26 Kasım 2014 Çarşamba

SA1007/ KY6-SK31: Rennan Pekünlü Hapse Giriyor...

"Önemli olan, esas olan, herkesin özgürlüğünü korumak ve hiçbir grubun diğerine baskı ile temel haklardan yararlanmasına önkoşul oluşturmayan bir ortam oluşturmak olmalı."


Ege Üniversitesi hocalarından Rennan Pekünlü, dersine başörtülü girmek isteyen kız öğrenciyi derse almak istememişti. Ancak öğrenci kanunen geçerli net gerekçesi olmayan bu talebi dinlemeyerek ısrar etmiş ve derse girmişti.

Ceza bir yönüyle eğitim hakkını laiklik ilkesi üzerinden engellemeye meraklı zihniyete mesaj.

Üniversitede başörtünün, örtmeyenlere baskı getireceğini iddia eden daha önceki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını hatırlatanlara bir sorum var. Başı açık olma halinin, örtülülere getireceği şey baskı olmuyor da aksi halin varlığı neden baskı oluyor? Hani nerede eşitlik?

Her iki durum da özgür olduğunda eşitlik olacak ve 'baskı üstünlüğü' ortadan kalkacak.

Gelelim hapis cezasına. Tüm bu zihniyet sakatlığı ürünü olan argümanlar, iki yıl bir aylık bu hapis cezasının hukuki olduğunu doğrulamıyor. Zira hoca cezayı cebir ve şiddet kullanarak öğrenim hakkını engellediği gerekçesi ile aldı. Ancak söz konusu öğrenci Hocanın uyarısına rağmen derse girmişti.

Yani eğitim hakkı aslında engellenmemişti. Yasada iki yılın altında kalan cezalar için erteleme var. Pek çok şiddet suçunda, kadına şiddet suçları da dahil, bu sürenin altında cezalar çıkmakta ve ilk suç gerekçeli erteleme yapılmakta.

Böyle bir takdir yetkisinin burada kullanılmaması bana adil gelmedi.

Bilim adamı olarak tanınan, hem de büyük diye bilinen bir hocanın tavrının, mantalitesinin çapsızlığı da, ona verilen cezayı sakil gerekçelerle eleştirenlerin çapsızlığı da ayrı konular...

***

Elbette, örtüye hâlâ diğerlerine baskı iddiası ile yaklaşanlara bir zihniyet evrimi gerekmekte. Ancak cezada hukukî sınırlar iyi değerlendirilmeli. Önemli adımlar atarken kantarın topuzunu fazla kaçırmamalı.

Bu kararı eleştirenler de hala 'başörtü diğerlerine baskı getirir' argümanına sığınmaktan utanmalı. Zira bu yaklaşım başı açık olma halinin de örtülüye baskı oluşturacağı karşı tezini makulleştirir.

Ki; o nokta kutuplaşma noktasıdır. Tehlikelidir. Önemli olan, esas olan, herkesin özgürlüğünü korumak ve hiçbir grubun diğerine baskı ile temel haklardan yararlanmasına önkoşul oluşturmayan bir ortam oluşturmak olmalı.

***

Geçtiğimiz günlerde Ayşe Arman iki başörtülü ikiz ile röportaj yaptı. İnstagramda baktım, altına yazılan yorumlardan birinde 'bu sıkmabaş sempatizanlığı yetti' yazılmış.

Ayşe Arman'ın veya herhangi bir başı açık kadının fotoğrafının altına 'bu açıklık veya çıplaklık sempatizanlığı yetti' yazan ve geri kafalı olarak nitelenen zihniyetten ne farkı var bu yorumu yapan zihniyetin?

Neden bu röportaj yapılmış, konu ne? Bunlara bakmayacak kadar boş kafaların işi bu tutum...
Bu tahammülsüzlüğe haddi olduğunu düşünenler, örtülülerin de açıklara tahammül edememe halinin makulleşmesini tetikliyor. Oysa bu bireysel alan ile ilgili bir karar. Kimseyi ilgilendiren bir iş değil.

Serra Karaçam, 26.11.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Medya Müfettişi






Seçkin Deniz Twitter Akışı