8 Ekim 2015 Perşembe

SA1854/KY1-CÇ154: Hasırlı/ Roman- Bölüm 4-1

"Yazgım kadınlara eşlik içinmiş; bunu şimdi daha iyi kavradım. Bu yerde, bu kadınlar cehenneminde daha bir iyi anlaşılıyor her bir şey."


“Cinayet etmedi cânı gibi anın câm
Boguldı seyl-i belaya tagıldı erkânı”
Taşlıcalı Yahya

BÖLÜM DÖRT
1
AÇINLAMA DÖRT

KENDİME İLİŞKİN ANILAR

Deli.

Bütün bir gün zamanda yolculuktan söz edip durdu. “Tayy-i mekan tayy-i zaman” herkesin olmasa da bir çok kişinin yapabildiği bir şey imiş. Tanıkları bile varmış? Göz açıp kapayıncaya kadar.. bir yerden bir yere.. bir zamandan başka bir zamana..

Güldüm. Kahkahalarla güldüm içimden. Var gücümle. Yine de korudum ciddiyetimi. Ciddiyetimden kuşkulanır gibi oldu. Budala işte! Kimden duymuşsa bütün diretmelerime karşın yalanında –veya yanlışında- ısrar etti.

Oysa ne akıllıca akıl yürütmelerde bulunmuştum. Var olan bir şeye etki edebilirim zaman varsa ona da etki etmeliyim. Etki edemediğime göre zaman yoktur, dedim. Karşılığında; hükümdara etki edebilir misin? Ya da yüzü nikaplı süvarilere.. ya da doğan güneşe.. yürüyüp gelen aya.. öyle ise yok mu bütün bunlar? Yok mu? Yanıtım yoktu bu karşı çıkışa. Ama biliyordum söylediğinin olamayacağını.. 

İyiden iyiye bozdu aklını. Söylemesi ayıp.. çişini bile tutamıyor, yadsıyor işediğini. Gözlerimle görmesem.. dedikodu derdim kuşkusuz. Saplantılarından da berbat değil elbet bu hal.. zamanda yolculuk.. en çok benim işime yarar.. 

Hani işte; “Echezetin şefşeffiyyin şefşefiyyin şefşefiyyin şefaşifiyyin şefaşifiyyin melahiyyin ramahiyyin” sözlerini kaç kırk bir kere yineledim.. ne oldu? Benden çok ihtiyacı olan var mı bu işe.. senin ne işine yarar ki böyle bir yolculuk. İleri bir zamana gitsen iyice arıklaşmış halinden başkasıyla mı karşılaşacaksın? Ama ben! Bütün benden alınanları geri alırdım. Ve onlar da yaptıklarıyla kalırlardı. Olabilecek olsa niye inkâr edeyim.. niye kuşku ekeyim.. yoksa kuşku ektiğim için mi etkili olmadı öğrettiğin sihirli sözcükler.. öyle olsa bile.. kuşkuyu boğarım.. tüm kuşkuları boğarım Medaha Yenge! Boğarım. Bir inanabilsem.. hem pek de matrak olur değil mi? cellat nasıl da şaşırırdı.. ip elinde ne yapacağını bilemez öylece kala kalırdı.

Kuyucu Murat Kara Ömer Ağa’nın boynuna sarılırdı. Çakır gözlü nereye gizleneceğini bilemez öylece donup kalırdı.

Bilmiyor ki zaman yaşamın öteki adıdır. Bir yol değildir. Bir yer değildir. Ah keşke olsa.. kaç kırk bir kere söylenecek olursa olsun söylerdim o sözcükleri.. tıpkı kapı açacağı olduğu söylenenler gibi.. uydurma işte.. uydurma! Hani açılmadı kapı! Açıldı da ben mi görmedim. Ben şimdi bir vaha ortasındayım da gözlerim mi yanlış gösteriyor? Gözlerim mi aldatıyor.. gözlerim mi bağlıyor yollarımı.. kaç kırk bir.. 

Yok.. keşke olsa..

“Evladdalimden ayrılmanı istiyorum Vildan! Hemen ayrıl!”
“İyi de ben hiç Evladdalimde bulunmadım. Adım da Vildan değil!”

Hem Vildan değilsin hem Evladdalimde bulunmadın hem kız kulesini görmemişsindir hem böceklerin ölümleri konusunda bir düşüncen yok hem “tayy-i mekan tayy-i zaman” hakkında adice akıl yürütmeler yapıyorsun hem öğrenme yetilerini dumura uğratıyorsun kara mastıkların hem kışkırtıyorsun giysilerinle it soylarını.. hem görmemiş, bilmemiş olsan da düşlesen olmaz mı? düş kurmak da mı zor? Düş kursan bir iki köşesini benzetebilirsin.. hem en çok da yüzü nikaplıların pusu kurdukları köşeleri.. bir benzerlik kurabilirsin. 

Ah zavallı Sedye Hala çişini bile tutamıyor artık! “tayy-i mekan tayy-i zaman” sevdasına bu yüzden tutulmuş olmalı. Gençliğine dönmek için besbelli. Hep genç kalmak.. ne komik! Benim durumumda olsa ne yapardı?

Çocuklar Medaha Yengemiz merdivenlerden düşmüş..
Hadi ya!
Hem hasar büyük mü?
Sen onu boy aynası sandın zahir.. ya da işlemeli çeyiz sandığı.. bir insan sözünü ettiğimiz..
Vah vah! 
Kırık-çıkık.. yani..
Hem neden?
Hem nasıl?

Yıllar önce.. yağmur yağdığında veya karlar eridiğinde çamura bulanırmış burası.. pislik Murat çamaşır asan kadınları ağlatırmış.. keyfinden.. ama sen merdiven dedin galiba.. benim aklıma yol geldi nedense.. çamura bulanan yollar düştü aklıma birden..

Efendim Medaha Yenge “Kuş Kurtarma Ameli”nin başlangıcında düşmüş merdivenlerden. Alaca kedilerden biri kuşlarından birini kapmışmış. O da peşinden koşmuşmuş mendebur kedinin.. kırılan ayağına mı yansın kaptırdığı kuşa mı? hem de maviş’i kapmış mendebur kedi. Daha düşünür mü düşmeyi Medaha yenge? Ah maviş.. gelir konardı omuzlarına. Konardı benim de omuzlarıma. Severdi beni.. maviş yok artık. Suç Daştanındır. Nöbetinde uyumuştur mendebur.

Suç belki de benimdir. Sünepeliğim gelip nöbette de bulmuştur beni. Dalıp gitmişimdir batışına güneşin ve yanımdan geçip giden alaca kediyi görmemişimdir. İşte böyle olmuştur.

Öyle ise Evladdalimden ayrılmanı istiyorum Roxelenna!
Evet mi?
Ha!
Ne ha’sı kızım.. bozma ağzını.. bak biber sürerler.. 
Evet mi dedim?
-mi’yi anlayamadım da, ondan HA  dedim!
Ha! Öyle söylesene.. Vildan da anlamamıştı Serma!
Bir han köşesinde sıkıştırmışlardı. Bir kişiydi sıkıştıran. Sanırım Hancı..
Yanılıyorsun?
Sen nereden biliyorsun?
Kişi hem gördüklerinin hem görmediklerinin kurbanıdır.. 
Bak usta bırak bu alengirli konuşmaları varsa bir bildiğin söyle.. ben anlamam böyle imalı sözlerden!
Vildan mıydı?
Hayır!
Serma!
Hayır!
Kara Ömer Ağa?
Hayır!
Hah buldum hünkarımız?
Höst bire densiz!
Sevgiydi efendim Sevgi!
Sıkıştırılan mı sıkıştıran mı?

Sıkıştırılan Roxelenna’ydı. Evet Krilow sıkıştırmış. Yok ben görenlerin yalancısıyım. Boris kapı önünde beklemiş.. ama bir şey olmamış.. artık ne olacaktıysa.. ikisini de eşek sudan gelinceye kadar dövmüşler.. hancı ve adamları bir güzel dövmüş bu iki iti.. zaten o sırada kızaklılar belirmiş.. annesinin haberi varmış..

Sevgi'ydi efendim.. Sevgi'ydi sıkıştırılan.. bu ne dediğini bilmiyor.. Roxelenna’ya takmış kafayı bir kere.. 

Yok.. ben değilim takan.. inanın benim her hangi bir takıntım olmadı.. olamaz.. tarihimin olmadığını söyleyenler haklı. Tarihim olmadığı açık.. tarihi olmayanın takıntısı olur mu efendim? Olmaz? Çağırın sorun Tusi’ye.. ben ne bileyim kimdir neyin nesidir? Bu işlerden anladığını söylemişlerdi. 

Konuşurlarken duymuş da olabilirim..
Sevgi'ydi ya ben biliyorum!
Hayır Vildan'dı..

Evet Vildan’dı sıkıştırılan.. da sıkıştıran kimdi onu çıkaramadım. Medaha Yenge’nin vakitsiz ölümü her şeyi bir birine karıştırdı. O ölmemiş olsa Sedye Hala yaşıyor olacaktı. Sedye hala yaşadığından bu işi şıpın iş çözerdi biz de böyle bir o bir bu deyip kafa patlatmazdık. Şu öğrendiğim tılsımlar işe yaramış olsa yine çözerdik. Bir koşu gider sorardım. Tayy-i mekan tayy-i zamanı gerçekleştiren yok mu aranızda? Bilen varsa öğretsin gidip sorayım Sedye Hala’ya.. tükürüğünüz kurumadan gelirim ben. 

Bak! Nasıl da dudak büküyorsunuz.. nasıl da işmar ediyorsunuz imalı imalı.. siz ne Çıfıtsınız ya! Niye öğrenip gelmeyeyim ki? Ne çıkarım var bundan? Nasıl böyle bir şey düşünürsünüz? İnanın aklım almıyor.. hep hinliğe çalışıyor aklınız.. başka yerleriniz de başka şeylere.. küstüm.. küserim elbet.. deminden beri kafa patlatmıyor muyduk samanlıkta sıkıştırılanın ve sıkıştıranın kimliği üzerinde.. hatta ben edepsizce ileri gidip hünkarı bile katmıştım kuşkulular arasına da densizliğim dile getirilerek silinmişti zikrettiğim kuşkulu listesinden! Ne çabuk unuttunuz? Ne çabuk unutuyorsunuz? Yakışmıyor sizlere doğrusu.

Sermaydı!
Hah işte oydu! Evet Hancı sıkıştırmıştı samanlıkta.. 
Değil.. ben iyi biliyorum o olmadığını!
Oyun bozanlık edip durma!
Yav iyi de bize ne samanlıkta sıkıştırılandan sıkıştırandan?

Ne demek bize ne? Bu çözülmeli ki benim iftiraya uğrayıp uğramadığım anlaşılsın.. ama işine gelmiyor değil mi? yağlı urgan senin boynun için sabırsızlanmıyor.. senin işin kolay.. işin çim saymak.. bir de arada bir birilerine şerbet götürmek.. sen var ya sen Kara Ömer Ağam.. büyüğüm olmasan bilirdim yapacağımı da.. şükret benden önce gelmişsin dünyaya da elim ayağım bağlı oluyor.. 

“Echezetin şefşeffiyyin şefşefiyyin şefşefiyyin şefaşifiyyin şefaşifiyyin melahiyyin ramahiyyin” yoksa şimdi mi kırk bir oldu.. ah beni.. ne fırsatlar var elimde de değerlendiremiyorum.. hep şu kahrolası kaygıdan. Aceleci oluşumdan. İstiyorum ki hemen olsun.. hemen nasıl olacak? Sabır dememiş miydi Medaha Yenge.. Sedye Hala.. bu işlerde ilerlemek istiyorsam sabırlı olmalı değil miyim? rengim bu iş için biçilmiş kaftanmış.. ama sabırsızlığım en büyük mani imiş önümde.. evet.. ben salağın tekiyim.. aceleci.. sabırsız.. korkak.. pısırık.. sünepe.. azıcık sabırla şu duvarda kapı açmak işten bile değil. Ya da göz açıp kapayıncaya kadar Evladdalimde olmak.. ama yok! Bana sunulanları hep geri çeviriyorum.. ben kendimin düşmanıyım ya! Acele etmeden yavaş yavaş okusam.. sindire sindire okusam.. oldu bitti. Saçını başını yolsun dursun artık çakır gözlü.. kuyucu murat sakalını sıkmaktan bitap düşsün açtığı çukurlara.. ve Ömer Ağam kala kalsın kapı önünde.. baksın neymiş “DIT.. DIT.. DIT.. anahtar yok!” demek ne demek..

Ah ben! Böylesi bir işi başarsam bile, tutar o yolculukta kendimi ya yüzü nikaplı süvarilerin otağına atarım.. yahut ayaklarıma prangaların vurulduğu gemi ambarına. Evet! O kaçışı bile beceremem.. kahretsin! Kahretsin.

“Echezetin şefşeffiyyin şefşefiyyin şefşefiyyin şefaşifiyyin şefaşifiyyin melahiyyin melahiyyin ramahiyyin”

Yok belki dizilişleri farklıydı. Aklımda yanlış kalmış olamaz mı?

“Ramahiyyin ramahiyyin şafaşiyyin şefaşiyyin şefşefiyyin şefşefiyyin eczehetin eczehetin..”

Olmuyor. Olmuyor!

O meraklı bakışlardan kuşkulanmak yerine umursamazlığı seçersen böyle olur işte. Öteden beri meraklı bakışlara karşı bir vurdum duymazlığım vardı. O an da oldu. Yine umursamadım ve işte başıma gelenler. Onların anlamını çözseydim o gece tutar iner miydim bahçeye? Boğmaz mıydım SUNDAR’ı görme hevesini.. ama akıl edecek akıl ne arar bende. 

Sıkıldım artık! Sıkıldım bunaldım.
İşte yine hüzün kapladı içimi. Bana bu kötülüğü yapmamalıydın Vildan!
Bana bu kötülüğü yapmamalıydın Serma!
Bana bu kötülüğü yapmamalıydın Sevgi!..





Cemal Çalık, 08.10.2015,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Hasırlı, Roman 


Seçkin Deniz Twitter Akışı