17 Şubat 2015 Salı

SA1167/SD221: "suç" /17.07.2006/ 520. patika

...suç...
...her şeyiyle ne kadar çirkin bir kavram...
...bu çirkinliğin insanı çirkin yaptığını biliyoruz...
...bir sürü güdü hedefli kural manzumeleri varken, üstelik bunların 'somut olarak insana dayatılan kısımları' insan eseriyken, insanın bu kurallara uygun davranması, bilebileceğimiz hâllerle imkânsızdır...
...ve bu kuralları ihlâl de insanı suçlu yapar...
...insanın koyduğu kuralları bir kenara itmenin bedeli, mümkün olabildiği kadar en ağır yapıdaki ceza ile ödetilir...
...yani; af yoktur...
...pişmanlık çoğunlukla fayda vermez...
...insan suçlu olmaktan kaçamaz...
...düşünün; insanın koyduğu kuralların çoğu bütünleşik ve adil değildir; güçlünün ve suçlunun haklarını korur...
...o kuralların herkesin hakkını koruduğu iddia edilirken bile, büyük bir aldatma vardır; aslında uygulayıcıların keyfî kanaatleri hükümleri tesis etmektedir...
...ve bu kanaatler sürekli güçlülerin haklarına meylederler...
...herkes aynı oranda tâbi değildir kurallara...
...ve çatışan kuralların 'suç'tarifini de değiştirdiğini, göreliliğin en çok haklar konusunda değerlendiğini görmekten kaçınmamak gerekir...
...hâl bu iken, insanın suçlu olmaması mümkün müdür ki?...
...insan eseri olmayan ve somut olarak dayatma özelliği bulunmayan ve tamamen görünmeyen araçlarla insan için düzenlenmiş olan kurallar, sadece ilahî kurallardır...
...ancak; ilahî kuralların somut araçlarla dayatılması, insanın keyfi/siyasi hedefleriyle orantılı olduğu zamanlarda, ilahi kuralların da az önce söz edilen bütünleşik ve âdil olma özellikleri kaybolup gitmektedir...
...işin özü; dinlerin temelinde var olan haklar konusudur...
...insan eli değmemiş/özüyle duran ilahi kuralların insanın derinliklerinde var olabilmesi, insanın iradî faaliyetlerine muhtaçtır...
...bu sebeple ilahî kurallar, ancak fertler tarafından özümsendiği takdirde istenilen şey gerçekleşebilir...
...maalesef fertlerin oluşturduğu sistemler bu gerçekleşmeyi geciktirir ve engeller; sürdürmez...
...ister ilahî kuralları egemen kılan bir sistem, isterse insanın koyduğu kuralları dayatan bir sistem olsun, toplumların ve insanın hayatında olacak olan şey değişmeyecektir...
...hüküm verici insan ise suç gerçek değerini bulmayacaktır...
...ve sistem tarafından suçun affından söz edilmeyecektir...
...(siyasi nedenlerle oluşturulmuş af kurumları bu konunun dışındadır)...
...bu hâlde de insanın suçlu olmaması imkânsızdır...
...suç'un çirkinliği, insanın bu çirkinlikten kaçınmasını veya karşıt olarak bu çirkinliği giyinmesini sağlar ve geliştirir...
...arada vâki olan pişmanlıklar ise, suç'un ortaya çıkmış olduğunu kanıtlar...
...insanın yönettiği sistemlerde suç affedilmezken ve insan suçsuz olabilmezken, suçun çirkinlikle getirdiği içsel baskıları ne yapacağız?...
...suçluluğun oluşturduğu travmalar nasıl tedavi edilecek?...
...insan huzurlu olmamaya mı mahkûmdur?...
...bu çok önemli bir soru...
...insan ile suçun ilişkisi bu soruda kendi yerini bulmaktadır...
...insanı yaratan Allah, insanı başka bir insanın bilebilmesi imkânsız yönleriyle de biliyorken...
...onu zayıf yaratmışken...
...onu terketmiş midir?...
...hayır...
...onun suç temelli davranış kalıplarını da suçun çirkinliğinden kopacak bir yapıda sistemleştirmiştir...
...irade'ye yüklenen farkındalık görevi, insanı suça karşı korumakta, her şeye rağmen işlenmiş suçtan dolayı pişmanlık duyma/tevbe etme kurumuna işlerlik kazandırmaktadır...
...Allah, kendisine ait olan affetme yetkisinin sınırlarını insanın anlayamayacağı kadar geniş tutmuştur...
...suç işlememesi imkânsız olan insanın, bu af genişliğine sığınmaktan başka yapabileceği hiçbir şey yoktur...
...bu sistem içerisinde diğer bir insan yoktur...
...ayrıcalık yoktur...
...kurallar bütünleşiktir ve âdildir...
...ve bu kuralları dayatabilecek herhangi somut bir araç olmadığı içindir, ki; haklar daima korunacaktır...
...insan, farkındalığıyla, kendi mevcut durumunu ve geleceğiyle ilgili çerçeveleri değerlendirebilecektir...

seçkin deniz

pürüzsüz patikalar

Seçkin Deniz Yazıları


Seçkin Deniz Twitter Akışı