5 Mayıs 2017 Cuma

SA4289/KY57-AHCZD1: Dünya'nın Yükü; Muhâfız ya da Muârız'a dair

وَلاَ تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
"Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız (Mü’min iseniz), üstün  gelecek olan sizsiniz.
 (Âl-i İmrân Suresi, 3/1)

Bugün yeryüzünün dört bir yanında Müslüman olduğu için ötekileştirilen (şeytanlaştırılan) tehdit altında olan, arzı ve semâyı kaplayan âhları duyulmayan, işkence gören, ateşe atılan, yurtlarından sürülen, özgürlükleri kısıtlanan, batı(L)ın bugün ki temsilcileri ve şeytanın modern milisleri olan modern tâğut ve müstekbirlerin her türlü hile ve tuzaklarıyla baş etmek zorunda kalan, kendinden görünen ama en çok kendisine zarar veren din simsarları ile mücadele etmeye çalışan, dünyanın gözü önünde kahredici bir kabul ile inancı ve kendisi aşağılanmaya çalışılan, batı(L)ın dönüştürme, yabancılaştırma ve yok etme planını hep üzerinde hisseden, her türlü silahla öldürülen ama kimyasal silah  olunca birazcık ses çıkartılmak zorunda kalınan, Adem (as) dan Muhammed Mustafa (sav) e kadar olan Rabbâni yolda Hakk ile batıl arasında flu bir yol ayrımında bulunan, bazen de fluya razı olan/razı olması sağlanan, Rabbani yolun membasından uzaklaştıkça yüzyılların şekillendirdiği arktaki çer-çöpü suyun aslından saymaya başlamış, sudan içtikçe ayılması kendine gelmesi gerekirken daha da sarhoşlaşan, ne tam hakk ne de tam batıl arasındaki kendisine hiç yakışmayan bu yerden de kurtulamayan ama kurtulması hasretle beklenen, artık bu flu,batılın harcı ile ambalajlanmış batıldan rahatsız ve hakka olan açlık ve susuzluğu kendisini kavurmuş,  Rabbimizin “Müslüman” adını verdiği şehâdet şerbetini içen ve Allah’ın razı olduğu şekilde Müslümanca yaşamak diye bir derdi olan ve şehâdet şerbetini içmeyi bekleyen izzetli Müslüman Müstazaf’lara ve Mutlu Gariplere…

Maddi-manevi büyük kırılmaların ve insanlık kadar eski ve tanıdık hesaplaşmaların yaşandığı, yüzlerce yılın birikiminin (bizim olan,verilen, dayatılan, kendimizce güzel gördüğümüz, dönüştürdüğümüz) muhasebesini ve hesaplaşmasını yapmaya çalışıyoruz. Rabbimizin razı olduğu, sınırlarını belirlediği ve insanlığın yegane ümidi olan “İslâm insanı” olmak zorundayız. Çağdaş “cahiliye adamı” olmakla elde edeceğimiz hiç bir iyilik ve erdem yoktur. ”[1] Rabbimizin rızâ ve inâyetini uman herkesin ferdan ferdâ kendi mahal ve konumuyla gayreti ve cihâdı gerekiyor. 

Hamdolsun batılı tanıyoruz, binlerce yıllık yöntemlerini ve hiçbir sınır tanımayan alçaklığını da biliyoruz. Batıl, ezik ve kaybedecek olmasını bilmesine rağmen bu kadar pervasızca çalışırken, hakk tarafında olduğunu iddia edenlerin ümitsizliğe kapılmadan, başarı Allah’tandır diyerek çok yoğun bir şekilde ve büyük bir ümit ile çalışması gerekiyor. Kötülükleri bitiremeyiz ama iyilikleri çoğaltabiliriz. Hayalci olamayız. Hak ile batıl kıyamete kadar çarpışacaktır! 


Biz, mülkün asıl sahibi olan Allah’a itimat ediyor olduğumuz sürece gevşeyemeyiz. İman ediyor olmamız, dünya yıkılırken bile elimizdeki fidanı dikmeye mecbur eder bizi. İşte bu, bitmez tükenmez bir umut kaynağıdır. Uhud gibi kahreden eden bir sonuca rağmen ikinci bir hamleye hazır nesil olmak, umut dolu yarınların en büyük teminatıdır. Bitmiş ve tükenmiş umutların çöreklendiği beyinlerin sahipleri olamayız. Etrafımızı kuşatan, gece-gündüz misali peşimizi bırakmayan sıkıntılara gömülüp gidemeyiz. Mü'min imtihan hâlindedir. Düşer kalkar, düşer kalkar, ama düşüp kalmaz!


Hamdolsun Rabbimize düne göre iyiyiz. Yarın inşallah daha iyi olacağımızı ümit ediyoruz. 


Rabbimizin sonsuz inâyeti ile batıl ve türevleri kendini bu kadar açık etmişken, iğrençliklerini ve ikiyüzlülüklerini kendileri bile artık örtemiyorken, her şeye rağmen, tüm yanlış ve eksikliklerimizle birlikte, bitik, tükenmiş, sefil batı(L)ın tüm temel insani hassasiyetleri yok sayan hayasızca saldırısına rağmen, Hakk ile batıl arasındaki flu halden bir kurtulup hele de Rabbimizin istediği şekilde istikamet ve kulluğa ulaşabilirsek inşallah hem Ümmete hem de insanlığa bir rehberlik yapabileceğiz inşallah. 

Bu gaye ve dua gerçekten bizlere dünyaya meydan okumaya yetecek bir gücü ve kudreti ihtiva etmektedir. Din Allah'ındır. Gerisi ya muhâfız ya da muârızdır. Meydan bu günün Müslümanlarını beklemektedir. Unutmamamız gereken husus Allah katındaki ağırlığımız arttıkça dünyadaki yükümüz de artacaktır. Bugün dünyanın yükünü sırtlanmaya çalışıyoruz hamdolsun. Bugünün sancağını taşıyan yiğit mü'min, ümmetin muasır dertleriyle dertlenen mü'mindir.


Allah bizim Mevlâmızdır ve ona güveniyoruz.


Haydi bismillah.


قيمتك على قدر همتك  “Kıymetin himmetin kadardır.”


Derdi ve cehdi dolayısıyla kendisine dua ettiğim Seçkin Deniz Bey’e ve Sonsuz Ark’a teşekkür ve dualarımla…




Ahmet Hocazâde, 05.05.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar,  Muhâfız ya da Muârız'a dair
Ahmet Hocazâde Yazıları





[1]Prof Dr. İsmail Lütfi ÇAKAN, Hadislerle Gerçekler, İFAV, İstanbul 2012, s.479. 





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı