11 Haziran 2016 Cumartesi

SA3027/KY27-ŞT47: Otobandaki Şiir; Kirpi

"Şiir kirpisi gece namaz kirpisi oluverdi! Bir küçük kirpi, gecenin bir vaktinde, bir adama yatsı namazını nasıl kıldırır?"


 

Allah’ın günü çok, işte o günlerden bir gün… Az çok hayırla donatmaya çabaladığın bu günü, önce ortasına, sonra akşamına, sonra da gecesine ve daha ötesine götürmüş; sanki bitsin istemiyormuş gibi uzattıkça uzatıyor, evin içinde oradan oraya dolaşıp duruyorsun.

Aslında o gün mekanik olarak bitmiş, yani saat çoktan 12’yi geçmiş, yani yine aynı mekanik ezbere göre bir sonraki güne ulaşmışsın bile. Ama bir başka vakit tayinine göre daha günü bitirmemiş, sözgelimi, kılmayı unuttuğun yatsı namazını kılmamış ve garip biçimde kendini hâlâ o bitmemiş günün içinde hissediyorsun. Bir şeyler yapman lazım, bunu içten içe hissediyor ama bir türlü ne yapman lazım geldiğini bulup çıkaramıyorsun. Derrida, şiir nedir?

Kitaptan şiire, şiirden Allah’a…

İşte, hem hal, hem de vaziyet böylesine böyleyken ve sen evin içinde oradan oraya gezip dolaşırken yani, farzet; saat 02.30 olmuş, yürüyüp kitaplığa yönelmiş, onca kitabın arasından bula bula, Derrida’nın Şiir Nedir’ini (şu postmodern zamanda şiiri otobana fırlatılmış bir kirpi olarak tarif eden o uzunca makaleden çıkan) incecik kitabı çekip alıyor ve okumaya başlıyorsun.

Okudukça dalıyor, daldıkça okuyor, keşke bitmese dediğin bir yerde biten kitabı nereye koyacağını bilmeden kalkıp mutfağa, sonra da balkona yürüyorsun. Aklında, fırlatıldığı uzun ve geniş otobanda iyice kendi içine kapanıp bütün dikenlerini çıkaran minik bir kirpi var tam o anda.

Kitap, şiir, gece, kirpi ve sen, bir de ay ışığı var ki sorma gitsin…

Saat tam 03.07 olmuş, o mekanik düzen içindeki günün içinde sakladığın gün de bitmek üzere, bahçeden balkona hafif bir rüzgâr esiyor, aşağıda küçük bahçeyi kaplayan kısa çimenlerden yükselen hışır hışır bir ses işitiyor, uzanıp bakıyorsun.

Elinde, içinde şiirden bir kirpi yürüyen bir ince kitap var ve sen tam o anda, bahçede, çimenler üzerinde hışır hışır yürüyen bir kirpi görüyorsun, önce elindeki kitaba sonra kirpiye bakıyor, buna inanamıyorsun.

Sen kirpiye bakıyorsun, kirpi sana bakıyor, serin bir hayret içinde, ‘Allah Allah’ diyorsun, gülüyor, başını sallıyorsun…

Gece, kitap, şiir, ay ışığı, otoban, bahçe ve sen, işte tam da böylesine böyleyken; başka hiçbir şey söyleyemeden sadece ‘Allah Allah’ derken yani, ayın şavkı sanki daha fazlasını göresin diye kirpi’nin tam üstüne düşmüşken, gecenin genişleye genişleye büyüyen o vaktinde bahçede gezen kirpinin sana baktığını ve başını salladığını görüyorsun.

Sen ‘Allah Allah’ diyor, başını sallıyorsun, kirpi sana bakıp başını sallıyor; tam böyle oluyor işte ve sen içinden, içinin en derininden bir yerden; “…kesin, o da ‘Allah Allah’ diyor…” diyerek tefekkür ediyor, gecenin bu vakti bir acayip oluyor, elindeki kitabı bir yere koyup bahçedeki küçük kirpiyi okumaya başlıyorsun. Sayısız hamd ve şükür var içinde…

kirpiİlkin bahçede gezip dolaşan ve şimdi sana bakıp başını sallayan küçük kirpiyi seyretmeye doyamıyorsun böylece. Lakin yine aynı biçimde, yine tam da içinde kendini bu ana layık göremeyen, gidip aklanıp paklanmak isteyen, abdest almalıyım diye düşündüren bir başka şeyi hissediyor, sevinçten dolaşmaya ramak kalmış adımlarla banyoya yürüyorsun.

Allah’ın kirpisinden Allah’ın kuluna…

Tam elini musluğa uzatmışken ve yüzünü aynada görmüşken birdenbire günü mekanik biçimde bitiren saat bir yana içindeki düzeneğe göre de bitirmediğini, o gece onca dünyalık içinde yatsı namazını kılmadığını hayretler içinde hatırlayıveriyorsun.

Az önce ağzına ve burnuna çekmek üzere su dolsun diye uzattığın sağ elinde biriken suyu önce yüzüne sonra göğsüne, tam kalbinin üstüne döküyor, gerisin geri balkona koşuyorsun.

Aşağıda, yüzü hâlâ sana döndüğü gibi öylece duran kirpiye uzanıyor; geceye katmaktan korktuğun bir fısıltıyla; “Hey Derrida’dan ve ondan öncekilerden ve ondan öncekilerden de öncekilerden, Allah’ın kirpisi, inşallah anladım…” diyorsun, “Hoş geldin…’ diyorsun; “Seni gönderene hamdolsun…”

Farzet; gecenin 03.07’si; daha bir iki sayfa okumamış, suyunu içmemiş, uyumaya çekilmemiş, yatsıyı kılmamışsın ve bunun farkında bile değilsin.

Allah, bir gece vakti, içine kurduğun saat bitmeden bir kirpi yollamış ki sana…



Şahin Torun, 11.06.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Eleştiri, Kitap Notları, Kitapların Ruhu

Şahin Torun Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu:  Şahin Torun Beyefendi'nin çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Bu çalışma 13/09/2012'da dünyabizim'de yayınlanmıştır. Seçkin Deniz, 11.06.2016




Seçkin Deniz Twitter Akışı