28 Ocak 2016 Perşembe

SA2412/KY1-CÇ190: Düşlerin İsyanı/Roman-Bölüm 3-III

"Yaşamım düş kurmakla geçti ya!"

“Dünyada senden sonra da yaşayabilecek olan şey sözdür! Sen sözü hor görme!”
Firdevsî

Bölüm Üç
-III-

Geçenlerde gittiğimiz sinema amma kalabalıktı; karanlık bir yoldan yürümüştük. 

Kaleiçi’nin labirenti andıran dar sokaklarında -bir o kadar da karanlıktı hiç kuşkusuz!- yürümüş de yürümüştüler, sinemayı bulmak için akla karayı seçen onlar değil miydi? 

Tarife göre.. alt yoldan gelmemiz gerekiyormuş, "Burası çıkmaz sokak!" diyerek tekrar gerisin geri döndüğümüz aynı sapa yoldaydık,  Paşa Cami’sine ulaştığımızda derin bir soluk almıştım, yine aynı role bürünmüş, çaresiz Kule’ deki saate kaçamak bir göz atmış, saat nedense yelkovanla akrep 9'un üzerindeyken durmuş olduğundan -bunu nedense bir türlü karıma anlatamadığımdan-, evet, o karanlık andan da soyunduğumda, yeniden Sinema’nın yolunu tutmuştuk.. 

Sinemanın doğru adresi elimizdeymiş gibi üst yoldan geçerek dar sokağa vardığımızda -Belki de bunlar Şehrinaz’ın bir oyun olarak çok hoşuna gittiği için böyle davrandığı düşüncesini kafamdan kovmaya çalışırken - karım haşlanmış mısır isterim, diye tutturmuş, sonra patlamış mısıra onu ikna etmeyi başarıp da yola koyulduğumuzda sinirlerim iyice gerilmişti, kendimi bir sinema perdesinde jön olarak görme sevdalısı kesilmiş hayalimi buruşturup da belleğimin çöplüğüne gönderdikten sonra, neredeyse üst yolu da geçmiştik, meydanlık bir yere geldiğimizde soluklanabilmiştim ancak. 

Çınar Taksi‘nin orada bir kahvehanede çay içmek zorunda kalmıştık, diğer masalarda -nedense hep erkek ve bıyıklı- oturanların sulu bakışlarını karımın üzerinde görünce, yine aynı jönlüğüme -son çare, evet!- sığınarak Şehrinaz’a kalkmamız gerektiğini, yoksa filmi kaçıracağımızı hatırlattım. 

Numaramı yutmuştu. Karım yeter olduğunu kim bilir kaçıncı kez ihtar etmek zorunda kalmıştı. Hele şükür sinemayı bulmuştuk! "Kaleiçi'nde insanın kaybolmaması içten bile değil!' demiştim, "Hayatım beni dinliyor musun?!”

"Evet!" diye bağırmıştı Şehrinaz, filmin en heyecanlı yerinde, böyle sıkboğaz edilmekten hiç hoşlanmadığını vurgulamak için, gözlerini bir an bile o son sahneden alamazken, film bile olsa insanın tüylerini ürperten manzaraya kapılıp gitmişken, "Evet!" demişti Şehrinaz, "Evet, sen haklı olabilirsin, ama bırak da filmi izleyelim artık...." 

Ama hayır, bunların hepsi bir kuruntuydu.. "Benim ismim Hanry değil.." demiştim, “Benim adım Hanry değil...." Karım da, "Ben ne diyorsam o olacak.." diye diretiyordu.. "Sen Hanry'sin, benim küçük Hanry'im...." 

Ne yazık ki, bir türlü açılamıyordum.. açılsam.... Kat kat olan yumak çözüldüğünde -helezonun katmanları onu karanlığında boğar mıydı; bir fikir de edinememişti bu güne kadar..- önümde serpilecek olan yolda nasıl yürüneceğini bilemediğimden belki, kaçıyordum ondan.. 

"Sana yakışmıyor surat asmak!” demişti Şehrinaz, sonra da bir makas alarak yanağından kocasını ne kadar düşündüğünü göstermek istemişti belki! Ruhumu okşamasını biliyordu, oradakiler gibi değildi, aslında hiçbir şey beyaz perdenin ayartması gibi değildi. 

Geçen geldiğinde de Kiyanüs'e öylesine baktığını biliyordum. Uzun uzun nereye bakarlar gözlerinde? Karanlık mıdır onların yolu da? Nereye elini atacağını bilemezsin, kör bir karanlık uzayıp gider önünde.. gittikçe dağılan, kendimi tanıyamadığım bir aynada yansımak istemiyordum.. göğsümde bir şeyler kanatlanmış pır- pırlanıyordu sanki, bunların hepsini elimin tersiyle bir kenara itekleyip.. 

”Yeter, Şehrinaz!" demiştim."Bunlara artık katlanamayacağım...." 

“Benim adım Hanry değil Cemşid"

"Sen de Liz Taylor değilsin!!”



<<Önceki            Sonraki>>



Cemal Çalık, 28.01.2016,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Düşlerin İsyanı, Roman 




Seçkin Deniz Twitter Akışı