28 Temmuz 2016 Perşembe

SA3231/KY35-YTK103: Hak Şerleri Hayreyler

"FETÖ kendince ve kendinde bir örgüt mü sadece yoksa karşımızda uluslararası Gladyo'nun Türkiye'deki son evresiyle mi karşı karşıyayız?"


Tesadüf dikkatimi çekmese çocuk olarak da olsa tanığı olduğum Kıbrıs Harekâtı'nın da yine bir 15 Temmuz Darbesi ile başladığını fark etmeyecektim.

Adadaki Türkleri yok etmek için faşist katliamcı yöntemleri hayata geçirmek isteyen EOKA örgütü bir yıl önce Yunanistan'da iktidarı ele geçiren Albaylar Cuntası'nın destek ve talimatıyla 15 Temmuz 1974'te Rumların lideri Makarios'u devirdi.

Tarihimizde bizi ilgilendiren iki darbe/darbe girişimi var dolayısıyla 15 Temmuz'larda.

Tarihin tekrarları, tesadüfleri, benzerlikleri bitmiyor.

Kıbrıs meselesinin çözümü için uğraşılan 1955'te patlayan 6/7 Eylül Olayları'nı elbet bilirsiniz.

Olayların yaşandığı 6 Eylül gecesi İnterpol toplantısı nedeniyle İstanbul'da Ian Fleming'in bulunması meselâ bunlardan biridir.

James Bond romanlarının yazarının hiçbir romanında veya verdiği demeçte ya da hatıralarında İstanbul'u alt üst eden o geceye dair tek kelime geçmemiş olması bu “tesadüf” için ister istemez şüphelenmemizi gerektiriyor.

15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe girişiminde yine benzer bir durumla karşılaşmak şaşırtmıyor bu anekdotu bilenleri.

Şimdi de adı hep karışık işlerin içinde geçen Henri Barkey'in darbe girişimi gecesi İstanbul'da olduğu iddiası var.

Dahası, “Barkey değil” veya “Onunla beraber Graham Fuller'dı İstanbul'da olan” diyenler de var.

İddialar, tahminler, akla yatkın bağlantılar ve tabii ki tesadüfler büyük bir toz duman içinde hızla geçiyor gözlerimizin önünden.

Bütün bunların arasından olup bitene dair net sorular ve net cevaplara ihtiyacımız var asıl.

Bu darbe girişimi neyi amaçlıyordu?

Sonrası için ne planlanmıştı?

Başarılı ya da başarısız olması durumunda b hatta c planı var mıydı, varsa neydi?

Belli ki Cumhurbaşkanı'nın hayatına kast etmek ve bunu başarmak bütün o saldırıların içindeki asıl hedefti.

Çok şükür başarılamadı.

Şimdi, bundan sonra olabileceklere odaklanılıyor doğal olarak.

Ama yukarıdaki sorulara en akla yatkın, doğruya en yakın cevaplar verilmedikçe bu odaklanma işe yaramayacak.

Soruların içinde yer almayan ve gözümüzün önünde olduğu için belki de dikkatimizin çabuk dağıldığı bir soru daha var; Bu işleri yapanlar kimler?

Paralel yapılanma peşindeki FETÖ terör örgütü var evet.

Tek başına mı? Henüz belli değil ama tek başına olmadığı düşünülüyor.

İyi de FETÖ ne?

Sadece eskiden “Cemaat” diye bilinen bir grup mu?

Yoksa zaman içinde yaygın uluslararası adıyla Gladyo'nun ana gövdesi mi çoktandır?

Yani sadece bize özgü bir yapılanmanın geçirdiği evrim ve terör saldırılarına kadar gözlerini kan bürümüşlüğünden mi bahsediyoruz yoksa bilinçli, hesaplı, uzun yıllara dayanan yerli ve uluslararası bir kollamanın sonuçlarından mı?

FETÖ'nün Türkiye'de tohumlarının atılması, genişlemeye başlaması ve nihayet operasyonlara kalkışacak güce ulaşmasına bakınca hep kritik kırılma anlarına denk geliyoruz.

Komünizmle Mücadele Dernekleri'nin kuruluşu, 1 Mayıs 77 kanlı katliamı ve ardından ordudaki cuntacıların bir kesimine yönelik tasfiyeler, 12 Eylül sonrası ortam, 90'larda özellikle Güneydoğu üzerinden yapılan örtülü darbenin çalkantısındaki zayıf siyasi dönem, bunun sonuçlarından biri olan 28 Şubat ve nihayet Ergenekon-Balyoz'la simgelenen operasyonların doğurduğu imkânlar.

3 Temmuz Şike Operasyonu, 7 Şubat MİT Operasyonu, dershaneler üzerinden toplumsal dalgalanma doğurma çabaları ve 17/25 Aralık darbe girişimleri tıpkı gelişip büyümeleri gibi adım adım ölçek büyüttüklerinin izini sürmemizi sağlıyor.

Hiçbiri istedikleri sonucu vermeyince bugün bile bilimkurgu bir terör filmi mi izledik” hissi veren son hain saldırıyı yaptılar.

Kendi vatandaşlarına silah sıkılmasının acı gerçekliği kadar simgesel düzeyde Meclis, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Emniyet binalarının bombalanması, kurşunlanması da tarihe geçti.

Şimdi soğukkanlı şekilde düşünelim;

Bu topraklara özgü, kapalı, nihayetinde yabancı işbirlikçiliğine fazlasıyla teşne teröre kadar her yöntemi deneyebilen bir örgütlenmeyle mi…

Yoksa kökleri derin ama tarihin makas değişimlerinde ana gödeşine, icraat makamına oturan bir Gladyo'yla mı karşı karşıyayız?

FETÖ kendince ve kendinde bir örgüt mü sadece yoksa karşımızda uluslararası Gladyo'nun Türkiye'deki son evresiyle mi karşı karşıyayız?

Kim ve ne olduğunu anlamamız amacı ve bundan sonra olabilecekleri de anlamamızı sağlayacaktır.

Yazının başlığına dönersek…

Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın dediği gibi, “Hak şerleri hayreyler…”

Öyle…

Öteki 15 Temmuz, yani 1974'dekinden beş gün sonra Türkiye Kıbrıs'a müdahale hakkını kullanmış ve Türklerin katledilmesini önlediği gibi adanın hem kendisi hem Türkiye için tartışmasız stratejik önemini kazanca çevirmişti.

İnşallah 2016 model 15 Temmuz şerri hayra dönecek.


Yaşar Taşkın Koç, 28.07.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak, 

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/hak-serleri-hayreyler-2030695

Seçkin Deniz Twitter Akışı