27 Mayıs 2016 Cuma

SA2952/ÇY10-AÖ16: Yaşamıyor Gibi Yaşıyorum

"Karıncalar hâlâ zihnimin içine seni taşıyorlar, duyuyorum ayak seslerini."


Geceden kalma hüzünlü gözlerle uyandım sabaha. Adını sayıklamışım belli, nasıl da sen kokuyor nefesim. Hasretin ağır gelmiş bedenime, kaldıramıyorum yataktan kendimi. Usulca doğrulup göğe uzatıyorum ellerimi, sana “günaydın”ım göklere ulaşan hayır duam oluyor. Sevmedin diye beddua edecek değildim. Dualar gönderirken sana pencereme kumrular kondu, nasıl şımarık ve arsızlar, sanki biliyorlar hasretten can çekişen halimi, kıskandırmak için nasıl da uğraşıyorlar.

Bir ayrılık bir ölüm dediler, sevilmeden sevmenin acısını hiçe saydılar. Ayrılıktan da ölümden de beter, ne diyordu şair; ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum, evet işte öyle bir şey bu. 

Anlayabilseydin halimi, kendimden çaldığımı, çırpınışlarımı.. Sabahları uyandığımda sen kokan nefesimi hissetseydin sever miydin/ belki/kim bilir/ ihtimaller var/ imkansızın içinde imkan var/ neden olmasın/ hani umut da var..

Sadece on dakika geçti uyanalı; ne çok şey yaşadım yaşamadan, zihnimde karıncalar çalışıyor, seni taşıyorlar dur durak bilmeden. 

Ayna şahitlik edecek şimdi sensizliğime, yüzüm pembemsi bir renk alıyor gözlerimde hayalin belirince, utanıyorum belki de aşırı sevinç halinden kan dolaşım hızının iki katına çıktığının belirtisi, yıkamak istemiyorum yüzümü hayalin gitmesin diye. Bakıyorum deli gibi aynada sana, kahverengi bir karanlığın içine hapsedip, çözülmesi mümkün olmayan zincirlere vurmuşum seni.

Ellerim uzanıyor gözlerime, sende gözlerim ve gözlerim senin. Ne kederleri bir an, sabahın ilk vakitlerine yakışmayan, gece ayrı keder, gündüz ayrı…

Nefes almalıyım, boğuluyorum, kurtulmuş zincirlerden ellerin sıkıyor boğazımı, titriyor bedenim, sıtmaya tutulmuş gibi. 

"Unut!" diyorsun sıkarken ellerin boğazımı, "Unut ne çok acı çektin, çekme artık.”

Duyuyor muyum seni, hayır! Boğuluyorum, nefes almalıyım, kumruların olduğu pencereden uzatıyorum başımı, uçtu gitti kumrular, korktu zavallılar. Zavallı mı dedim, hayır onlar beni kıskandırmak için gelmişti zaten, gitsinler, görmek istemiyorum. Ki korksunlar benden sensizliğin nefessizliğinden, nefes almaya çalışan deli olmuş bu kadından. 

Derin nefes alıyorum ciğerlerime; oksijen değil, taa buralara ulaşan kokun işliyor, yakıyor içimi, tükeniyor nefesim, gözlerim kararıyor bayılacağım. Hadi  gel tut kollarımdan, ellerin yanlış yeri yokluyor, sol tarafta, seni öldürmeyen beni yaşatmayan yere uzan ve beni yaşat iki defa öldürme.

Saate bakıyorum hâlâ on dakika olmuş uyanalı, ne çok yoruldum, ne çok yaşlandım ve yaşlar aktı gözlerimden. Zamanı bu kadar yavaşlatan şey sensizlik mi, senin beni sevmemenin yoksa benim bunların hepsini biliyor olup kabullenmeyişim mi ?

Karıncalar hâlâ zihnimin içine seni taşıyorlar, duyuyorum ayak seslerini. Yaptıkları yuvalar beni mahvediyor, beynimden tüm bedenime sirayet ediyor “sen”sizlik hâli. 

Durun karıncalar çalışmayın ne bu hız, beyin ölümümü gerçekleştirmekse niyetiniz, zaten ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum. 


 Ahu Öztürk, 26.05.2016, Sonsuz Ark, Çırak Yazar,

Seçkin Deniz Twitter Akışı