12 Nisan 2015 Pazar

SA1261/KY20-MEK20: Bir Misyon Kanalı Olarak TRT KURDÎ

"Şimdi Kürt toplumu açıkça görmektedir ki, baskı ve zulüm ile meşruiyet kazandırılmaya çalışılan terör sürecinin devamı için canhıraş bir şekilde çabalayanlar emperyalist ülke ve odakların ta kendileridirler."


Kürt Sorunu olarak kavramsallaştırılan olgu, sanıldığının aksine sadece Türkiye’nin değil, bölgedeki ülkelerin ve yansımaları ile uzak/yakın çevre ülke ve halklarının tümüne emperyalizmin var edip beslediği, acılar ve zulümler üzerinden ateşini sürekli harlayıp, bölge ülkelerinin kendi aralarındaki rekabet ve çekişmelere malzeme kılarak sürekli canlı tuttuğu, küresel yansımaları da olan bölgesel bir sorundur. Dolayısı ile Kürt meselesindeki her gelişme, sadece Türkiye’yi değil, içinde Irak, İran, Suriye, Ermenistan, Avrupa, Arap/İslam âleminin bulunduğu geniş bir coğrafyanın tümünü az ya da çok etkileyen sonuçlar doğurmaktadır.

Türkiye’nin başlattığı Çözüm Süreci bu nedenle Türkiye içinde etkileri olan bir güvenlik meselesinin halli, Türkiye toplumunu huzursuz eden bir sosyal ve siyasal meselenin halli anlamına gelmiyor sadece, Kürt meselesinin yapısı Türkiye sınırları içinde başlayıp biten bir niteliğin çok ötesinde olduğundan, çözüme dair atılan adımlar da bütün bölgeye sirayet edecek bir niteliğe kendiliğinden bürünmektedir.


Bu nedenle Çözüm Süreci Türkiye’nin, emperyalizmin yüz yıl evvel inşa ettiği siyasanın karşısına bölge jeopolitiğinden neşet eden, organik ve insani tarafları oldukça güçlü bir yeni siyasa koyma girişimidir ve bu girişim, emperyalist güçleri ve onlarla ilintili çevre ve yapıları huzursuz etmektedir. Ama bu doğal huzursuzluk kadar, bu acı ve zulüm üzerine inşa edilen dengelerin zemininde varlık kazanan rekabetler, bu rekabetlerde kısmen avantajlı pozisyonlara sahip uzak/yakın çevre ülkelerin iktidar yapılarını da huzursuz etmektedir.

Çözüm ve Bölgesel Vizyon

Çözüm süreci bu anlamı ile bir bölgesel birlikteliğin, Ortadoğu halklarının bir büyük siyasa etrafında kenetlenmelerinin başlangıç çizgisi olmaya aday bir girişimdir. Zihin dünyaları milliyetçilik, mezhepçilik, ideolojik kamplar, sekter dini yapılar marifeti ile iğdiş edilmiş olan bu kardeş ve dost halkların yeniden bir araya gelebileceği, özgün yapılarını koruyarak ve geliştirerek daha sahici ilişkiler geliştirebileceğine dair büyük bir umut var etmiştir çözüm süreci.

Şimdi Kürt toplumu açıkça görmektedir ki, baskı ve zulüm ile meşruiyet kazandırılmaya çalışılan terör sürecinin devamı için canhıraş bir şekilde çabalayanlar emperyalist ülke ve odakların ta kendileridirler. On yıllarca devletin baskı ve zulüm politikaları ile meşruiyet kazanan ve adeta Kürt siyaseti, kültür ve dili üzerinde tekel kurmaya kalkışanların da anlaması gereken yine bu gerçektir. Olması gereken, bu gün iktidarın büyük bir bölgesel vizyon ile ön açtığı sürecin içini gerçekçi çalışmalar ile doldurmak, halklar arasında ki muazzam işbirliği ve birliktelik potansiyelini ortaya çıkarmaktır.

Halkların arasına akıl almaz oyunlar ve şeytanlıklar ile yapay düşmanlıklar, sınırlar çizerek, bu yapay düşmanlıkları kan ve acı ile köpürtüp gerçek algısı yaratanlara inat, bölgenin yüzyıllara uzanan ve iç içe geçmiş halkalar gibi en uzaktakini en yakına süreğen biçimde dost kılan sosyal, kültürel, jeopolitik gerçeklik, Türk’ün kaderini Kürt’e, Arap’ın bekasını Çeçen’e bağlayarak, yüz yıl evvel toz duman edilen bu kadim dostlukları yeniden orta yere çıkarmaktadır. Özellikle dil üzerinden dayatılan bu düşmanlaştırma algısına en temel cevaplardan biri yine dil üzerinden verilecektir.

Yüz yıla yakın bir zamandır Türkçe, Arapça ve Kürtçenin içine döşenen mayınlar, sinsice eklenen seküler kavram ve ifadeler tek tek temizlenerek, ortak bir varoluş zemini olan bu Müslüman diller dev bir ortaklaşmaya hizmet edecektir. 

Kürt halkının yüzyıla yaklaşan ve her gün biraz daha derinleşen acıları ve maruz kılındığı zulümlerin en barizi Kürt dilinin uğramış olduğu erozyon ve Kürtlerin geniş bir coğrafyada sinsi bir şekilde birbirinden her gün biraz daha uzaklaştırılarak, özgün sosyokültürel varlıkları değiştirilerek, farklılaştırılarak birbirlerine ve bölge halklarına yabancılaştırılmalarıdır. Bu emperyalist planın icracıları sanıldığının aksine yabancı güçler değil, emperyalizmin bazen direkt bazen dolaylı arkaladığı yerli örgütler, güç odakları ve siyasal yapılardır.

 Her biri bir bölgede, bazen bir şehir hatta kasabada Kürt halkını esir alan bu sekter yapıların kurduğu iletişim tekelleri, bu farklılaştırma, yabancılaştırma hatta düşmanlaştırma faaliyetlerinin en temel argümanı konumundadırlar. Kürt dili, kültürü üzerindeki bu tekelin dayatmacı, çoğunlukla seküler ve sekter algı inşa etmeye dönük faaliyetleri, maalesef inşa edici, geliştirici değil, yukarıda da değindiğim gibi kamplaştırıcı, kompartımanlaştırıcı sonuçlar doğurmuştur.

TRT’nin 6 yıl evvel Ak Parti hükümetinin çabaları sonucu başlattığı mütevazı Kürtçe TV yayıncılığı, gündelik siyasi kamplaşmalardan olabildiğince uzak, dil ve kültür alanında birçok ilke imza atarak bu gün Türkiye’nin sınırlarını aşan bir iletişim kanalı olmuştur. TRT KURDÎ bütün Kürt dünyasında hemen her çevre ve siyasal kamptan geniş halk kitlelerinin ilgi ile izledikleri bir kültür ve iletişim kanalıdır artık.

Emperyalizme direnç

Tıpkı Kürt halkı gibi TRT KURDÎ de sınır aşan bir niteliğe sahiptir. Emperyalizmin halklar arasına germeye kalkıştığı, gönüllerde ve zihinlerde kurmaya kalkıştığı sekter algılara ve sınırlara aldırmadan mazlum bir halkın sesi olmaya, ötelenen ve fakirleştirilen dilini zenginleştirmeye, uzak tutulduğu derin kültürel bağlarla yeniden ve capcanlı buluşturmaya çabalamaktadır.

Her sabah Urmiye’den Zaxo’ya, Xalepçe’den Seqız’a, Mardin’den Elıh’a, Qamışlo’dan Dersim’e kadar, sınırların asla birbirinden ayıramadığı bu kardeş halk arasında müzikten kültüre, gelenekten mutfağa, neşeden acıya kadar hayatın her alanında muazzam bir ortaklaşmaya hizmet etmektedir. Bu ortaklaşma sadece Kürt halkının arasında gelişmiyor, bölgenin bütün mazlum halkları arasında, Türklerin, Arapların, Türkmenlerin, Güzel Türkçe'nin, masum Kürtçe'nin, Gururlu Arapça'nın da arasında gelişen muazzam bir yakınlaşma, ortaklaşma hareketidir olan.

Yayıncılığın üzerinde inşa edileceği entelektüel altyapı açısından Kürtçenin taşıdığı bagajlar ve eksikliler üzerine sayfalar dolusu yazabiliriz. Bir avuç insanın büyük çabalarla yürütmekte olduğu TRT KURDÎ, Kürtçenin maruz kaldığı muazzam erozyona ve uğradığı yoksunluklara rağmen kayda değer bir yetkinlikle yayın yapmaktadır.

Evet, Kürtçe yayıncılık hiç şüphesiz sosyal bilimlerden teknik ve teknolojiye, sanata, müziğe, eğlence dünyasına ve daha sayılamayacak kadar geniş bir sahaya yayılmış bir entelektüel birikim ve insan kaynağı açısından iç acıtan eksiklere rağmen yoluna kararlılıkla devam ediyor.

Mustafa Ekici, 12.04.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar 




Seçkin Deniz Twitter Akışı