1 Eylül 2013 Pazar

SA384/SD58: Zihinsel İşletim Sisteminin Kavranmasına Dair İlk Sistem Simülasyonu

Düşüncelerin Dinamikleri ve Fikirlerin Değişkenleri


Düşüncelerin olgunlaşarak fikirlere dönüşmesi sürecinde, düşüncelerin canlılığını sağlayan ve onları kişilikli birer yapı olan fikirlere dönüştüren dinamiklerin ve değişkenlerin fikirler için taşıdığı anlam, madde'nin bilinen en küçük yapıtaşı olan kuarkların, leptonların, elektronların, protonların ve atomların madde için taşıdığı anlamla aynıdır ve bilgi bu anlam bütünlüğünü sağlayan temel araçtır. 

Düşüncelerin dinamiklerinin her biri kendi varlık bilgileriyle- genetik/yapısal bilgi- donanmıştır; bununla birlikte düşüncelerin dinamiklerinin birbiriyle ilişkilerinde gerekli olan bilgi, sadece varlıktan gelen bilgi değil, varlık bilgisiyle birlikte kişiye özel edinilmiş/öğrenilmiş olan bilgidir.


Düşüncelerin dinamikleri ve fikirlerin değişkenleri, bilgiyle işleyen süreç sonunda oluşan fikirlerin kişiliği ve karakterleri üzerinde kurgu düzeyinde etkili oldukları kadar, fikirlerin iskeletleri, organları, dokuları ve sistem işleyişleri üzerinde de hüküm sürerler. Bu sistemin işleyişinin kavranması için eski kurgulardan tamamen bağımsız olarak bir zihinsel sistem simülasyonu oluşturmak gerekecektir; bu simülasyonu oluşturalım ve işleyişe bakalım.


-Bu simülasyon, sistem organizasyonunu tüm kurgularıyla sunmak yerine tümevarım ve tümdengelim yöntemlerinin iç içe kullanıldığı bir yöntemle sistem yapısını anlatmak üzere kurgulanmıştır.-


Düşüncelerin dinamikleri, -her bir bireyde eşit kategorilerde olmalarına rağmen- düşüncelerin oluşum ve etkileşim performansları ölçeğinde her bir bireysel gerçekleşme için farklıdır. Parmak izi ya da genetik teklik ilkeleri formunda her bir ‘birey’in gereksinim duyacağı zihinsel moleküller, düşünce dinamiklerinin (bundan sonra düşüncelerin dinamikleri tamlaması, düşünce dinamikleri olarak kullanılacaktır. Seçkin Deniz) düşüncelerde oluşturduğu analitik fırtınalardan etkilenir. 


Buna göre; düşünce dinamiklerinde yaşanan her bir etkili değişiklik, izleyen ardışık süreçlerde sonraki fikirler düzlemine bazen kalıcı bazen geçici yansımalar sağlayacaktır. Bu her an yaşanan bir devinimdir. 


Düşünce dinamikleri, insanın fikirler düzlemine giden yollarını belirler ve düzenlerler. Kendi belirledikleri ve düzenledikleri yollar kullanılarak iletilecek tüm kalıcı yansımaların fikirlerin inşâsında, kişilik kazanmasında ve denetlenmesinde ham madde olarak kullanılmasını kontrol ve koordine ederler. Geçici yansımaların da kısa süreli fikirlerin değişebilirliğini etkilemesini sağlar ve bu tür fikirlerdeki sık değişebilirliği sınırlandırırlar. Fikirlerin inşâ sürecinde zihin, bu sıkı işlerlikle tam bir uyum içinde kendi değişkenlerini sürekli yeniler ve yeni bilgiler ve deneyimlerle giydirir.


Düşünce dinamikleri, çok boyutlu ‘uzay’ alanı içerisinde,  uzay aksiyomlarına uygun düzlemsel olmayan birçok etkileşim yaşarlar. Buna karşılık fikirler düzlemi, düzlem aksiyomlarına uygun çalışma alanı kullanır.


Her bir fikir kendi düzleminde vektörel birleşim aşamalarından geçerek kişilik kazanır. Fikirlerin düzlem zemini, düşünce dinamikleri uzayından gelen yansımaların fikrin kendi kimliğinde somutlanmış ve bir ürün olarak ortaya çıkmış olmasını gerektirdiği için düzlemdir. Her bir fikrin etkilenme aralığı düzlemin iki boyutlu yapısına sıkı sıkıya bağlı ve diğer etkenlerden gelen bozucu etkilere karşı iki boyutluluğa sâdıktır. 


Düşünce dinamiklerinin çok boyutlu özellikleri, fikirlerin düzlemsel somutlanma dönemini kolaylaştırdığı için, fikirler düzleminde ikiden fazla boyut yoktur; ikiden fazla boyut, çatışık ve karmaşık olguların fikir değişkenleri üzerinde aşırı etki oluşturma riski olduğu için zararlıdır (ve insan kompozisyonunda bu yüzden iki boyutludur.)


Fikir değişkenlerinin iki temel düzlemsel boyutu zaman ve mekândır. Fikirler zamana ve mekâna bağlı olarak oluşurlar.

Düşünce dinamiklerinin ise zaman ve mekan dışında zaman ve mekândan yarı bağımsız, ancak tamamen bağımsız olmayan, zamana ve mekâna köklerinden bağlı bir çok unsuru/kategorisi/boyutu vardır; sezgi, zekâ, akıl, irade,nefs ve nefsin içinde vicdan (takva), bilgi, hâfızâ…


Ve bu boyutların diğer boyutlarla ilişkili varlığı, evrensel bütünlükle parça-bütün tutarlılığında çelişkisiz yaşar. Bu varlık insanın zihinsel ve irâdî kontrolünden bağımsızdır; gayr-î ihtiyârîdir; her bir birey için sistem olarak bir diğerine benzer; ancak tamamen tek tek özel bir yapıdadır. 


İnsan irâdesinin kısmen etkili olduğu iki boyut sadece mekân ve bilgidir. İnsan irâdesinin kısmen etkili olduğu mekân ve bilgi boyutları da, yarı değişebilir ve yarı kontrol edilebilir olarak yaratıldıkları için, insan mekâna ve bilgiye bağlı olarak düşünce dinamiklerinin kişilikli fikirlere dönüşmesi sürecinde sorumluluk düzeyinde mükellef olur. 


Akıl, bu mükellefiyet gereklerinin, düşünce dinamiklerinin diğer boyutlarına uygunluğunu denetleyen kişiye özel bir zihinsel süreç kontrol aracıdır; düşünce dinamikleri uzayından fikir düzlemlerine yansıyan olguların birer veriye dönüşmesi sürecini yönetir. Düşünce dinamiklerinden yansıyan verilerin elenmesinde, olumlu/olumsuz etki filtresi uygulanmasında irâde için karar vermeye yardımcıdır. Yeni verilerin -zaman çizelgesine tâbi olarak- fikir değişkenlerini etkilemesi ve kişilikli fikirlerin üretilmesi aklın sorumluluğunda gerçekleşir. 


Zihnin ürünlerinin/fikirlerin sergilendiği, geçiş yaptığı gözlenebilir/ölçülebilir/fark edilebilir sahnesi kişinin o ‘ân’ı dır. İlâhî kaynaklar da ‘kalbinizden geçenler’, söz edilen o ‘ân’ ki sahnede sergilenenlerdir. O ân ki ‘sahne’ de ‘kalp’ dediğimiz bir soyut gerçekliktir; zihinsel işletim sisteminin zaman ve mekâna bağlı iki boyutlu fikirler düzlemidir. 


Düşünce dinamikleri ve fikir değişkenleri arasındaki canlı akışın sürmesi kişinin ‘farkındalık’ yani bilinçlilik hâlinin korunması için gerek ve yeter şarttır. Bu akışın kesilmesi bilinç hâlinin ortadan kalkması anlamına gelmektedir.


İnsan karmaşıktan daha az karmaşığa ve sâde olana doğru zihinsel bir çizgi izler ve düşünce dinamiklerinin fikirlerin değişkenlerine kesintisiz veri akışı sağlamasını umar. Çoğunlukla farkında olunmadan gerçekleşen bu akış, farkında olunarak gerçekleşen akışlardan daha yüksek oranlıdır. Farkında olunarak gerçekleşen akışlar ise kişinin farklılaşmış olmasını zorunlu kılar.


Düşünce dinamiklerinden fikirler düzlemine yansıma tek yönlü bir olay değildir; zaten tek yönlü olması da insanın doğal gelişim sürecine uygun olmaz. Eğer tek yönlü olmuş olsaydı düşünce dinamiklerinin birçok boyutunun oluşması mümkün olmazdı. Ki; düşünce dinamiklerinin bilgi, hâfızâ, zaman ve mekân boyutları dış veriler olmadan herhangi bir anlam düzeyine çıkamazlardı.  


Bundan dolayı fikirler düzlemine giriş yapan beş duyu ile farkında olunarak veya olunmayarak elde edilen her ‘yeni’ dış kökenli veri, düşünce dinamikleri uzayına yansımalar yoluyla geçiş yaparak tüm dinamiklerin hareketliliğini başlatır-öğrenmenin başlaması-.


Bir bebekte, dış verilerle anlam düzeyine ulaşan düşünce dinamiklerinin bilgi, hâfıza, zaman ve mekân boyutları anne rahminden başlayarak inşâ edilir. Başlangıçta fikirler düzlemi, düşünce dinamiklerinin yeterliliğe ulaşmamış olmasından dolayı, aklın kontrolünde bir dış veri kabul protokolü uygulayamaz-ortada henüz muhakeme edebilir akıl yoktur-. 


Ergenlik dönemine kadar inşâ edilebilir düşünce dinamikleri -öğrenme etkileşiminin temel sonucu olarak- tüm boyutları anlam düzeyine çıkarırlar. Zaman, mekân, zekâ, sezgi, nefs ve nefsin içindeki vicdan (takva) gibi boyutlar, dış verilerin birer parçacık/kuark olmaktan çıkıp bilgi boyutuna dönüşmesini; hâfızâ boyutunun bilginin kodlanarak depolanmasıyla ortaya çıkmasını koşullandırarak gerçekleştirirler. 


Düşünce dinamiklerinin tüm boyutları yeterli anlam düzeyine ulaşırken, akıl, bebeklikten itibaren kendi özel inşâ projesine uygun olarak muhakeme edebilir bir kişilikle evrilerek var olur. Aklın evrilerek var olma süreci, düşünce dinamiklerinden fikirler düzlemine yansıyan iç verilerin yeni dış verilerle sürekli etkileşim içinde olmasına doğrudan bağlıdır. Ergenlik dönemine kadar trilyonlarca kez karşılıklı yansıma gerçekleşir ve bu etkileşim sürer, deneyimler birikir. Ergenlik döneminde akıl sorumluluk yüklenecek, çıkarsama yapacak özelliklere sahip olur.


Bilgi, düşünce dinamiklerinden sadece biridir; ancak diğer dinamiklerin anlamlı ilişkiler kurabilmesi için vazgeçilmezdir. Fikirler düzlemine giriş yapan dışsal her veri-bilgi-, bir fikir değişkenine dönüşmeden önce düşünce dinamikleri uzayına gönderilir ve kişiye özel düşünce dinamikleri uzayında harmanlanır, depolanır; zaman ve mekâna bağlı olarak yeniden fikirler düzlemine bu kez işlenmiş bir iç veri-değişken- olarak zaman ve mekân gerçekleşmelerine uygun bir düzende transfer edilir/yansıtılır ve fikirlerin oluşmasında kullanılır. Zekâ bu transfer hareketlerinin hızını kontrol ve koordine eder.


Çevre-mekân/kişiler/toplum- ve bilginin kalitesi-iyi bilgi/kötü bilgi-, ergenlik dönemine kadar olan sürede, dış veri girişleri olarak düşünce dinamiklerinin bilgiye bağlı olarak oluşabilen boyutlarını –akıl, hafıza,- besler, büyütür ve anlamlandırırlar-zaman, mekân anlamlanması-. 


Zekâ bu alımda düşük-orta-yüksek hız belirleyicisidir ve doğuştan konumlanmış olan bir düşünce dinamikleri unsurudur. Bu zaman zarfında zekâ etkisiyle konumlanan sezgi ve sezgiyle birlikte diğer bir doğuştan neftse onu denetlemek üzere konumlandırılmış unsur olan vicdan (takva*), düşünce dinamiklerinin farklı kombinasyonlarla kartezyen ve çok boyutlu ilişkiler kurmalarını mümkün hâle getirirler. 


Farkında olunarak ya da farkında olunmayarak oluşturulan bu ilişkilerin korunması, düşünce deneyimlerinin saklanması hâfızâ ile mümkün olmaktadır.


Yine doğuştan konumlanmış bulunan nefs, dönüşümünü geçici olarak tamamlamış, hâfızada sistemli bir şekilde yerleşikleşen eski dış-yeni iç verileri kullanarak varlığını büyütmeye başlar. Nefs’in bilgiyle oluşan istekleri ve varoluştan gelen ihtiyâçları düşünce dinamiklerinin ‘kişilik’ kazanması sürecinde etkili hâle gelirler. Ergenlik dönemi nefs’in hiperaktif olduğu ilk deneysel dönemdir. Çevre ve bilgi nefs’in kullanacağı dinamikler olarak bu sebeple önemlidir. 


Bilgi türleri -gündelik bilgi, teknik bilgi, dini bilgi, coğrafi bilgi, bilimsel bilgi, felsefî bilgi- nefsin bilgiyle ilişkisinin kalitesini etkileyecek ve dolayısıyla ortaya çıkan taleplerinin sınırlarını çizecektir. Ergenlik dönemine kadar alınan her dış veri, sonraki yetişkinlik dönemlerinde düşüncelerin dinamiklerinin temel indeksi olarak kullanılacaktır.


Düşünce dinamiklerinin temel indeksi oluştuktan sonra, yetişkinlik süresince bilgi alım hızı düşecek; alım yönlerindeki çeşitlilik, seçiciliğin artmasıyla azalacak; bunun doğal sonucu olarak da düşünce dinamiklerinin esneklik katsayısı küçülecek; boyutlar arası belirli bir ilişki trafiği sabitlenerek ‘kişilik’ kazanılmış olacaktır.


Kazanılmış kişiliğin, genetik değişmezliklerle birebir iz düştüğü bu sonraki dönemde, düşünce dinamiklerinin bazı boyutlar-zaman, mekân’a bağlı hızlı değişikliklerin azalmasıyla- durağanlaşacak veya körelecek ve orta yaş döneminde tüm boyutlarda kademeli bir katılaşma gözlenecektir.


Zamana ve mekâna bağlı bir vazgeçilmezlikle düşünce dinamiklerinden fikirler düzlemine yansımalar monotonlaşacak; iç verilerin fikir düzlemlerine yaptığı monoton yansımalar değişim ve gelişimi tıkayacak; beş duyu ile algılanan yeni veriler çoklu önem kaybı/ sınırlı-seçili önem artışı ve düşünce dinamiklerindeki doygunluk/sınırlı-seçili açlık noktalarını fark eden aklın itmesi/sınırlı-seçili çekmesi dolayısıyla dış veri transferi ve dış verilerin fikirler düzlemine girişinin azalması/sınırlı-seçili artması ve yok olması/sınırlı-seçili zirveye ulaşması ve düşünce dinamiklerine yeni yansımalar olmaması/sınırlı-seçili yoğunluğunun artması gibi farklılıklar ortaya çıkacaktır.


Erken yetişkinlik döneminden itibaren peyderpey kalplerin katılaşması (düşünülen şeylerin sınırlanıp kalıplaşması) veya ferâset (görme,anlama ve idrak etme gücünün artması) gündeme gelecek, zihnin o anlarında tekdüze veya canlı geçişler artacaktır. 


Düşüncelerin dinamiklerinin değişebilir unsurlarında tek tek zaafların artması veya zaafların azalması mümkün olacak; dinamik yapıdaki zaman-mekân etkisi azalacak veya artacak; sezgiler körelecek veya hassaslaşacak, fikirlerin oluşmasındaki vicdan etkisi azalacak veya artacaktır. 


İlerleyen yaşlarda da nefs üzerindeki irâdî kontrol çabası fizyolojik gerilemeye bağlı olarak bitecek veya zihinsel doygunluğa bağlı olarak artacaktır. Olgunlaşma veya çöküş dönemi olarak değerlendirilebilecek sonraki dönemler de simülasyon içinde değerlendirilebilir.



Seçkin Deniz, 28.11.2008- 27.12.2008, Sistematik Analizler 82




Seçkin Deniz Yazıları


*Takva, (Arapça: التقوى‎ at-taqwá) Bir Kur'an terimi olan 'El Takva' kelimesi 'kendilik bilinci' anlamında kullanılmıştır. Bireyin Allah ile olan kişilik bilinci ve farkındalığının yol ve yöntemlerini Allah, Kur'an ayetleriyle detaylı ve anlaşılır bir şekilde açıklamış olduğunu belirtiyor. Yeryüzünü en güzel bir şekilde var eden ve yaşamaya elverişli hale getiren Allah, insanı sonsuza dek var olma yolunda kendinin farkında olmaya ve bu bilinç ile ebedi hayatta unutulmaktan, yani cehennem ateşinden korunmaya Kur'an ayetleriyle yol göstermektedir. Sonsuz rahmet ve şefkat dolu olan Allah, kullarını pişmanlık ateşindne korumak için insanı ateşten korunmaya ve bu dünya hayatından sonra bizzat Kendisine kavuşulan gerçek ve sonsuz bir hayata, yani cennete çağırmaktadır.

Bu bağlamda Takva kelimesi, aynı zamanda Allah'a ve O'nun yarattıklarına karşı saygı, sevgi ve şükür duyarak varlık bilincinde olmak anlamını ifade eder. Arapça "Vikaye" kökünden türemiştir. 'İttika' kelimesi kendini korumak, kendi duygu, davranış ve düşüncelerinin farkında ve bilincinde olmak demektir. Bu kelime morfolojik olarak aynı zamanda bir şeyi muhafaza etmek, bir şeyi ıslah edip düzene koymak gibi anlamlara gelir. Muttakîn sıfatı Kur'an'da, her an Allah ile birlikte olduğunun bilincinde olup kendilik bilincinde olanlara verilen bir sıfattır.

Takva kelimesi Kur'an'da farklı kelime kalıplarıyla pek çok yerde geçmektedir:

"Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ... " Kur'an 66/6

"O'na gönülden yönelmiş kişiler olarak ve O'nun bilincinde olarak buluşmaya gelin (namaz kılın) ve Allah'a ait olan isim ve sıfatları başkasına veya başka bir şeye vermeyin (müşriklerden olmayın)." Kur'an 30/31
http://tr.wikipedia.org/wiki/Takva_(islam)#cite_note-1

Seçkin Deniz Twitter Akışı