18 Şubat 2014 Salı

SA560/AS47: Leş Kargalarının Ellerinde Bir Hain, Bir Eğri Top -Curve Ball-

 "O Bir Curve Ball, O Hainlerden Bir Hain!"


CIA, o olmasaydı, başka birini veya birilerini bulacaktı; buna zerre kadar kuşku yok. Pakistan’ı ‘Taş Devri’ne döndürmekle tehdit eden ve Pakistan’ın mevcut hâli ile de bu vaadini yerine getirmiş bulunan George W. Bush ve ferikleri, Irak’ı Tunç Devri’ne döndürmekten çekinmeyecekti. Afganistan’ın mağaralar dönemindeki hâlini Ruslardan devralarak Karzai ve benzerleri ile daha da pekiştiren Neocon wampirler herhangi bir hain devşirmekte zorluk çekmeyeceklerdi.
***
Fakat şimdi sadece o var. CIA işi bittikten sonra onu leşleşmiş hâliyle leş kargalarının önüne atacaktı. Ama bu leş sadece kargaların değil, vicdanı olan konuşan tüm iki ayaklıların önünde şimdi. Leş kargaları bu leşi sürükleyerek, aşağılayarak insanların önüne taşıyorlardı. Evet; aşağılıktı, ama o kadar… Kendisini kullananlar ve ülkesini işgal edip milyonlarca insanın hayatını sona erdiren veya zindana çeviren aşağılıklar kadar çok değil… Danimarka askerlerinin Irak’ta ne aradıklarını sorgulamayan Danimarkalı televizyoncular Iraklı bir vatan hainini Almanya’da saklandığı fare deliğinde bulmuşlardı. Buldukları fare Curve Ball (Eğri Top-Muhbir) kod adlı Iraklı hain: Râfid Ahmed Elwân.
***
Dünya'nın kulaklarında gezdirilen haberler şöyle: Danimarka Televizyonu DR ödüllü top-belgesel programcısı Poul Erik Heilbuth (son bir yıl içinde ve DR için üç belgesel film yaptı 20’nin üzerinde ulusal ve uluslararası ödül almış; programları dünya çapında 20'den fazla ülkede satılıyor) yalan ifade ve yaptığı açıklamalarla Irak savaşının başlamasına, 1 milyon 300 bin kişinin ölümüne, 6 milyon kişinin evsiz kalmasına, 1.5 milyon kişinin de sakat kalmasına neden olan Iraklı kimya mühendisini Almanya'da bulmuş. Evinden çıktığı anda birden televizyoncuları karşısında gören Iraklı hain mühendis, hemen cep telefonuyla Alman polisini arayarak yardım istemiş. Alman polisi de onun televizyoncuları engellemiş ve onların materyallerine el koymaya kalkmış… Ne kadar dramatik!
***
Hiç kimse onu Saddam Hüseyin’den daha büyük bir hain olarak ilan edemez; yine hiç kimse onu George Bush, Colin Pawel veya Daniel Pipes, Paul Wolfowitz, Donald Rumsefld ve diğer kan emiciler kadar büyük bir insanlık haini olarak ilan edemez. Irak’ın bu vatan haini ancak ve yalnızca kişisel hırslarının peşinde sefilleşen bir kurban olarak lanse edilebilir.
***
Muhtemelen o da demokrasi gelecek diye aldatılmıştır; muhtemelen o da Batı’nın kan çanağındaki görünür mutluluğun bedelinin bir mükafât olacağını düşünmüştür. Yalancı, hırsız ve sarhoş da olsa o milyonlarca ırkdaşının, dindaşının öleceğini, sakat ve evsiz kalacağını, çocukların parçalanarak göklere savrulacağını, minarelerin roketlerle yerle bir edileceğini, kadınların Blackwater katillerinin, ödül avcılarının, işgalci vahşi askerlerin seks oyuncağı olacaklarını, dul kadınların ve sahipsiz genç kızların Suriye ve Ürdün’ün sınır illerinde fahişelik yaparak hayatta kalmaya çalışacaklarını tahmin edememiştir. Belki de etmiştir; ama bunu planlamadığı besbellidir. Bu yüzden o bu vahşeti planlayanlardan daha büyük bir hain olamaz.
***
Kim Talabani’yi ya da Barzani’yi, Ahmet Çelebi’yi zavallı hain Râfid Ahmed Elwân’dan daha küçük bir hain olarak tanıtabilir ki? Danimarka televizyonlarının ödüllü belgeselcisi Poul Erik Heilbuth onlar için bir belgesel hazırlayabilir mi? Ödüllü belgeselci henüz son kullanma tarihi geçmemişlerin belgesellerini yapacak kadar insanlığa sadık mıdır? Leş kargası olmak tam olarak, yedi kere yedi kez bu değil midir? Leşi bacaklarından sürükleyerek, haspa niyetlerle tüm insanlığa göstermek, hangi bir ahlaksızlığın türü olabilirdi ki?
***
Karanlığın rengini gördük kameralara yakalanan Râfid Ahmed Elwan’ın gözlerinde. Korkak, tedirgin, öfke ve nefret dolu gözlerinde milyonlarca ölünün haykırışları vardı. Cehennemin alevleri yalayıp geçiyor gidiydi ruhunu. Bir mermi bekliyordu ya da bir intihar bombacısı; hainin cezasını kesecek ve verecek olan bir saldırı. Danimarka televizyonu onu herkese göstererek besbelli ki; bir taşla çok kuş vuracaktı. Ey Iraklı, Ey Müslüman terörist! İşte bak hain bu; ne yapacağını biliyorsun!
***
Sabah Gazetesi adını Refik olarak vermiş, belli ki yeni adı bu. Wikipedi Râfid Ahmed Elwân olarak tanıtıyor, CIA tarafından verilen kod adı ise Curve Ball (Eğri top) ve daha sonraki lakabı ‘oynayan muhbir’... Amacı Eski CIA gizli operasyonlar şefi Tyler Drumheller'e göre Almanya’dan Green Card almak olan sarhoş, Irak‘ta iken çalıştığı şirketin patronuna göre hırsız, Dr Hillal Simon’a göre ise ev kozmetikçisi olan bir kimya mühendisi…ve Irak’taki şarbon türü biyolojik silah üretim tesisleri ile ilgili verdiği bilgiler için "doğrulanmamış düşünülmelidir" şeklinde düşülmüş notlar bulunan bu adam, CIA ve Bush yönetimi tarafından bulunmaz bir Hint kumaşı, ‘canavarın karnında olan bir adam’dı.
***
Kurbandan alınacak kanın son damlası aktıktan sonra detaylı bilgiler gün ışığına çıkarılıyordu uzmanlar tarafından. Babaannelerin bildikleri ayrıntıları anlatması gibi anlatıyorlardı, vahşi basının salyalı ağızlarına...Biyolojik ajanların varlığına dair bir iz bulunması için gönderilen Müfettişlerin tesisleri incelemesinden sonra, Curve Ball’ın söylediklerinin tamamının gerçek olmasının imkansız olduğunu belirtiyor Jim Corcoran. Dr Hillal Simon için ise ’Orada hiçbir şey yoktu.’ Râfid Ahmed Alwan bugün istediğini aldı; ‘yeni bir isim altında’ (Refik), Alman gizli servisinin çok sıkı koruması altında devamlı adres değiştirerek Almanya'da yaşıyor. Fakat geride büyük bir facia ihanet, acı ve öfke bıraktı. Elbette bir piyondu; elbette bir piyon olarak kullanıldı ve şimdi de bir kenara fırlatıldı. Artık her hain gibi saklanarak, bir fare gibi lağımlarda yer bularak yaşayacak… ya da bir kapanda kıstırılıp teşhir edilecekti.
***
Ne olmuş aslında? 1999'da geldiği Almanya'dan sığınma isteyen "Curve Ball" lakaplı Iraklı, başvurusu esnasında Alman yetkililere yaptığı açıklamalarla dikkat çekmişti. Özellikle bazı tesislerle ilgili olarak verdiği ifadelerde en ince detaylara kadar girmesi Alman gizli servis elemanlarının dikkatini çekmiş, bu kişinin varlığından Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) da haberdar edilmişti. Bağdat'ın kuzeyindeki tohum geliştirme laboratuarının gerçekte kimyasal silah üreten bir laboratuar olduğunu öne süren, Saddam Hüseyin'in elinde seyyar kimyasal silah rampaları ve laboratuarları olduğunu iddia eden Iraklı mühendisin söyledikleri, o dönem ABD Dışişleri Bakanı Collin Powell tarafından BM Genel Kurulu kürsüsünde dile getirilmişti. Söylediklerinin yalan olduğu ortaya çıkan Iraklı, "Çok güvenilir bir kaynak" olarak hem Bush'un, hem de Powell'ın konuşmalarında defalarca kez konu edilmişti.
***
İhanet, bir çok ülke görmüştür; şaşkın değiliz, şaşkınlığımız zavallı bir sahtekârın bir ülkeye saldırılmasının neredeyse tek nedeni olarak gösterilebilmesineydi. İnsanların bu kadar ahmakça bir gerekçe ile aldatılabileceğine inananların Dünya’nın tepesinde oturabiliyor olmasınaydı. Ne yazık ki; insanlar tarihin en büyük dramına, trajedisine, katliamına ve hatta soykırımına televizyon ekranlarından akıp geçen bir belgesel olarak bakmaya devam ediyorlardı.
***
Hepimiz unutup gideceğiz elbette, fakat Allah unutmayacak ki. Hainlerden bir hainden ne mi kaldı? Ondan geriye hain bakışlarıyla kameralara tehditkâr bir ifade ile parmak sallayan çirkin bir yüz kaldı…
***
Yetmez mi?


Alper Selçuk, 25.04.2010, Antiseptik Anafor 55

Alper Selçuk Yazıları


Bilgi Edinilen Linkler:

1. http://www.cbsnews.com/stories/2007/11/01/60minutes/main3440577.shtml?ta...
2. http://www.bt.dk/danmark/prisbeloennet-dr-mand-overfaldet-af-politiet
3. http://www.dr.dk/odp/player.aspx?guid=F6BE691F-9485-4C98-8BCA-D5921A278A...
4. http://www.timeturk.com/iste-abdnin-irak-yolunu-acan-yalanci_121919-habe...
5. http://en.wikipedia.org/wiki/Curveball_%28informant%29

Seçkin Deniz Twitter Akışı