14 Ekim 2013 Pazartesi

SA444/AŞ21: Şeytan Azapta Gerek!

“Ne yapsak? Osmanlı gibi davul zurnayla mı kessek kurbanı?”


Bir bayram havası saralım harflere. Şöyle düşman çatlatırcasına. Üstelik Kurban Bayramı havası sinsin yazının ruhuna. Yarın, Allah izin verirse kurbanlarımızı keseceğiz ve bayram yapacağız. Şu mağara kafalıların 'Kurban' kesmemizi vahşi bir gelenek olarak lanse etmesi ile de alay etmemiz lazım.

Ne güzel milletin cebinde kurban alacak parası var, uzun yıllar boyunca hem hayvancılığı bitirdiler, hem de milleti meteliksiz bırakarak kurban alamaz hâle getirdiler; yetmedi Kurban Bayramı’nı Et Bayramı olarak pazarlamaya kalktılar. Yahudilerin Hamursuz Bayramı’na, Hristiyanların hindi katliamı yaptıkları Noellere laf edemeyen tek hücrelilerin, kendilerini dutla beslenen yaratıklar sanarak Kurban Bayramı'nda hayvan kesimini vahşet olarak nitelemeleri çok paranormal bir aktivite olarak kalsın notlarımızın arasında. Çok da ciddiye almaya gerek yok. Kurban derilerimize de kuzgun gibi saldıramayacaklar nasılsa. Topunu aldık, zihnimizin çöp sepetine attık.

Çöp sepeti deyip geçmeyin. Onu boşaltmazsanız kokar. Her zamanki gibi çöpe attıklarımız da kokuyorlar, o zaman bize düşen iş, çöp sepetini de boşaltmak, zihinlerimizi tertemiz yapmak, tertemiz zihinlerle kurbanımızı Allah rızası için kesmek ve yoksullarla paylaşmak. Her tarafı pişen kurban etleriyle kokutmazsak geleneklerimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmiş olmayız. Unutmamak lâzım tabi, etsiz ev bırakmamak da işin esasıdır; sorup soruşturmak şart.

Çocuklarını etsiz bayramlar için hazırlayan var mı aramızda, bilmiyorum, ama kurban kesimine şahit olan çocukların duyguları hep diri kalıyor, büyüdüklerinde de acıyabiliyorlar. Kurban edilene kadar sevdikleri koçu kendi elleriyle kesim yerine götüren çocuklar, koçların kesilmek için yaratıldığını biliyorlar zaten. Travma korkusuna kurban kesiminden uzakta tutulan çocukların, bir canlının canına karşı duyarlı olduklarına hiç rastlamadım ben.

Amerikalılar, Ruslar, İngilizler, Fransızlar, Almanlar, İtalyanlar, Çinliler, Hintliler ve diğerleri kurban kesmeyenlerin travmatik olmayan çocukları; ancak yeryüzünde insan, hayvan demeden yok edenler de onlar. Mükemmel bir şekilde insan, hayvan ve bitki öldüren nükleer, kimyasal, biyolojik, konvansiyonel silahları üretenler de onlar, hayvanlar ve insanlar üzerinde deneyler yapanlar da. 

Çinliler daha geçen hafta altı aylık bir hamile kadını, izinsiz hamile kaldığı için evinden on dört kişilik zorba bir ekiple aldılar, hastanede karnındaki bebeği öldürdüler ve ellerine verdiler gömmeleri için. Neredeydiniz siz?

Biz, insanı ve hayvanı incitmemek üzere tembihlenmiş insanlarız. Dünyanın bütün çocukları harıl harıl çocuk, yetişkin demeden yüz binlerce insan öldürülürken izliyorlar, ama travma geçirmiyorlarsa, kurban kesimini izlerken travma geçireceklerse, bence travma komplikasyonları ile harap olmaları çok da önemli değil.  Hem zaten o tekhücreli mağara kafalıların, çocuklarımıza sunduğu dünya yeterince travmatik olgularla ve olaylarla dolu. Dizilerdeki cinayetlere, seksüel rezaletlere, bilgisayar oyunlarındaki sonsuz katliama dayanıklı olan çocuklarımız 'Kurban' kesimini de rahatlıkla izlerler; hiçbir şeycikler de olmaz.

Nasıl çocukken babalarımızla birlikte kurban kesen biz geçmişin çocukları defalarca darbe yapıp, darbeye karşı direnenleri kıtır kıtır kesmemişsek hayatımızda, tam aksine kurban kesmeyen darbeciler bizi satır satır idam etmişler ve kör kurşunlara kurban etmişlerse, bizim kurban kesimine şahit olan çocuklarımız da kimseyi kesmezler ve ideolojilere kurban etmezler. İçiniz rahat olsun demeyeceğim, içiniz kahrolsun bizi katil edemediğiniz için çıldırırken siz. Size inat kurban keseceğiz, insan kesmeyeceğiz. Siz kurban kesmiyor, insan kesiyorsunuz; emin olun size de mâni olacağız.

Bundan sonra savunma yapan siz olacaksınız, kurban kesen bizler değil. Binlerce dolar vererek satın aldığınız ve övünerek giydiğiniz vizon kürkleriniz, dana, kuzu derisi ceketleriniz ve etekleriniz, timsah derisi aksesuarlarınız, yaptığınız yaptırdığınız hayvan katliamlarından elde ediliyor. Bizim onları alacak kadar çok paramız hiç olmadı. 

Çoğu kimse bilmez, siz de bilmezsiniz. Öğrenin; Vizon, kuzey yarıküreye has, sansargiller ailesinden bir gelincik türüdür. Avrupa vizonu (Mustela lutreola) ve Amerikan vizonu (Mustela vison) kürkleri için yetiştirilirler. Özellikle Amerikan vizonu değerli kürkü nedeniyle dünyanın her yerinde çiftliklerde yetiştirilir. Vizon, sırf sizin saplantılarınızı tatmin etmek için yetiştirilen ve öldürülen bir canlı. Travmayı sırtınızda taşıyorsunuz, ama mutlusunuz.

Ya timsah? Onu da siz merak edin, araştırın, vahşi yaratıklar. Travma ayaklarınızda, çantalarınızda geziyor haberiniz yok.  Dana, kuzu hiç değilse et tüketimi için kesiliyor; onlardan mamul kıyafetlere pek sözüm olmaz. Bu arada kestiğimiz kurbanların derileri de deri kıyafet sanayi için en ideal hammadde. Biz kestiğimiz kurbanın hiçbir şeyini zâyi etmeyiz. Deriler câmilere gider, vakıflara gider, gider de gider. Ha bu arada hırsızlara da gider; onlar da sizin eseriniz zaten.  

Bıktık sizden; daha fazla üstümüze gelirseniz savcılığa suç duyurusunda bulunuruz. Anayasa’nın 10 Maddesi, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” diyor ve ekliyor:  “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz!” O zaman çenenizi kapatın ve kahrolarak ya da kahrolmayarak hatırlayın; sınıfsal ayrıcalıklarınız bitti.

Suçu işliyorsunuz hem medya yoluyla hem de her türlü iletişim materyali ile; artık yeter. Sizin yaptığınız anayasanın 24. Maddesiyle karşınıza dikilmeye hazırız ona göre. “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.” 

Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı gibi bizim dinî inançlarımızın parçasıdır; karışamazsınız, eleştiremezsiniz. Biz size nasıl ‘siz de kurban keseceksiniz’ demiyorsak, siz de bize ‘neden kurban kesiyorsunuz, bu vahşettir!’ diyemezsiniz. Anlaşıldı mı?

Biz öyle, sıradan, cız-bız, tekhücreli mağaralılara fazla itibar etmemek gerektiğini artık bilelim, birbirimize bildirelim. Allah kestiğimiz kurbanları kabul etsin, bize yeter bu işin onuru.

Hem onların çocukları da çocuklarımızla aynı okullarda iseler, kesin travma onlara da bulaşacak; çocuklarımız anlatırlar nasılsa kurban kestiğimizi… Sünnet’i kaldırmaya yelteniyorsunuz, biliyoruz tıpkı kurban gibi. Ama merak etmeyin, hepsi aynen kalacak, siz azapta kalın bize yeter.

Zaten şeytan azapta gerek!


Arif Şahin, 14.10.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 21



Seçkin Deniz Twitter Akışı