13 Mart 2013 Çarşamba

SA204/AyS7: Çakallar’ın Ölümü

Pundunu  kazarken ölüyorlar.


Acımasızlar; her biri yıllarca sırtlarına geçirdikleri çeşit çeşit uysal hayvan postlarını sıyırdılar sırtlarından. Tek ve kıpkırmızı suratlarla hepsi birbirinin tıpkısı. Kusuyorlar. Kaybettiklerini çok iyi biliyorlar. İki yüzyıllık savaş bu; çıldırmalarını, salyalarla süslü ağızlarını şapırdatarak bağırıp çağırmalarını normal karşılamak gerek. Tuhaftır; teker teker ölüyorlar, teker teker sürükleniyorlar sosyete dilberlerinin gözlerinde tabak büyüklüğündeki karanlık gözlüklerle doluştuğu sosyetenin son şov yeri, müslüman câmilerine. Ama şeytan azapta gerek.
./.
Şeytan azapta gerek. Sülükler ise şişkin leşleriyle ayrık, yayvan, sırnaşık uluyan çakal sesleriyle açıkta. Tanrılarının eti, derisi, kemiği ruhu satıla satıla kurudu. Sakladıkları bütün çirkinlikler sözlerinde, yazılarında parlıyor. Dişleri kan sırıtan bir alışkanlıkla gıcırdıyor; elleri bir kuytu köşede, meydanda boğazlayacak adam arıyor. Alışamıyorlar dışlanmaya, alışamıyorlar ait oldukları çirkefin kokmasına.
../..
Alnı pak askerlerin içine soktukları benzerlerinin tek tek ordudan ayıklanması onları delirtiyor. Vatanına, vatanının insanına ve inançlarına saygı gösteren subaylara hakaretler yağdırıyorlar. Sınırların dışındaki leş yiyicilerle kol kola bir set oluşturarak topluca uluyorlar. Toplanıyorlar; konuşuyorlar gittikçe boşalan salonlarda… Dişileri, erkekleri kaybettikleri gücü dişlerinin arasında kalan masumların etlerinden artıklarla birlikte püskürtüyorlar… Gözleri kanlı, yüzleri simsiyah.
.../…
Gazetelerin köşelerine tutunuyorlar, televizyonların ışıklı ekranlarına. Herkes görsün diye bağırıyorlar, hakaret ediyorlar; sonra basın özgürlüğü yok, konuşmaktan korkuyoruz diyorlar. Girdikleri her şatafatlı mekâna hüzünlü son bakışlarla bakmaya çalışıyorlar; gerçeği çırılçıplak fark edince köşeye sıkışmış boğalar gibi saldırıyorlar, böğürüyorlar.
…./….
Onları görüyorum, üniversitelerde sıraların arkasına saklanmış, tuzak kurarken yakalıyorum. Büyükleri iktidarın dipçaprazlarından beslenmek için okyanus kıyılarından görünen ekranlarda yağ yakıyor. Hiç kimsenin gidemediği yerlere giderek, herkesin söyleyemediklerini söylüyorlar. Bir pundunu kazıyorlar dudakların, gözlerin çarpık şeytanlıklarında. Pundunu  kazarken ölüyorlar.
…../…..
Paraları tükeniyor, ekranların, sahnelerin kırmızı dudaklarını ememiyorlar; aile boyu şan, şöhret, servet ve şehvet havuzundaki su gittikçe boşalıyor. Homoseksüellerini, lezbiyenlerini, ruh hastalarını parlatıp parlatıp herkesin önüne ‘ilah’ diye koyamıyorlar. Kadınların göğüslerinde ısıttıkları şarapları anlatamıyor, nikahsız özgürlükleri tatlandıramıyorlar.
……/……
İhalelerin, bankaların, devlet keselerinin uzağında her gün sızım sızım sızlanarak küfrediyorlar. Onlar, devşirilen yerliler, asırlardır burada olan yabancılar, ifritler, bukalemunlar, paşa torunları, saray yalakaları,  köşk sömürgenleri, monşer sülaleleri, yazar müsveddeleri, şairler, dalkavuklar, soytarılar, çıplaklar ve ahlâksızlar… azaptalar; dudakları yerden göğe kadar açık ve durmaksızın küfrediyorlar.

Küfürleri onları boğana dek küfretmeye devam edecekler… Bırakalım ulusunlar, çakalların leş yemedikleri gün öldüklerini artık herkes öğrendi. Dipdiri bir Türkiye’nin kangrenleşmiş eti kalmadı, leşi kalmadı; artık geceler bile gündüz gibi parlıyor. Dağlar boşalıyor, ovalar şenleniyor.

Öyle olacak; şeytan azapta gerek, azapta kalacak! Çakallar artık evcil köpeklerle de çiftleşemeyecekler.




Aykut Seçkiner, Sonsuz Ark, 13.03.2013, Kırk İki Ara Noktalı Yazılar 7


Akredite Masum Çakallar:

Kırlık yerlerde yaşayan gececi hayvanlardır; gündüzleri genellikle çalılıkların ağaçlıkların arasına gizlenir, alacakaranlıkta avlanmaya çıkarlar. Bazen yalnız, bazen çiftler ya da sürüler halinde yaşar buldukları küçük hayvanlar ya da leşleri yiyerek beslenirler. Sürüler halinde dolaştıklarında antilop ya da büyük hayvanları avladıkları da olur. Yalnızken bazen aslan bazen kaplan gibi yırtıcıların ardından giderek bu hayvanların ardından kalanları yerler. Açık arazilerde yaşamakla birlikte, çoğu kez yerleşim yerlerinin çevresine kadar sokulurlar.

İronik Destination Olarak Çakal:

Çakal, argoda uyanık anlamında kullanılan bir kelime.
Çakal, köpekgillerden bir hayvan.
Çakal, uluslararası terörist Ilich Ramirez Sanchez'in takma adı.
Çakal, Michael Caton-Jones'in yönetmenliğini yaptığı 1997 yapımı bir Holywood filmi.
Çakal, 2010 yapımı Türk filmi.


Seçkin Deniz Twitter Akışı