6 Ağustos 2017 Pazar

SA4688/KY35-YTK206: Savunma Eğitim Huzur Döngüsü

"Milli savunmada elimizden geleni yaparken eğitimde bunun on katını yapmak gelecekteki huzurumuzun en önemli güvencesi."


Ben de biliyorum savunmanın önemini. Son üç yüz yılımız genellikle bu konudaki zaaflarımız eksiklerimiz geri kalmışlığımızın doğurduğu ağır sonuçlarla malul zaten.

Bu yüzden iki temel meseleye hep dikkat çekmeye çalışıyorum; milli eğitim ve milli savunma.

Bu ikisinde başarılı olamadıktan sonra ne yapsanız güvende ve huzurda olmanız zor.

Bu yüzden şimdi dünyanın neresine baksanız sınırlarda büyük çaplı askeri yığınakların başladığını görüp üstü örtülü bir yene Soğuk Savaş’ın tıpkı 1960’lar 70’lerdeki gibi önemli kısmı vekalet çatışmaları olan sıcak müdahale ve işgalleri de tetiklemeye hazır şekilde kara bir bulut halinde göğü kapatmaya başladığı öne sürülüyor.

Doğrudur…

Biriken sorunlarına aklı başında bir çözüm bulma ihtimalini, kabiliyetini kaybetmeye başlamış 21. yüzyıl toplumları, devletleri, yönetimleri hem klasik yöntemlerden “savaş”a sığınmayı ilkel ve tarihi bir dürtüyle çabuk benimsiyor. Hem dünyayı yönetenlerin kârlarına kâr katmak için silah satışlarını artırmak; savaşlar sonunda kendilerine daha da bağımlı yeni mikro devletler kurulmasını sağlamak için bunu körükledikleri anlaşılıyor. Bizim bölgemizde bu işlerin katalizörü enerji hammaddesi ile enerji yolları gibi görünüyor. Yani 50 yıl sonra çok az ihtiyaç kalmış, bugünkü tahtından çoktan indirilmiş petrol ve doğalgaz tetikliyor bunca itiş kakış savaş iç savaş işgal ve ölümleri.

Sonra yarım asır ötedeki dünyaya dair bir perspektif kurmaya odaklanınca hızla geçip gideceğini anlıyorsunuz bugünün kızgın tavdaki gündemlerin.

Yarım asır sonrasının dünyasında kendini savunmayı becerebilecek ülkelerin, kendilerine saldırılmasını önleyecek kadar kendi milli savunması olanların ve eğitimleri yüksek olanların yoluna güvenle huzurla devam edebileceğini görmek zor değil. Kehanet hiç değil.

Şimdi Polonya sınırına tanklar sevk edilsin. Çin Hindistan sınırına onbinlerce asker yığabilir. Rus savaş uçaklarını kovalayabilir NATO jetleri ya da Kuzey Buz Denizi’nde denizaltılar birbiriyle soğuk gizli bir dansa devam edebilir. Pakistan nükleer bombalarının geleceğini tartışmaya açarken Kıbrıs’ın geleceği belirsizliğini koruyabilir.

Hepsi olabilir.

Nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırabilecek kapasitede ülkelerin güçleri ve bu saldırı sonunda tarafların uğrayacağı hasarlar belli. Hasar sadece muharebelerin fiziki sonuçları değil elbet; Anadolu üzerindeki bir milletin varlığı, bilinci, tarihsel davranışları ve kıyamete kadar kalacak özelliklerinin zaman içinde alacağı rövanşları da; dostluğunu kaybedip düşmanlığını kazanmanın yüzlerce farklı dezavantajını da içerecektir.

Dolayısıyla meselelere yarın bir savaşa girecekmiş gibi bakmak ana belirleyici güdü olamaz.

Şüphesiz bir devlet, bir millet ordusunun her duruma karşı hazırlık içinde olmasını bekler, bunun için mazeretsiz bütün hazırlıklarını diri ve sürekli hale getirir. Ama işlerin ciddileştiği o kritik anda ne yapacağına dair 1. Dünya Savaşı, 2. Dünya Savaşı, Kıbrıs Harekatı, Fırat Kalkanı gibi bilinen ve kimbilir daha diplomasinin sır dolu koridorlarında saklı nice bilinmeyene göre davranacak bir tecrübe, birikim, hafızaya sahibiz.

Velhasıl gökyüzünün şu anda kimbilir hangi noktasında uçuşan savaş jetleri ya da kimbilir hangi sınırlarda konuşlanan tanklar genel bir tehdidi barındırsa da özel olarak Türkiye’ye karşı bir hamlenin parçalarına dönüme potansiyelinden henüz çok uzak.

Elli yıl sonra adı çok az telaffuz edilmeye başlanmış ürünlerin hatırına bütün bir gelecek perspektifi değil meselemiz.

Yokluğuna sık sık dövündüğümüz, sınırlarımızın haritasının sırf petrolden mahrum bırakılmamıza göre çizilmesine dair sohbetlerimizin ters yüzünde de petrolsüz doğalgazsız, önemli ve değerli madenlerin eksikliğine rağmen başardıklarımız, büyüttüklerimiz var.

Elli yıl sonra sırf bugün sahip oldukları yüzünden hızla çökecek devletlerden değiliz çok şükür.

Milli savunmada elimizden geleni yaparken eğitimde bunun on katını yapmak gelecekteki huzurumuzun en önemli güvencesi.

Ama ne tuhaf; savunma ve eğitimde başarılı olmanın yani geleceğin huzurunu garanti etmenin yolu da dönüp dolaşıp yine anın, yaşanmakta olan günlerin huzurunu sağlamaktan geçiyor.




Yaşar Taşkın Koç, 06.08.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar

Yaşar Taşkın Koç Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak




Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz

Seçkin Deniz Twitter Akışı