23 Ekim 2015 Cuma

SA1937/TG155: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2005-2007/ 15. Bölüm

      “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

İtiraf-41

Bizim birlikte kafayı yemiş bir asker vardı. Kavga etmekten hoşlanıyordu. Bir keresinde birini öyle kötü dövdü ki elini kesmek zorunda kaldılar.

Ne olmuştu?

Araplarla ilgili bir mesele. Tam olarak ne olduğunu hatırlayamıyorum. Bir kargaşa olmuştu, birbirlerini itiyorlardı. Araplar ve o asker tartışıyorlardı. Asker bu Araplardan birinin dükkânından bir kutu sigara çalmış. Kimse ne olduğunun farkında değildi. 

Arap: “Hırsızlar! Hırsızlar! Seni gördüm” diye bağırmaya başladı. Onu uzaklaştırmaya çalışarak “Ne istiyorsun? Hiç kimse senin mallarını ellemedi!” dedik. Bahsettiğim asker “Sen bana hırsız mı diyorsun?!”diye bağırıyordu.  Kimse ne olup bittiğini anlayamamıştı. “Sen bana hırsız mı dedin!” diyerek adama çok fena bir şekilde vurmaya başladı. Diğer askerler onu yakaladı. Pestilini çıkarıncaya dövdüler.

Kim kimi dövdü?

Askerler Arap’ı dövdü. O asker eline bir tel almıştı. Gerçekten delirmiş gibiydi.  Teli Arap’ın elinin çevresine doladı, doladı öyle ki adamın eli neredeyse…

Teli adamın elinin çevresine mi doladı?

Evet. Dediğim gibi onu durdurmaya çalıştık. Şöyle diyordu: “Hayır, gitmesine izin vermeyeceğim, bana el kaldırdı! Cezasını çekecek!” 

Teli Arap’ın elinin çevresine dolamaya devam etti ve sonunda derisine en yakın noktadan kesti. Teli keserek çıkarmak için bir saat boyunca uğraştık ama başaramadık. Tel adamın etine girmişti. Adamın eli kısa bir sürede morardı. “Elimi hissetmiyorum!” diye bağırıyordu. Elini muhtemelen kesmek zorunda kalacaklarını söyledim. Telin altına bıçak sokarak gevşetmeye çalıştık ama olmadı. Bunu yapan o asker delirmişti gerçekten deliydi.   

Arap adama sonra ne yaptınız?

Gitmesine izin verdik, başka ne yapabilirdik ki?

Eli o durumdayken mi?

Ona “hastaneye git” dedik. Başka hiçbir şey yapamazdık.

Teli kestiniz?…

Hayır kesemedik. Uğraştık. O teli kaç defa kesmeye çalıştığımızı biliyor musunuz? Bunu beceremedik. Gördüğüm en iyi ve yumuşak kalpli sağlıkçı bir asker: “Bunu yapan adamı öldürmek istiyorum. Eğer teli çıkarmayı başaramazsak kesinlikle o eli kesecekler” demişti. 

Bir saat boyunca uğraşmıştık. Perişan bir haldeydi bana şöyle demişti: “Ben bir tıpçıyım ve bu tür şeylerin olmasına göz yumduğuma inanamıyorum.” Nasıl bir durumda olduğunu anlayabiliyor musunuz? “Bir tıpçı olarak bu tür şeylerin olmasına izin verdiğim için kendimden utanıyorum” demişti. Gerçekten çok üzgündü. 

***
İtiraf-42

El-Halil’de Magen Avraham isimli bir karakol vardı. Avraham Avinu’daki yerleşimcileri koruyordu. Ardı ardına birkaç gece karakola taş atılmaya başlanmıştı. Bir, iki, üç taş sanki…

Nereden atılıyordu taşlar?

O civardan. Nereden atıldığından emin değilim. Geceleyin büyük bir operasyon yapılması için emir geldi, her devriye o bölgedeki belli evlere girecekti. Bize tam olarak ne yapacağımız söylenmemişti fakat amaç, oradakilere ordunun civarda olduğunu ve bize sataşmamaları gerektiğini hissettirmekti. Verilecek mesaj buydu.

Operasyonun kapsamı neydi?

Bir eve girmiştik. “Sağır ev” olarak isimlendirilen bir evdi. Orada yaşayan iki sağır çocuk vardı. Bize girmemiz gereken evin burası olduğu söylenmişti. Bütün aile-her şeyden önce şunu söylemem gerek oraya gece yarısı saat ikide gitmiştik. 

Kapıyı çalarak bütün aileyi uyandırdık, babaya : ”Bütün aileyi tek bir odada toplamasını” söyledik. Bütün aile bir odada toplandıktan sonra baba ile birlikte evde ne varsa hepsini ters yüz ettik: “Onu kaldır, şuraya götür; şu resmi aşağıya indir; divanı kaldır, oraya götür, bakalım altında ne varmış.”   

Ölçüt neydi?

Orada bulunan evler zaten karmakarışıktı. Sanırım biz iyice karıştırdık. Diğer yandan bu durum oldukça yüz kızartıcı ve çocuklar için oldukça korkutucuydu. Bu noktada özel olarak hatırladığım bir olay şu; bir çocuğa diğer odaya geçmesini söylemiştik, o ise bunu yapmak istemedi. Komutanımız onunla bağırmadan konuştu, ama birkaç dakika sonra onu yatağını ıslatmış, ağlarken ve çok kötü bir halde bulduk. Bu durum onun için…

Sizin tutumunuz ne oldu?

Çok utanmıştım. 

İlk kez mi bir çocuğu bu halde görüyordunuz?

Evet, öyle denilebilir. Sokaklarda yürürken her türlü durumla karşılaşabiliyorsunuz ve ben çocuklarla çalışan birisi olarak onlara komiklik yapmaya alışkın birisiyim. Böyle bir şey yapınca sizin onlardan ne istediğinizi anlayamıyorlar ve birden teçhizatınız, yeleğiniz ve miğfer ile silahınız üzerinizdeyken onlara dünyadaki en korkunç şey gibi göründüğünüzü fark ediyorsunuz.
  
Bu olayda en sinir bozucu şeyde şu oldu. Biz sürekli komutanımıza gitmemiz gerektiğini söylüyorduk. Orada bulunmak tamamen gereksizdi, bu kadarı yeterliydi. Her şeyi alt üst etmiş ve hiçbir şey bulamamıştık. En sonunda tam komutanımız, tamam gidiyoruz diyordu ki evin içerinde gizlenmiş halde on iki adet bıçak olduğu ortaya çıktı. Adam bunları yiyecek parası kazanmak için sattığını ve arama sırasında el konulacağını bildiği için sakladığını söyledi. Hem onun hem de bizim için oldukça can sıkıcı bir ortam oluşmuştu.

Bu bıçaklar nasıldı?

Bunlar yaklaşık olarak tereyağı bıçağı ile komando bıçağı arasında bir şeylerdi. 

Benim bir dükkândan bu tür bıçak bulmam mümkün mü?

Sanırım bulursunuz. Sonunda adam polis istasyonuna gönderildi ve aynı gün serbest bırakıldı. Herhangi bir işlem yapılmamış. Mesele hangi durumda ne yapacağınızı bilememek. Bir durumla nasıl baş edeceğinizi tam olarak bilemiyorsunuz. Benim en çok canımı sıkan şeylerden biri de sürekli eğitim yapmaktı. Bilmiyorum işte hedeflere karşı yakın dövüş çalışmak gibi. 

Binlerce kez sürünme, efor sonrası atış talimi yaptım. Fakat hayatımda hiçbir zaman bir Filistinliyle nasıl konuşulacağının eğitimini almadım. Bir eve girdiğim zaman (Çev: Filistinlilerin evlerinden bahsediyor) ne yapacağım; ne yapmama izin var, ne için izin yok; hangisi doğrudur, hangisi yanlıştır. Onlar için neler önem taşır. Belki bir kadınla muhatap olmak onlar için kesinlikle yasaktır, bilmiyorum. 

Benim kültürümle alakalı bildiğim şeylerin karşılığı onların kültüründe nasıldır bilmiyorum. Eğer İsrail’de dindar bir ailenin evine girecek olsam nasıl hareket etmem gerektiği hakkında daha fazla bilgi sahibiyim. Orada ise her şey son derece keyfiydi.


<<Önceki                 Sonraki>>


Tamer Güner, 23.10.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri 

Orijinal Metin:
http://www.breakingthesilence.org.il/wp-content/uploads/2011/02/Soldiers_Testimonies_from_Hebron_2005_2007_Eng.pdf

Seçkin Deniz Twitter Akışı