"Ona Cumhurbaşkanlığı için destek verenlerin Ak Parti'ye destek verenlerden fazla oluşunu ise, Erdoğan'ın Ak Parti iktidarının üzerinde yetkiyle donanmış olan bir lider olarak kabul görmesine bağlayabiliriz."
Erdoğan, dinamik özelliklere sahip olması nedeniyle Ak Parti'ye destek veren tüm kesimlerin beklentilerini karşılayacak şekilde politikalar ürettiği için bu kitlenin gözünde vazgeçilmez, doğal bir lider olarak görülüyor.
Erdoğan, Cumhurbaşkanı olmuş olsa dahi Ak Parti'ye destek verenler onu hâlâ Ak Parti Hareketi'nin lideri görüyor ve onun sürükleyici rolünün devam etmesini istiyor. Cumhurbaşkanını halkın seçmiş olması bu algının yerleşmesini kolaylaştırmış ve Ak Parti seçmeni onu bu pozisyon üzerinden Cumhurbaşkanlığı makamına yürümüş biri olarak görmüştür.
Kısaca, Cumhurbaşkanı Erdoğan partili bir Cumhurbaşkanı olarak görülmek istenen bir liderdir. Ona Cumhurbaşkanlığı için destek verenlerin Ak Parti'ye destek verenlerden fazla oluşunu ise, Erdoğan'ın Ak Parti iktidarının üzerinde yetkiyle donanmış olan bir lider olarak kabul görmesine bağlayabiliriz.
Erdoğan'a Ak Parti dışındakilerin oy vermiş olmasını onun elinin güçlenmesiyle Ak Parti iktidarının başka bir mecraya yönelmesinin engellenmek istenmesi olarak değerlendirebiliriz.. Yani hatırı sayılır bir Ak Parti karşıtı, Ak Parti iktidarının devam etme ihtimalini göz önüne alarak, iktidarın Erdoğan tarafından kontrol altına alınmasını gerekli görmüştür.
Buradan bakıldığında; 7 Haziran 2015 seçim seçimlerinden sonra ortaya çıkan tablo üzerine Baykal'ın ve Bahçeli'nin ilginç siyasal manevralarını anlamamız kolaylaşır.
Yine ayrıca Türkeş'in Ak Parti'ye katılmış olması da böylesi bir iradeyle ilişkilidir.
Ak parti ve Erdoğan ilişkisinin bu şekil değerlendirilmesi halinde Davutoğlu'nun neden Binali Yıldırım'la değiştirildiğini de anlayabiliriz..
DAVUTOĞLU DÖNEMİ
(Bu bölüme daha sonra devam edeceğim.)
Adnan ONAY, 07.07.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Takip et: @adnanonay