18 Ağustos 2016 Perşembe

SA3317/KY35-YTK109: 15 Temmuz Şahitliği

"Şahitseniz, şahitlikte herkesten en önlere atılma maharetinizi, şahitliğin gereğini yaparken de gösterin."


AK Parti'nin 15. kuruluş yıldönümü için genel merkez ön bahçesinde toplananlar arasında kimler yoktu ki? Başbakan Yıldırım, bir önceki Cumhurbaşkanı Gül, bir önceki Başbakan Davutoğlu, hemen bütün eski yeni bakanlar, vekiller, yetkililer, gazetelerin televizyonların Ankara temsilcileri ve tabii ki partiye gönül veren millet…

Cumhurbaşkanı Erdoğan da canlı olarak görüntülü bağlantı yaptı ve kısa, kritik, anlamlı bir konuşmayla katıldı partinin kuruluş yıldönümüne.

Kuruluşta en büyük emeği olan kişi olarak her zaman söyleyecekleri çok önemli, ama tabii ki artık tarihe geçmiş bir 15 Temmuz gerçeği bu eşikten sonra söylediklerini hem değiştirdi hem daha önemli hale getirdi.

Erdoğan, konuşmasının son bölümünde,“Artık tüm Türk milletine hizmet etme mecburiyetimiz var. Bu millet varsa, biz varız. Bu ülke varsa, biz varız. Bu devlet varsa biz varız. Bu bayrak varsa biz varız. Bu ezanlar varsa biz varız. 15 Temmuz'da hepsine birden saldırdılar. Meclis'e, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, polisimize, askerimize, insanlara saldırdılar. Tüm bunlara şahit olduktan sonra artık 15 Temmuz öncesi gibi davranamayız. En başta ben davranamam. İktidar partisi olarak AK Parti böyle davranamaz. Muhalefet partilerinin de aynı anlayışta olduğuna inanıyorum. Medyanın, meslek örgütlerinin, tüm grupların da aynı anlayışta olduğunu ümit ediyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı'nın bu cümlelerinin ilk anlamı tabii ki Fettullahçı Terör Örgütü'ne yönelik olarak anlaşılmalı.

15 Temmuz sonrası onlardan olmayan hiç kimse, hangi ideoloji, inançtan olursa olsun FETÖ'ye karşı en ufak bir sempati besleyemez, ne olduklarına dair hiçbir şüpheyi kalbinde barındıramaz.

Ve bütün bu sözlerin ikinci ve ilki kadar güçlü bir anlamı daha var;

Bundan sonra gündelik siyasete, iç siyasetteki bilinen tartışmalara, ayrışmalara karşı ilke ve durulan yerde değilse de tutumda bir değişiklikten söz ediyor olmalı.

Çünkü zaten FETÖ ile ilgili Cumhurbaşkanının tutumu, söylemi, icraatı 15 Temmuz'dan sonra değişmiş değil. O, kesin olarak 17/25 Aralık'tan bu yana terör örgütü olduklarını anlatıyordu ve saklanacak bir şey değil artık, belli ki çok az kimse kulak asmıştı.

Dahası, geriye doğru taranınca dershaneler meselesinde açık bir savaş ilanı olmasa da ağır bir darbe indirilmesini kararlılıkla başlatmıştı.

Bundan da geriye gidersek 7 Şubat'a varırız.

3 Temmuz, popüler adıyla Şike Operasyonu'na soru işaretlerinin çoğaldığı da tahminimce büyük ihtimal.

Velhasıl, Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti kuruluş yıldönümünde yukarıda alıntıladığım paragrafta sadece FETÖ'ye ilişkin tutum, söylem ve eylemlerden bahsetmiyor. İç siyasetteki gerilim, tartışma, farklı bakış açılarına dair de önemli bir şeyin altını çiziyor.

Şüphesiz partilerin, liderlerin, kişilerin, seçmenlerin farklı dünya görüşleri, siyasette savundukları farklı hatta bazen taban tabana zıt fikirleri var ve olacak.

Mesele bunları “dün”, yani 15 Temmuz'dan önceki gibi tartışıp tartışmayacağımız.

Hayatımızda işgal ettikleri yer ve önemlerinin “dün” işgal ettikleri yer ve öneme; taşıdıkları gerilim potansiyeline sahip olup olmayacağı.

Atfı kendisinden başlatıp AK Parti'ye muhalefet partilerine, medya ve meslek örgütlerine velhasıl tüm gruplara yaparken Cumhurbaşkanı'nın 15 Temmuz'u her konuda milat kabul edip, buna göre davranılmasını istediği çok açık.

Ve en önemli vurgusu; “tüm bunlara şahit olduktan sonra…”

Evet, hepimiz bütün bunlara şahit olduk.

Peki şahitliğimiz aradan geçen bir ayın sonunda aynı yerde duruyor mu?

Aynı sahihliğe, açıklığa, berraklığa sahip mi?

Meselenin iç siyasi polemik veya politika farklılıklarından çok yukarıda bir memleket, devlet, istiklal ve istikbal meselesi olduğunda hepimiz hemfikir miyiz?

Hepimiz hemfikirsek başta sosyal medya olmak üzere yavaş yavaş medyanın geri kalanını da zehirleme eğilimdeki kimi tutumların anlamı ne?

Bu yayılan zehirli alışkanlık sadece küçük çıkarların el değiştirmesini, kişisel birkaç hırsı, bazı makamlara sıçrama gayretiyle sınırlı kalmaz.

Komplolar, kurgular, dedikodular, iftiralar üzerinden ağır ağır yaklaşan fırtına nihayetinde önce sahiplerini, kışkırtıcılarını yer ama beni asıl ilgilendiren memleket millet meselesinde açacakları hasar.

Hep birlikte millî bir duruşu korumamızın şart olduğu bu kadar açıkken yakışıksız ve ucuz her çıkarcı girişim sadece bu birliği zedelemeye yarıyor.

Şahitseniz, şahitlikte herkesten en önlere atılma maharetinizi, şahitliğin gereğini yaparken de gösterin.

Memleket meselesi sizlerin kocaman zannettiğiniz küçücük çıkarların, altın zannettiğiniz teneke parçalarının kaderine teslim edilemeyecek kadar ciddi bir mesele.

Tarihimiz boyunca böyleydi; kendi tarihimizin bu kritik anında da yine böyle.


Yaşar Taşkın Koç, 18.08.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak, 

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/15-temmuz-sahitligi-2031224

Seçkin Deniz Twitter Akışı