2 Eylül 2013 Pazartesi

SA385/AŞ11: Suriye'de ve Mısır'da Belirsizliği Askıya Almak

“Mecnun dans etmeyi bilseydi çöllerde heder olmazdı.”

Suriye’deki vahşetle, Mısır’daki vahşeti aynı anda algılamak ve aynı şekilde değerlendirmek niye bu kadar zor ki? Her iki vahşetin sorumluları da aynı ülkeler değil mi? Kafamızı yoran ve bizi çelişkide bırakan, vicdanımızı askıda tutan belirsizliği yakasından tutup askıya alalım ve düşünelim. Her iki vahşetin sona ermesi için ne yapabiliriz?

Hiçbir şey yapamayız, diye düşünüyoruz hepimiz. Bu kısmen doğru. Ama kısmen de yanlış. Kısmen doğru olan tarafı sıkıca eleyelim şimdi. Mısır’da darbe yapanlar ve darbeye destek verenleri sırayla sayalım. İsrail, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Arabistan, Ürdün, Kuveyt, BAE, Esed ve İran.

Tartışacağımız bir ülke var mı? Darbeyi yapanlar ve destekleyenler bu ülkeler, darbeden doğan belirsizliği kullanan ülkeler de Rusya ve Çin. Belirsizlik yüzünden darbe sürüyor. Sisi’ye göre, darbeyi başlatan, darbeye destek veren ve gelen akıllı sorulara cevap veremeyip bocalayan, aptallaşan ve sonra Sisi’nin telefonlarına çıkmayan Obama da artık İhvan üyesi. Sisi’ye şakacıktan kapıyı gösteren Obama’ydı,  bütün silah depolarının kapısını açan da Putin.


Mısır’daki belirsizliğin sürmesi, İhvan’ın ezilmesi ve darbenin yerleşmesi için yeni bir oyun gerekiyordu. Suriye’de Esed’e ham maddesini Cameron’un gönderdiği kimyasal silah kullandırttılar. Bütün şaşkın, ahmak bakışlar onların istediği gibi Suriye’ye dönüverdi. Belirsizlik geometrik olarak arttı; hepimiz bir Mısır’a, bir Suriye’ye bakmaktan yorulduk. Doğru değil mi? Bunda anlaştık umarım.

Mısır’da olduğu gibi Suriye’deki vahşeti üretenler de aynı ülkeler demiştik... Türkiye ile Suriye sınırları kaldırmışken Suriye’deki mazlum muhalefeti Türkiye’nin hilafına kışkırtan destekleyen ülkelerdi o ülkeler, değil mi? Sayalım tekrar, Kırk maskenin ardından İsrail ve doğrudan ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Arabistan, Ürdün, Kuveyt, BAE… doğru mu? Doğru.

Esed ve İran  Türkiye’nin bütün çağrılarına rağmen  savaşa girdiler mi? Girdiler. Rusya  ve Çin bu belirsizliği kullanarak taraf oldular mı? Oldular. O halde Suriye’deki belirsizliğin kahramanları da Mısır’dakilerle aynı. İsrail’in güvenlik sorunları Kanada’yı da geriyor, ama bizim için yine yapacak bir şey yok.  

Belirsizlikleri sağaltmaya devam edelim. Mısır’daki vahşeti engellemek için Türkiye’den başka çabalayan ülke var mı? Yok. Suriye’de var mı? Yok. Burada bir noktaya dikkat çekeyim. Arabistan, Kuveyt, BAE ve  Ürdün, Suriye’de güya katliamcı zalim Esed’e karşı Özgür Suriye Ordusunu destekliyorlar; Mısır’da da darbeci Sisi’yi. ÖSO’da Suriye İhvan’ı etkili; ama  aynı ülkeler Mısır’daki İhvan’a karşı darbeyi destekliyorlar.

Burada bir belirsizliği daha giderelim. Arabistan, BAE, Kuveyt ve Ürdün gelenesksel dikta yönetimleri yıkılacak diye korktukları için İhvan’dan hoşlanmıyorlar ve İhvan’ın ne olursa olsun yok olmasını istiyorlar. Bu sebeple Suriye’de İhvan’a destek verdikleri iddiasını çöpe atmamız gerek.

Peki, ne yapıyorlar Suriye’de? ÖSO’nun sivil kanadı olan SUK’ta İhvan’ı pasifize ederek keyiflerince dizayn edecekleri bir yönetim oluşturmak için çalışıyorlar. İki buçuk yıldır, sürmesini istedikleri savaş süresince seçtirdikleri SUK başkanı George Sabra bir Hristiyan, ama İhvan hala etkin. İsrail’in, ABD’nin ve Arabistan’ın taşeronu el Kaide de girdiği ve ÖSO komutanlarını tek tek öldürdüğü halde SUK’a dahil olamadı. Türkiye ördüğü ağlarla buna mani olmaya çalıştı ve başarılı oldu da. Ama sonuç yine belirsizlik.

Burada belirsiz olmayan tek şey var.  SUK Başkanı George Sabra açıkça anlattı: “Türkiye, Suriye'nin en iyi dostu. Türkiye 'den bir tane daha olmadığı için çok şanssızız. Türkiye 'den iki tane, üç tane daha olsaydı, her şey çok farklı olurdu. Başından beri Türk devleti ve Türk insanının her türlü yardım ve desteğini görüyoruz.”

Saymak istediğimiz ama sayamadığımız Katar geldi mi aklınıza şimdi? Neden ikinci ülke o değil? Mısır’da yalpa yaptığı ve yediği baskıdan dolayı geri çekildiği için.  Katar’ın, Arabistan’ın, Ürdün’ün, Kuveyt’in, BAE’nin ÖSO’ya verecekleri ağır silahları yok muydu? Ağır silahlarla ÖSO daracık bir alana sıkışan Esed’i kaç gün orada bırakırdı ki? Bir tek uçak havalanabilir miydi? Desteksiz onca askerî havaalanını ele geçirdiğini ispatlamışken hem de.

Anlaşalım artık; bahsettiğimiz bütün ülkeler Mısır’da ve Suriye’de belirsizliğin sürmesi için savaşı ve vahşeti, darbeyi mevcut hâliyle götürmek istiyorlar.

Siz Obama ve Putin’in kas gösterisine, kıvrak oryantal danslarına bakmayın. Putin Suriye’deki bütün askerlerini çekti ve savaşta taraf olmayacağız dedi. Obama, Hollande ve Cameron ile hemen kolları sıvadı Esed’in tepesine çökeceğini ilan etti. 28 Ağustos Çarşamba günü Esed’i yok etmeyecek, ama terbiye edecek bir saldırıdan bahsettiler. Olmadı perşembeye, olmadı 4 Eylül’e, olmadı 9 Eylül’deki ABD Kongresi kararına kaldı iş.

ABD Doğu Akdeniz'deki destoyer sayısını altıya çıkardıkça Rusya denizaltı avcısı denizaltılar ve savaş gemileriyle gövde gösterisine katıldı. Rusya gövde büyüttükçe İngiltere yürüttüğü iki yüzlü siyasete suçüstü yakalandı. Obama, tetikçeker bir  pozla Esed’e artistlik yaptı. Esed meydan okudu.

İngiltere Avam kamarasına gömülerek tarih sahnesinden çekildiğini ilan ettiğinde, Hollande, Obama’yla beraber dersini veririz dedi Esed’in. Obama da kongreye kaçınca Hollande’nin tüm cesareti sabun gibi eriyip gitti. Esed, Kaddafi gibi değildi. 

Zaten İtalya, Hollanda Almanya ve diğer demokratik İskandinav ülkeleri Esed’e müdahaleye karşıydılar. İngiliz savaş uçakları Rum kesiminde yatar vaziyette kaldı. Belirsizlik her yeri sardı. Esed saldırı olursa Türkiye, İsrail ve Ürdün’e saldıracağını iddia etti.. Bütün herkes korktu.

Bu arada Almanya’da muhalefet Türkiye’deki patroit savunma sisteminin Esed’in saldırılarına karşı konumlanmadığından, rampaların geri çekilmesinden bahsetti. Rampalar Maraş’a, Urfa’ya ve Adana’ya kargalar için mi konuşlanmıştı? Amaç Türkiye'de güvenlik endişesi oluşturmak ve belirsizliği derinleştirmek.

Bütün konuları çarpanlara ayırarak sadeleştirdik ve belirsizliği gidererek askıya aldık. Şimdi gelelim yanlış kısma. Hiçbir şey yapamayız diyenlerin yanlış düşündüğü açık. Biz oynamasını henüz öğreniyoruz, ama diğerleri, Sisi gibi bir acemi çaylağı bir kenara bırakırsak, gerçekten usta. 1919’dan beri biz dahil bu coğrafyadaki bütün ülkelerle oynayanlara usta dememek ahmaklıktır. O zaman yapacağımız en iyi iş oynamak; dans etmek.

Aranızda dans etmeyi alafranga bulup küçümseyenler varsa, bir kenarda kussunlar, dans etmekten ben de hoşlanmam; ama karşındakiler dans ederken siz nara atarsanız, eninde sonunda sizi savaşın kanlı gömleği ile mezara gömerler. 

Efelerin de dansı vardır; ustalar gibi oryantal bilmek gerekmez.

Ben belirsizliği giderdim. Siz isterseniz Arap çöllerinde leyla aramaya devam edebilirsiniz. Mecnun dans etmeyi bilseydi çöllerde heder olmazdı.



Arif Şahin, 01.09.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 11




Seçkin Deniz Twitter Akışı