17 Şubat 2015 Salı

SA1168/KY1-CÇ101: Anlatın, Siz Sadece Anlatın!

"Anlatmayı seçin, anlattıklarınızı yaşayın, ama bana yaşatmayın. Beni sizi yaşamaya çağırmayın. Ben sizi yaşamadan da sizi severim."


Anlatın, siz sadece anlatın; ben dinlemeyi severim. Her ağza kulak olmadığım bir gerçek ise de, konuşmanızdan önce ağzınıza kulak olup-olmadığım yargısını baştan vermiş değilimdir. Dinler, kararımı ondan sonra veririm. Yani leb demeden leblebiyi anlama onuruna henüz ermişliğim yok.

Peşin yargılarım yok inanın. Ne boya kutuları taşıyorum elimde ne de fırça sahibiyim hemen boyamak için benden farklı olanı. Ben boyalı olmaktan mustaribim, ben boyanmaktan mustaribim. Ben boyanmaktan şikâyetçiyim. Boyalı olmaktan çektim ne çektiysem. Ne çektiysem sesimin boğulmasından çektim. Siz boğulun istemem. Sizin sesiniz kısılsın istemem. Sesinizi duymazlıktan gelmem. Sesinizin rengini baştan belirlemiş değilim. Baştan belirleme hevesi duymamışımdır. 

Duymak da istemem. Duymam da. Farklı seslere kulakları tıkalı değildir dünyamın. Farklı olana tahammülsüzlük esmez içimin ülkesinde. İşte bu yüzden siz anlatın, ben dinlerim.
Siz anlatın, sadece anlatın; beni bir şeylerden kurtarmak için çırpınmayın. Yormayın kendinizi. Hem yorduğunuza değmeye bilirim de belki. 

Öyle ya sizin vardığınız yerde olmadığıma göre sizden aşağılarda olduğum sizce pekin bir gerçek ki, sizin gerçekliğinizdir bu. Sizin gerçekliğinizin mutlaklığı da siz de olandır, siz şeylerin ölçütü olarak kendinizi görmekte hürsünüz, siz bu pekinliğinizle gönenin, inanın gözüm yok yerinizde. Beni olduğunuz yere götürmeye, beni siz yapmaya itirazım var hepsi bu. Beni sizin kurtarılacaklar listenizden silin! 

Benim kurtarılacaklar listem yok. Ben Tanrı değilim. Ve ne ilginçtir Tanrı’nın bile kurtarılacaklar listesi yokken, Tanrı “Sen sadece bir uyarıcısın!” derken elçisine, bana ne oluyor ki, durduğum yere sizi zorla götüreyim. Size ne oluyor ki, beni sizin durduğunuz yere zorla götürmek dilersiniz?

Kendiniz olarak görmek istersiniz. Anlıyorum, yalnızsınız. Yalnızlık zordur, yalnızlık yıpratıcıdır, yalnızlık kişiyi ağular, yalnızlık kişiyi çıldırtır, yalnızlık dayanılmazdır ve fakat beni siz yaparsanız yalnızlıktan kurtulmuş olmazsınız ki. 

Sesinizin yankısı olurum. Gölgeniz olurum. Bu da yalnızlığı daha bir arttırır, daha bir acılaştırır. Daha bir hırçınlaştırır. Daha bir yanar gönlünüz, daha bir büyür hıncınız, daha bir öfke dolarsınız, daha bir yaralanır bilinciniz. Daha bir kesilir nefesiniz. Daha bir üşür elleriniz. Daha bir solar gözleriniz. Daha bir tükenir gücü dizlerinizin. Daha bir feri yiter kollarınızın. Daha bir sancır yüreğiniz.

Siz sadece anlatın; ben dinlemesini severim. Gerçekten severim. Konuşmaktan, kendimi anlatmaktan çok konuşulanı, anlatılanı dinlemeyi yeğlerim. Dinlemeyi severim. Görülmekten çok görmeyi isterim. Bilinmekten çok bilmeyi isterim. Sözün güzeline, eylemin diriltenine uyarım. 

Uyanım. Ama ne olur yakama yapışıp beni çekiştirmeyin! Ne olur cennetiniz sizin olsun. Komşu olalım, siz bana uğrayın, ben size uğrayayım. Bir çayımı için, bir çayınızı içeyim. Konuşalım, dertleşelim. Ben siz olursam siz sadece kendinizle konuşmuş olursunuz. 

Beni vazgeçtim kendinize yapmayın bu kötülüğü. Sizin kötü bir kopyanızdan başka bir şey olmam ki. Bütün çabanız beni kendinize benzetmekten öte bir şey değil ki. Sizin gibi düşünmemi, sizin gibi algılamamı, sizin gibi bakmamı, sizin gibi görmemi, sizin gibi konuşmamı, sizin gibi sevmemi istiyorsunuz. Bütün bunlar olursa ben artık orda olmam ki. Ben artık var olmam ki. Siz yine yalnızlığınız içinde boğulursunuz. Yalnızlığınızın içinde solarsınız. Yapmayın bu kötülüğü kendinize.

Kendinizi katletmeyin, kendinizi zehirlemeyin, kendinizi çıldırtmayın. Aynada kendini görmek, sabah akşam, gece gündüz, ay ve yıl hep kendinizi görmek sizi çıldırtmaz da ne yapar? İnanın çıldırırsınız. Nereye dönseniz kendiniz, nereye yönelseniz kendiniz.. bu kadarı bencilliği aşar gerçekten.

Anlatın, siz sadece anlatın; gördüğünüzü, yaşadığınızı, sevdanızı, korkunuzu, beklentinizi, aşınızı, evinizi, odanızı, ocağınızı, dünyanızı, kedinizi, köpeğinizi, kuşunuzu, düşlerinizi, anılarınızı, karabasanlarınızı, hüzünlerinizi, acılarınızı, sancılarınızı anlatın. Can kulağıyla dinlerim sizi. 

Anlatmanızı kıskanmam, zekânızı kıskanmam, sahip olduklarınızda gözüm olmaz, başkalarının sahip olduklarında gözüm olmadı. Siz olmada gözüm olmadı. Olmuş olsa zaten beni kurtarmak için çırpınmazdınız değil mi? Bakın bunu anlayacak kadar olsun zekâm var. Hiç değilse bu zekâma saygı gösterin. Sizin kadar zeki olmasam da, siz olmadığımı fark ettirecek, fark ettiren bir zekâm var. Hiç değilse buna saygı gösterin. Yok, hayır, saygısızlık yapıyorsunuz demedim. Beni kurtarma eyleminde saygısızlık var onu imledim. Onu imlemeye çalıştım. 

Anlatın, siz sadece anlatın; geminizin bir kurtuluş gemisi olduğunda kuşku yok, ama ben kendi salımla gitmeyi yeğlerim. Hedef ulaşılmaya değer ise benim salım da o hedefe ulaştıracaktır, inanın. Biliyorum eyleminizin temelinde bana olan sevginiz var, bana olan merhametiniz var, bana olan şefkatiniz var. Azgın sularda, kabaran dev dalgalarda boğulmamı istemiyorsunuz, ama inanın sizin pencerenizden bakıldığında öyle görünme ihtimali çok yüksek. 

Benim penceremden baksanız, bakabilseniz, bakmaya değer görseniz güvenli sularda yüzdüğüme karar bile verebilirsiniz. Olsun, boğulmak üzre olduğum yargısında bulunmanızın, olmanızın bir sakıncası yok ve fakat kendimin eseri olmak istiyorum. Kendimin kılavuzu olmak istiyorum. Usturlabınız benimle uyumlu değil inanın.

Kişinin kendisi olarak var olmak istemesi bencillik değildir. Bu bir bencillik değildir. Kendimi olmak istemem, sizin kendinizi olmak istemem bencillik değildir elbet. Bencillik tek olmaktır. Bencillik kendini aslolan bilmektir. Bencillik kendinden farklı sese tahammül edememektir. Bencillik kendi sözcüklerinin dışında sözcükleri istememektir. Bencillik kendi biricikliğini başkalarında görmek istemektir. Benim kendim olarak, senin kendin olarak soluk alman, almam, istemen, istemem bencillik değildir. Ben kendim olarak var olmak istiyorum. Sen olarak soluk almak istemiyorum. Ne olur anla beni. Ve vazgeç beni kurtarmaktan. Ne olur sen sadece anlat.

Anlatın, siz sadece anlatın. Anlatmayı seçin, anlattıklarınızı yaşayın, ama bana yaşatmayın. Beni sizi yaşamaya çağırmayın. Ben sizi yaşamadan da sizi severim. Siz olduğumda sizi sevecek biri olmaz artık. Sizi seveni siz yapmaya kalkışarak öldürmeye çalışmayın. Sesimi sizin sesinizi oldurmayı bırakın. Bırakın kendi sözcüklerimle size türküler çağırayım şiirler yazayım, masallar, öyküler anlatayım. Sözcüklerim size yavan gelse de inanın yüreğimin derinliklerinden fışkırmaktadır, yürekten fışkıran lav gibi sıcacıktır. 

Bu sıcaklığı öldürmeyin. Bu pınarı kurutmayın. Belki sizin kadar gür değil varsın olsun bu pınar bana yetmektedir inanın. Bu pınar beni beslemektedir inanın. Siz sadece anlatın ve bu pınarı kurutmayın!



Cemal Çalık, 17.02.2015,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme


Seçkin Deniz Twitter Akışı