29 Nisan 2017 Cumartesi

SA4265/KY55-İER2: Kan Tutuyor... Küreselleşiyoruz...

"Gözyaşı dökmek… Başkasının acısı ile, bir başkası için gözyaşı dökmek... O gözyaşı ki; insan olma, insanlık gemisi içinde, diğer insanlarla birlikte olma şuuru."



Dr. Süleyman Gündüz, Balkanlar’da Srebrenica katliamı sırasında yaşanan bir dramı aktarıyordu; dört yaşındaki çocuk, ölmeden önce annesine sormuş; “Anne; askerler, çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi?”. Bu soruyu duyduğumda, bir anda hıçkırarak ağlamaya başladım.

İsrail’in, Lübnan’ın Kana kasabasına gerçekleştirdiği saldırının görüntüleri akıyordu ekranda; enkaz altından çıkarılan, kızım yaşlarında bir çocuk cesedinin elindeki emziğe ilişti gözüm ve yine boşaldı göz yaşlarım. 

Ne tuhaf? Nice dramlara şahit oluyorum, fakat göz pınarlarım her defasında ıslanmıyor. Neden?! Göz pınarlarımın, ruhumda arayıp da bulamadığı ne? 

Ağlayabilmek için; küçük kızımın emziğini, büyük kızımın, “Baba, doktorlar çocuklara küçük iğneler batırıyorlar değil mi?”deyişini yani; kendi korkularımı, kendi acılarımı arayıp bulmam gerekiyor yaşanan dramlarda. Bir çeşit kan tutması… Göz pınarlarımın, ruhumda arayıp da bulamadığı karşılık işte bu; kendi kanım! 

Bu gün; Lübnan’da, Kana’da, Filistin’de, Bağdat’ta, Agos gazetesinin önünde. Dün; Dünya Ticaret Merkezinde, Srebrenica’da, Hiroşima’da, Auschwitz’de, köle gemilerinde, Roma arenalarında. Yarın; New York’ta, Lahey’de, Brüksel’de, Kyoto’da, insanlık adına göz yaşı dökmek için ruhumuzda hep aynı karşılığı arayacağız, kendi kanımızı!

Gözyaşı dökmek… Başkasının acısı ile, bir başkası için gözyaşı dökmek... O gözyaşı ki; insan olma, insanlık gemisi içinde, diğer insanlarla birlikte olma şuuru.

İnsanlık gemisi… Kamaralar, güverteler, birinci, ikinci ve üçüncü mevkii, bir dolu insan… Yolcular ile soğuk sular arasında tek bir gövde ve ortak kader tasavvuru. Yolculara ait binlerce anıya karşılık, insanlık gemisinin tek bir seyir defteri; insanlık tarihi. 

Bir de küreselleşme… Henüz bir küreden söz edemediğimiz gibi, artık bir düzlemden de söz edemeyeceğimizi anlatan kavram. Bir süreç ifadesi.

Düzlem… Ben ve öteki algılaması. “Dinsel öteki”, “ulusal öteki”, “etnik öteki”, “iktisadi öteki”ler tanımladığımız, çözümü; ötekine rağmen, ötekinden üstün olmakta, ötekini yok etmekte, ötekinin dramını yok saymakta aradığımız kavrayış, daha doğrusu kavrayamayış.

Küre… İnsanlığın aynı gemide olduğu şuuru. Biz algılaması. Sorunların kaynağında ve çözümlerin merkezinde, “ötekiyle” yan yana durduğumuz bilinci. 

Teknolojik gelişmeler dünyayı küçültüyor. “Ötekinin hatası”nın bedelini hep birlikte ödüyoruz. “Ötekini” ve “ötekinin dramını” yanı başımızda buluyoruz. Kan tutuyor... Küreselleşiyoruz… 

Bu süreci bir gün tamamlayacağız. İşte, iktisattan siyasete ve hukuka, bilimden sanata, eğitimden sağlığa, küresel ısınmaya, teröre ve savaşlara kadar, bu güne kadar çözemediğimiz ne varsa; hepsini, o gün çözeceğiz.

Henüz o gün gelmedi. Kimimiz, “Öteki de bizdendir” dedikçe; kimimiz, “Siz de ötekisiniz!” diye haykırıyor. Mahkemeler kuruluyor. Silahlar üzerine yeminler ediliyor. Bizler, bizleri öldürüyoruz!

Ne çare? Mahkeme çıkışında, Galileo gibi ayağımızı yere vuracağız, “Dünya yine dönüyor” diyeceğiz… 

Ve o gün gelecek…


İlker Erinç, 29.04.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Figürler ve Düşünceler
İlker Erinç Yazıları





İlk Yayınlandığı yer: 

http://ilkererinc.blogspot.com.tr/2012/01/kan-tutuyor-kuresellesiyoruz.html




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı