15 Mayıs 2015 Cuma

SA1329/TG119: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2005-2007/4. Bölüm

      “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

İtiraf-8

Filistinliler gözaltına alındıklarında arabalarına ne oluyor? El mi koyuluyor?

Evet. Araba anahtarlarına el koyuluyor. Filistinliler tutuklarında araba anahtarları ve kimlikleri ellerinden alınır. 

Onları geriye nasıl alırlar?

Bir sonraki devriyeyi beklemeleri lazım. Eğer onlarda anahtar varsa alırlar yoksa yapacak bir şey yok.

Bu şekilde kaç anahtar kaybolmuştur, bir tahmininiz var mı?

Bilmiyorum. Birçoğu anahtarlarını geri alır, bir sonraki devriye gelir ve onlara anahtarlarını geri verir. Araba gözaltı yapılan yerde kalır, onlarda başında beklerler.

Peki kimlikler? Onları da mı aynı şekilde geri alırlar?

Yine devriyeden. Veya geri alamazlar. Eğer birisi gerçekten tahrik edici bir harekette bulunmuşsa ona kimliğini geri vermezler, çünkü böyle biri küstah olarak değerlendirilir. 

***


İtiraf-9

Temel veya ileri eğitim safhasında hiç İşgal Bölgelerinde acil göreve gönderildiniz mi?

İki-üç yıl süresince el-Halil’deydik. İlk el-Halil tecrübem… Tapuz Gross ve Sentry noktalarında nöbet görevinde bulunduğumu hatırlıyorum. Bunlar tugay eğitim kampının dışarısında ilk kez görev aldığım nöbet noktalarıydı. 

İbadet güzergâhlarının güvenliği için takviye olarak mı oradaydınız?

Cuma-Cumartesi takviyesiydi. Buralarda gerçekten komik olaylar da oluyordu… Tapuz Gross noktasına görevli asker ve komutan hala orada iken gitmiştim. Mani Yolu’ndan, yani Abu Sneina mahallesinin olduğu taraftan bir aracın geldiğini hatırlıyorum, bir Filistin belediye aracı, orada altyapı işlerini yapıyorlardı. Elektrik hatlarındaki bir arızayı onarması için bu aracı çağırdım: Filistin belediyesine ait bir araç Yahudi yerleşimlerindeki altyapıyı onarıyor. Oldukça ironik.  

Oradaki bu tür işlere Filistinliler mi bakıyordu?

Elbette, elbette. Her şeye. Elektrik, su, diğer işler. Bu bahsettiğim araç geldi daha sonra-bunu hiç unutmayacağım, kulaklarıma inanamamıştım: Bir grup küçük çocuk bağırmaya başladılar: “Filistin arabası!” Avraham Avinu yerleşkesinden ellerinde taşlarla bize doğru koşuyorlardı. Bu sırada araç Tel Rumeida’ya doğru, yokuş yukarı çıktı. Bu arada yanımızdaki subayın onların arkasından hızla koşmaya başladığını gördüm. Atılan taşlardan aracın ön camları paramparça olmuştu. Olay bittikten sonra, moralim bozuk olarak Tapuz Gross’taki 6 saatlik nöbet görevime geri döndüm.

Bu olaydan dolayı kimse tutuklandı mı?

Hayır. Beş altı yaşlarında çocuklar, yapabileceğiniz bir şey yok. Şaka gibi bir olaydı.

Bunlardan birisini yakalayarak konuşmayı denediniz mi?

Kimi? Geriye baktığımda olan bitenler kötü bir şaka gibi. Olay olduğunda Tel Rumeida’dan aşağıya doğru üç annenin aralarında şu şekilde konuşarak indiğini görmüştüm: “Çok korkunç, gerçekten iğrenç! Onların yaptıkları şeye nasıl engel olurlar? Onlar (askerler) nasıl olur da onları (yerleşimcilerin çocuklarını)durdururlar? Sonuçta hepsi (Filistinliler) bize taş atıyor!” Söyledikleri bu türden şeylerdi. Çocuk arabalarıyla aşağıya doğru inen bu annelerin, zavallı çocuklarının Filistin belediyesine ait bir tamir aracına taş atmalarını engellemenin, adil olmadığını konuştuklarını anladığımda şok olmuştum. Etrafıma bakındım ve şöyle düşündüm: Neler oluyor? Ben neredeyim?

***
İtiraf-10

Filistinliler ve Yahudi yerleşimciler arasındaki etkileşim nasıldı?

İlişkiler karmaşıktı.

Hatırladığınız herhangi bir olay var mı?

Evet. Yine bir nöbet görevindeydim fakat etrafta başka bir sürü asker vardı çünkü yine bir alarm durumu söz konusuydu. Dışarıdan birçok insan (Yahudiler) her zaman olduğu gibi el-Halil’deki yerleşimcileri ziyarete gelmişti, Şabat’tan dolayı, yatıya kalmak için. Cuma günü ibadetlerini gerçekleştiriyorlardı. Nöbet noktasının arka tarafında Jilber mevkiinde bir market vardı. Bu insanlar oraya girip etrafı kırıp dökmeye başlamışlar. Olayın boyutunu tam olarak bilmiyorum, orada görev yapan bir arkadaşım onların bağırarak markete girdiğini ve raflardaki ürünleri aşağı devirdiklerini söylemişti.   

Bu Filistinlilere ait bir market miydi?

Evet.

Jilber mevkiinde?

Nöbet noktasının hemen arkasındaki market. Dediğim gibi bu insanlar markete girmişler ve devriye görevi yapan bizden iki asker onlarla tartışmaya başlamış ve onları dışarıya çıkarmaya çalışmışlar. Yahudiler marketten çıkmış ve yolda oturan yaşlı bir kadın görmüşler. O sırada sinagoga doğru gidiyorlarmış. Yaşlı kadının yanından geçerken ona bağırıp çağırmaya başlamışlar, bu arada sanırım ona tekme filan da atmışlar. Bu dediklerim bana askerlerin söylediği şeyler. Özellikle bu olayı hatırlıyorum çünkü arkadaşlar uzun süre bu olay üzerinde konuşmuşlardı.  

Size verilen eğitimlerde el-Halil hakkında neler söylendi?

Yahudi yerleşimcileri korumamız istendi.

Göreviniz sadece bu muydu?

Orada ikamet eden insanların hepsini ve el-Halil’deki yerleşimcileri. Genel bir korumadan bahsediyorum. Ordunun orada bulunma sebebi esas olarak Yahudi yerleşimcilerin korunmasıydı. Eğer bir Yahudi yerleşkesi yoksa orada asker de olmaz. Bana göre durum böyle. Tabi bu sırada doğrudan veya dolaylı olarak Filistinlileri de korumuş oluyorsunuz.

Filistinlileri nasıl koruyordunuz? Markete dalan yerleşimcilere ne yaptınız mesela?

Onları dışarıya attık. 

***

İtiraf-11

Sahte tutuklamalar yapıyorduk.

Ne demek istiyorsunuz?

Sahte bir tutuklama, yaptığımız şey buydu. Gerçek manada bir tutuklama yapmıyorduk.

El-Halil’de mi?

Evet. Bu, bizi zorlayan büyük bir meseleydi. İlk başlarda bu durumla nasıl baş edeceğimizi gerçekten bilmiyorduk. Yaptığımız işin meşru olup olmadığı noktasında tereddütlüydük.

Bu nasıl bir şeydi?

Sahte tutuklama aslında eğitim gibi, gerçeğini yapabilmek için bu şekilde pratik yapılmış oluyor. Filistinlilere yönelik bir gözdağı da söz konusuydu: “İşte ordu burada” anlamında. Sonuç olarak bu olay ertesi gün mahallede herkes tarafından konuşulacaktı. Şöyle, istihbarat bize birinin (Filistinli) ismini verirdi, aslında herhangi bir problemi veya hatası olmayan biri, biz de evine gider ve onu tutuklardık. Yani her zaman yapıldığı şekliyle gerçek bir tutuklama gibi.  

Gidip o şahsı alıyor muydunuz?

Evet alıyorduk. Komuta konumundaki mobil birlik gidip onu alıyordu, etrafta biraz dolaştırıyor ve daha sonra evine geri bırakılıyordu.

<<Önceki                 Sonraki>>


Tamer Güner, 15.05.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri 


Orijinal Metin:
http://www.breakingthesilence.org.il/wp-content/uploads/2011/02/Soldiers_Testimonies_from_Hebron_2005_2007_Eng.pdf


Seçkin Deniz Twitter Akışı