5 Kasım 2017 Pazar

SA5117/KY59-MLÖZ22: Müslüman Bir Kadın Gözüyle Savaş ve Hayata Dair: Bölüm 1

Dr. Amina Okuyeva anısına....


Savaş kapıyı çaldığı zaman kadın, erkek, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan herkesin hayatını etkilemeye başlıyor. Tarih erkekler kadar kadınların da imza attıkları kahramanlıklara her zaman şahit olmuştur. 

Ukrayna'da Rusya yanlısı teröristlerle savaşan ve çoğunlukla Çeçenlerden oluşan, Cahar Dudayev’in ismini taşıyan uluslararası gönüllü tabur sözcüsü ve aynı zamanda tabur komutanının, Adam Osmayev’in eşi olan 34 yaşındaki aktivist Amina Okuyeva 30 Ekim 2017 tarihinde kimliği belirsiz kişiler tarafından Kiev bölgesindeki Glevaha kasabası yakınlarında uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürüldü. 

Ukryayna İçişleri Bakanlığı danışmanı ve Milletvekili Anton Geraşçenko şahsi Facebook hesabı üzerinden yaptığı şöyle paylaşmıştı bu suikasti : "(Okuyeva'nın) Arabasına, Kiev bölgesindeki Glevaha kasabası yakınlarındaki demiryolu geçişinde çalılar arkasından ateş açıldı. Yaralanma sonucu Amina hayatını kaybetti. Adam Osmayev ise yaralandı lakin hayatta. Az önce telefonda onunla konuştum."

1 Haziran 2017'de de suikaste uğrayan, ancak suikastçiyi yaralayarak kurtulan Amina Okuyeva, Verdiği bir röportajda Ukrayna’nın doğusunda bulunan Çeçen savaşçıların sebebini şöyle açıklıyordu:

“Bütün dünyada özellikle Rus Emperyalizmine karşı savaşmak isteyen çok fazla insan var. Hepsi Ukrayna’ya destek vermeye hazırlar. Temsilcisi olduğum organizasyon “Özgür Kafkasya” da buna dâhildir. Omurgasını Kafkasya’daki askeri operasyonlara katılan, Birinci Çeçen savaşında yaralanan ve sonra ülkeyi terk etmek zorunda kalan insanlar oluşturuyor. Rus yanlısı Kadırov haydutlarının Ukrayna’da faaliyet gösterdikleri bilgisi üzerine her an yola çıkmaya hazır iki bin kişi Ukrayna ordusu saflarına katılmak istiyor.” (Haziran 2014).

Ukrayna vatandaşı olan ve hayatın büyük bölümünü İçkerya’nın bağımsızlık davasına adayan Okuyeva 2000 yılında Müslüman olduğunda Amina ismini almıştı. Son projesi olan “Kafkasya Kahramanları” (https://youtu.be/uDay12VL0Xw )adlı televizyon belgesel dizisinin birinci bölümünü çektikten sonra suikasta uğrayan Amina’dan geriye öldürülmeden önce savaşa ve normal hayata dair söyledikleri kaldı.


Madalyaların ışıltısı için değil
Toprağım için, milletim için
Savaşa gittim.
Bir gram bile zırh
Yoktu üzerimde. Olansa,
Sadece yüreğimdeki sevgi!

Vicdanın Düşündürdükleri (Gönüllüler Hakkında)

Gönüllüler savaşa gidiyorsa, iç savaş sürüyor demektir.

Sözü geçen, yer edindikleri, az çok düzene sahip oldukları sivil hayatı bırakarak, savaşa giden gönüllülerdir. Çeşitli koşullardan ötürü tüm hayatları boyunca yeni bir cephe ve yeni bir savaş arayan “şans avcılarından” söz etmiyorum. Ve tabii ki, mesleki görevleri savaş olan profesyonel askerleri de kastetmiyorum. Hiçbir askeri bilgileri olmadığı, hatta askeriyeyi hiç sevmedikleri halde öğretmenler, sivil doktorlar, mühendisler, programcılar, öğrenciler savaşa gidiyorsa, vatan onların yardımına muhtaç demektir.

Seferberlik ilan edildiği zaman, ruhunda onur taşıyan her insan için bütün sorular kendiliğinden çözülür. Neyse ki bu zamana kadar Ukrayna, diplomatik çabalar sonucunda genel seferberliği getirmemeyi başardı. Umarız, ileride de bundan kaçınabiliriz. Hiç durmadan tekrarlıyorum: tam ölçekli bir savaş, o topraklarda yaşayan insanlar için çok büyük bir trajedidir. Bunu anlamayanlar büyük ihtimalle hayatlarında savaş görmeyenlerdir.

Ancak Rus saldırganlığının başlamasıyla birlikte, Ukrayna'da oldukça güçlü bir gönüllü hareketi ortaya çıktı. Ben bu gönüllülerden, kendi isteğiyle savaşa gidenlerden biri olmaya şerefine nail oldum. Kısa süre önce tanıtımında bulunduğum “Dobrobatı. Ülkeyi Kurtaran Taburların Hikâyesi” kitabının sunumu neredeyse üç yıllık anılarımı birden yeniden canlandırdı.

Özetle, biz gönüllüler için her şey nasıl başladı.

Kırım ilhakının ilk gününden itibaren, Maydan zaferinden beş gün geçtikten sonra biz, Maydan’a katılanlar, savaşa gideceğimizi anlamıştık. O zaman henüz nasıl ve nereye gideceğimiz kesin olarak belli değildi. Bunlar bizim için yaklaşık iki ay sonra netleşmeye başladı. Ancak savaşmak zorunda kalacağımızı daha mart ayının başlarında anlamıştık. Kendi çapımızda hazırlıklara başladık. İmkânı olanlar yasal silahlar edindi (her ihtimale karşı). Aramızda askerlik deneyimine sahip olanlar eğitimsiz kardeşlerimize silahların kullanımını ve temel askeri taktikleri öğretmeye başladılar. 

Dolayısıyla, ATO'nun (Donbass’ta anti terörist operasyon) resmi olarak ilan edildiği zamana kadar, cepheye gitmeye karar verenler sadece psikolojik olarak değil, aynı zamanda az çok fiziksel olarak da hazırdılar. Tek önemli şey kalmıştı, kiminle hareket edeceğimize yani ATO'ya hangi birimle birlikte gideceğimize karar vermek. Ve garip bir şekilde bu karar, bizim için en zor şey oldu.

O zaman, en başından beri askeri danışma bürolarında sıkıntılar yaşanıyordu… Şahsen ben cepheye mesleğimdeki uzmanlığımdan mütevellit doktor olarak gitmek istedim. Mantığım bunun doğru olduğunu söylüyordu. Her işte profesyoneller lazımdır. Bilinçli hayatınızın neredeyse yarısında, on yıl boyunca tıp okuduysanız, doğal olarak en çok bu alanda fayda sağlayabilirsiniz. Savaşta da aynı şekilde. 

Ancak gerçek bu kadar mantıklı değildi. Askeri kayıt ve danışma bürosu, sivil bir doktorun cepheye sağlık görevlisi olarak gidebileceğini söyledi... Tabii ki, kendi nüansları vardı. Teorik olarak, tıp fakültelerinde geçilmesi zorunlu olan askeri bir bölüm vardı. Onu bitirdikten sonra geleceğin doktorları yemin ederek yedek subaylar oluyorlar ve savaş halinde cephede doktor olmaya hakkı kazanıyorlardı. Ama benim tıp fakültesini bitirdiğim sene (2012) herhalde Ukrayna’nın hainler tarafından yok edilme çabaları doruk noktasına ulaştığından, bu bölüm kaldırılmıştı. Haliyle 2012 senesinde ve sonraki birkaç yıl boyunca mezun olanlar, bu yemini etmediler. Askeri biletlerde piyade olarak geçiyorlardı… 

Sanırım mesleki hırsım etkisini göstermişti; dokuz sene boyunca okuyup, tek başıma ameliyat yapabildiğim halde cepheye basit bir hemşire olarak gitmek istemedim. Sağlık birimlerinden birinde oturup aynı eski bir askeri fıkrada anlatıldığı gibi görevleri yerine getirmeyi hiç istemiyordum.  

“Neren ağrıyor? Başın mı karnın mı? Al sana hap, yarısı baş ağrısı için, yarısı mide için. Ve dikkat et, karıştırma!”

Askeri cerrah olabilmem içinse tam üç yıl boyunca eğitim almam gerektiği söylendi… Üstelik açık öğretim bölümü de yoktu. Kısacası, Haziran 2014'e kadar tek bir arzum vardı: tüfeği alıp sıradan bir savaşçı olarak ATO'ya gitmek. Maydan’dan birçok arkadaşım da aynı şekilde gönüllü birliklere katılmaya karar verdi. Ve bu da çok önemli bir faktördür. Savaşta bulunmuş herkes cephede arkadaşlarla birlikte olmanın, yabancılarla olmaktan daha iyi olduğunu söyleyebilir...

Her birinin bunun için kendi gerekçeleri vardı. Örneğin, sağlık nedenlerinden dolayı görevlerinden uzaklaştırılan birçok askerin orduya dönme şansı yoktu ama gönüllü birliklere gidebiliyorlardı. Kimine ise askeri komisyonda nedeni açıklanmadan standart bir şekilde “Teşekkür ederiz. Gerektiğinde biz sizi ararız” demişlerdi…

Böyle bir durumda kimseyi kabahatli görmemek lazım. Sadece böyle oldu. Zor bir zamandı. Karmaşık ve olağanüstü durumlarda,  özellikle insan hayatıyla ilgili olarak, kişisel sorumluluk almak her zaman çok zordur. Çok az kişi bunu yapabilir.

Bu nedenle kim ne derse desin, o günlerde bu sorumluluğu üstlenen insanlara her zaman minnettar olacağım. Bana ve benim gibilere kayıtsız şartsız, hızlı ve yasal olarak sadece otomatik bir silah değil, aynı zamanda bomba fırlatıcı da verdikleri için. Ve tek doğru olanı düşündüğüm bir şey yapmama,  Ukrayna'yı savunmama yardımcı oldukları için.

Elbette bu üç yıl içerisinde ordu güçlendi, askeri işler ve hizmetler düzene girdi. Şimdi Ukrayna ordusu temel ve en önemli görevini, ülkeyi savunmayı yerine getirebilecek durumda. Ama ben ve birçok gönüllü kardeşim her şeyin nasıl başladığını her zaman hatırlayacağız. Gönüllü hareket, modern Ukrayna tarihinde asırlar boyunca hatırlanmayı hak eden görkemli bir sayfadır.

Amina Okuyeva, 10 Şubat 2017



Melek Öz, 05.11.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çeviri-Analiz, Çeviri
Melek Öz Yazıları
 


Kaynak:

https://www.obozrevatel.com/blogs/39251-po-soobrazheniyam-sovesti-o-dobrovoltsah.htm





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı