4 Haziran 2018 Pazartesi

SA6255/KY1-CÇ507: Kaybettin

"Sen de şimdi olan biteni görmek yerine nefret etmeni sağladıkları imgeye bakıyor, o imgeyi gösterenlerin diğer elinde olanları görmüyorsun. Görsen umursarsın ve fakat göremezsin, görmeyeceksin, göremeyeceksin, gözlerin karardı, sezgilerin iptal edildi."


Kaybettin! Kaybettiğinin ayrımında değilsin! Seni sen yaptığına inandığın değerlerin hiç biri sarıldığın şeyde değil. Yavaş yavaş hazırladılar, hiç uyanmadın. Uyanmana fırsat vermediler. Vermeyecekler. Hem artık uyanacak halde değilsin! 

Ruhunu, benliğini istedikleri kıvama getirdiler. İyi bir oyun oynadılar. Öylesine koşullandırıldın ki, tepkilerinin hiç birinin sahibi değilsin. Bir denek faresinin tepkileri davranışları nasıl ki düzeneği kuranların istekleri doğrultusunda gelişir sen de öyle oldun!

Bir imge, nefret edeceğin bir imgeyle başladılar işe. Sürekli nefret etmen için olmadık yalanlar, iftiralar icat ettiler. Varlığına bir tehdit gösterdiler. Değerlerini ortadan kaldıracak bir tehlike olduğu düşüncesini işlediler. ‘Tehlikenin Farkında Mısın!’ diyerek bir tehlikede olduğun sanısı uyandırdılar. Bir birsamın içine gömdüler. Yavaş yavaş, azar azar zerk ettiler bu zehri. Zehirlendin zehirlendiğini ayrımsayamadın. Artık ayrımsaman da olanaksız!

Bir nefret imgesi icat ettiler. Tıpkı arenadaki boğanın kırmızı pelerine saldırması gibi sen de o imgeyle karşılaştığında, o imgenin adı anıldığında öfkeden kahroldun, kahrolmaktasın! Düşünerek değil, ezberletilen sözcüklerle haykırdın, haykırmaktasın. Aklın tatilde. Sezgilerin iptal edildi. Gözlerin karardı. Ve işte artık onun –sana nefret imgesi ekenin- her istediğini yapacak kıvamdasın. Sana ait hiçbir değer yok pazarladıklarında. Düşmanı olduğun, düşmanı edildiğin tarafın artıklarını sundular sen onu savunur oldun. Sabah akşam katil dediklerini şimdi göklere çıkarmaktasın. Zerre kadar dediklerinin üzerinde düşünecek mecalin yok. 

Yerin dibine batırdıkların sana ezberletilen, göklere çıkarır oldukların sana ezberletilen. Tehlikenin farkında mısın? Hayır! Artık farkında olmanın bir yolu yok. Çünkü nefret imgenin karşısında olan her şeyde kendini görür, kendini bulur oldun. 

‘Cambaza bak!’ oyununu oynamadılar sana. Cambaza baktırılanların oyunu fark etmeleri uzun sürmez. Cambaza bak, diyenler sıradan bir dolandırıcıdır. Ceplerine uzanan el ne kadar usta olursa olsun, cebinin boşaltıldığını ayrımsar cambaza baktırılan ve cebini boşaltanın peşine düşer. Sen öyle mi? 

Senin ruhunu çaldılar. Artık sende senden eser yok! 

Hani ‘Bak çok kolay fark edersin!’ diyenler olsa da o sesi duyacak kulak bırakmadılar sende. Kırmızı pelerine saldıran boğa pelerini tutanın diğer elinde olan kılıcı görmez. Görse de umursamaz değil, görmez, göremez, böyle bir olanağa sahip değildir, böyle bir olanak olası değildir. Görmediği için de pelerine saldırır gözü kapalı. 

Sen de şimdi olan biteni görmek yerine nefret etmeni sağladıkları imgeye bakıyor, o imgeyi gösterenlerin diğer elinde olanları görmüyorsun. Görsen umursarsın ve fakat göremezsin, görmeyeceksin, göremeyeceksin, gözlerin karardı, sezgilerin iptal edildi.

Bütün bu söylediklerimin sende bir anlamı olmayacağını, en küçük bir kuşku uyandırmayacağını biliyorum. Bak somut bir örnek vereyim; 3 Temmuz Sivas olaylarının (1992) olduğu günden bugüne sana olayın kurgulayıcısı, yapıcısı, uygulayıcısı olduğu söylenen kişinin sende ne çabuk aklandığını ayrımsaman olası mı? 

Değil! 

Oysa o olayın her yıldönümünde ‘Unutmadık! Unutmayacağız!’ diye bağırtmamışlar mıydı seni? Şimdi hak verecek misin?

 Asla! 

Tepkilerinin hiç birinin sahibi değilsin! Olmayacaksın! Olamayacaksın! Nefret ettirildiğin imge sana yetiyor. Belki inanmayacaksın –belki ne kesinlikle reddeceksin- hali hazırda nefret ettiğin imge sana nefret ettirenlerin yanında dursa bir anda tepkilerin değişecek. Çünkü tepkilerinden bir teki sana ait değil. Bir teki bile ilkelerden kaynaklanan değil, bir teki bile akıl süzgecinden geçirilmiş değil.

Kaybettin! Hem kötü pek çok kötü kaybettin.  Dönüştürüldün. Değiştirildin. İlkelerin sen de yamalı bir bohça bile değil. Tehlikenin farkında bile değilsin!

Sen de kaybettin. Olmadık hakaretler yağdıranlara, müfterilere yoldaş kılarak seni senden çaldılar. Halkının üzerine ölüm yağdıran bir zalime (1982 Halepçe) karşı durduğunu unutturup, halefinin zulmüne payanda yaptılar seni. Halkına yine ölüm kusuyor halefi. Selefine ‘Zalimler için yaşasın cehennem!’ diyen sen zalim halefi aklar oldun, gerekçeler bulmak için çırpındın. Çırpındıkça battın, batıyorsun. Mini minnacık bebeleri zehirli gazla öldürdüğü ayan beyan olan bir zalimi alkışladın, alkışlıyorsun.

Sana ‘Habis ur.. kandan beslenen vampir.. soysuzlar çetesi!’ diyen laşeyin yoldaşı olduğun 2004 yılında kaybettin. O gün bugündür yitiklerinin çetelesini tutmakta zorlanıyorum. Duyma yetini çaldılar senden. Seni senden çaldılar. Kaybettin! Değiştirdiler, dönüştürdüler. Senden olandan nefret etmeni sağladılar. İkna odalarındaki gözyaşları kurumamışken daha, daha okul önünde yenilen copların acısı tazeyken cellatlarınla birlik olmanı sağladılar. Seni senden çaldılar, ruhun duymadı. 

Kaybettin!


Cemal Çalık, 04.06.2018,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme, Sözcüklerin Düş Hâli




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı