6 Mart 2015 Cuma

SA1198/ KY23-NN9: Nehir Nil Güney Asya'da: Hindistan & Nepal 3/ Kathmandu

 "'Sefaletin asaleti' diyorum ben Nepal'e."
Kumari

İnanç merkezli geziler, gerilerinde ruhunuzda ağır bir empati yorgunluğu bırakır. Başka bir dini, üstelik de kendi ortamında tanımaya çalışmak, hayata karşı bambaşka bir göz geliştirmenizi sağlar. Düpedüz bir iç savaştır aslında karşı karşıya kaldığınız. Zihninizde dini kıyaslamalar gider gelir sürekli. 


Bu savaştan galip çıkmak için sıkı bir dini alt yapıya ihtiyacınız vardır. Beraber seyahat ettiğiniz bir agnostik, Hindistan ziyaretiniz esnasında, dümdüz bir mantıkla, "Nasıl yani? Tüm bu zavallılar sırf Müslüman olmadıkları için cehenneme mi gidecekler? Bu sefaletin, açlığın mükafatı cehennem mi şimdi?  Çok saçma!" diye soruverdiğinde, ruhunuz okkalı bir tokat daha yemiş olur. Bu inanç mücadelesinden nasıl çıkacağınız size kalmıştır artık. Ya inancınıza daha bir sıkı sarılırsınız ya da onunla aranıza bir mesafe girer. 

İbadetinizi ederken bile, orada bıraktığınız tapınak müdavimleri aklınızdan geçer ara sıra. Sonra Müslümanlara acıdığını apaçık ifade eden o Hindu adam belirir zihninizde birden ve ona veda ederken espriyle söylediğiniz 'Öbür dünyada görüşürüz' meydan okuması sizi tebessüm ettirir.. 

Hindistan'dan Nepal'e geçiş, aynı zamanda Hinduizm'den Budizm'e geçiştir. Nepal'in %80'i Hindu, %10'u Budist olsa da, özellikle Tibetli göçmenler şehre Budist bir kimlik kazandırmıştır. 

Nepal deyince, nedense içimi garip bir huzur kaplar. Kendimi orada hep emniyette ve huzurlu hissetmişimdir. 'Sefaletin asaleti' diyorum ben Nepal'e.  

Evet çok fakirler, çoğu aile için buzdolabı bile lüks. Ama Hindistan'daki gibi bu gözünüzün içine içine batmıyor. Onlar, dünyanın en fakir ülkelerinden birinde yaşarlarken, sanki dünyaya da 'Biz böyle mutluyuz, bizi rahat bırakın' diye sessiz bir mesaj gönderiyorlar. 

Kathmandu gördüğüm en sıradan başkent, bir gecekondu denizi sanki. Rio de Janerio ve Kathmandu bu konuda çok iyi yarışır. Ama açıkçası Rio'nun favelaları kadar korkunç değil asla. Oradaki favela ruhu, kültürü için 'hiç bir yerde yok' demek daha doğru olur aslında. 

Ve mabedler.. Bir şehrin kimliğidir onlar, çoğu zaman da sembolleri.  

Baktığınız pencereler size kimi zaman minareler, kimi zaman çan kuleleri ve kimi zaman da tapınak kuleleri vaad edebilir. 


Hyatt Regency Hotel

Kathmandu'da odamın penceresinden uzaklara bakarken, gözüme rengarenk bayraklarıyla bir Budist tapınağı takıldı. O bir Tibet Budist tapınağıydı işte. Garip ama, içimde farklı bir kıpırdanma, bir heyecan hissettim o an. Artık Buda ile tekrar karşılaşma vakti gelmişti. 

Buda ile ilk tanışmam Varanasi'de olmuştu. Varanasi aynı zamanda Budizm'in de önemli merkezlerindendir. Buda'nın ilk aydınlığa ulaştığında altında bulunduğu incir ağacı, stupa denilen Budizm ibadethanelerinden ilki ve Budizm tarihi müzesi de Varanasi’de dir. 

Yine Varanasi'de ziyaret edeceğiniz tapınağın duvarlarındaki resimler size başından sonuna Buda'nın hayatını anlatır. Buda (Sidarta Gautama) M.Ö. 4.-5. yüzyılda yaşamış zengin bir Hint prensidir. Tapınaklarda resmedilen çekik gözlü Uzakdoğu erkeği karakterinin aksine, Buda zayıf, kara yağız bir Hint delikanlısıdır.  

Hinduizm'in yanlışları, onu hayattan ve hatta yaşadığı zenginlikten bile soğutur. Geride eşini ve çocuğunu bırakarak dağlara çıkar, münzevi bir hayat sürmeye başlar. Ailesi ne kadar ısrar etse de onu bu hayattan vazgeçiremez. Hayattan bağını iyice koparan Buda'nın beklediği an sonunda gelir ve 35 yaşında aydınlığa ulaşır. Yanında keşişleri ile birlikte öğretisini yaymaya başlar. Hinduizm'in en büyük sakıncalarından biri olan sınıf ayrımına (kast sistemi) savaş açar, iyi kötü demeden herkesle ilgilenmeye başlar ve bu yolla öğretisi hızla yayılır. 

Otelden hemen ayrılıp o tapınağa, yani Boudhanath Tapınağına gidiyorum. 


Boudhanath Tapınağı

Tapınağa girdiğiniz an sizi stupa kulesine çizilmiş iki iri göz karşılıyor. Bunlar Buda'nın gözleri, ona inananları gözetliyor. Budizm'de yaratıcı inanışı yok, varsa yoksa Buda'nın ruhu, tüm kerametler onda saklı. 

Boudhanath Tapınağı

Bir de kulağıma derinlerden gelen bir şarkı takılıyor: 'Om mani padme hum' (Lotus mücevherine selam) diye sürekli aynı nakaratı tekrarlayan huzurlu bir mantra. 

Ve Asaf Halet Çelebi'nin şu şiiri geliyor aklıma; 

Koskoca bir ağaç görüyorum 
Ufacık bir tohumda 
O ne ağaç ne tohum 
Om mani padme hum  
Ben bir meyvayım 
Ağacım âlem 
Ne agaç 
Ne meyva 
Ben bir denizde eriyorum 
Om mani padme hum  
...  

Anlatılana göre Buda'nın elinde duran nilüfer, yani lotus çiçeği, birdenbire açar ve Buda o an sadece tebessüm eder. Bu Budist şarkısı da bu ana atfen yazılmıştır. 

Tapınak, Tibet'teki Çin zulmünden kaçmış Tibetlilerle dolu. Ha bire, ellerinde tesbihleri ile minik çarkları çevirerek stupayı tavaf ediyorlar. Bordo kıyafetli kel kafalı Budist rahipler her yerde. 

Kathmandu'da ziyaret ettiğim bir diğer Budist tapınağı Swayambhunath, nam-ı diğer maymun tapınağı. Swayambhunath, bir tepenin üzerinde çok güzel manzarası olan eski bir tapınak. 


Swayambhunath Tapınağı

Bir efsaneye göre Kathmandu Vadisinde yaşamış bir Budist keşişinin kafasındaki bitleri temsil ettiğine inanılan bu maymunlar, her yerde. Ciddi ürkütüyorlar insanı. Neyse ki tıpkı Hindistan'daki gibi burada da çantamdaki muzlar imdadıma yetişiyor. Yaklaşan maymuna hemen bir muz fırlatıyorum.  

Swayambhunath Tapınağı- Maymunlar

Şehre asıl kimliğini veren ise pagoda çatılı binaların bulunduğu Durbar Meydanı. 

Kathmandu Vadisinde 3 tane Durbar Meydanı var ve bunlar UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde. Bu üç meydanı da ziyaret ediyorsunuz Kathmandu gezinizde. Diğer ikisi Patan ve Bhaktapur'daki meydanlar. 
Bhaktapur Durbar Meydanı

Bu iki meydan Kathmandu'dakinden çok daha güzeller. Kathmandu Durbar Meydanda eski tapınak ve saraylar var. 


Kathmandu Durbar Meydanı

Ara ara gözünüze yaşlı, vücudu dövmeli batılı adamlar takılıyor. 

Rehberim, onların 68 kuşağı gençlik akımı sırasında Kathmandu'ya gelen ve burada kalan zamane hippileri olduğunu söylüyor. 

Durbar'da küçük, eski bir saraya giriyoruz. Burası küçük tanrıça Kumari'nin kendi gibi minik tarihi sarayı. Kumari, Nepal Kraliyet ailesinin ve ülkenin koruyucusudur. 


Kumari

İnanışlarına göre Katmandu Vadisi tanrıçası Taleju’nun ruhunun dünyadaki bir kız çocuğunda reenkarnesi.  

Hindular ve Budistler arasında bir dostluk göstergesi olarak özellikle Budist bir aileden seçilir. 

Tanrıça Kumari olmak için 30 kadar fiziksel özelliğe uygun olmak gerekir. Bu özellikleri taşıyan Budist Newari kökenli maksimum 5 yaşındaki Shakya ailesi kızlarından birisi, Kumari olarak seçilir.

Kumari

Kızların geçtiği en çetin sınav ise 108 tane kesilmiş manda kafası ve gövdesi arasında bir gece geçirmesi. Tanrıça olarak seçilen kız ailesinden alınır ve bu sarayda yaşamaya başlar. Yılın belli günleri, tören ve festivallerde tahtırevanla dışarı çıkarılır. Asla yere basmaması gerekir Kumari'nin. Kumarililiğin en büyük kuralı, vücudundan kan gelmemesi gerekliliğidir. En ufak bir kanama kumariliği bitirir. 


Kumari'nin Sarayı

Bu yüzden bir kız çocuğu ergenlik dönemine kadar kumari olarak kalabilir. Ve tanrıçalık bittiğinde yine eski hayatına döner. Bu dönem hayatında özel bir anı olarak kalır. 

O an küçük tanrıçayı görmeyi çok istedim ve rehberime bunun mümkün olup olmadığını sordum. Rehber 'zor ama bir deneyelim' dedi ve beraber 'Kumari...Kumari.. Kumari..' diye bağırmaya başladık. 

Yukarıdan konuşma sesleri geldi ve bir kadın sesi komutu işittim. İşte o an kırmızılar içindeki o minik kız çocuğu kafasını bir kaç saniye uzatıp bize gülümsedi ve aynı komutla tekrar çekti. Bana da hoş bir anı oldu. 

Kumari'nin sarayından çıkıp, yakınındaki bir yetimhanenin önünden geçerken Nepal'le ilgili acı bir gerçeği öğrendim. Kathmandu'ya her seyahatimde, otelde kalan batılı çiftler ve yanlarındaki küçük Nepal'li çocuklar dikkatimi çeker.

Bu çiftler çocuk evlat edinmeye gelen batılılarmış. Buradan evlat edinilip, batıya götürülebiliyorlarmış. Aslında bakıldığında Kumari'nin daha ağır bir psikolojik yükü olduğu düşünülse de, beni asıl bu çocukların evlat edinilmeleri daha çok üzdü. Kökeninden, kültüründen, dininden koparılmış bu çocukların hayat serüveni kim bilir ne sürprizleri gebedir..  

Sizi üzen sadece evlatlık olarak verilen çocuklar değildir. Bir de poliandri, yani çoklu erkek ile evlenme geleneğinin hala yaygınlığı da üzücü bir durumdur. Özellikle dağ köylerinde uygulanan bu geleneğe göre bir kadın birkaç erkek kardeş ile evli olabiliyor. Temelinde yatan sebep ise fakirlik. Sahip oldukları toprak, birden fazla aileye bakmaya yetmiyor. 


Poliandri Aile

O yüzden erkek kardeşler yaşları ermeye başladıkça aynı kadınla sırayla evlenmeye başlıyorlar. İlişkilerden olan çocuklar, hepsine baba diyebiliyor. Eğer hanımla özel bir şeyler yapmak istiyorsa erkek, kapının önüne ayakkabı koyması da yeterli imiş, kimse eve girmiyor böylelikle. 

Sonra aklıma Dubai'de gördüğüm koca göbekli Arap erkekleri ve gerisinden gelen bir kadın-kız ordusu geliyor. Birinde merkez erkek iken, değerinde kadın.. Birinde etken zenginlik iken, diğerinde yoksulluk. Şartlar, inançlar insanın hayatını işte böyle şekillendiriyor. 

Pashupatinath

Nepal'deki en vurucu tapınak ziyareti, kutsal ama bir o kadar da pis Bagmati Nehri kıyısındaki Tanrı Şiva'ya adanmış bir Hindu tapınağı olan, Paşupatinath Tapınağı ziyaretidir.  


Pashupatinath- Cremation

Hindistan'da yaklaşmanıza ve fotoğraflamanıza izin verilmeyen kremasyon (ceset yakma) törenini burada çok yakın mesafeden seyredebilirsiniz. Tapınak ziyaretinize, burnunuza işleyen yanık et kokusu eşlik eder.  

Hele cenaze açısından verimli bir güne denk geldiyseniz, dumanlar genzinize işler. 

Pashupatnath Hint Fakirleri

Kathmandu'ya veda etmeden çok güzel bir final yaparsınız. 

Dünyanın en yüksek on tepesinden sekizinin bulunduğu Himalayalar'a ve pek tabii Everest'e yolculuk, hayatınızda eşsiz bir anı olarak kalır. Bu yolculuk için erkenden havalimanına gidilir. Kathmandu bir vadi olduğu için, sis uçuşlar için en büyük problemdir. Sisli bir sabaha denk gelirseniz, havalimanında sisin dağılmasını saatlerce beklemeniz gerekebilir. Bana da aynı durum maalesef denk geldi.  

Uçuşlar 19 koltuklu jetlerle yapılıyor ve yaklaşık 45 dakika sürüyor. Everest'i gayet yakın bir mesafede görebiliyorsunuz.. Gerçekten inanılmaz bir manzara. Güzel olan sadece dağ manzarası da değil, yemyeşil ormanlar ve göller akıp gidiyor aşağınızda. Zaten Nepal doğa yürüyüşleriyle de çok ünlü. Dünyanın değişik yerlerinden gelen doğa tutkunları günlerce o vadi ve dağlarda yürüyorlar. Yolculuğunuz sonunda da bir tişört satın alıyorsunuz uçaktan. Üstünde de 'Everest'e tırmanmadım ama ona kalbimle dokundum' yazıyor tişörtün.  

Himalayar- Everest

Kathmandu'dan ayrılmadan önceki gece, oranın en ünlü restoranlarından Rum Doodle'a gidiyorum. 


Rum Doodle Restaurant

Burası Everest'e tırmanan dağcıların uğrak yeri. Etrafta gayet enteresan tipler var. 


Everest

Duvarlar dağcıların notları ile dolu. Sonra dağcılardan biriyle sohbete dalıyorum. Bana dağcılığa olan tutkusunu, Everest'e tırmanacak olmanın onu nasıl heyecanlandırdığından bahsediyor. Onu dinlerken kendi hayatım aklıma geliyor. 


Everest Turu

O, tırmanma sürecini mutlulukla anlatırken, birden ne kadar sonuç odaklı bir hayat sürdüğümü düşünüyorum. Bir kar kümesi ve kuru bir ayazdan başka ne var ki tırmandığı tepelerde? Hiçbir şey.. Onu tatmin eden o tırmanma süreci zorluğu değil mi?  

Süreçlerden, zorluklardan zevk almayı öğrenmek gerek diyorum kendi kendime. 

Ve Kathmandu'ya veda ederken o dağcının bana verdiği hayat dersi en büyük kazanımım oluyor. 



(Bir sonraki yazı Güney Amerika - Şili, Arjantin, Brezilya, Uruguay, Paraguay)

<< SA1174/KY23-NN8: Nehir Nil Güney Asya'da: Hindistan & Nepal 2/ Varanasi ve Khajuraho

SA1226/ KY23-NN11: Nehir Nil Güney Amerika'da 1; Santiago De Chile& Valparaiso (Şili)>>



Nehir Nil, 06.03.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gezi Notları


Not: Fotoğraflar internetten elde edilmiştir.




Seçkin Deniz Twitter Akışı