28 Mart 2016 Pazartesi

SA2684/ÇY10-AÖ7: Röportaj; Polis Olmak

"Peki polisler bu mesleği severek mi yapıyorlar, meslekleri hayatlarını nasıl etkiliyor ve daha birçok soruyu bir polis memuruna sorduk, o da duygu ve düşüncelerini bizimle samimiyetle paylaştı."


Sunum:

Herkes sıcak yatağında uyurken onlar uyanık, gündüzleri herkesten daha uyanık; hani bir film repliği vardı, “Sen uyursan herkes ölür” diye onlar uyumuyor ne gece gündüz ,biz rahat yaşayalım diye.  

Kimisi bombaların gürültü ve gölgesi altında ölümü ensesinde hissediyor, kimisi hayatından vazgeçenleri vazgeçirmek için saatlerce usanmadan dil döküyor, bazıları sokaklarda bir koşucu edasıyla hırsız kovalıyor, kaybolan çocukları arıyor kimisi de sanki kendi çocuğu gibi, her kavgayı tam orta yerinden ayırıyor, kaçakçıları kıskıvrak yakalıyor, kimisi parçalara ayrılmış cesetleri topluyor tek tek.. Kim mi? Kahraman polislerimiz.

Peki polisler bu mesleği severek mi yapıyorlar, meslekleri hayatlarını nasıl etkiliyor ve daha birçok soruyu bir polis memuruna sorduk, o da duygu ve düşüncelerini bizimle samimiyetle paylaştı. 

Güvenlik ve diğer bazı sebeplerden dolayı isim ve görevini paylaşamıyoruz.

***


Polislik zor bir meslek severek mi başladınız, hayaliniz miydi? Yoksa bir mecburiyet var mıydı?

Evet hayalimdi, PMYO mülakatlarına çağrıldım, fakat göz rahatsızlığımdan dolayı mülakata giremeden elendim. Benim için büyük bir hayal kırıklığıydı. Daha sonra üniversite okudum. Üniversite bitimi askerliğimi yapıp KPSS’ye girip hatırı sayılır bir puan alarak hayalime kavuştum.

Mesleğiniz çok seviyor olmalısınız o halde?

Mesleğimiz insan odaklı ve yardım üzerine kurulu. Göreve çıktığımızda bölgedeki tüm insanları akrabamız, yakınımız, ve arkadaşımız olarak görüyoruz, görüyorum. Bu şekilde olunca severek yapılabilir. Çünkü çevrendeki tüm insanlar yakınların ve bu insanlara hizmet ediyorsun. Bizler yakınlarımıza nasıl davranıyorsak vatandaşa aynı şekilde davranıyoruz. İyi karşılıklar hep iyi karşılık getirir.

Gözden dolayı elendiğinizi söylediniz, ne gibi rahatsızlıklar polis olmaya engel?

Göz problemleri artık tedavi edilebiliyor o yüzden pek sorun olmuyor, kan yolu ile bulaşıcı hastalıkları olan ve kalp hastaları kesinlikle polis olamıyor.

Mesleğe başladığınız ilk yıllarınızda kötü sürprizlerle karşılaştınız mı? Alışma aşamanız zorlu muydu?

Birçoğumuz kötü anılar illa ki yaşamıştır. Çok şeyle karşılaştım ve gördüm. Ama hiç unutamadığım bir anım, mesleğe girdiğim ilk aylarda bir kavga olayında bir şahıs benim ve arkadaşımın üzerine pala,satır ve bıçakla yürümüştü. Etkisiz hala getirdik daha sonra. Fevkalade kötü bir durumdu.

Satır, pala dediniz aklıma geldi, parçalanmış cesetlerle karşılaşıyorsunuzdur herhalde, bu tarz olayları fazlaca duyuyoruz artık maalesef ki, ne hissediyorsunuz, bir insanın bedenini dağınık halde görünce?

Mesleğin gereklerinden birisi soğukkanlı olmak ve dik duruşunu bozmamaktır. Kendi adıma konuşabilirim, ancak çok fazla yaşanmışlık olduğu için artık o tarz olaylarla karşılaştığımda herhangi bir tepki veremiyorum.

Meslek sizi psikolojik olarak yıpratmıyor o halde desem doğru olur mu?

Mesleğimizden ve yaptığımız işten ziyade meslek içinde yaşadıklarımızdan dolayı psikolojimiz daha çok etkileniyor. Bunun için mesai kavramında değişim, özlük haklarını düzeltilmesi ve keyfi cezalara dur denilmesi gerekiyor. Bunlar düzelirse tüm meslektaşlarımız şevkle çalışmaya devam edecektir.

Biraz da terör olaylarına değinmek istiyorum, ilk hedef polis oluyor, sizce sebebi nedir?

Terör örgütü bağımsız bölgeler oluşturmuştur. Bu bölgelerde de kontrolünü kaybetmemek, güvenlik güçlerinin bu bölgelerde etkinliğini kırmak ve bütünüyle kendisinin hakim olduğu sözde bağımsız bölgeler oluşturmak için de polisleri hedef alıyor bu yüzden polise yönelik saldırılar artıyor, suikastler düzenleyerek kendilerince polis ve askeri uzak tutmaya çalışıyorlar.

Vatandaş polise destek oluyor mu terör olayların da veya diğer asayiş konularında, size bakış açıları nasıl?

Objektif olmak gerekirse özellikle büyük şehirlerde polise saygı ve sevgi duygusu yitirilmiş durumda. Büyüklerimiz hep söyler polislik eskide kalmış diye. Ufak bir örnekle size bunu açıklayayım, trafik uygulamasında ceza kesildiğinde bile vatandaş suçlu polismiş gibi davranıp tepki gösteriyor. Ve buna benzer birçok örnek verilebilir. Avrupa’daki polis-vatandaş ilişkisi ile Türkiye’deki vatandaş-polis ilişkisi arasında çok fark var. İnsanların bu konuda eğitim almaları gerektiğini düşünüyorum.

Anlıyorum, vatandaşın tavrının bu şekilde olması devletin sizlere verdiği değer eksikliğinden midir?

Devletimiz zeval görmesin inşallah, ama manen daha fazla sahip çıkması gerekiyor polislere, canı pahasına vatanı, milleti koruyan onlar.

İş dışında kendinize ve ailenize vakit ayırabiliyor musunuz ?

Çalışma koşulları yoğun ve zor. Yeri geliyor günlerce evimize gidemiyoruz. Çünkü sabit bir çalışma saatimiz yok. Polis, '7/24 görev verilebilir' hükmüne tabidir. Haftalarca izin yapamadığımız oluyor. Planlı bir hayatımız yok, o gün ne gerekiyorsa onu yapıyoruz.

Farklı bir konuya geçmek istiyorum, son günlerde polis intiharlarını fazlaca duyar olduk, ailelerini katlediyorlar, sevgililerini öldürüyorlar, kendilerini öldürüyorlar, polislerin psikolojilerinin bir hayli bozuk olduğunu anlıyoruz buradan. Çalışma şartlarının zorluğundan mı kaynaklı sizce tüm bunlar, sizde de intihar düşünceleri hiç hasıl oldu mu ?

Genel olarak evet, sosyal hayatın olmaması, düzensiz hayat, baskıcı davranışlar, en ufak şeylerde soruşturma açılması, maddi imkansızlıklar, bir gece bir gündüz çalışıyor olmak, toplumsal baskı derken haliyle insan metabolizmasını çok kötü etkiliyor ve psikolojik tahribatlara yol açıyor.

Resmi verilere göre yılda ortalama 50 polisin intihar ettiğini biliyoruz. Bir polis ayda ortalama 320 saat yani normal bir memurun iki katı kadar fazla mesai yapıyor. Bu fazla mesainin karşılığı yok maalesef.

Derdini anlatacağı ve anlaşılacağı bir merci yok, ne yapıyor içene atıyor, robot gibi oluyor, daha sonrasında ise bir patlama oluyor.

Bir dokunduk bin ah işittik, neler düzeltilmeli, beklentileriniz nelerdir?

Gerçekler bunlar, bizlerin insanca yaşaması için çalışma sisteminin 8 saati aşmayacak şekilde düzenlenmesi gerekmekte. İkinci emir ve keyfi mesai uzatımları kaldırılmalı. Fazla mesailer, hafta sonları, bayramlar ve gece çalışmalarının ayrıca ücrete tabi tutulması gerekiyor kesinlikle. 3600 gösterge mutlaka geçmelidir. Keyfiyet cezalarına karşı disiplin affı mutlaka gelmelidir. Vardiyalı çalışılan birimlere mutlaka öğle ve akşam yemeği verilmelidir. Üniformalar mutlak şekilde değiştirilmelidir. Toplu gidilen görevlerde ihtiyaçlar mutlaka karşılanmalıdır. Ödüllendirme sistemi adil ve hakkaniyetli olmalıdır. Var olan lojmanlar iyileştirilmeli ve lojman sayısı artırılmalıdır.


Ahu Öztürk, 28.03.2016, Sonsuz Ark, Çırak Yazar, Röportaj

Seçkin Deniz Twitter Akışı