21 Şubat 2018 Çarşamba

SA5676/KY38-SevDur125: Meslek Odalarında Diktatörlük



Takdim
Afrin Harekatı sonrasında akıllara ziyan bir açıklama yapan Türk Tabipler Birliği “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” diyerek meslek odalarının yeniden gündeme gelmesine sebep oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Tabipleri Birliği ve Barolar Birliği gibi birliklerin başındaki Türk ifadesinin kaldırılmasını ve zorunlu üyeliğin serbest hale getirilmesi gerektiğini söylemesi üzerine, yeni düzenleme için harekete geçildi. Üzerinde çalışılan düzenlemeye göre herhangi bir meslekte tek ya da tekelleşmiş birlik olmayacak. Birliklerin faaliyet alanları dışına çıkması durumunda ise ağır cezalar gelecek. 

Mesleği geliştirmek ve iyileştirmek için kurulan meslek odaları, kuruluş amacına hizmet etmediği gibi, ideolojik yaklaşımlarıyla üyelerinin odaya bağlılığına da engel oluyor. Hiçbir zaman adından söz ettirecek bir proje sunamayan TMMOB, yapılan büyük projelere karşı çıkmakla ünlü. Boralar Birliği’nin hedefi adaletin iyileştirilmesi veya mesleğin geliştirilmesi değil, CHP genel başkanlığı. Tabipler Birliği sağlık sorunları üzerine çalışmalar yapmazken, PKK’nın yanında durmayı tercih ediyor. Bu anlamda odalar, mesleğin önünü açmak yerine mesleğin önünde büyük bir sorun olarak duruyor.

Seçim sistemleri sorunlu

Meslek odalarının azınlığın elinde siyasi fantezilere alet olmasının en önemli sebebi, seçim sistemlerinin diktatörlük üzerine kurulu olması. Ticaret Odaları haricindeki birçok büyük odada nisbi temsil sistemi yok. Bu durumda yüzde 51 oy alan grup hem yönetim hem de denetimi elinde tutuyor. Bütçeyi istedikleri gibi onaylayıp, toplanan paraları istedikleri şekilde aklayabiliyor. Yüksek bütçelerin nerede kullanıldığı hesabı kimseye verilmiyor. Diğer gruplar yüzde 49 oy alsa bile temsil hakları bulunmuyor. Diktatörlükle yönetilen odaların azınlığın istekleri doğrultusunda siyasi bildiriler yayınlaması diğer meslektaşlarını bağlamadığı gibi, odalardan uzaklaşmalarına da sebep oluyor.

Mesleğe hiçbir katkılarının olmadığı çoğunluk üyeleri tarafından kabul edilen meslek odalarının ne işe yaradığını, kuruluş amacına hizmet edip etmediklerini, zorunlu üyeliğin ve başlarındaki Türk ibaresinin kaldırılmasının neyi değiştireceğini meslek erbaplarına sorduk. Genel görüş, adeta bir diktatörlük gibi olan seçim sistemlerinin değiştirilmesi üzerine. Nisbi temsil sistemi getirilirse, meslek odalarının keyfi hareket edemeyeceği düşünülüyor.

Barolardan CHP Genel Başkanlığına

Hukukçular Derneği Genel Başkan Vekili Av. Adem Yıldırım, baroların bugün avukatlar için hiçbir şey ifade etmediğini söylüyor:

“Meslek odaları özellikle odaya kayıtlı meslektaşların mesleğini daha iyi icra edebilmesi için kurulmuştur. Ancak zamanla meslek odaları maalesef bir takım azınlığın ideolojik fantezilerinin yaşandığı yer haline gelmiştir. Böyle olunca meslek odalarına üye olan diğer meslektaşlarla bu odalar arasında duygusal ve maddi kopuş yaşandı. Barolar Birliği başkanının CHP genel başkanlığına oynadığı, tamamen ideolojik bir yapıya dönüştü. Mesleki kaygılardan ziyade, siyasi kaygılar öne çıktı.

Baro üzerinden değerlendirme yaptığımızda, İstanbul Barosu’nun ilk kurulduğu, avukat yasasının ilk çıktığı dönemlere baktığımızda, İstanbul Barosu’ndaki avukat sayısı yüzlerle ifade ediliyordu. Şimdi 50 bin avukat var. Yüz avukatı idare eden mevzuatla 50 bin avukatı idare eden mevzuat aynı olamaz. Burada yasal bir değişiklik artık kaçınılmazdır. Güçlü barodan ziyade güçlü avukat felsefesini oluşturmak gerektiğini düşünüyorum. Avukat güçlü olursa baro da güçlü olur zaten.

Türkiye’de bulunan barolar Türkiye’nin barosudur zaten. Türk ifadesinin kaldırılması bir şey değiştirmez. Özellikle vurgulanmasının da bir anlamı yok. Türk ve Türkiye kavramlarının arkasına sığınarak Türkiye aleyhine ideolojik kalkışmalar ve ideolojik eylemler yapılıyor. Buna da müsaade etmemek gerektiğini düşünüyorum. Zorunlu üyeliğin kaldırılmasını da iyi değerlendirmek lazım. Üye olmayan kişi nereye bağlı olacak? Serbest faaliyetini yapabilecekse bunun yasal düzenlemesi nasıl olacak? Disiplin suçu işlediği zaman kim ceza verecek? Bunların altını doldurmak lazım. Bunları direkt Adalet Bakanlığı’na bağlarsanız, avukatı memur yapmış olursunuz. Avukatın temel özelliği özgür olmasıdır. Odaların işlevselliğini artırmanın yolu seçim sistemini değiştirmekten geçiyor. Nisbi temsil sistemini ortaya koymak lazım. Bizim seçimlere girdiğimiz grup yüzde 20-25 oy alırken, bir tane dahi üye yönetime seçilemiyor. Seçim sistemi değişirse birlikte yönetme, meslek kaygıları daha ön plana çıkar. İdeolojik açıklamalar ideolojik yaklaşımlar biraz daha geride kalır.”

Meslek odası mı muhalefet partisi mi

Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Başkanı Osman Balta, odaların muhalefet partisi gibi hareket ettiklerinin altını çizerek şu ifadeleri kullanıyor:

 “27 Ocak 1954 yılında 6236 sayılı kanunla kurulan ve sonraki yollarda ilaveler yapılan TMMOB kuruluş amacı genel olarak, ‘mimarlık ve mühendislik mesleği mensuplarının ortak ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin gelişimini sağlamak, meslek ve menfaatleri hususunda resmî makamlarla işbirliği yaparak gerekli yardımlarda bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuatı, normları, fenni şartnameleri incelemek ve bunlar hakkında görüş bildirmek’ şeklinde tarif edilmiştir. 

Ve yine 18 Haziran 1997’de yapılan ilaveyle ‘birlik ve organları kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar’ ifadesiyle, odaların faaliyet alanları net olarak tarif edilmiş. Meslek odalarının faaliyetlerinin tamamı mesleki alanla ilgili olması gerekirken, kurulduğu günden bugüne odalar tam tersi siyasi ve ideolojik olarak faaliyet göstermişlerdir. Ülkemizin özellikle mimarlık ve mühendislik alanlarındaki iş sektörlerine yönelik yerli kullanımı teşvik edecek ve kendi markalarımızı güçlendirecek bir önerileri olmamış, tam tersi siyasi görüşlerini bir muhalefet partisi gibi gündemde tutmaya çalışmışlardır. Bu anlamda meslek odalarının başındaki Türk ibaresinin kaldırılması sorunu çözmeyecektir, belki yeni bir düzenlemeyle üyelik serbestleştirilerek daha sivil bir forma dönüştürülebilir.”

Odalar marjinalleşti

Nisan ayında seçimleri yapılacak Tabipler Birliği’nin Hekimlikte Birlik ve Haklar Grubu Başkan Adayı Suat Turgut, meslek odalarının yaşatılmasından yana. Ancak iyileştirilmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini söylüyor:

“Tabipler Birliği’nin vahim olayında doktorların kahir ekseriyeti bu bozguncu açıklamaya kesinlikle karşı çıktı. Aslında benim görüşüm zorunlu aidatın düşük tutulup, kamuda çalışanların da zorunlu üye olması. İnsanlar meslek odalarına sahip çıkarlarsa, bu kadar marjinalleşmez. 30 bin üyesi olan İstanbul Tabip Odası, sadece ve sadece dört bin ve beş bin üyenin oyuyla seçime gidiyor, bunların da iki bin 300’ünün oyunu alan şu anki yönetim, kendilerini Türkiye’deki bütün doktorların temsilcisi zannediyor. PKK ve terör örgütü destekçiliği yaparak, onların değirmenine su taşıyan açıklamalar yapıyor. Odalara sahip çıkılırsa, bu tip adamların yönetimde söz sahibi olması mümkün değil.

Esasında meslek örgütleri Osmanlı’dan beri gelen esnaf örgütleri gibi, mesleki etik, güzel çalışma koşulları, meslekteki sorunlarla ilgili çalışma yapması gerekir. Ülkenin sağlık sorunları konusunda sağlık sektörünün lokomotif gücü olan hekimlerin bu konuda fikirleri çok önemli, bunları deklare etmeleri lazım. Ülkenin milli konularında kesinlikle yönetime, ordumuza, hükümetimize, devletimize sahip çıkmaları, onları cesaretlendirici, destekleyici açıklamalar yapmaları lazım.

Şu anda meslek odaları kurulduğu amaca hizmet etmiyor. 12 Eylül yönetimi kamuda çalışanların zorunlu üyeliğini kaldırdığı için, tabip odaları bütün doktorların gücünü arkasına alamadığından sağlık politikalarında hiçbir yaptırım gücü olmayan marjinal kurumlar haline geldi. Etkisiz oldukları için kimse gidip oy vermiyor ve belli bir kesim 2000 oyla seçilip ahkam kesebiliyor. Nisbi temsil olmadığından, kafalarına göre kararlar alıp, istediklerini yapabiliyor. Bu kurumları marjinalleştirmek yerine, üye mecburiyeti artırılırsa, yönetimdeki çatlak sesler de ortadan kalkar. Kamuda çalışan milli değerlere bağlı birçok arkadaş, sırf bu adamlar marjinal diye odalara üye olmuyor. Üye olmayınca bu milletin vergileriyle devletin kurduğu örgütler, bu marjinal adamların eline kalıyor.”

Trilyonlarca paranın denetimi yok

İnşaat mühendisleri oda seçimlerine başkan adayı olarak da katılan Yeryüzü Mühendisleri Derneği başkanı Ömer Faruk Kültür, bu konunun yılların problemi olduğunu söylüyor:

“Toplam üyelerin yüzde 10’unu temsil eden bir grup, yüzde yüzün hakkını gasp etmiş oluyor. 68 kuşağı denilen bu grubun katı ideolojik yapıları var. Yıllardır meslek odası değil de sanki siyasi bir parti gibi çalışıyorlar. Esas düzenleme burada gerekiyor. Trilyonlarca parayı kendi kendilerine aklıyorlar. Dernek olsa, dernekler masası denetler, olmadığı için genel kurulda kendi arkadaşları tarafından aklanıyorlar.

Zorunlu üyelik aidatı aylık 18 lira civarında. Bunların nerelere kullanıldığı, genel kurulda 5-10 dakika içinde kendi oluşturdukları yönetim kurulu tarafından aklanıyor. Devletin bir denetimi yok. Yüzde 40-46 oy alan bir kesimin hiçbir hükmü kalmıyor. Bizim hiçbir şekilde temsil edilme hakkımız yok. Zorunlu üyeliğin kaldırılması yerine, Ticaret odalarının yapısı gibi bir yapıya kavuşturulması gerekiyor.”

Türk kelimesinin kalkması icraatı etkilemez

Meslek odalarının sektörün temsil edilmesi, genişlemesi ve lobicilik anlamında aslında gerekli olduğunu söyleyen İstanbul Ticaret Odası Üyesi İsrafil Kuralay, STK’ların güçlendirilmesi durumda odaların varlığının sorgulanacağını belirtiyor:

“Meslek odaları seçilme mekanizmaları olduğu için, sektörde kendi içinde bir yarışla seçiliyorlar. Seçildikten sonra da meclisler, denetim organı olarak çalışıyor. İyi değerlendirildiği taktirde odaların Türkiye ekonomisi açısından, çok büyük katkıları olacağını düşünüyorum.

Zorunlu üyelik kaldırılırsa bu kurumlar bugünkü güçlerinde olmazlar. Çok büyük bir kayıp olmaz, ama bir kanunun, tüzüğün, yönetmeliğin konuyla ilgili STK’lar üzerinden değerlendirilmesi, uluslararası arenada temsil edilmesi odalar eliyle oluyor. Yurt dışından gelen heyetlerle ekonomik anlamda görüşmelerde temsiller oluyor. Zorunlu aidat bu kurumları güçlü yapıyor. Gönüllü kuruluşlarda ekonomik güç çok fazla olmayınca, yapılar zayıf oluyor.

Meslek odalarındaki sorun Tabipler Odası, Mimarlar Odası gibi kapalı bir mekanizma oluşturan guruplarda. Meslek teşekkülü dışında bir zihniyet var buralarda. Üyelerinin hepsi gidip oy vermediğinden bu azınlık, belirli bir zihniyeti temsil eden adamlar seçiliyor sürekli. Ticaret odalarında meclisler olduğu için meclislere sektörden seçilmeniz gerekiyor. Sektörden seçildikten sonra meclise seçilebiliyorsunuz. Meclisten de yönetim seçiliyor.  

Türk kelimesinin kaldırılması icraat açısından çok bir şey değiştirmez. Onun varlığına yönelik, katkılarını artıracak bir şeyler düşünmek gerekir. Bu konu üzerinde ciddi bir şekilde tartışılması, artılarıyla eksileriyle fotoğrafı çıkartıldıktan sonra karar verilmesi gerektiğini düşünüyorum.”



Sevda Dursun, 21.02.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015


İlk Yayınlandığı yer: Gerçek Hayat





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı