16 Eylül 2019 Pazartesi

SA7979/KY1-CÇ666: İpin Ucu

"Aldanışın, vehmin, yanılsamanın tatlı rehaveti dururken uyanışın, dirilişin ıstırabıyla hemhal olmak niye?"



İpin ucu kaçırılınca nerede durulacağının kestirilmesi kuşkusuz zordur. Hatta zordan da öte bir durumla karşılaşılır. Olduğu yerde bildiğinin orada olmasına yönelik eylemler için hazırlanılmışken orada olmayışına karşın nasıl hazır olunabilir ki kolay olsun? 

Zorluklar hep böyle olan değil kuşkusuz. Ve fakat nice zamanlar ipin ucu kaçırılmış oluyor ve bunun ayrımında olunmuyor. Böylelikle hiç hesapta olmayan zorluklar karşısında kalıyor. Şaşkınlığın içine düşülüyor. İpin ucunun kaçırıldığının ayrımında olmayış, böyle bir halin olabilirliğini göz önünde tutmayış içinden çıkılmaz zorluklarla cebelleşmeye sürüklediğinde çözüm için olması gerekeni de görmeyişle sonuçlanıyor. Kurguya kaçılıyor. Ya da bir tür inatçılığa düşülüyor. Bir tür inatçılık seline kapılıyor kişi besbelli. 

Besbelli bu kapılışa toz kondurmuyoruz. Kendi kendimizle olduğumuzda her şey kolayken, olan bitenin kontrolümüz altında olduğunun bir yanılsama olduğu başkalarıyla karşılaşınca ortaya çıkıyor. Kendini ifşa ediyor. Ve fakat bu ifşa edişin bile bize kaçırdığımızın, kaçırdıklarımızın olabileceğini bir türlü ifade edemiyor. Bir tür yanılsama içinde olunabileceğine ilişkin kuşku duyurtmuyor. Orada olduğuna eminiz. Nefsimiz bu bilgiyle –daha doğrusu orada olduğu sayıltısıyla, hatta vehmiyle- mutmain. Nefsimiz bu bilgiyle huzur içinde, zorlukla boğuşuyor olsa bile. Olası bir çözümün ufukta görülmeyişine rağmen. Bir kıyameti yaşayacağımızın gerçeğinden uzak yapay bir huzur içinde. 

Oysa ipini ucu kaçmış bir kere. Orada olduğunu sandığımız yere yönelik hazırlıklarımız hepten bizi beyhude bir uğraşa sürükleyecek. Zorluklar daha bir katlanacak, katmerleşecek. Bir boşluğun, bir bozuluşun, bir tükenişin içine düşeceğiz. Bu gerçeği sezmiyoruz bile. Sezemiyoruz. Mutmain bir nefs niçin sezgi peşinde koşsun ki? İnatçılık dururken, bir aldanışın yapay huzuruna alışmışken bir arayışa niçin kalkışılsın ki? 

İpin ucunun kaçırıldığına, kaçabileceğine hiç ihtimal vermemiş, vermiyor olan bir arayışa, sorguya niçin gereksinim duysun ki? Zorlukları aklileştirmeye, kendimizden kaynaklanan olmadığına inandırmanın daha kolay olduğu ortadayken niçin başka bir zorluğun –sahici bir zorluğun, çözüme götürecek bir zorluğun, benliğimizi yaralayacak olması gerçeğiyle yüklü bir zorluğun- ardına düşülsün ki? Aldanışın, vehmin, yanılsamanın tatlı rehaveti dururken uyanışın, dirilişin ıstırabıyla hemhal olmak niye? 

Kuşkusuz bu sorunun yanıtını ipin ucunun kaçırılmış olabileceği ihtimalini iliklerine kadar duymuş –hatta ipin ucunu kaçırmış olduğu gerçeğiyle yüzleşmiş- kişiler verecektir. Ancak onların verdikleri yanıt sahici ve anlamlı olandır. Arayıştan korkmayan, arayışın, oluşun, dirilişin bir süreklilik olduğunu bilenlerin yanıtı sahicidir, anlamlı olandır. 


Cemal Çalık, 16.09.2019,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme, Sözcüklerin Düş Hâli


Facebook 



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı