trump kendine miras kalan bu sürünün kör sadakatini devam ettirmek için elinden gelen her şeyi yapacak. Cumhuriyetçi Parti gerek oy gerekse para için büyük ölçüde Hıristiyan Siyonistlere yakın duruyor. Bu kesim partinin yönelimlerinde derinden bir etkiye sahip. Parti siyasi olmaktan çok teolojik bir renk almış durumda. Hıristiyan Siyonistler en çok sandığa giden kitle ve sayıları yirmi milyondan fazla ve oldukça cömert bağışlar yapıyorlar. Bu Cumhuriyetçi teokrasinin yeni oy tabanını oluşturuyorlar.

Filistinlilerle barış istemiyorlar. Filistinlilerin Kutsal Kitap’ın İsrail’inde bir yerleri yok. Hıristiyan Siyonistler Filistinlilerin ortadan kaybolmasını, böylelikle yeni yeni ayağa kalkan İsrail Krallığı’nı saflaştırmalarını ve Hıristiyan Siyonistlerin cennetteki sonsuz mutluluklarına taş koymamalarını istiyorlar.

Morgan Strong,2 Ocak 2018, Middle East Eye

(Morgan Strong, bir Orta Doğu Tarihi profesörüdür.)



Seçkin Deniz, 30.07.2018, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar

Çeviriler ve Yansımalar




Not: tercüme için Kudüs Günlüğü'ne teşekkür ederiz.




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz


Seçkin Deniz Twitter Akışı