24 Nisan 2015 Cuma

SA1283/KY23-NN12: Nehir Nil İsrail'de 1; Tel Aviv & Soykırım Müzesi

"'Tek din, tek ırk' ayrıcalığına sahip olduklarına inanan bu insanların yüzyıllar önce vatanlarından kovulmaları ile başlayan dünyaya meydan okuma ve hükmetme isteğinin kaynağına inmek gerek."

Tel Aviv

O Ortadoğu'nun kötü adamı. Buralarda olup biten tüm kötülükler, onun ve uzak kıtadaki büyük ağabeyinin eseri. 'Yaşamak için öldür' diyen bir felsefenin baş müridi. Beyinlerimizde ismi bebek ve masum kanları ile yazılmış bir canavar. Ve bir avuçluk soyu için koca İslam Alemi'ni yasa boğan katil. 

Ama taşıdığı bir kalp var bu kötü adamın, tüm bu kötülüklerin kaynağı beyne (şimdilik) söz geçiremeyen. 

O kalp ki, adı akıllara gelince yüreğimizi yumuşatan sevgili Elçi'nin Yaradanı ile buluşma yolculuğunun başlangıcı olan 'En uzak Mescid'. İşte sırf o mekanın ve kendi vatanlarında cehennemi yaşayan, İslam aleminin daima ilgiye muhtaç  'engelli' çocuğu Filistin hatırına, gidip görmek gerek bu ülkeyi.. 

Hayatım boyu bana sorulan bir numaralı soru ; 'Gezdiğin yerler içinde en çok nereyi beğendin?' sorusudur. 

Bu soruya cevabım ise tereddütsüz Kudüs olmuştur. Çekilmiş acıların, farklı dillerden yükselen duaların ve yakarışların ağırlığı vardır bu şehirde. 'Ruhu olan şehirler' listemin en tepesindedir. 

Kanuni'nin surlarla çevirdiği Eski Kudüs'te yürürken, kendinizi bir dinler labirentinde hissedersiniz. 
Her an karşınıza farklı surette insanlar çıkabilir, ellerinde kutsal kitapları ile. 

'Sonsuzluk, Kudüs'tür' der Talmud..  

Evet, kıyıdan sonsuzluğa bakmak gibidir Kudüs'ü seyretmek. Ve o denize girdiğinizde bir daha asla çıkmak istemezsiniz. 

İsrail seyahatlerinin başlangıç noktası Tel Aviv'dir. 


Tel Aviv

Uçaktan indiğiniz an, İsrail'in 'olmazsa olmazı' güvenlik önlemleri gözünüze çarpar. Hatta bir keresinde daha uçaktan inmeden Mossad'cı kızlar 'Cuma günü Aksa'ya gitmeyeceksiniz' diye 'emir' bile vermişlerdi. 

Ülkeyi terk etmek daha da zordur kimi zaman. Didik didik edilen valizler, saçma sapan sorular.. 

Tel Aviv 'Bahar Tepesi' anlamına gelir ve yaklaşık 400,000 'lik nüfusu ile İsrail'in 2. büyük şehridir. 


Yafa

Tipik bir Akdeniz şehir olan Tel Aviv'in en enteresan yeri Eski Yafa'dır. Yafa, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birisi olarak bilinir. Özellikle Hristiyan tarihinde ve mitoloji kitaplarında ismi geçer. 
Yafa Saat Kulesi

Osmanlı döneminde bu topraklarda dikilmiş 7 saat kulesinden birisi de bu küçük liman şehrindedir. Sultan II. Abdülhamit'in hükümdarlığının 25. yıldönümü anısına yapılmıştır. Dar sokaklar ve eski taş evler arasından yürürken içinizi tatlı bir huzur kaplar. Hele ki vakit akşamüstü ise. 

Sokaklar küçük sanat galerileri, antikacılar ve restoranlarla doludur. Benim tercihim Arap restoranları olmuştur daima. Halep'ten sonra tattığım en güzel mezeleri burada tattım. 

Bir de Dizengoff Caddesi var Tel Aviv'de, şehrin kalbi burada atıyor. Kalışlarınızda deniz kıyısına yakın oteller seçmenizi tavsiye ederim. Kıyı gayet keyifli ve güzel. 

İsrail demek elbette Kudüs demektir. İbrani dilinde Yeruşalaym... Aslında ülke şehirdir Kudüs, semavi dinlerin atası, daima ağlayan 'ülke'. Sezai Karakoç'un dediği gibi, 'gökte yaratılıp yere indirilen şehirdir' Kudüs.

Kudüs

Tel Aviv-Kudüs arası yaklaşık 60 km’lik bir mesafedir. Şehre girmeden önce insanlık tarihinin en önemli hadiselerinden, Yahudi Soykırımı anısına yapılan Yad Vashem Müzesi'ne uğranır. 

Soykırım olayı ilk gençlik yıllarımda çok araştırdığım bir konuydu. Yıllar boyu okuduğum kitaplar, ben de soykırım mağdurlarına karşı müthiş bir sempati geliştirmişti. 

Yıllar içinde bu konu ile ilgili bir sürü mekan gezdim. Amsterdam'da Ann Frank'ın Evi, Krakow'da Auschwitz, Münih'te Dachau, Prag'da Terezin.. Hepsinde soykırım büyük bir profesyonellikle işlenmişti. 

Politik gerçekleri bir tarafa bırakalım, masumların ve çocukların katlinin elbette hiçbir bahanesi ve mantığı olamaz. Bu yüzden, Yad Vashem'de çocuklar anısına yapılan salon özellikle ilgimi çekmişti. 
Rakamlar, soykırımda 1,5 milyon çocuğun öldürüldüğünü söylüyor. 

Amerikalı Yahudi bir aile, o yıllarda kaybolan küçük çocukları anısına müzede bir salon yaptırmış. Salonun ortasında 10 mum vardı ve aynalar sayesinde odada 1,5 milyon mum yanıyor gibiydi. Aynı anda da, ölen çocukların resimleri yanıp sönüyor, kısık bir ses isimlerini okuyordu çocukların. 


Yad Vashem

Yad Vashem Herzl Dağında 1957 yılında ziyarete açılmış. Müzede, savaş sırasında Yahudilerin kollarına taktırılan Yahudi yıldızlı bantlar, çizgili kamp kıyafetleri, anı defterleri, resimler, Yahudilerin taşındığı tren vagonları.. Gezerken ruhunuz ağırlaşıyor sanki. 


Yad Vashem

Şu çağda yaşanan İsrail cinayetlerinde hiçbir sorumluluğu olmayan o Yahudilerin yaşadıklarına üzülüyorsunuz. Bir sürü teoriler, kurban sayıları hakkında da çelişkili rakamlar var bu sistemli 'Holokost' hakkında. 

Yahudi kaynakları 6,5 milyon yakın kurbandan bahseder. Ama kimi Avrupalılar bu rakamın çok abartılı olduğu konusunda hemfikirlerdir. 

Herkesin bildiği bir gerçek; Hollywood piyasası Yahudilerin elindedir. Zamanında ABD'de müzik ve film sektörleri en gereksiz sektör görülmüş ve o dönemin sevilmeyen topluluğu Yahudiler bu sektörlere yönlendirilmiştir. Yıllar içinde film sektörünün gelişimi, doğal olarak Yahudileri dünya film piyasasında söz sahibi yapmıştır. 

Bu yüzdendir ki, belli aralarla Pianist, Schindler'in Listesi, Hayat Güzeldir vs. tarzı Nazi Soykırım filmleri çekilir. 

Yahudilerin ellerinde kalan tek 'sempati kazanma şansı' bu talihsiz olaydır. En son ki Gazze katliamından sonra yeni bir filmin eli kulağındadır belki. 

Bugün gelinen noktayı anlamak için tabii tarihi de ana hatlarıyla bilmek gerek. 

'Tek din, tek ırk' ayrıcalığına sahip olduklarına inanan bu insanların yüzyıllar önce vatanlarından kovulmaları ile başlayan dünyaya meydan okuma ve hükmetme isteğinin kaynağına inmek gerek. 

Diaspora süresince, Yahudi yaşam merkezleri, Babil'den İber'e, sonra Avrupa'nın daha kuzeyine, ABD'ye ve İsrail'e kaymıştır. Kovulmalar, sürülmeler, huzursuzluklar ve katliamlarla dolu bir tarih bu. Hz.İsa'yı ihanetle suçlayıp, çarmıha gerilmesiyle başlayan bir Hristiyan öfkesi ile baş etmek zorunda kalmış bir ırk. 

Hep bir kaçış ve toplumda -- ikinci sınıf insan psikolojisi. Bu kaçışın en büyük kanıtlarından birisi de Soykırım Müzesi’nde gördüğüm küçük bir kitaptı. 

Yaşadığı yerden her an sürüleceği psikolojisine sahip bir insan, daima yükte hafif pahada ağır şeyler edinir. İşte bu kitapta da küçücük holler vardı, içinde pırlantalar saklanan küçük holler. 

Müze dışında ağaçlar vardır. 2. Dünya Savaşı sürecinde Yahudilerin gizlenmesine ve yaşamasına yardım eden insanlar adına dikilmiş ağaçlar. Bunlarda birisi de bir Rodos'u Türk'ün adına dikilmişti. 

Müze İsrail'e olan öfkenizin bir kat daha artmasından başka da hiçbir iş yaramıyor aslında. 


Soykırıma uğradığını iddia eden İsraillilerin bombaladığı Gazze, Temmuz 2014

İstediğiniz kadar soykırım müzeleri, Nazi kamplarını ziyarete açın, sizin özgürlükler yüzyılında sistematik olarak, güya hissettirmeden ve aptalca bahanelerle Filistinlileri soykırıma maruz bırakmanız ve topraklarını işgal etmeniz, atalarınızın ruhlarına ihanetten başka bir şey değildir. (Bakınız: Sonsuz Ark'ın Gazze Yayınları)

Tarihten ders almamak buna denir işte. 


(İçimden birden İsrail'i yazmak geldi, o yüzden G.Amerika'nın devamı sonra. Yazar(cık) kaprisi ..:)

(Bir Sonraki Yazı - Kudüs ve Haifa...) 



 Nehir Nil, 24.04.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gezi Notları




Seçkin Deniz Twitter Akışı