3 Temmuz 2013 Çarşamba

SA273/Kâşif M.1: Yalnız ve Kalabalık Sokaklarda Günaha Koşan Atlar

“İnsanların ruhundaki günaha koşan atlar, çatlayana kadar koşmayı seviyor...”


Cadde… çift yönlü, çift şeritli, orta refüjlü yol… ya da bulvar; dil çatışmalarında adına ne denirse artık. Yürüyen kadınlar ve erkekler… renk renk kıyafetleri, saç modelleri… yürüyorlar, alışveriş yapıyorlar.

Erkeklerin kot, keten, kumaş pantolonlarının üstüne oturan tişörtleri ya da gömlekleri var. Bu eril insanda kıyafet özgürlüğü en fazla askılı bir tişört ve  dizlere kadar inen bir şortla bedenin özgürlüğüne uzanan ekstremum talep. Seksüel içgüdülerin tahrik edilmesine aracılık edecek en derin nedenler, omuz ve kol kasları dışında hep saklı. Caddelerin ve bulvarların toplumsal statülerle, algılarla ve taleplerle tırmanabildiği erkek zirvesi bu.  Merkezden banliyölere uzanan farklılıklar az; banliyö sokakları, dinin, yadırganmanın getirdiği toplumsal dokunuşlarla askılı tişörtleri ve şortları çekip alıyorlar erkeğin bedeninden… kalanlar merkezden ya da elitist görünen yalnız sokaklardan hiç farklı değil.

Erkeğin seksüel hareketliliğe neden olacak cılız çıplaklığı, kalabalık sokaklarda ve caddelerde üzerlerine abanan bir baskıyla değil, daha tanınmaz, daha özgür bir ikilem içinde olmanın getirdiği bir sonuç. Kalalabalık caddelerin de ya da sokakların erkekleri kışkırtma nedenleri var; kadınlar.

Yalnız sokakların, sokağa çıkmayan, sokağı çok fazla kullanmayan kadınlarına görünecek cılız erkek çıplaklığının alacağı en olumsuz sonuç, edep ve komşuya saygıdan beslenen  geleneksel bir duygunun sert bakışlara, alttan gönderilen ve aile sınırları içerisine bir şekilde giren uyarılardan ibaret. Yine de dinle ve bilişsel farkındalıkla ilgili bir sonuç değil.

Uyarıları ciddiye almamanın bedeli çok ağır, ancak çoğunlukla şiddet içermiyor; ilişkileri en aza indirme ve dışlama. Cılız çıplaklığını şortla ve askılı tişörtle teşhir eden banliyödeki erkeğin, yalnız sokaklarda gezebilme özgürlüğü de zamanla azalıyor ya da bu özgürlük ‘yok sayılmayla’ cezalandırılarak toplumsal tepkinin en sert ikliminde donduruluyor. Banliyö erkeğinin yalnız sokaklardan kaçıp kalabalık sokaklara sığınma isteğinin tek sorumlusu bu. Kaçışların, toplumsal hareketliliğin asıl sebebi olduğunu da kanıtlayan bir gerçek bu. Günah, banliyö sokaklarının  gizli köşelerinden kalabalık caddelerin ya da sokakların gözlerden uzak barlarında, kafelerinde yine gizli  fakat daha da belirgin günah merkezlerinde kendini teşhir ediyor. Günah’ın değişen meskenlere göre formu değişmiyor.

Kadınların kot, keten, kumaş pantolonlarının tamamlayıcısı nesneler, erkeklerden çok daha zengin, renkli, çeşitli ve sokakların özelliğine göre tedirgin olan modellerle coşan bir fuar alanı. Eteklerin uzayan ya da kısalan, daralan ya da genişleyen, derin yırtmaçlı ya da yırtmaçsız özellikleri ile de uyumlu bir  üst vücud aksesuarları panayırı gibi. Muhteşem bir teşhir alanı. En masum tişört kadın göğüslerine sıkı sıkıya yapışan ikinci bir deri gibi.

Yürüyüp geçen kadınların sokakların yalnızlığına ve kalabalıklığına bağlı olarak dar kot pantolonlarının üst arka kısımlarında kümelenen erkek bakışlarını çok etkilediği açık. Sımsıkı sarılmış göğüsler ve sımsıkı sarılmış kalçalar sokakların niteliğine göre ince bir tunikle örtülüyor olsa da, yürüyüşlerle gösteriş tonları her an değişen bir seksüel uyarıcı olarak yürüyen kadın… hiç değişmiyor.

Sokaklar arasındaki farkı gittikçe azalan, ancak göğüs ve bacak dekoltesi sınırında durmak zorunda kalan bir ayrım noktasında kadın, yalnız ya da kalabalık sokaklarda bir cinsel obje olarak yürümeye devam ederken, tepkilerin birbirine zıt, ancak birbirine hiç de yabancı olmayan arzulu tatları hatırlatması, erkeklerin, banliyödeki ya da rezidanslardaki erkeklerin içten içe sürmesini istediği bir defile algısını somutlaştırıyor.

Kadın çıplaklığının her ayrıntısını görebilmek için banliyöde herhangi bir uyarı dalgası yayılmıyor; diğer kadınların kıskançlıkla coşan ayıplamaları, erkeklerin yarıgönüllü onaylarıyla, etkisiz bir şekilde sürerken, yılların getirdiği kaçınılmaz yıpranma, yavaş yavaş yalnız ve kalabalık sokaklardaki kadınların kıyafetlerini ve yürüyüşlerini farksızlaştırıyor. Geleneksel duyarlılık, arı din kodlarından uzak bir boşalmayla günahın özgürleşmesini izliyor.

Lüks mekanların, geleneksel banliyö duyarlılıkları olmayan kadınları ve erkekleri, kıyafetlerin cinselliği azdıran özelliklerini, azdırma  gerekçelerini birbirleriyle paylaşmaktan mutlu olan insanlardan oluşuyor. Güzelliğin, seksüel çekiciliğin, bedenin her noktasının başka benzerlerinden daha etkili daha güzel daha tatmin edici olduğunu anlatanlarla mutlu olmaya çalışanların dünyasında kalabalık ve zengin sokaklar.

Omuzların güzelliğinden diri göğüslere ve yuvarlak kalçalara, dolgun dudaklara, çıkık elmacık kemiklerine, kalkık burunlara, rengarenk saçlara ve dudaklara, inceliği ve estetiği ile farkındalık oluşturan kaş traşına kadar bir dizi teknolojik, farmakolojik, ortopedik, estetik güzellik operasyonlarına yağan milyonların tek hedefi cinsel beğenilerin mümkün olan tüm standartlarını sağlamaya yönelik sıradan, basit ve binlerce yıllık hayvsansal bir duygudan besleniyor. En iyi seks partneri olmak için gösterilen çaba ve bu çabaya ilişkin küçük anlık mutluluklarla doymayı hedefleyen azınlıklar, ne yazık ki kalabalık sokakların cinsel obje olma yarışındaki kadınları.

Kadınların abartılı beğeni istekleri erkeklerin anlık tatminlerine yarıyor. Banliyödeki ya da rezidanslardaki erkeklerin vücutlarında  ve bilinçlerinde kadının kalma süresi hep aynı. Seksten önceki zaman banliyölerde biraz daha uzun olsa da seks zamanları ve sonrasındaki zamanlar aynı ilgisiz, umarsız gerçekliğin zamanları. 

Erkek sokaklara bakarak değişmiyor; ancak kadın sokaklara bakarak değişmeye çalışırken yapabildiği en uç şey, cinsel uyarıcılığını arttırmak ve sonunda diğerleri ile eş değer cinsel tatmin riskleriyle baş başa kalmak.

Bu bir kısır döngü. Nedeni dinden uzak ve günahla içiçe olmanın getirdiği büyük, paranoyak, seksohobi tıkanıklığı. Sokakların insanları benzeşen alışkanlıkları arttırmaya yönelik etkisi, biyolojik ve psikolojik sorunsalları ortadan kaldırmıyor. Birbirinin tıpkısı olmasa da din engeli olmadığında yalnız ve kalabalık sokakların ruhu aynı.

Din, insan psikolojisini ve sokakların ruhunu etkileyen en temel faktör olma özelliğini, onu ciddiye alan olduğu zaman koruyor. Aksi halde, erkeklerin kıyafetlerinden anlaşılamayan din etkisi, kadınların kıyafetlerinden anlaşılabiliyor. Bütün kıyafet seçeneklerinin tepesine bir başörtüsü eklendiğinde diğer sorunlar yerli yerinde durmaya devam ediyor; değişmiyor. Fakat başörtü, kadının kendisini sakınacağı ilk ve son noktayı belirleyen bir sınır ilanı gibi. Yine de bu tam olarak böyle değil; aynı sınır ilanlarını başında örtü olmayan kadınlardan ne kadarının önemsediğini hiç kimse bilemeyecek olsa da, kıyafetlerin dili, başörtünün gördüğü görevi görmeye yarıyor.

Her şeye rağmen başörtüsü, değiştirilme olasılığı taşıyan ciddi bir duruş ilanı iken, başörtüsü olmayan kadınların da aynı duruş ilanını kıyafetlerindeki dekolte kısıtlılığına, vücut kıvrımlarının seksüalitesini azaltmaya yönelik seçimlerine yüklemeleri alışıldık bir durum. Sokakların giderek birbirine benzemeye başladığı noktalarda bu fark çok önemli.

Yalnız ve kalabalık sokakların ruhuna yakınlaşması gereken arı dinin, kadının ya da erkeğin kıyafet seçimlerine indirgenmeyen rikkati, gözlerin hedefindeki insan çırılçıplak dahi olsa Lady Godiva’ya yönelik duyarlılığı inşa etmesi beklenir. Arı din, eğer insanı gerçek bir bilişsel yücelişe yöneltemiyorsa arı olma özelliğini kaybetmiş ya da insanların o dinle bir ilgilerinin kalmamış olduğunu gösterir.

Yürüyen  insanların anlattığı her şey, kıyafetlerindeki seçimlere indirgenmiş olmaktan kurtulamayacaktır. Bu hiç değişmedi; sokakların niceliksel ve niteliksel özellikleri değişse de değişmedi. İnsanların ruhundaki günaha koşan atlar, çatlayana kadar koşmayı seviyor.


Kâşif M., 03 Temmuz 2013, Sonsuz Ark, Derin Ayrıntılar 1

Kâşif M. Yazıları


Seçkin Deniz Twitter Akışı