16 Eylül 2019 Pazartesi

SA7980/KY39-AA1: Türkiye Nükleer Silahlarını Üretti mi?

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz'a aittir ve Türkiye'nin Nükleer silahlarla ilgili pozisyonunu irdelemektedir. 4 Eylül 2019'da Sivas Kongresi'nin 100'üncü yıl dönümü etkinlikleri kapsamında gittiği Sivas'ta Orta Anadolu Ekonomi Forumu'nda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Şimdi her şey iyi güzel de birilerinin elinde nükleer başlıklı füze var, bir tane iki tane değil... Ama benim elimde nükleer başlıklı füze olmasın! Ben bunu kabul etmiyorum"Şu anda dünyada gelişmiş ülkeler içinde neredeyse nükleer başlıklı füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var. Hatta isim vermeyeceğim. Bir tanesi şu anda cumhurbaşkanı değil, ziyarete gittiğimde bana dedi ki, 'Bize böyle böyle diyorlar, benim elimde şu anda 7 bin 500 kadar nükleer başlıklı var ama Rusya'nın Amerika'nın elinde 12 bin 500, 15 bin nükleer başlıklı füze var, ben de yapacağım' dedi." Şimdi hale bakın, onlar nerede, neyin yarışını yapıyor, bize de ne diyorlar? 'Sakın ha sen yapma' diyorlar. Yanı başımızda İsrail. Var mı? Var. Ve bütün her şeyiyle onunla korkutuyor. Değerli kardeşlerim biz şu anda çalışmamızı yürütüyoruz." şeklindeki açıklamaları dünyanın ilgisini Türkiye'ye çekti. Ocak 2018 verilerine göre Dünya üzerinde yaklaşık 15 bin nükleer savaş başlığı bulunuyor ve bu silahların yüzde 93'ü Rusya ve ABD'nin kontrolünde. Dünyada 2017 yılında nükleer başlık sayısı düştü ancak birçok ülke nükleer cephaneliğini genişletmeyi sürdürüyor. ABD'nin Nükleer silah kapasitesini arttırmaya çalışan Trump yönetimi ABD’nin sahip olduğu toplam nükleer silah sayısı ve 2018’de sökülmüş olan nükleer savaş başlığı sayıları ile ilgili bilgilerin gizli olarak sınıflandırılmasına karar verdiğinden dolayı net bir bilgi bulunmamaktadır. Türkiye eğer adalet ve güven merkezli yenir alternatif küresel güç olacaksa Nükleer Silahlara sahip olarak caydırıcılığını arttırmalıdır.
Seçkin Deniz, 16.09.2019

Произвела ли Турция свое ядерное оружие?

1987 yılında SSCB ile ABD arasında imzalanan Orta ve Kısa Menzilli Füzelerin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Antlaşma (INF Antlaşması) feshedildi. Daha doğrusu, Birleşik Devletler Rusya'yı ihlal etmekle suçlayarak anlaşmadan çekildi ve nükleer füzelerin Karadeniz ve Doğu Avrupa'da konuşlandırılması için önemli bir neden buldu. Bu anlaşmaya aykırı olarak, Doğu Avrupa’ya 500 ila 5500 kilometrelik orta menzilli füzeler yerleştirilebilir. Anlaşma denizden fırlatılan füzeler için geçerli olmadığından, Rusya bu konuda ciddi bir gecikme nedeniyle donanmasını 2021 yılına kadar yenilemeye karar verdi. 

Bu anlaşmayı fesheden ABD, NATO ile anlaşarak, Avrupa topraklarında nükleer savaş başlıklarını tekrar konuşlandırabilir.  Pentagon'un 2018 nükleer ilkeleri belgesi, Çin, Kuzey Kore ve Rusya'nın nükleer emelleri ile anlaşmalarla değil, nükleer gücün artmasıyla mücadele edilmesi gerektiğini ve bu kararın politik değil, askeri olduğunu gösteriyor.

INF Antlaşması'nın sona ermesi ve Türkiye ile ABD arasındaki güven krizi, Türkiye'yi nükleer güce sahip olma amaçlı faaliyetleri hızlandırmaya zorluyor. ABD füzelerinin NATO himayesi altında olan Avrupa ülkelerine yerleştirilmesi ve Rusya'nın buna misilleme olarak Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerine füze yerleştirmesi; Türkiye'nin bu teknolojiyi geliştirmeye yardımcı olacağı gerçeğine yol açacaktır. 


ABD; Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelere askeri teçhizat açısından destek veren Rusya'nın onları Batı ekseninden uzaklaştırdığına inanıyor. Amerika Birleşik Devletleri, ülkelerin kendi başlarına hayatta kalmasına izin vermeyerek, onları kendilerinden uzaklaştıranın yine kendileri olduğunu anlamıyor.  Amerika Birleşik Devletleri NATO'yu kullanarak, etkisini yeniden arttırmak ve Baltık Denizi, Arktik Okyanusu, Asya Pasifik, Karadeniz ve Akdeniz'in kontrolünü ele geçirmek istiyor.


Türkiye, Çin ve Pakistan ile işbirliği içinde nükleer savaş başlığı üretmeye başlayabilir.


Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklamada, Türkiye'nin neredeyse tüm gelişmiş ülkeler gibi, kendi nükleer silahlarını üretme hakkına sahip olduğunu ifade etmesi uluslararası toplumun dikkatini çekti. Bir anlamda, bu ifade, böyle bir çalışmanın zaten başladığını göstermektedir. Erdoğan, Türkiye ve diğer komşu ülkelerin İsrail’in sahip olduğu nükleer silahlara verdiği tehdide dikkat çekti ve bu da ABD’ye önemli bir mesaj oldu.


Türkiye'nin nükleer silah elde etmeyi amaçlayan faaliyetlerinin 2-3 yıldır devam ettiği göz önüne alındığında, öncelikle Pakistan ile ilgili müzakerelerin yapıldığı kabul edilebilir. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018’de Pakistan’a yaptığı ziyarette, bu ülkenin Cumhurbaşkanı Memnun Hüseyin’le nükleer silahlar alanında işbirliği konularını görüştüğü biliniyor. Her ne kadar Pakistan nükleer savaş başlıklarına sahip 120-130 füze bulunduğunu iddia etse de, bu rakamın beklenenden daha büyük olduğu ve son zamanlarda nükleer füzeler konusunda Çin ile işbirliği yaptığı söylenebilir. 


Bu durumda, Türkiye'nin bu konuda sadece Pakistan ile değil aynı zamanda Çin ile de üçlü bir biçimde işbirliği yapması daha muhtemel görünüyor. Ayrıca iddialara göre, Erdoğan, Rusya'daki MAKS-2019 Havacılık Fuarı'nı ziyaret ettikten sonra, nükleer füzeler konusunun Rusya ile müzakere edilmesini teklif etti. Çünkü eğer Türkiye F-35 avcı savaş uçağı programına geri dönmezse, Rusya ile Su-35 ve Su-57 avcı savaş uçaklarının ve nükleer füzelerin ortak üretimi konusunda olası bir anlaşmaya varılması mantıklı olacaktır. Bu, hem Türkiye'yi hem de Rusya'yı potansiyel dış saldırılardan korumanın en iyi yolu olabilir.


Anlaşılan, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye  Rusya ya da Pakistan-Çin.seçeneklerinden birini tercih ettiğinde ortaya koyabileceği bazı argümanlar hazırlıyor. Yapılan hazırlıklara bakıldığında, ABD’nin 1980’de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması ile 1996’daki Kapsamlı Test Yasağı Anlaşması’nda Türkiye’nin (1999) attığı imzaya atıfta bulunarak, uluslararası örgütlerde karşı saldırıya devam edebilir. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri'nin bu anlaşmaları kullanarak Türkiye'ye karşı kullanabileceği bu argüman kendilerine karşı da kullanılabilir. Bu anlaşmalara atıfta bulunarak, Türkiye, İncirlik hava üssünde mevcut olan nükleer silahların ülkeden ihraç edilmesini talep edebilir. Çünkü 1961'deki yerleştirilen ve Türkiye'yi bir hedef haline getiren bu silahlar neredeyse Rusya ile ABD arasında bir savaş başlatacaktı.


ABD’nin İran’ı nükleer silah elde etmekle suçladığı, İsrail’in güvenliği konusundaki endişesini haklı çıkardığı gerçeği, şimdi tüm dünyada anlaşılıyor gibi görünüyor.


Türkiye'nin nükleer bir güç olma arayışı içinde İsrail'i hedef olarak görmediği de belirtilmelidir. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler zaman zaman kötü olsa da, birçok alanda ilişkiler devam etmektedir.


Rusya bir seçim yapmak zorunda: Hangi nükleer silah kendi sınırlarında olmalıdır? Türkiye'ye ait olan mı? Yoksa Amerika Birleşik Devletleri'ne ait olan mı? 


Rusya'nın bu teknolojileri Türkiye ile paylaşması ve nükleer silah üretmesine yardımcı olması mantıklı olacaktır. Çünkü ya Rusya sınırlarına yerleştirilmiş ve buna karşı yöneltilmiş ABD nükleer silahlarına katlanacak ya da Türkiye'nin dostça bu teknolojiyi edinmesine yardımcı olacak. Rusya için daha çok hangisi tercih edilir? Türkiye mi, ABD mi?


ABD ve Rusya, Türkiye'nin her alanda bağımsız bir politika yapmak istediğini anlamalıdır. Gelecek yüzyılda her açıdan avantajlı bir konumda, bunu daha önce anlayacak ve işbirliği sunacak olan ülke başarılı olacaktır. Rusya'nın Rusya'daki Akkuyu nükleer santralini inşa etmesi, Türkiye'nin bu alanda seçim yapmasını sağlayabilir.


Türkiye şimdi bile bu gücü elde etmek için yeterli personele ve yeteneklere sahip. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları tesadüf değil. Türkiye kısa sürede nükleer füze üretebilecek bir seviyeye ulaşmıştır.


Türkiye'nin nükleer silahlara sahip olma arzusu bir öneri değil, bir uyarıdır.


ABD ve Rusya'nın 12.500-15.000 nükleer savaş başlıklarına sahip olması, sadece Türkiye'yi değil, diğer birçok ülkeyi de nükleer güç olma arayışına itiyor. Avrupa'da Fransa'nın ve Güneydoğu Asya'da Çin'in yaklaşık 270-300 nükleer savaş başlığına sahip olduğu tahmin ediliyor.


Türkiye'nin bir NATO üyesi olması, nükleer silah bulundurmama taahhüdü anlamına gelmiyor. Aksine, sınırlarını tehdit hisseden bir Türkiye, zaman kaybetmeden bu teknolojiye sahip olma hakkına sahiptir. Buna ek olarak, birçok askeri uzman ve politikacıya göre, bu güç saldırı için değil, savunma için gereklidir.


Salih Yılmaz, Prof. Dr., 11.09.2019, TRT


(Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) öğretim üyesi olan Prof. Dr. Salih Yılmaz, Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN) Başkanıdır.)



Ayşenur Alkazak, 16.09.2019, Konuk Yazar, Çeviri


Ayşenur Alkazak Yazıları








Not: Çeviri programları kullanılarak Rusça'dan çevrilmiştir.



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı